Hangi ATATÜRK [5]

0
Latest posts by Emin Keşmer (see all)

IRKÇI BİR TEMEL

Cumhuriyetimiz tamamen IRKÇI BİR TEMEL üzerine kurulduğu için iki yakamız bir araya gelmemekte.

Ve millet olarak en zayıf noktamız da bu.

Ve bu noktaya oynanınca da kötü şekillerde kullanılıyor ve harcanıyoruz.

Bu en önemli kırılma noktamız.

Bu noktadan başlanılarak inşa edilen korku da bizi tamamen esir alıp körleştiriyor.

Atatürkçülüğün kapsamından süzerek benimsenen bu tavra da itiraz ediyorum.

Lakin bu ırkçı (daha kabul edilebilir söyleyişle milliyetçi) temel, muktedirlerimizin daima işine gelmiştir ve bu temele -vatan millet çok umurlarındaymış gibi- aralıksız sahip çıkmışlar, orada sisli bir hava yaratmak için ateşler yakmışlar, harareti yükseltmişler ve yıllarca da bu ateşi, mümkün ve müsait miktarda ‘odun’ bularak harlatmış, memleketi duman altı yapmak için biteviye beslemişlerdir.

Vatanperver ve milletsever ‘’odunlarımızın’’ Allah eksikliğini vermesin!

Başka ne diyelim.

Bu ırkçı temel kullanılarak -büyük tehlikelerden bahisle topluma- ara vermeksizin büyük korkular şırınga edilmiştir.

Bu da kolay yönetmeleri; hep aynı yalanlarla aldatmaları ve emeklerimize, geleceğimize, hayallerimize varana kadar her şeyimizi çalmaları için inanılmaz bir zemin oluşturmuştur.

Ama biz -okumuş yazmış olanlarımız da dahil- buradaki oyunu göremedik veya Atatürkçülük rüzgarını başka yönlerden estirdiğimiz için istesek de zaten kolayca göremezdik.

Nereden esti bu rüzgar peki?

Bu rüzgar niçin ve nasıl bu IRKÇI TEMEL’i bunca sene kesintisiz, değişmesiz besleyerek büyütebildi?

Bu konuda onlarca sayfa yazmak mümkün.

Irkçılığı besleyen bu amilleri kısaltmaya çalışarak misaller vereceğim:

A-Mesela ÇANAKKALE MÜDAAFASI’nı ele alalım:

-Biz, millet olarak ‘yüz yıllık büyük korkumuz’u besleyen bu savaşın hamasi yanından ötesiyle asla ilgilenmeyiz.

-Bu savaşta bütün ordularımıza çok az birlik hariç -Genel Kurmay Başkanlığı dahil- yüzlerce Alman subayın komuta etmesi ve Alman ırkçılarının İngilizleri neye mal olursa olsun durdurma ihtirası ve bunun doğurduğu ciddi sonuçlar ve bu sebeple çoğalan kayıplar bizi asla ilgilendirmez.

(Tıpkı Sarıkamış’ta 90 bin vatan evladının yine Alman kışkırtması ile alevlenen bir hırs uğruna ve korkunç bir duyarsızlıkla katledilmesini sorgulamamışken, oradan da inanılmaz bir destan yaratmamız ve müsebbibini de -umursamadan, utanmadan- bütün ulusça alkışlamamız gibi…)

-Bu savaşın, yani Çanakkale’nin amacını dahi ya sorgulamayız ya da bazı şeyleri kendimiz yakıştırır, uydurur, ekleriz; onlara da ulusça tartışmasız inanırız.

-Almanların herhalde Fransa ile hep çekişmeli olduğu Alsace-Lorraine (Alsas-Loren) bölgesinde fena sıkıştıklarından, Galiçya bölgesinde de Ruslarla baş edebilmek amacıyla İtilaf Devletlerine yeni cephe açmak ve onların bağlaşıkları Çarlık Rusya’ya yardım götürmelerini engellemek için bizi Çanakkale’de acımasızca öne sürdüğünü, ülkemizi de Büyük Savaş’a bu sebeple soktuğu gerçeğini hiç hesaba katmayız. Oluş şekli ve sonuçları bizi zerre ilgilendirmez!

-İngilizler Çarlık Rusya’ya yardım yetiştirirlerse Çarlık yıkılmayacak ve Almanların da I. Dünya Savaşında yenilmeme hayali ve ihtimali sıfırlanacaktı mutlaka.

-Ayrıca hiç dile getirmeyiz ki, İngilizler ve Fransızlar daha önce bizi İtilaf Devletleri arasına almak için değilse de tarafsız kalmamız için Osmanlının faydasına olmak üzere inanılmaz tavizlerle teklifte bulunmuşlar, defalarca mektuplar yazıp elçiler göndermişler, son ana kadar yeni imtiyazlar sunarak tekliflerini tekrarlamışlardır.

Ama bu da umurumuzda değildir, değerlendirme dışıdır.

-‘Geçilmez!’ dediğimiz Çanakkale 1918’de bal gibi geçilmiş İskenderun’dan Samsun’a kadar İngiliz Donanması çıkarma yapmış, hatta İngiliz vizesi almadan misal İstanbul’dan Adapazarı’na, Tekirdağ’a dahi yolculuk yapmanın imkanı kalmamıştır; ama bunu da dile getirmeyiz.

-Mustafa Kemal ve arkadaşları 1919’da Samsun’a gitmek için İngiliz vizesi alarak yola çıkmışlar. Biz bu konuda da yıllarca tarih kitaplarımıza yalan şeyler yazarak bu hakikati inadına gizlemiş veya başka türlü anlatmışızdır?

-Ancak bize mağdurluğumuz ve de muzafferiyetimiz için ille de bir zafer(!) lazımdır -her zaman olduğu gibi- sadece onu destanlaştırmak, alkışlamak bize yeter de artar bile. Daha fazlasını irdelemeye, dersler çıkarmaya, hakikatle yüzleşmeye ne hacet vardır?

-Sırf bu hamaseti beslemek, bu boş kibri sürdürmek için; şu anki topraklarımızın üç katı toprak kaybetmemize rağmen tarih kitaplarına ‘’Safında yer aldığımız Almanlar yenildiği için biz de yenik sayıldık!’’ diye yazabilmişizdir mesela?

Bu da harika(!) bir üstünlük duygusuyla gururumuzu okşamaz mı?

-Bunlarda bir yanlışlık, bir şark kurnazlığı, yanı sıra da deva bulmaz bir sefillik yok mudur acaba?

-Niçin -birçok meselede olduğu gibi- hiçbir şekilde salt gerçekle yüzleşemiyoruz ve hapsolduğumuz paranoyalarla kendi ayağımıza doladığımız bağlarımızdan bir türlü kurtulamıyoruz?

NOT:

Bunları yazarken bazılarının ‘’Sen Türk düşmanı mısın; yoksa soyun mu bozuk, nedir meramın?’’ dediğini duyar gibiyim.

Sahiden, bu aptalca reflekslerimizden, bu hamasî karşı çıkışlarımızdan, boş hiddetimizden ne zaman kurtulup da hakikatin acı sözüne tahammülü öğreneceğiz acaba?

Bunu sormayı geçtim, muhatap olmak kadar cevap vermek de üzücü, çirkin ve acıklı değil midir?

NOT:

B- Bölümüne gelecek yazıda devam edeceğim…

Önceki İçerikHoca ile Xoca farkı
Sonraki İçerikAteizm ve Deizm’in Yaygınlaşması!
Eğitimci, Oyun Yazarı ve Yönetmen ÖZGEÇMİŞ: 1954 Tirebolu doğumlu Eskişehir Anadolu Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı Bölümünü ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 34 yıl çeşitli liselerde Edebiyat Öğretmenliği ve Müdürlük yaptı. 4 yıl Kültür Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi olarak çalıştı. ESERLERİ: Bir Poşet İstanbul Toprağı (Roman, 2012 Yunus Emre’yi Kim Öldürdü (Roman dosyası) Devlet Tiyatroları Repertuarına Alınan Oyunları (2012): Vah Güzel İstanbul Yunus Emre’yi Kim Öldürdü? Yaşamın Kıyısında Zirzop Kral Aldığı Ödüller: BASÜBADELMEVT oyunu Kör Sema Oyun Yazma Yarışması, Birincilik Ödülü NUH’UN AĞRISI oyunu Aydın Üstüntaş Jüri Özel Ödülü Yazdığı Diğer Oyunlar: Mutluluk Tarifleri, Kulüp Paragöz/ Anatolia Yolu / Yurdun Seni Çağırıyor Nazım/ Son Oidipus/ Savaş Devam Ediyor/ İyi Aileler İyi Çocuklar/ Bir Ateş Ver (Kahır Yolcusu Bir Zamane Dervişi: Ruhi Su), Melekut, Girdap Nasrettin Hoca’nın Biri Bir Gün (Çocuk Oyunu) Kuşlar Cumhuriyeti (Çocuk Oyunu) Gençlik Tiyatroları Festivallerinde kendi yazıp yönettiği oyunlarla ödüller almış; Yunanistan ve İsviçre’de bu oyunlarıyla turneler yapmıştır. Oyunları ülkenin birçok şehrinde amatör veya yarı amatör topluluklarca; üniversite-lise, ilköğretim tiyatro topluluklarınca oynanmıştır. 2013’ten beri Amerika’da yaşamaktadır.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz