Hangi çıkar çatışması dün Cumhurbaşkanı ile samimi pozlarda resim çektirebilen birini bugün kırmızı bültenle aranan statüye dönüştürdü?

0

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin asıl gündeminin bir ‘Bahçeli Anayasası’ olmadığını söyledi. “Türkiye’nin asıl gündemi; bugün yaşadığımız ve birikerek bir çığa dönüşen, nesillerimizin de geleceğini çalmaya matuf sorunlar yumağıdır.” diyen Davutoğlu, şunları söyledi:

“Her gün bir başka alanda Pandora’nın kutusu açılıyor. Daha düne kadar iktidar yandaşlarınca sosyal medyada bir kahraman gibi alkışlanan, iktidar mensuplarınca yurt seyahatlerinde şeref misafiri olarak ağırlanan ve iktidarın sağladığı korumalarla dolaşan birisi, şimdi aynı iktidar tarafından suç örgütü lideri ilan edilerek kırmızı bültenle aranıyor ve her gün yayınladığı videolarla ülke gündemini belirliyor.

Şimdi sormak lazım: Ne değişti? Hangi iktidar içi mücadele, hangi çıkar çatışması, hangi kaygılar dün Cumhurbaşkanı ile samimi pozlarda resim çektirebilen birini bugün kırmızı bültenle aranan statüye dönüştürdü? Yaşananlar vahimdir. Ortaya atılan iddialar güvenlik bürokrasisi düzeyinde açıklamalarla geçiştirilmenin çok ötesindedir. Bu konuda en üst düzeyde Cumhurbaşkanlığı makamından açıklama yapılmak zorundadır. Bu açık bir şekilde doksanlı yılların Türkiye’sine geri dönüştür.

Meşru siyasi aktörler medya ambargoları ile baskı altına alınmışken, şu ya da bu mafyatik kişiler ve gruplar ülke gündemine ağırlık koyuyorsa başta Cumhurbaşkanı olmak üzere herkes ‘Nereye gidiyoruz?’ sorusunu sormak zorundadır. Aslında mesele açıktır: Sonu yaklaşan bütün uzun dönemli iktidar süreçlerinde görüldüğü gibi iktidar-içi bir mücadele yaşanmaktadır. Tünelin sonu görünmeye başladığı içindir ki herkes tünelin sonuna ulaşmadan mümkün olan en büyük güç tahkimatını yaparak kendisini emniyete alma çabasındadır.   

BİZ SÖMÜRGE ÜLKESİ MİYİZ?

Önce Çin menşeili Sinovac’a mahkum edildik. Onu yüze göze bulaştırınca aşı serapları görmeye; Biontech ve Sputnik’i sayıklamaya başladık. Yaklaşık 14 ayımız ‘ileride inşallah’, ‘maşallah’, ‘ha gayret’, ‘az kaldı’, ‘az sonra’, ‘2 vakte, 3 vakte kadar’ nidalarıyla boşa kürek sallayarak geçti. Sağlık Bakanı ise her yeni açıklamasında, zaten hayali olan rakamları daha da yükseltti. Hedefleri artık Sağlık Bakanlığı önüne dükkan açmış Turizm Bakanı belirliyor. İki haftaya kadar 5 binin altına düşeceğimiz müjdesini Turizm Bakanı’ndan alıyoruz. Baksanıza onların derdi meğer eldeki aşıları ‘turistin görebileceği herkesi mayıs sonuna kadar aşılamakmış.’ Keşke para hırsı gözünüzü bu kadar bürümeseydi de önce öğrencinin göreceği her öğretmenimizi aşılayabilseydiniz. Ülkemizi düşürdükleri duruma bakın! Sorarım size, biz sömürge ülkesi miyiz? Bu nasıl bir ruh hali, nasıl da kendini ele veren bir şuuraltıdır böyle. 128 Milyar doları buharlaştırmasalardı, 46 milyar liralık ihtiyat akçesini çarçur etmeselerdi, 450 milyar dolar tarihi dış borç ve yüksek faize bu ülkeyi mahkûm etmeselerdi; çıkıp böyle turist dilenir gibi, adeta sömürge ülkesi görevlisi gibi konuşmak zorunda kalırlar mıydı?

HEPSİ BİRDEN TOPU TACA ATMAYI SÜRDÜRÜYOR

Biz kendisini bir kez daha uyaralım ki Enflasyon Araştırma Grubu’nu (ENAG) günah keçisi ilan etmek ve enflasyon rakamlarının aslında düşük olduğunu, sokaktaki pahalılığın ve ağırlaşan geçim şartlarının halkın algısından kaynaklandığını iddia etmek hiçbir işe yaramaz. Sorunu sürekli ‘iç mihraklara’ yükleyerek işin içinden sıyrılamazsınız. Öte yandan bu toplum, Sayın Cumhurbaşkanı ve bakandan 128 Milyar dolar konusuyla alakalı sorulara hala cevap bekliyor. Ama hepsi birden topu taca atmayı sürdürüyor. Bu sene turizmden gelecek dövizi birkaç milyar dolar daha artırma ümidiyle vatandaşı destekten ve ekmekten mahrum bırakıp eve kapatırken; 128 milyar doların hesabının verilmeyeceğini zannetmek, ‘protokol yapılmış canım’ deyip bu işten sıyrılmak mümkün değildir. Bu arada Sayın Bakanın ‘Türk lirasının değerine hükümetle karar verilir’ demesi de ayrı bir sürpriz oldu kamuoyu için. Biz ülkede dalgalı kur rejimi var zannederken, meğer kendileri ‘saklı sabit kur rejimi’ ilan etmiş, ama kimseye de haber vermemişler. Bunu kimlerin bildiği de ayrıca merak konusu.

Akıllarınca esnafın öfkesini milletin ihtiyaçlarına duvar örerek giderecekler! Akıllarınca yasak mağduru esnafın yanında görüntü verecekler. Soğan-patates selfisinin bir başka versiyonu da bu. Yahu milleti saf kendinizi akıllı mı sanırsınız? Esnaf böyle mi korunur? Bırakın bu göz boyamacılığı. Esnafı mağdur eden sizlersiniz! Esnafı koruma derdi olan ona hibe verir; kirasını, faturasını öder. Kepengi milletin sağlığı için indirttiğinde, kepengi kapatan esnafın arkasında dağ gibi durur. Devlet de hükümet de ona denir işte. Tek bildiğiniz şey ‘yasak.’

EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN GENELGESİ GERİ ÇEKİLMELİ

Bu kakofoni içinde küçük ortağın gündemi yine adı ‘sivil’ ama aslı ‘otoriterleşmeyi sağlama almak’ olan anayasa taslağı. Adı ‘sivil’ olan bir Anayasa’dan bahis var ama ‘bireyin devlete karşı korunması’ felsefesini ara ki bulasın. Sorarım sizlere; Anayasayı her Allah’ın günü dilediği gibi bypass eden bir iktidar neden yeni anayasadan dem vurur? Belli ki küçük ortağın derdi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi otoriterliğini Parlamenter sistemin karşısına koymaktır. Türkiye’nin asıl gündemi bir ‘Bahçeli Anayasası’ değildir. Önümüze ninni mesabesinde konulan geçmişin başarı hikayeleri hiç değildir. Türkiye’nin asıl gündemi; bugün yaşadığımız ve birikerek bir çığa dönüşen, nesillerimizin de geleceğini çalmaya matuf sorunlar yumağıdır. Ve bu freni patlamış kamyon gibi uçurumdan yuvarlanan kara düzen sistemde; bir Allah’ın kulunun çıkıp da ‘Bu siyaset anlayışı bizi halktan uzaklaştırıyor, gittikçe batağa saplanıyor, tükendikçe halkı da tüketiyoruz’ diyememesidir.

Ya şu Emniyet Genel Müdürlüğünün anayasayı ve temel hakları çiğneyip delen hukuksuz genelgesine ne demeli! Bunlar içlerindeki çürük elmalardan kurtulmak yerine, onları koruma kollama derdindeler! Otoriterleşme yetmedi, muz cumhuriyeti olmaya mı soyundunuz?  Sokaklar-meydanlar özel alan mıdır?  Nerede görülmüştür polisin kamusal görev icra ederken bunun özel hayat diye yorumlanması. Bu genelge, kelimenin tam anlamıyla bir sansür genelgesidir! Ses ve görüntüleri delil sayan Yargıtay içtihatlarının ayaklar altına alınmasıdır. İşkence ve kötü muamele suçlarının üzerini örtecek olan bu genelge derhal geri çekilmelidir.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz