- Kılıçdaroğlu: MİT onun emrinde, bizim gizli kapaklı görüşmemiz varsa çıksın açıklasın - 29 Nisan 2023
- Demir Grup Sivasspor 1 – 3 Fenerbahçe.. - 29 Nisan 2023
- Yurt dışına kayıtlı seçmenler oy vermeye başladı.. - 29 Nisan 2023
Marshall Fonu’nun Avrupa Birliği (AB) Algıları Araştırması-2022 sonuçlarına göre Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine destek gençlerde yüzde 75’e kadar çıkıyor. Ancak kamuoyunda bunun gerçekleşeceğine dair karamsarlık artıyor. Toplum, AB üyesi olan Türkiye’de ekonominin iyileşmesiyle işsizlik ve enflasyonun düşeceğini öngörüyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Erdoğan’a göre aradaki farkın sebebi AB bir kurum olarak algılanırken AB’ye yön veren politikacılar konusunda ciddi bir şüphecilik olması. Sonuçları Erdoğan’ın sunumu ve Marshall Fonu Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı ile kıdemli araştırmacısı Dr. Kadri Taştan’ın katılımıyla perşembe günü düzenlenen çevrim içi basın toplantısıyla açıklanan Avrupa Birliği Algıları araştırması, Türkiye-AB ilişkileri, dış politika ve iklim konusunda Türkiye kamuoyunun yaklaşımını gösteren, detaylı, dikkat çekici bulgular ortaya koyuyor.
Araştırmaya göre, genel katılımcıların yüzde 58,6’sı Türkiye’nin AB’ye üye olmasının iyi olacağını düşünüyor. 18-24 yaş arasındaki katılımcılar ise üyeliği yüzde 72,8 gibi çok daha yüksek bir oranda “iyi bir şey” olarak görüyor. ‘Bu pazar Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği için referandum yapılacak olsa, nasıl oy kullanırsınız’ sorusuna, araştırmaya katılanların yüzde 61,4’ü “evet” oyu vereceğini belirtirken, bu oran 18-24 yaş arası genç katılımcılarda yüzde 75’i buluyor. AB üyeliğinin kişisel fayda sağlayacağını belirten katılımcılar yüzde 55,7 olurken bu oran 18- 24 yaş arası katılımcılarda yüzde 73,9’a çıkıyor.
Sorun Ekonomi
Gençlerin AB üyeliği konusunda daha istekli olması ile ekonomik durum arasındaki ilişkiyi yorumlayan Erdoğan, “Düzenli olarak yürüttüğümüz başka araştırmalarda da gördüğümüz gibi ekonomik sorunlar arttıkça gençler arasında yurtdışına gitme eğilimi büyük oranda artıyor.
Türkiye 2017’den bu yana gençlere iş sağlayamadı, eğitimine devam edemeyenler olduğu gibi sistemden çıkan gençler oldu. Bu sıkışmadan dolayı AB gençlere cazip geliyor,” dedi.
Diğer yandan, Türkiye’nin AB’ye üye olabileceğine olan inanç da zayıflıyor. Araştırmaya katılanların yüzde 53’ü AB’nin Türkiye’yi üyeliğe kabul etme niyetinin olmadığını, sadece oyaladığını belirtiyor. Yüzde 15,5 Türkiye’nin üzerine düşenleri yapması durumunda AB’ye kesinlikle üye olabileceğini belirtirken, yüzde 26,7 ise AB istese bile Türkiye’nin üyeliğe hazır olmadığını ifade ediyor. Katılımcıların yüzde 43,9’u Türkiye’nin hiçbir zaman AB’ye üye olamayacağı görüşünde. Bu oranın 2021’de yüzde 39,7 olduğu göz önünde bulundurulduğunda AB üyeliğine olan inancın zamanla daha da zayıfladığı daha net görülüyor.
Araştırmaya katılanların, “Türkiye’nin AB’ye tam üye olabilmesini hangisi kolaylaştıracaktır” sorusuna verdiği yanıtlar, ekonominin önemine dikkat çekiyor. Katılımcılar, yüzde 49,6 oranında Türkiye ekonomisindeki iyileşmenin AB’ye üye olmayı kolaylaştıracak en önemli faktör olduğunu ifade ediyor. İnsan haklarının iyileşmesi (yüzde 40), Türkiye’nin gerekli hukuki reformları yapması (yüzde 34,7) ve ABD’nin Türkiye’nin tam üyeliğini desteklemesi (yüzde 16,6) AB’ye üyeliği kolaylaştıracak diğer önemli faktörler olarak belirtiliyor.
Demokrasinin gelişeceğine inanç
AB’ye girmenin Türkiye’ye en önemli yararı olarak ise yüzde 21,9 oranında ekonominin gelişmesi, işsizlik ve hayat pahalılığının azalması belirtiliyor. AB ülkelerinde serbest dolaşım (yüzde 16,4), demokrasinin gelişmesi ve halkın yönetime katılımının yaygınlaşması (yüzde 14,6), Türkiye’nin uluslararası alanda gücünün artması (yüzde 14,4) ve toplumsal huzurun artması (yüzde 9,7) ise diğer faydalar olarak sıralanıyor. 18-24 yaş arası katılımcılar AB üyeliğinden beklentide de genel katılımcılardan farklılaşıyor. Onlar için üyeliğin getireceği en önemli fayda yüzde 19,8 ile demokrasinin gelişmesi ve halkın yönetime katılımının yaygınlaşması. Ekonomik nedenler yüzde 19,4 ile ikinci sırada yer alıyor.
Türkiye’nin üyeliğinin AB açısından faydaları ise Türkiye pazarının Avrupalı firmalara açılması (yüzde 25,2), genç Türk nüfusun Avrupa’ya dâhil olması (yüzde 25) ve kültürel çoğulculuğun sağlanması (yüzde 19) olarak belirtiliyor.
Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesine en önemli katkı yapacak politikalar yüzde 56,2 ile vize rejiminin serbestleştirilmesi, yüzde 44,3 ile göçmen ve mülteciler konusunda iş birliği ve yüzde 41,3 ile terörizmle mücadelede iş birliği. Sonuçlar, vize serbestisi için Türkiye’nin yerine getirmesi gereken kriterlerin sağlanmasına yönelik kamuoyu desteğinin de yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Katılımcıların yüzde 60,5’i vize serbestisi için Türkiye’nin yerine getirmesi gereken kriterlerden biri olan terörizm ile ilgili mevzuat ve uygulamaların Avrupa standartları ışığında gözden geçirilmesini destekliyor.
Marshall Fonu tarafından gerçekleştirilen Avrupa Birliği Algıları araştırmasının sonuçları, Türkiye’nin 18 yaş üstü nüfusunu temsilen mart ayında 27 şehirde 2 bin 180 kişiyle yüz yüze yapılan görüşmelere dayanıyor.
Kamuoyunun Yüzde 61’i Gümrük Birliği’ni bilmiyor
Araştırma, Türkiye-AB ilişkileri açısından en önemli anlaşmalardan biri olan ve iş dünyasının güncellenmesi yönünde sürekli görüş bildirdiği Gümrük Birliği konusunda kamuoyunun bilgi düzeyinin çok düşük olduğunu ortaya koydu. Türkiye’ye fayda sağladığını düşünenlerin oranı yüzde 28,3’te alırken katılımcıların yüzde 11,8’i Gümrük Birliği’nin Türkiye ekonomisine zarar verdiği görüşünde. Yüzde 59,9 oranında katılımcı ise bu konudaki soruya yanıt bile veremiyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Erdoğan bu konuya bakılması gerektiği konusunda kurumları uyarıyor. Katılımcıların yüzde 37’si hizmetler, kamu alımları ve tarım sektörlerinin karşılıklı olarak Gümrük Birliği’ne dâhil edilmesini destekleyeceğini belirtirken, yüzde 19,3’ü ise buna karşı çıkacağını ifade ediyor.
“Uluslararası meselelerde Türkiye hangisiyle iş birliği yapmalıdır” sorusuna araştırmaya katılanların yüzde 33,1’i AB ülkeleri yanıtını veriyor. 18-24 yaş aralığındaki katılımcılarda ise bu oran yüzde 44,4’e çıkıyor. AB yanıtını, yüzde 24,6 ile yalnız hareket etmeli, yüzde 21,1 ile hepsiyle hareket etmeli yanıtları izliyor. Çin ile hareket etmeli diyenler yüzde 6,8, Rusya ile hareket etmeli diyenler yüzde 5,6, ABD ile birlikte hareket etmeli diyenler ise yüzde 4,7’de kalıyor.
Putin’e destek düştü
Geçen yıl gerçekleştirilen araştırmada yüzde 14,7 olan Rusya ile hareket etmeli diyenlerin oranının bu yılki araştırmada, yüzde 5,6’ya düşmesi Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin çarpıcı bir sonucu olarak dikkat çekiyor. İşgalden bir hafta sonra başlayan araştırmada, Türkiye’nin savaş konusunda alması gereken tutum ise yüzde 43,7 ile “taraflar arasında uzlaşmacı bir rol” olarak belirtiliyor. Yüzde 40,1 oranında katılımcı ise Türkiye “çatışmadan uzak durmalı ve tarafsız kalmalı” diyor. Putin hakkındaki olumlu görüş verenlerin oranında da geçen seneye göre beş puanlık azalma göze çarpıyor.
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Marshall Fonu Kıdemli Araştırmacısı Dr. Kadri Taştan, medya ve siyasette işe yarayan Batı karşıtlığının Avrupa söz konusu olduğunda kamuoyunda kendisini aynı şekilde ifade etmediğini söyledi. Taştan, “Araştırmada AB’ye ve Avrupa merkezli uluslararası kurum ve kuruluşlara yönelik pozitif algı dikkat çekici. Bu anlamda kamuoyunun AB algısı diğer jeopolitik büyük aktörlere (ABD, Rusya, Çin) yönelik negatif algıdan ciddi oranda farklılaşıyor. Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerine yönelik farklı başlıklara verilen yanıtlar, kamuoyunun AB algısının halen iç politika, hukuk, ekonomik refah ve eğitim referanslarıyla şekillendiğini gösteriyor” dedi.
Marshall Fonu Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı araştırmanın, Türkiye kamuoyunun sadece AB üyeliğine desteğinin değil, aynı zamanda uluslararası meselelerde AB ile birlikte hareket etmeye yönelik tercihinin de devam ettiğini gösterdiğini vurguladı. Bunun da üyelik öncesi dönemde AB ve Türkiye arasında daha güçlü bir dış politika diyaloğuna olan ihtiyacın bir başka göstergesi olduğunu belirten Ünlühisarcıklı, “AB konusunda bugün alınacak kararlar bugün genç olanların hayatını etkileyecek. Türkiye’deki gençlerin neden AB’yi istedikleri konusundaki görüşü göz önünde bulundurulmalı” diye konuştu.
Barış için müzakere
Katılımcıların yüzde 63,9’u barışı güvence altına almanın en iyi yolunun müzakerelerden, yüzde 34’ü ise askeri güçten geçtiğine inanıyor. Türkiye’nin dünyadaki çıkarları için diğer ülkelerle hareket etmesi gerektiğine inananlar yüzde 52,2 olurken, tek başına hareket emesi gerektiğini düşününler yüzde 46,1’de kalıyor.
“Türkiye’nin Ortadoğu, Balkanlar ve Kuzey Afrika’da etkin bir rol oynaması ile ilgili görüyü sorulan katılımcıların yüzde 58,7’si Türkiye’nin öncelikle kendi iç sorunlarını halletmesi gerektiği yanıtını veriyor. Ülkenin bu bölgelerde etkin rol oynaması gerektiğini düşünenlerin oranı ise yüzde 37,4.
Katılımcılar genelinde çocuğunun Avrupa’da eğitim almasını isteyenlerin oranı yüzde 33,4 olurken bu oran 18-24 yaş arası katılımcılarda yüzde 51,4’ü buluyor. Eğitim için tercih edilen ülkelerin başında ise yüzde 28,6 ile Almanya geliyor.
Dünyadaki sorunların çözümünde Avrupa ülkelerinin söz sahibi olmasının insanlık için daha iyi sonuçlara yol açacağını düşünenlerin oranı yüzde 35,6. ABD Rusya ve Çin seçeneklerinde bir önceki yıla göre düşüş gözlenirken, yüzde 39,6 “hiçbiri” yanıtını veriyor.
Kaynak: Dünya gazetesi