HDP Eş Genel Başkanı Temelli: Bir rejim krizindeyiz, yamalarla bu krizi aşmak mümkün değil

0

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin Ankara’da düzenlenen kongresine katıldı. “Bir rejim krizindeyiz, öyle rehabilite edilerek, palyatif çözümlerle, yamalarla bu krizi aşmak mümkün değil.” diyen Temelli, şunları söyledi:

“Bu rejim krizinden bir çıkışı var etmek, bunu demokrasi ve barış mücadelesiyle var etmek en önemli sorumluluğumuz. Böyle bir rejim krizi atmosferinde gerçekleştirdiğimiz kongrelerimiz büyük öneme sahip. Hem önümüzdeki dönemin örgütlenmesi hem de yeni gelenin karşılanması açısından büyük öneme sahip.

Politikanın, güncel siyasetin girdaplarına sıkıştığı, adeta kayıkçı kavgalarına tutsak olduğu yerden, payandalaşmış zihniyetten, kutuplaşmış anlayıştan kurtulması lazım. Bu da ancak örgütsel yapımızın güçlenmesiyle mümkün. Bu amaçla bir konferanslar dizisi gerçekleştiriyoruz. Bu konferanslar dizimizin en önemli gündemi de bileşenlerimiz.

Bu tekçi anlayış, 4 yıldır dayattığı mutlak tecrit koşularıyla demokratik siyaseti tasfiye ederek, tüm özgürlükleri kısıtlayarak, var ettiği baskı rejimiyle, Ortadoğu halklarına dayattığı savaşla faşizmi kurumsallaştırmaya çalışıyor. Bugün 23 Haziran ve 31 Mart seçimleriyle belki de en güçlü itirazı var ettik. Türkiye halklarını bu gergin siyasete mahkum eden bu zihniyete en güzel cevabı verdik. Siyasete müdahale ettik. Bu, kutup siyasetine bir yanıttı. 3’üncü yolu var etme çabasıydı. Şimdi bunu örgütleme zamanı. Tekçi anlayışa karşı çokluğun örgütlenmesi, çoğulculuğun siyasal anlayışta buluşması ancak mücadelemizle mümkün. Bunu başarabiliriz.

İttihatçı aklın 24 Anayasası ile biçimlendirdiği, her siyasi konjonktürde kendini yeniden yapılandırdığı ve darbe mekaniğini hiç eksik etmediği bu anlayışa karşı darbe mekaniğini tasfiye edecek özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik bir yaşamı var edecek bir siyasi müdahale zamanıdır. 12 Eylül Anayasası’nı yamalı bohçaya çevirenler, 17 kez anayasayı değiştirerek darbe mekaniğini koruma derdinde olanlar diktatöryal rejimin taşlarını döşemekle meşguller. Faşizmin kurumsallaşması budur. 31 Mart ve 23 Haziran’da umdukları buydu. Buna en güçlü yanıtı HDP verdi, halkların mücadelesi verdi, Kürt halkının, emekçilerin, kadınların mücadelesi verdi. Bu mücadeleyi büyütmeliyiz.

Aslında tüm toplumsal kesimlerin, emekçilerin, gençlerin, kadınların, işçilerin bir araya gelerek radikal demokrasi anlayışımızla, emeğin, kadınların, ekoloji mücadelesinin anayasa yapım sürecini başlatmaktır. Tüm toplum kesimlerinin bu müzakereci anlayışla bu ceberrut iktidara karşı mücadele edeceği zeminleri yaratmaktır. Demokratik anayasayı bir uzlaşı zemininde, toplumun tüm kesimlerini buluşturan bir yerden örme sürecini başlatmalıyız. Bu, tekçi anlayışa bir itirazdır. Bu, 1924 Anayasası’ndan beri bize dayatılan Türk-İslam sentezine bir itirazdır. Şimdi bu itirazı sokakta, mahallede örgütleme zamanıdır.

Biz buna inanıyoruz. Dolmabahçe Mutabakatı’nda çerçevelediğimiz, Sayın Öcalan’ın son mesajlarıyla yeniden anlamlandırdığı ve çağrısını yükselttiği yerden demokratik anayasa müzakere zeminini kurmalıyız. Diğer taraftan bir an önce yargı reformu konusunun gündeme gelmesiyle birlikte tüm toplum kesimleri, tüm emekçiler, demokratik siyaset içinde yer alan tüm yapılar harekete geçmelidir. Bu iktidarın reformdan ne anladığını çok iyi biliyoruz. Bunların reform anlayışına sıkışmayan, tüm yoldaşlarımızın özgürlüğünü talep eden, tutsaklaştırıcı siyasete son veren bir mücadeleyi tüm toplum kesimleriyle birlikte vermek zorundayız.

Sadece yargı tarafsızlığı, bağımsızlığı değil, emekçiler üzerindeki hak mahrumiyetini ortadan kaldıracak mücadeleyi de vermeliyiz. Bugün ülkeyi adeta büyük bir mezarlığa çeviren bu anlayışa karşı tüm mağdurların buluştuğu bir siyaseti hayata geçirmeliyiz. Bizim bir itirazımız var. Bu anlayışı kabul etmiyoruz. Bu anlayışın sürdürülmesine yönelik geçici çözümleri ya da geçmişin parlamenter sistemine öykünen anlayışı da kabul etmiyoruz. Yerel demokrasi ile güçlendirilmiş, tüm halkların kendi haklarıyla var olabildiği bir yeni siyaseti var etmek istiyoruz. Parlamenter sistem geçmişin anlayışı ile kendini tekrar edecekse buna da itirazımız var. Yeni bir parlamenter sistemden bahsediyoruz. Yerel demokrasi ile güçlendirilmiş, halkların kendi kaderini tayin etme anlayışına saygı duyan, özerk demokratik anlayışı kurum kuruluşlarında hayata geçirmeyi var eden bir anlayışla yaklaşıyoruz. Bu sadece Türkiye için değil tüm Ortadoğu halkları için de barışın yolunu açacak bir adım olacaktır.

G-20 toplantısında kapitalizmin sefaletini bir kez daha izledik. G-20’nin dünya halklarına vaat ettiği tek şey savaştır, S-400’lerdir, F-35’lerdir. Bu savaşa son vermenin yolu barışı örgütlemekten geçiyor. Ortadoğu halklarının geleceğine Ortadoğu halkları karar vermelidir. Ortadoğu halklarının geleceğini yok eden bu emperyalist zihniyete karşı barış mücadelesini bulunduğumuz her yerde yükseltmeliyiz. Demokratik bir cumhuriyetin inşası için, Ortadoğu’da barış için mücadelemizi çok daha güçlü bir şekilde sürdüreceğimize inanıyorum. Biz kazanacağız, mutlaka kazanacağız.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz