Hain! Çerkez Ethem Dosyası – 1 – Hain mi, Kahraman mı?

2
Prof. Dr. Orhan Yılmaz

Eğer Ethem Bey’in Kurtuluş Savaşı’ndaki katkıları olmasaydı, bugün Anadolu’da bir Türkiye Cumhuriyeti olamayacaktı. Ethem Bey hain değil, bilakis bir kahramandır. Kendisine yapıştırılan “hain” yaftası TBMM veya Anayasa Mahkemesi veya bir Yüce Divan veya bir başka yetkili kurum tarafından kaldırılmalı, “kahraman” ilan edilmelidir. Ethem Bey hem de öyle bir kahramandır ki, Ethem Bey’in mezarı Ürdün’ün başkenti Amman’dan getirilip, Anıtkabir’de Atatürk’ün mozolesi ile İsmet İnönü’nün mezarının arasındaki meydanın tam ortasına taşınmalıdır.

En sonda söyleyeceğimi en başta söyledim. Bu görüşüme karşı çıkan, papağan gibi devletin resmi görüşünü tekrarlayan sabit fikirli bir kişiyseniz, zahmet edip bu yazıyı okumayın. Size vakit kaybı olur. Milli Mücadele’nin başında “Ethem Bey” denilirken aradan geçen zaman içinde “Hain Çerkez Ethem” şeklinde hitap edilmeye giden süreç hakkında bir dizi yazı yayınlayacağım. 

Yazdıklarım hakkında şüphesi olan varsa, başvurusu halinde yazdığım her olay ve iddia için bir kaynak gösteririm. Doktora derecesi olan bir akademisyenin delilsiz, kaynaksız bir iddiada ya da aktarımda bulunması söz konusu olamaz. Hele de “Yakın Tarih” gibi, çalışma alanı dışında kalem oynatan bir “ziraat doktoru” akademisyen için.

Elbette Ethem Bey’in tasfiyesine giden süreçte Ethem Bey’in bazı zaafları ve hataları da vardır. Öncelikle Kuvayı Seyyare’yi yönetirken tavrı çok sert idi. Acımasız cezalar veriyordu. Belki de o şartlarda disiplini sağlaması için bu gerekliydi. Yine benzer şekilde Milli Mücadele’ye ilk başlarken durumu iyi vatandaşlardan yardım parası toplarken sert davranıyordu. Ayrıca Ethem Beyde karakter “Devlet adamı olacak kapasite” yoktu. Çünkü mert tabiatlı idi ve politikanın ayak oyunlarını bilmiyordu.

Bu konuda 2 örnek verebiliriz:

Balıkesir yöresinin ileri gelen Çerkez Beyleri o tarihte Manyas Belediye Başkanı olan Sait Brav’a müracaat ederek, Ahmet Aznavur ve Ethem Bey’in buluşturularak, anlaşmalarının sağlanmasını isterler. Belediye Başkanı Sait Bey, Ahmet Aznavur ve Ethem Bey’i doğduğu Haydar Köyündeki evinde gizlice buluşturur. Yörenin ileri gelen bazı Çerkez Bey’leri Her ikiniz de Çerkezsiniz. Birbirinizi ve özellikle kendi insanlarımızı kırmaktan ve kırdırmaktan vazgeçinönerisinde bulunurlar. Anzavur Ahmet Bey kabul eder, ancak Ethem Bey bu öneriyi kabul etmez. 

Sabaha karşı evden ayrılırken Anzavur Ahmet Bey, Ethem Bey’e seslenerek, İşlerine yaradığın sürece kullanıp, zamanı geldiğinde paçavra gibi bir kenara atılırsan, hatta hain damgasını bile yersen, bugün yaptığın hatayı hatırlayacaksın ama iş işten geçmiş olacaktır. der. Lakin Ethem Bey hiç cevap vermeden, atına binip gider.

İkinci olay da yine buna benzerdir:

1919 yılı yaz aylarında, Milli Mücadele’nin daha ilk aylarında Ethem Bey ve Demirci Mehmet Efe kuvvetleri aynı amaç için Yunan Ordusuna karşı komşu cephelerde gerilla savaşı vermektedirler. Ethem Bey ve Demirci Mehmet Efe kuvvetleri arasında bazı istenmeyen olaylar meydana gelir. Demirci Mehmet Efe Kuvvetleri bazı ufak hareketlerle, Ethem Bey kuvvetlerini tahrik eder. Ethem Bey karşılık vermez. 

Konudan Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa’nın haberi olur. Ali Fuat Paşa, arabuluculuk edip problemleri çözmesi için Refet (Bele) Bey’i görevlendirir. Refet Bey, Ethem Bey’in karargâhına gelir. Ethem Bey’i dinler. Ethem Bey’in samimi konuşması karşısında gözleri yaşarır. Refet Bey;

Sizin özellikle vatanı kurtarmak kaygısı ile hareket ettiğinizi bana söyleyenler haklıymış. Şimdi şahsen, sizden daha yaşlı ve tecrübeli bir asker olarak bir ricada bulunacağım: Ben Denizli’ye gidiyorum. Demirci Mehmet Efe ile görüşeceğim. Sizi oraya davet edeceğim ve siz geleceksiniz. Söz, değil mi Ethem Bey?” der. 

Askeri kuvvetler göz önüne alındığında o günkü şartlar altında buluşma için Demirci Mehmet Efe’nin, Ethem Bey’in karargâhına gelmesi gerekmektedir. Fakat Refet Bey’in samimi davranışından etkilenen Ethem Bey, bunu sorun etmez ve Refet Bey’in bu isteğini kabul eder. Bunu duyan ağabeyleri Reşit ve Tevfik Bey’ler; Ethem Bey’in, Demirci Mehmet Efenin ayağına gitmesine şiddetle karşı çıkarlar. Fakat Ethem Bey bir kere Refet Bey’e söz verdiğini ve sözünden dönmeyeceğini söyler. 

Birkaç gün sonra Refet Bey’den haber gelir ve Ethem Bey’i davet eder. Ethem Bey, Demirci Mehmet Efe’nin karargâhına gelir. Demirci Mehmet Efe, Ethem Bey’i çok iyi karşılar. Refet Bey’in yanında, Ethem Bey’in boynuna sarılır. Refet Bey’e, Ethem Bey’i bolca metheder. Onlara mükemmel bir ziyafet de çekmeyi ihmal etmez. Ziyafet sırasında; yemek takımlarının, sofra örtülerinin, kristal bardakların güzelliği ve bu tip şeylerin cephede bulunuşu Ethem Bey’in dikkatini çeker. 

Yemekten sonra, Ethem Bey ve Demirci Mehmet Efe baş başa verirler ve konuşurlar. Hiçbir konu büyütülerek tartışılmaz. Bütün problemler tatlılıkla halledilir. Mustafa Kemal Paşa’nın içinde olduğu Temsilciler Heyeti’ne “Çok tehlikeli bir problem” olarak aksettirilen konu, orada kapatılmıştır. Sonuçtan Refet Bey de çok memnun olur.

O gece uyurlar. Ethem Bey çok erkenden yola çıkacağı için, sabah erkenden kalkar. Demirci Mehmet Efe de erken kalkmıştır. Refet Bey henüz uyanmamıştır. Ethem Bey yola çıkmadan önce, beraber süt içerler. Yanlarında kimsenin olmamasından istifade eden tecrübeli eşkıya ve güngörmüş Demirci Mehmet Efe, yavaş bir sesle Ethem Bey’e;

Ethem Bey. Sen beni dinle. Biz birbirimizle iyi geçinelim. Şimdi bunlar bizim aramızı bulmaya çalışıyor. Amma yarın işler tam yoluna girdi mi, emin ol ki hemencecik başımızı yerler.” der.

Ethem Bey bu uyarıya güler. Fakat daha sonraki olaylar gösterecektir ki, Demirci Mehmet Efe’nin tasfiye edilmesi için, Refet Bey görevlendirilir ve onu esir alır. Ethem Bey’e gelince, onu da aynı akıbet beklemektedir. Kaderin cilvesi Ethem Bey’in tasfiye edilmesi için de üzerine de Refet Bey görevlendirilir. 

Gelecekteki olaylar, Demirci Mehmet Efe’yi haklı çıkaracaktır.

Milli Mücadele’nin başlangıcında Ethem Bey ilk iş olarak, örgütlediği Kuvay-ı Seyyare ile Ege Bölgesi’nde işgalci Yunan ordusunun ilerleyişini uzun müddet durdurmuştur. O zaman Mustafa Kemal ve arkadaşlarının emrinde herhangi bir düzenli ordu yoktur. Sadece Doğu Cephesi’nde Kazım Karabekir Paşa kumandasında bazı kuvvetler vardır. 

Genelkurmay Başkanlığı kaynaklarına göre, Milli Mücadele esnasında Anadolu’da 66 adet isyan çıkmıştır. Ama bunlardan üçü çok önemli ve Milli Mücadele’nin sonunu getirecek büyüklükte ayaklanmalardır. Bu isyanlar Anzavur Ahmet, Düzce ve Zile-Yozgat Çapanoğlu İsyanlarıdır.

Ethem Bey önce Anzavur Ahmet İsyanını bastırmıştır. Daha sonra Adapazarı, Düzce ve Bolu Bölgesine yayılan isyanı söndürmüştür. Hemen peşinden de Zile-Yozgat Çapanoğlu İsyanını bastırmıştır. Bu 3 önemli isyanın bastırılması ve düzenli ordu kurulmasını takiben Ethem Bey ve ağabeylerinin tasfiyesine karar verilmiştir.

Elbette Atatürkçüyüz, bunu kimseye sorgulatmayız. Ancak bir bilim insanı olarak yapılan doğru veya yanlış tarihi olayları da tarafsız bir şekilde iletmek zorundayız. 

Bilindiği gibi Nutuk, Milli Mücadele’nin bir anlatımıdır ve Mustafa Kemal Atatürk tarafından yazılmıştır. Bu 3 önemli isyan Nutuk’taki “İç İsyanlar Bölümü”nde 4 sayfada anlatılmaktadır. 

Bu 3 önemli isyanı da Ethem Bey bastırdığı hâlde, Nutuk’taki bu 4 sayfalık İç İsyanlar Bölümü’nde Ethem Bey adı sadece iki yerde geçmektedir. Bu bölümlerde de isyan bastırdığı belirtilmemektedir. Çünkü Nutuk’un yazıldığı zamanın konjonktürüne göre Ethem Bey’in bırakın kahramanlıklarını, adının bile unutulması gerekmektedir.

Diğer hatırlanması gereken bir nokta, İstiklal Mahkemelerinin kurulması, bu üç önemli isyanın bastırılmasından sonra olmuştur. Eğer bu isyanlar çıkmadan önce İstiklal Mahkemeleri kurulmuş olsaydı, belki isyanlar hiç çıkmazdı veya daha kısa sürede bastırılabilirdi.

Milli Mücadele ve onu takip eden yıllarda iki önemli siyasi tasfiye yapılmıştır. Bunlardan ilki 1920’li yılların başında yapılan Ethem Bey ve kardeşlerinin tasfiyesi tasfiyesidir. Buna belki Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Karadeniz’de öldürülerek denize atılmaları da eklenebilir. Diğer büyük tasfiye ise, “İzmir Suikastı” bahanesi ile yapılan tasfiyedir. Bu tasfiyeden önce İstiklal Mahkemeleri kurulmuş ve çok acımasız şekilde kullanılmıştır.

Ethem Bey sürgün yıllarında yazdığı anılarında kendisine yapıştırılan bu “Hain” sıfatı hakkında şöyle diyor:

Ben, bu olayın asıl kurbanı olarak; o günler, bu günkü gibi düşünseydim, Allah huzurunda da tekrar ederim ve Allah şahidimdir ki, bu sonuçların maddi, manevi sorumluluğunu böyle düşünenlere terk ederek, derhal sahneden çekilir ve bana verecekleri bir nefer hizmetini kabule hazır olduğumu bildirirdim. 

Ben; ne mal, ne mülk, ne servet, ne şöhret, ne makam; hiçbir şey düşünmedim. Vatanımdan ayrı kaldıktan sonra çektiklerim de bunun canlı şahidi değil midir? Benim ne tecrübem, ne ahlâkım, gidişatın en sonunda beni sürüklediği bu neticeyi tahmin etmeye yeterli değildi. 

Ben samimi ve sadece vatanının istikbalini düşünen bir halk çocuğuydum. Karşımdaki uzun vadeli planlara; maalesef ağabeylerimin duygusal ve ani hareketleri, hatta kısmen hırs ve hataları eklenince, bütün sorumluluğu şahsen üstüme yükleyen bir “Hain Ethem” ortaya çıktı. Aynı Ethem Bey’e kısa zaman önce “Milletin kurtarıcısı ve vatan kahramanı” deniyordu. Ben şüphesiz milletin kurtarıcısı değildim. Fakat “Hain Ethem” asla değildim ve değilim.

Önceki İçerikYılın moda olayında rekor bağış!
Sonraki İçerikDevletler Neden Yıkılır
1962, Etimesgut doğumlu. Tokat’ın Zile İlçesi’nden Atatürkçü, milliyetçi, zooteknist, SP seveni, Alevî dostu, evcil hayvanların fahri avukatı, feminist ve motosikletçi bir köylü çocuğudur. 1984 yılında Ankara Ziraat F., Zootekni B.’nü bitirdi. 1997'de Birleşik Krallık, U. of Aberdeen’de yüksek lisans, 2007'de Ankara Ü., Fen Bil. Enst. (Zootekni B.)’nde doktora çalışmasını tamamladı. Mesleği ziraat dışında, Çerkez Kültürü ve Alevilik gibi sosyal alanlarda da amatörce akademik çalışmalar yapmaktadır. Kitap okumak ve motosiklet kullanmak özel ilgi alanlarıdır. “Hayvanları sevmeyen, insanları da sevmez” görüşünü savunan, hararetli bir hayvan sever ve hayvan hakları savunucusudur.

2 YORUMLAR

  1. Vay anasını tarih kitaplarında çerkez Ethem isyanı diye onca sene bize kahraman birini asi , terörist , atatürk’e isyan eden şerefsiz diye okuttular. Adam kahramanmış meğer. Kahraman dediklerimizde hain çıkarsa şaşırmam!!!!

  2. Aydın Bey, makaleleri hazırladım. 19 mayıs’tan itibaren 5 gün boyunca, Çerkez Ethem’in nasıl tasfiye edildiğini ve nasıl hainliğe itildiğini aşamalar halinde vereceğim, o zaman hain mi değil mi siz karar verirsiniz.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz