Hangi ülkede kaç Suriyeli yaşıyor?

0
Suriyeli mülteci kampı

Yaklaşık 9 yıldır süren Suriye’deki iç savaşın sonucu olarak milyonlarca Suriyeli komşu ülkelere yerleşti. Bölge ülkelerinde yaşayan kayıtlı Suriyeli mülteci sayısı 5 milyon 718 bin.

Bu süreçte kapılarını en fazla Suriyeliye açan ülkeler Türkiye, Lübnan ve Ürdün oldu. Ancak son yıllarda bu ülkelerin kamuoyunda yoğun mülteci nüfusunun, ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunlara neden olduğu yönündeki eleştiriler artmaya başladı.

İç savaşta Beşar Esad yönetiminin kazanımları sonucu çatışma yaşanan bölgelerin azalmasıyla, özellikle 2018’den itibaren bölge ülkelerindeki Suriyelilerin geri gönderilmesi yönündeki çağrılar daha da yoğunlaştı. Peki bölgede hangi ülkede kaç Suriyeli yaşıyor? Ülkeler geri dönüşlerde nasıl bir yol izliyor? Geri dönüş için şartlar uygun mu? Milyonlarca Suriyeli gerçekten ülkesine geri dönebilir mi?

Bu ve benzer soruları hem farklı ülkelerden uzmanlarla konuşarak hem de Birleşmiş Milletler (BM) raporlarını inceleyerek araştırdık.

BM’nin en son 7 Kasım’da güncellediği verilere göre, bölge ülkelerinde kayıtlı 5 milyon 718 bin 489 Suriyeli mülteci yaşıyor. Göçmen sayısının, kayıtlı olmayanlarla daha da yüksek olduğu tahmin ediliyor. Suriye’nin komşularından Türkiye 3 milyon 744 bin 926 kişiyle en fazla Suriyeli mülteciyi barındıran ülke konumunda. Bu, bölge ülkelerindeki Suriyeli mültecilerin yüzde 65,5’ine denk geliyor.

Nüfusa oranla yoğunluk açısından ise birinci sırada Lübnan bulunuyor. Ülkede 918 bin 974 Suriyeli mülteci yaşıyor ve bu da ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 25’ine denk geliyor. Ürdün’de ise 654 bin 266 Suriyeli mülteci bulunuyor. Bu ülkeleri daha düşük rakamlarla Irak (231 bin 831) ve Mısır (129 bin 779) takip ediyor.

Geri dönüşe nasıl bakıyorlar?

Yapılan araştırmalar, bölge ülkelerinde yaşayan Suriyelilerin büyük bir bölümünün ülkelerine dönmek istediğini gösteriyor. BM’nin Lübnan, Ürdün, Irak ve Mısır’da yaşayan Suriyelilerle yaptığı ve Mart 2019’da yayımlanan araştırmasına göre Suriyelilerin yüzde 75,2’si bir gün Suriye’ye dönmeyi umuyor.

Dönmeyi düşünmeyenlerin oranı yüzde 19,3 iken, yüzde 5,5 de kararsız olduğunu söylemiş. Ancak ankete katılanların sadece yüzde 5,9’u 12 ay içinde Suriye’ye dönme eğiliminde olduğunu belirtmiş. Suriye’ye dönmeye karar verenlerin bu kararları alma nedenleri ise şöyle: Güvenliğin sağlanması, hizmetlere erişim, konut imkanı, askerlikten muafiyet, iş imkanı.

“Suriye’nin neresine dönmek istersiniz?” sorusuna ankete katılanların yüzde 93’ü “kendi şehrimize” cevabını vermiş. Dönülmek istenen kentlerin başında Dara, Şam, Humus ve Halep geliyor. Türkiye’de, Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi’nin Ocak 2019’da Gaziantep, Şanlıurfa ve Kilis’te yaptığı anket de Suriyelilerin yüzde 56,1’inin ülkelerine dönmek istediğine işaret ediyor.

Koç Üniversitesi Göç Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Ahmet İçduygu, dünyadaki göç hareketlerinin sığınılan ilk ülkede entegre olup yaşamak, başka bir ülkeye gitmek ya da geri dönmek gibi üç sonucu olduğunu, ancak son 15-20 yıldaki hareketlerde, ülkelerin uzun kalışlardan mutlu olmadığını gördüklerini söylüyor.

İçduygu, Soğuk Savaş döneminden farklı olarak artık uzun kalınan ülkelerde toplumsal ve siyasal reaksiyonların daha fazla ortaya çıktığını, bunun önemli nedenlerinden birinin göçmen sayısının artması olduğunu, devletlerin de mültecileri geri gönderme eğilimine girdiğini gözlemlediklerini aktarıyor.

İçduygu’ya göre, Suriyeli göçmenler konusunda da son dönemde böyle bir süreç yaşanıyor ve hem Türkiye ve bölge ülkeleri hem de bazı Avrupa ülkelerinde bu eğilim artıyor. Türkiye’de son dönemde yapılan farklı kamuoyu araştırmaları, “Suriyeliler” konusunun hem ekonomik hem de toplumsal-kültürel nedenlerle ülkenin “en önemli sorunlarından biri” olarak algılandığını gösteriyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin özellikle bu yılki yerel seçimlerin ardından Suriyeli mültecilerin denetimi ve bir bölümünün geri gönderilmesi politikasına daha fazla eğildiği görülüyor. Lübnan kamuoyunda da, ülkenin halihazırda ekonomik sorunlarla boğuşurken böylesine yüksek oranda mülteciyi kaldıramayacağını öne süren görüşler bulunuyor. Bazı siyasetçiler açıktan bu görüşü savunuyor.

Ülkedeki bazı kesimler ise hassas etnik ve mezhepsel dengelere dayanan Lübnan toplumsal yapısının, çoğunluğu Sünni Müslüman olan göçmenler nedeniyle zarar görebileceğini öne sürüyor. Parlamentodaki Suriye yönetimi yanlısı Hizbullah ile Özgür Vatansever Hareketi, Suriyeli göçmenlerin Şam yönetiminin kontrolü altındaki bölgelere gönderilmesini savunuyor.

Uzmanlar, Ürdün’de ise Suriyelilerle ilgili dönüş çağrılarının bu iki ülkeye kıyasla nispeten daha az olduğunu belirtiyor. Ürdün nüfusunun önemli bir bölümünün Filistinlilerden oluşmasının, mültecilik konusuna empatiyi artırdığı yorumları yapılıyor.

Beyrut Amerikan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Nasser Yassin, Suriyeli mültecilerin dönüşünü savunanların temel argümanının ekonomik nedenler olduğunu, örneğin Suriyelilerin yerleştiği kasabalarda kira artışının önemli eleştirilerden biri olduğunu söylüyor.

Bölge ülkeleri geri dönüşler için nasıl bir yol izliyor?

Suriye’nin komşusu ülkelerden Lübnan’ın geri dönüş politikasını Suriye yönetimi ile birlikte yürütmeye çalıştığı görülüyor. Hizbullah’ın da kendi dönüş projelerini hayata geçirmeye çalıştığı biliniyor. Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden Dr. Nasser Yassin, özellikle son iki yıldır Lübnan hükümetinin Suriyeli göçmenleri ülkeden ayrılmaya ittiğini söylüyor.

Suriye yönetimine yakın bir siyaset uzmanı olan, Suriye’nin eski Ankara Büyükelçisi Kabalan ise BBC Türkçe’ye iki ülke arasında geri dönüş için yeni görüşmelerin yapıldığını anlatıyor: “On binlerce Suriyeli mültecinin Lübnan’dan dönüşünü kolaylaştırma yolunda planlar bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Cebran Basil, Şam’ı ziyaret edecekti ve Suriye yönetimiyle Lübnan’dan geri dönüşleri konuşacaktı. Ama bir gün sonra ülkede protestolar başladı ve süreç durdu.”

Ürdün’den Suriye’ye dönüşler ise iki ülke arasındaki Nasib sınır kapısının üç yıl aradan sonra açılması ardından artmış durumda. Geçen yıl, Rusya’nın aracılığıyla Suriye devleti ve silahlı muhalif gruplar arasında bir anlaşma imzalanmış ve güney bölgesi yeniden Suriye yönetimine geçmiş, daha sonra ise kapı açılmıştı.

Kapının açılması, Şam ve Amman arasındaki normalleşme sürecinin ilk adımı olarak görülüyor. Nidal Kabalan, Ürdün’den dönüşlerin özellikle güneydeki Dera kentine doğru arttığını belirtiyor. Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden Dr. Nasser Yassin, Ürdün’den geri dönüşleri şöyle açıklıyor:

“Bölgedeki Suriyeli mülteciler arasında yoksulluğun en yüksek olduğu ülke Ürdün. Mülteciler arasında belli bir yorgunluk olduğunu gözlemliyorum. Ürdün’deki birçok Suriyeli mültecinin aşiret bağlantısı var. Döndüklerinde aşiret desteği almayı düşünüyor olabilirler.”

Nidal Kabalan, Lübnan ve Ürdün’den geri dönüşlerin artarak sürmesini beklediğini, ancak en büyük tıkanmanın Türkiye’deki Suriyeli mültecilerle ilgili yaşandığını söylüyor. “Türkiye’nin mülteciler üzerinden siyaset yaptığını, askeri operasyonların işgal olduğunu, ülkenin kuzeyindeki demografik yapıyı değiştirmeyi hedeflediğini” savunan Kabalan, “tek çözümün Türkiye’deki mültecilerin geldikleri kasaba ve kentlere dönmesi olduğunu” belirtiyor.

Ankara ise “Suriye’de rejiminin sivilleri hedef aldığını, Türkiye’nin onları bombaların altına gönderemeyeceğini, onları koruduklarını ve bu konuda Batı’dan yeterli destek görmediklerini” savunuyor.

Güvenli bölge planı geri dönüşü sağlar mı?

Türkiye, Suriyeli göçmenlerin geri dönüşü için Şam’la koordinasyon içinde hareket eden bölge ülkelerinden tamamen farklı bir yol izliyor. Ankara, göçmenleri, Suriye’nin kuzeyinde askeri operasyonla kontrol sağladığı bölgelere gitmeye teşvik ediyor. Türkiye, bir yandan milyonlarca Suriyelinin yerleşebileceğini söylediği bir güvenli bölge kurmak istiyor.

Peki planlanan güvenli bölge geri dönüş açısından bir çözüm olabilir mi? Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet İçduygu, dünyadaki örneklerine bakıldığında, başarılı sayılabilecek güvenli bölge deneyimleri arasında Kuzey Irak’ın öne çıktığını söylüyor.

1991 yılında Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak devletinin, ülkenin kuzeyindeki Kürt bölgesine yönelik gerçekleştirdiği operasyon büyük bir göç dalgasına neden olmuş, ülkenin kuzeyinde, uçuşa yasak bölgeyle desteklenmiş bir güvenli bölge oluşturulmuştu.

İçduygu, bu örnekte güvenli bölgenin Birleşmiş Milletler’in kararıyla yaratıldığını, ayrıca o bölgedeki insanların kendi köylerine, kasabalarına geri dönüş imkânı elde ettiğinin altını çiziyor. İçduygu’ya göre Suriye’nin kuzeyindeki bir güvenli bölgenin BM şemsiyesi altında kurulmayacak ve insanların evlerinin olduğu yerlere dönmeyecek olması önemli bir sorun. Bu, “yeni bir göç hareketi yaratacak ve sonunda Suriyeliler ülkeleri içinde yine göçerilmiş olacak.”

Prof. Dr. Ahmet İçduygu, böyle bir bölge kurulmasının Türkiye açısından ekonomik maliyetinin büyük olacağını ayrıca siyasi sorumluluğunu yürütmenin zor olacağını ekliyor. “Türkiye ile Esad rejimi arasında bir anlaşma olmaması durumunda geri dönüşün kısmi kalacağını düşünüyorum.” diyor.

Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden Nasser Yassin, kısa vadede Suriyeli göçmenlerin bir bölümünün bu bölgeye gidebileceğini, ancak uzun vadede bunun çözüm olmayacağı görüşünde. Yassin, yeni kurulacak kentlerin sağlam bir ekonomik yapının organik parçası olmaması durumunda uzun vadeli işlemeyeceğini savunuyor.

“Onları gitmeye zorlasanız bile oradan ayrılmanın yolunu bulacaklardır.” diyen Yassin, “Güvenli bölge, geri dönüş için böylesine çok kaynağın ortaya konacağı en iyi yol değil.” yorumunu yapıyor.

Ülkelerine dönen Suriyelilerin sayısı

Peki ülkelerin farklı politikalarının sonucu olarak Suriyelilerin geri dönüşlerinde rakamlar ne durumda? Birleşmiş Milletler’in 2016 ila 2019 yılları arasındaki verileri, gönüllü olarak Suriye’ye dönenlerin sayısının yavaş da olsa arttığını ortaya koyuyor.

BM’nin verilerine göre 2016 ila 2019 yılları arasında Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak ve Mısır’dan Suriye’ye dönen göçmenlerin sayısı 216 bin 719 oldu. 2016’da 28 bin 212 olan dönüş sayısı, 2017’de 50 bin 705’e, 2018’de 55 bin 248’e, 2019’da ise 75 bin 501’e yükseldi.

Ülkelerin kendi açıkladığı dönüş rakamlarıysa daha yüksek. Geçen günlerde bir açıklama yapan Lübnan Cumhurbaşkanı Michel Aoun, 390 bin Suriyelinin ülkelerine döndüğünü söyledi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Eylül ayında yaptığı açıklamada, Türkiye’den ülkelerine dönen Suriyeli sayısının 354 bine ulaştığını belirtti.

Ürdün İçişleri Bakanlığı, Eylül ayında yaptığı açıklamada, Nesib sınır kapısının açılmasından sonra 150 binden fazla Suriyelinin döndüğünü söyledi. BM’nin rakamları ile ülkelerin açıkladığı rakamlar arasında farklar bulunuyor. Prof. Dr. Ahmet İçduygu, gerçek rakamların BM’nin açıkladıklarının üzerinde ülkelerin açıkladıklarınınsa altında olduğunu tahmin ettiğini söylüyor.

Dönüş açıklamaları sürerken bazı insan hakları örgütleri ise bu dönüşlerin gerçek anlamda gönüllü olmadığını öne sürüyor. Örneğin Londra merkezli insan hakları kuruluşu Amnesty International (Uluslararası Af Örgütü) bu konuda hem Türkiye hem de Lübnan yönetimlerine eleştirilerde bulundu.

Son raporunda, Türkiye’yi, Barış Pınarı Harekâtı öncesi yüzlerce Suriyeli mülteciyi “kandırarak ya da zorla” Suriye’ye göndermekle suçladı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise bu iddiaları kesin bir dille reddetti.

Suriye yönetimi geri dönüşlere nasıl bakıyor?

Bütün bu süreçte Suriye yönetimi ise ülke dışındaki Suriyelilere ülkelerine dönme çağrılarını artırmış durumda. Nidal Kabalan, Şam’ın tutumunun tüm Suriyelilerin geri dönüşü yönünde olduğunu söylüyor: “Suriye hükümetine göre, evlerine dönmek isteyen tüm Suriyelilere tüm kapılar açık. Ülkenin büyük bir bölümü Suriye ordusu ve müttefikleri tarafından özgürleştirilmiş durumda. Şimdi beklenen, mültecilerin geri dönmesi.”

Kabalan mültecilerin dönüşü ve yeniden yerleştirilmesi konusunda Suriye yönetiminin BM başta olmak üzere uluslararası örgütler arasında tam bir işbirliği yaptığını belirtiyor. Uluslararası Af Örgütü başta olmak üzere çeşitli insan hakları örgütleriyse, geri dönen Suriyeli göçmenlerin bir bölümünün farklı insan hakları ihlalleriyle karşılaştıklarını söylüyor ve Şam’ın bu tür açıklamalarını doğru bulmuyor.

Bu eleştirileri sorduğumuz Kabalan şu cevabı veriyor: “Bildiğim kadarıyla geri dönen hiçbir mülteci tutuklanmadı. Daha önce terör örgütleriyle bağlantıları bulunan insanlar güvenlik güçleri tarafından daha fazla bilgi için, kısa sürede serbest bırakılmak üzere sorgulanmış olabilir. Hükümet, gelecek olanların yargılanmayacakları ya da tutuklanmayacaklarına dair güvence veriyor. Dahası, Cumhurbaşkanı son dönemde af ilanları yaptı. Bu aflardan biri silah bırakmaları ve normal hayata dönmeleri karşılığında silahlı eylemlere katılanları dahi kapsıyordu. Birçok milis gücü bu çağrıya uydu ve Suriye ordusuna katıldı.” İnsan hakları örgütleri ise Suriye yönetiminin açıklamalarının pratikte yaşananları yansıtmadığını savunuyor.

Milyonların geri dönüşü mümkün mü?

Peki bugünkü şartlarda milyonlarca Suriyelinin ülkelerine dönmesi mümkün mü? BM Uluslararası Göç Örgütü’nün Türkiye sözcüsü Lanna Walsh, değerlendirmelerinin, şartların uygun olmadığı yönünde olduğunu söylüyor:

“Birleşmiş Milletler ile uyumlu olarak Uluslararası Göç Örgütü, ülkedeki mevcut şartların, Suriyeli mültecilerin güvenli ve onurlu bir şekilde ülkelerine geri dönüşlerini veya geri gönderilmelerini organize etmek için elverişli olmadığını tespit etmiş durumda.”

Walsh, “8 yıllık çatışma sürecinin ardından Suriye, ülke içinde yerinden edilmiş veya mülteci konumuna gelmiş 11 milyon Suriyelinin geri dönüşünü, çok büyük yeniden inşa çabaları olmadan özümseyebilecek bir durumda değil.” diyor ve bunu açıyor:

“Bu süreçte temel sağlık hizmetlerine erişim imkânı; sağlık tesislerinin yüzde 50’den fazlasının yıkılması veya zarar görmesi ile sağlık personelinin yaklaşık yüzde 60’ının kaybı nedeniyle büyük bir gerileme yaşadı. Tarımsal üretim yaklaşık yarı yarıya azaldı. Savaş nedeniyle iş olanakları geriledi. Ülkenin birçok bölgesinde patlayıcı madde riski bulunuyor.”

Lanna Walsh, “Sürdürülebilir geri dönüş için ülkenin geniş çaplı yatırımlarla yeniden inşa edilmesi gerekiyor.” diyor. Eski Büyükelçi Nidal Kabalan ülkede bazı bölgelerin geri dönüş için uygun olduğunu ve “tam anlamıyla güvenli olduğunu” söylüyor.

Kabalan, İdlib gibi bölgelerden gelen göçmenler içinse farklı yerlerde konaklama ve temel hizmetler ihtiyacının karşılanması için çalışmaların sürdüğünü, ailelerin geçici olarak farklı yerlere yerleştirildiği, son olarak Şam yakınlarında böyle bir alanın kurulduğunu belirtiyor.

9 yıllık çatışmalar sırasında ülkenin altyapısının büyük bir bölümünün ya tahrip olduğunu ya da zarar gördüğünü belirten Kabalan, dost ülkeler ve uluslararası örgütlerle işbirliği halinde yeniden inşanın önemli olduğunu söylüyor. Bununla birlikte Kabalan, mültecilerin geri dönüşü açısından en acil sorunu “terörün yok edilmesi” olarak tanımlıyor: “Ülkenin İdlib gibi belli bölümlerinde terör tehdidinin ortadan kalkmasının mültecilerin geri dönüşü açısından kilit olduğunu düşünüyorum.” diyor.

Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden Dr. Nasser Yassin’e göre ise Suriye’de kentler yeniden inşa edilmeden büyük bir geri dönüş yaşanmayacak. Kentlerin yeniden inşasının iç savaşa siyasal bir çözüm bulunmasına bağlı olduğunu savunuyor Yassin ve ekliyor:

“Burada tıkanmış durumdayız. Siyasi bir süreç başlayıncaya kadar yeniden inşa başlamaz, yeniden inşa olmadan da çok sayıda mülteci geri dönmez diye düşünüyorum.”

Koç Üniversitesi’nden İçduygu’ya göre geri dönüş, “çatışan unsurların bir çatışmasızlık haline dönmesi ve bir devlet sisteminin kurulmasıyla mümkün.” İçduygu, geri dönüşlerde gönüllülük ve güven dışında sürdürülebilirliğin de çok önemli olduğunu vurguluyor ve Afganistan örneğini veriyor:

“İnsanlar gidebilirler, ama güvenli bölge oluşmadıysa tekrar geri dönebilirler. Afganistan sorunu 1979’da başladı. İki komşu ülke İran ve Pakistan’a milyonlarca insan gitti. Afganistan’da göreceli bir barış dönemine girildi, bazı dönüş programları oldu, ama yüzen nüfuslar oluştu. 30 yıl geçti, bugün hala Pakistan’da 1 milyon, İran’da da 1,5 milyon kadar Afgan var. Hatta Türkiye üzerinden gelip Avrupa’ya geçmeye çalışıyorlar. Bizim kırılgan devlet dediğimiz bir ülkeye geri dönüşler olsa bile bu dönüşün çok uzun süre yaşamayacağını söyleyebiliriz.”

Bu arada uzmanlar, ileride tüm şartlar uygun hale gelse bile belli oranda mültecinin yaşadıkları ülkelerde kalmasının beklendiğini de belirtiyor. İçduygu bunu Almanya örneğini hatırlatarak anlatıyor: “Sırf Türkiye’de 500 bin Suriyeli çocuk doğmuş durumda. Sosyolojik olarak toplum tepki gösterse bile kendiliğinden bir entegrasyon süreci de var. Özellikle burada yetişen gençlerin bir bölümü çok mutlu olmasalar bile dönmeyebilirler. Almanya’daki yetişen Türkleri düşünün, öyle bir sosyolojik süreç olacaktır. Kesinlikle bir kalıcı nüfus yaratacaktır, ne kadar olacağını ise süreçteki değişkenler gösterecek.”

Kaynak: BBC Türkçe

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz