Hangi Türk Solcusuyla yan yana olurum?

1
Latest posts by Şükrü Gülmüş (see all)

Hayata hep pratik penceresinden baktım.

Çok basit ama bir o kadar da önemli bazı özlü ifadelerle yola koyuldum.

Sol, solculuk ve devrimciliğimi elbette Türkiyeli devrimcilerden aldım.

6 Mayıs 1972 benim için önemli bir Milat’tır.

Ne olmuştu Ogün?

Herkesçe bilinir ve herkese yansıması çok farklıdır.

6. Mayıs 1972’lerde; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edilmişlerdi.

Ben yeni yetme bir genç, yüreği delikanlıca vuran bir Kürd bireyiydim.

Evimden, memleketimden ve sevdiklerimde uzaktaydım.

Kırşehir denilen bir şehirde ‘Parasız ‘ bir yatılı öğrenciydim.

Bu ‘Dev Gibi Gençleri’ astıklarında isyan etmiştim ve Ogün ilk kez yüreğime devrimin kıvılcımı düşmüştü. Orda.

Kırşehir’de yüreğimi avuç ayalarıma alıp; onları idam edenlerin suratına fırlatmıştım.

Evet artık ben de bir ‘solcu, devrimciydim.

Ama sol nedir?

Devrim ve devrimcilik nedir?

Onu da tam olarak bilmiyordum.

Ve Türk Bayrağı’nı alarak, dilimizde İstiklal Marşı’yla Kırşehir Valiliğine yürümüştük.

Biz Kırşehir Parasız Yatılı Öğretmen Okulu Kürd öğrencileri, solcu ve devrimcileri hükümet konağını işgal etmiştik.

Bu ilk eylemim ve ilk kez devlet kayıtlarına ‘Solcu/Devrimci’ hatta ‘Kürtçü/Komünist’ olarak kayıt edilmeydi.

Ne demezsin!..

Kürdsen, devrimci ve solcuysan elbette ‘Bölücü’ olurdun. Hatta bazı saf ve dürüst Türkiyeli Devrimci ‘Yoldaşlarımız’ bile kuduruğumuz hala var olup olmadıklarını merak ediyorlardı.

O zaman kuyruğumuz, şimdi ise uyruğumuz tartışılıyor. Yılmaz Erdoğan’ın bu enfes belirlemesiyle günümüze geldik.

Ve işte TBMM’lerinde ‘Açılım-Saçalım’ gündeme gelince bizim ‘Solcu/Devrimci’ dediklerimizin pulları tek tek dökülüyor.

Ogün çok saf gençlerdik.

Türk Bayrağı ile yürür; ‘Tam bağımsız Türkiye’ diyorduk.

Enternasyonalden önce ‘İstiklal Marşlarını okuyorduk.

Mustafa Kemal’in kalpaklı rozetlerini takıp; ‘Atatürk sizin, Mustafa Kemal bizimdir’ diyorduk.

Neler neler demiyorduk ki?

Ne zaman ki Kürd dedik, Kürdistan dedik ve Barzani’nin Güney Kürdistan’da uğradığı katliam için yollara düştük; bu sefer de Türk Solcuları, Devrimcileri, Sosyalist ve Komünistleriyle kapıştık. Saflar burada da ayrıştı. Çünkü biz Kürd, Kürdistan ve Barzani dediğimizde bu sefer de ‘İlkel Milliyetçi, Burjuva milliyetçileri’ oluyorduk.

Sahi biz neydik?

O zamanlardan beri hep düşündüm.

Ve kesin kararımı verdim.

Nasıl ki; 1923’lerde Mustafa Kemal İzmir İktisat Kongresi ile Milli Burjuvazisini oluşturma kararı aldı ve ‘Kapitalizm devlet fideliğinde yetiştirilecek’ dedi; ben hemen yanına şu notu da aldım.

‘Bu ülkeye Komünist Partisi de gerekiyorsa onu da biz yaparız’ anlayışını yazdım. Ve bana göre Kapitalizm nesıl devlet fideliğinde yetiştirildiyse ta 1919’lardan günümüze kadar Sol/solculuk ve Komünistlik de devlet denetimindedir. Bu sol ve Komünistlikten uzak durmak gerekir.

Beni ve halkımı yok sayan iki uçtaki güçle de beraber olmayacağım.

Yani bir yandan Sol Enternasyonalizm, diğer yandan Ümmetçi/İslam, enternasyonalizm aynı kapıya çıkar.

Türkiye Misak-i Milli andı içinde vucut bulanların en temel ortak paydası Kürd ve Kürdistan karşıtlığıdır

.

Bu nedenle ben; PKK Hareketi’ni benimsedim.

Yani değil PKK’nin –o dönemlerde hangi hareket olmuş olsaydı- Kürd ve Kürdistan sorunu temel almış olsaydı yerim onların safı olacaktı.

O nedenle bizim yanılsamalı gerçekliğimiz şu; biz PKK’yi böyle biliyorduk. Lakin fena yanıldık.

Çünkü Sol, Solculuk, ML cilası kadar Kürd ve Kürdistanlılık söylemleri de boşmuş. Ve biz en altlarda ajan /işbirlikçileri ararken; meğer bizim adam ta başından beri bu işe yatmış. Takımını kurmuştu.

Bu nedenle CHP’den önce asıl üzerinde durmamız gereken üç adam var.

İKİ KÜRD BİR KÜRT

Türkiye Devrimci Gençlik Hareketinin lider kadrosuna baktığımızda büyük çoğunluğu Türk, azınlık Kürd’tür. Ama 6 Mayıs 1972’lerin gerçekliğindeki denklem ve sayı oranı; ‘İKİ KÜRD, BİR TÜRK’ var.

Deniz ve İnan Kürd. Aslan Türk’tür. Bu oranlamada millî duyargada Kürdlük sadece sözdedir. İki Kürd liderin de temel milliyet Kimliği Türk’lük ağırlıklıdır. Sadece Kürd nüfusuna kayıtlı ve ana ile babaları Kürd’dür. Bunun dışında Kürd ve Kürdistanlılıkla bir ilgi ve alakaları yoktur.

Ögünün şartlarında bu pek aranmayan bir özelliktir.

Güney Kürdistan’daki Mele Mustafa Barzanî Hareketi ve onun Kuzeydeki seksiyon örgütlenmesi TKDP’si ve DDKO, Sonradan DDKD.. Daha sonra da Komal ve Rizgari çıksa da ciddi anlamda, Türk ve Kürd veya Türkiye ve Kürdistan olarak ayrışan bir durum zaten yoktu.

Benim asıl dikkatimi çeken şey; şu üçlü çete var.

Yalçın KÜÇÜK, Doğu Perinçek ve Abdullah Öcalan..

YalçıN Küçük’ü çok sonradan tanıdım. Ama bu Aksak Timur Doğu Perinçek daha da öndeydi. Onların TİİKP Savunması diye bir sarı renkli SAVUNMA kitapları vardı. İlk kez Kürdler hakkında oradan bilgilendim. Ve o zamanın şartlarında bizim gibi daha yeni uyanan Kürd Gençleri için bir ‘Kur’an’ kadar önemliydi. Doğu Perinçek’in bu Kürd Avı daha o zamanlardan beri vardı. Ve rahleyi tedrisattan çok Kürd genci geçti. Kitap Yayınlarıyla, Dergi ve Gazeteleriyle, kurduğu İP partisiyle baya güç oluyordu.

Yalçın Küçük ise üniversite çevreleriyle, yazdıklarıyla ve şovlarıyla meşhur haldeydi. TİP içindeki faaliyetlerini daha onun eski yol arkadaşları açmadı. Bize genlince ‘Bir Türk Lenin’i havalarındaydı. Ama bu iki uzun kulak bile Kürd ve Kürdistan’a giriş için yeterli gelmiyordu. Bunlar elbette atıp tutabilirlerdi Türkiye’deki Kürd Gençleri arasında. Ama Kürdlerin içinde Kürdistan’da çabuk deşifre oluyorlardı. Yani kafası atan bir Kürd;

‘Lawo ew kiye? Çi kese? Ji ku hatiye?’ dediğinde havası biterdi.

Ve en basit değimle. ‘Seye me , çetire ji kuçıkê wa’ derdi.

Kuçik gider se gelirdi.

Burada sakın BIÇUK ve KUÇIK’i karıştırmayın.

Bir de SE ilke KUÇIK’de ciddi bir farklılıktır.

Tıpkı Türkçe’deki Salatalık ve Hıyar gibi…

İşet bu İKİ KÜRD BİR KÜRT hikayesi çok önemli.

Bir Türk tali planda ama bizim iki ‘KÜRD’ öndedir. Olar yol açacak ve diğer iTürk de sonradan gelecek. Lakin PKK içinde bazı uyanık Kürdler ve Türkler bunlara engel olacaklar. O zaman da ‘Bizim Kürd’ devreye girecek. Bu ayrık/gayrık Kürd ve Türkleri ayıklayacak. Onlara yol açacak. Veya gemleri tam ele aldıktan sonra bunları arka kapıdan içeri alacak.

Ankara PKK hikayesi her ne kadar Abdullah Öcalan’ın hikayesi olsa da iki yan ‘kahraman’ olan Doğu ve Küçük ’ün de hikayesi olarak ele alınmalıdır.

Son günlerde Onur Öymen ve Kemal Kılıçdaroğlu üzerine tartışılmaya başlandı. Bence bunların tavrında garipsenecek en ufak bir şey yok. Gelin biz Kürdler; yekpare olarak şu Türk Komşularımız olan Solculardan ta Komünistlik ve enternasyonalizmlerine varana dek bir bir yoklama yapalım.

Biz hangi Türk Solcusuyla yan yana oluruz?

Onlardan ne istiyoruz? Onlar bizden neler isteyebilirler?

Biz bunu yaparsak; hem kendimizi hem de onları daha iyi tanımış oluruz. En azından iki komşu halkın evlatları olarak kendi ev ödevlerimizi öğrenmiş oluruz. Elimize defter ve kalemlerimizi alır ve bu derse çalışırız.

Benim buradaki birince ve önemli tesbitim şudur:

1-Bir Türk Komşu’mdan bir insan olarak ilk istemim: Sen bir Türk için ne istiyorsan; Kürd, Ermeni, Süryani, Rum, Çerkez, Boşnak ve tüm milli ve dini azınlıklar için aynı şeyi istiyor musun?

2- Anayasa yapalım ama hiçbir IRK’a dayalı olmasın. Temel ilke ve felsefesinde Kemalizm ve hiçbir izm ve dinin izleri olmasın.

3-Vatan sathı içinde Ankara tek belirleyen güç olmasın. Merkezi idare hadi neyse de ama her bölge kendi ihtiyaçlarını kendi tespit etsin. Ve yerel parlamentolar olsun.

4- Askerler kışlaya çekilsin. Vatan tehlikedeyse, bu halkın ezici çoğunluğu tepki versin ve onlar da dış korumacılık görevlerini yapsın. Bir ordu hele de bu kadar büyük bir ordu ‘iç Düşman’ fobisiyle neden tutulsun?

Ordu küçülsün.

Daha başka maddeler de eklenebilir. Ancak bu kadarı yeterli. Bunu düşünen ve kendine yaşam pratiğiyle bütünleştiren her Türk ve diğer Milliyetlerden insanla yan yana, birlikte yaşanır.

Daha önce birlikte olamayacağım Kürdleri sıralamıştım. Şimdi de birlikte olabileceğim Türk Komşularımı tesbit etmek istiyorum.

Bu anlamıyla değerli İsmail Beşikçi Hocamız bizim için bir onur abidesidir. Ve temennimiz ona da daha fazla yük olmadan, o ve onun gibilerin artmasını istiyoruz. Şayet bu anlayış artarsa o zaman Kürd ve Türk arsasındaki bu husumet ve kana dayalı anlayış kırılır. Önce biz barışalım. Yani Kürd Kürdle, Türk Türkle. Daha sonra diğer komşu halklar el ele ve sırt sırta vererek bu coğrafyaya barış gelir.

Değilse her zaman kandan/savaştan ve talandan yararlanmak isteyenler olacaktır. Kimi Dersim’i örnek verecek. Kimi Halepçe’ye gönderme yapacak. Hata bazı generaller ‘Bunlar öyle bir ders verelim ki, değil insan, ot bile yeşermesin o topraklarda’ diyecektir.

Peki efendi; otun bile yeşermeyeceği topraklarda senin ne işin var?

Bu kadar mı insanlıktan çıktın?

Doğa bile seni kaldırmaz.

Demeli ve cesurca diyebilmeliyiz.

Önemli not:

Bu yazımı 2009 yılında yazmıştım. Sercavanbatmanblog sayfamda duruyordu. Birden karşıma çıktı ve ben de beğenerek yineledim.

Tekrardır.

Ancak bazı tekrarlar iyidir.

Facebook’umda yayınlarken; aynı güncellik için sayın Eskicioğlu dostuma da yoluyorum.

Takdir onundur.

Selam ve devamla.

10.01.22

Almanya-Essen

1 Yorum

  1. Sayın Gülmüş,
    Yazınızda “6 Mayıs 1972’lerin gerçekliğindeki denklem ve sayı oranı; ‘İKİ KÜRD, BİR TÜRK’ var. Deniz ve İnan Kürd. Aslan Türk’tür.” demişsiniz. Aslına bakarsanız Yusuf Aslan da etnik köken olarak Türk değildir. Yozgat’ın Aydıncık İlçesi’ne bağlı Kussaray Köyünde doğmuş, büyümüş ve Kabartay boyuna mensup bir Çerkezdir. Bilindiği gibi Çerkezlerin bir çoğunda Çerkezlik (Adigelik) duygusu/aidiyeti, Türklük duygusunun/aidiyetinin üstündedir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz