HDP Eş Genel Başkanı Temelli: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi otoriter bir rejimdir

0

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin Cizre İlçe Kongresinde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. “Eğer bir ülkede tecrit varsa, o ülkeye çözümsüzlük dayatılıyorsa o ülkenin hiçbir yerinde adalet tesis edemezsiniz.” diyen Temelli, şunları söyledi:

“Ülke adaletsizliğe, içinden çıkılmaz bir şiddet girdabına sürüklendi. Ülke savaş politikaları dışında politika üretemez hale geldi. Bu iktidar şiddet, savaş ve zulüm dayatır. Sadece bu ülkeye de değil. Bütün Orta Doğu’ya dayatıyor. Nasıl dayatıyor? Kürt düşmanlığıyla dayatıyor. Bu iktidar bunu, insanlar arasına nefret tohumları ekerek, ayrımcılığı bir siyaset haline getirerek 5 Nisan 2015’ten beri sürdüregeliyor.

O yüzden de diyoruz ki, tecrit bitmeden bir hukuk devletini var etmek mümkün değildir. Tecrit bitmeden anayasal bir devlet var etmek mümkün değildir. Biz hukuk devleti istiyorsak, anayasal bir devlet istiyorsak, demokratik bir cumhuriyet istiyorsak hukuku, demokrasiyi savunmalıyız. Nerede tecrit varsa, nerede hukuksuzluk varsa karşısına dikilmeliyiz.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hukuktan, demokrasiden kaçan otoriter bir rejimdir. Ellerinden gelse diktatörlüğü ilan edecekler. Hukuka dair ne varsa yok saymalarının temel nedeni aslında fıtratlarındandır. Bunların yegane amacı ülkeyi tek adam eliyle tekleştirmek, tekçiliğe tutsak etmektir. Oysa bu ülke çokluktur. Bu ülke kimliği ile inancı ile bir arada yaşayan tüm insanların var ettiği, çok kültürlü, çok uluslu, çok kimlikli bir ülkedir. O yüzden bu çoğulculuğu gören sistemi var etmeliyiz. İşte HDP bunu dile getiriyor. Yerel demokrasi ile güçlendirilmiş bir parlamenter sistemden bahsediyor. Tüm idari ve mali vesayete karşı çıkıyor. İdari ve mali özerkliklerin ne denli kıymetli olduğunun altını çiziyor. ‘Kentimizi de kendimizi de biz yönetmeliyiz’ diyor. Halkın kendi iradesinin siyasi barış adına en önemli irade olduğunu bir kez daha teslim ediyor

Bu ülkenin geleceği demokrasidedir. Vesayeti ortadan kaldıran çoğulcu, laik, demokratik bir cumhuriyet için yerel demokrasi ile güçlendirilmiş bir parlamenter sistemi bir an önce hayata geçirmeliyiz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden bir an önce kurtulmalıyız. Bu sistemden kurtulmadan hiçbir meselemizi çözemeyiz.

Bu ülkede herhangi bir meseleyi çözmek istiyorsanız her şeyden önce Kürt meselesini çözmelisiniz. Sadece bu ülkede değil Orta Doğu’da hatta dünyada çözmelisiniz. Kürt meselesi küresel bir meseledir. Bu mesele çözülmeden ne Türkiye’ye ne Orta Doğu’ya demokrasi gelir. Tersi de doğru. Bu ülkeye demokrasi gelmeden Orta Doğu’ya, demokrasi gelmeden Kürt meselesi çözülmez. O yüzden herkes demokrasi mücadelesinde buluşmalıdır. Türkiye’yi de, Orta Doğu’yu da demokratikleştirmeliyiz. Toplumsal, siyasi ve iktisadi barış için demokratikleştirmeyiliz.

Oysa bugünkü iktidar düşmanlıktan başka bir şey vermiyor. Kürt düşmanlığı üzerinden ayakta kalmaya çalışıyor. Toplumsal barışı var edecek bütün mekanizmaları çürütüyor. Toplumsal barışı nasıl var edersiniz, her şeyden önce güçlü bir adalet sistemiyle, bağımsız bir yargı ile var edersiniz. Bugün yargıya dönüp baktığınızda yargının ne tarafsızlığı ne bağımsızlığı var. Bugünkü yargı talimat yargısıdır. Bakın bütün arkadaşlarımızın yargılandıkları dosyalara. Bir tane suç, delil yoktur. Arkadaşlarımızın özgürlük, demokrasi ve barış sevdası vardır, bunun mücadelesini veriyorlar diye cezaevindeler. Talimatlı yargı olmadık iddianameler ve mütalaalarla arkadaşlarımızı suçluyor. En son Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanımız Selçuk Mızraklı’nın davası bunun en çıplak örneğidir. Uydurulmuş bir gizli tanık, uydurulmuş bir iddianame, uydurulmuş mütalaa ile ceza vermeye çalışıyorlar.

İşsizlik rakamları açıklanıyor. En çok işsizlik gençler arasında. Gençler, bu kadar işsiz ve yoksul. İş yok, değil mi Cizreli gençler? Çalışmaya nereye gidiyorsunuz? Ya İstanbul’un inşaatlarına ya Antalya’nın tatil köylerine köle emeğiyle köle ücretleriyle çalışmaya gidiyorsunuz, oralarda da ölen siz oluyorsunuz.

İşsizliğe çözüm bulmak yerine istihdam yaratmak yerine gençlere evlenin diyor. Gençler hangi para ile evlenecek, hangi gelirle ev geçindirecek. Diyanet İşleri Başkanı hemen yardıma koşuyor. Evlenin iki üç çocuk yapın diyor. Diyanet’in görevi bu mu? Yetmiyor. Kalkıyor hangi faiz helal, hangisi haram bununla ilgili fetva veriyor. Neden? Çünkü bu halkın kaynaklarıyla TOKİ yapmışlar, satamıyorlar. Halk nasıl alacak TOKİ konutlarını. Bu kadar parayı neden betona gömüyorsunuz.

Diyanet İşleri Başkanı diyor ki oradaki faiz helal. Diyanetin işi bu mudur? Diyanet İşleri Başkanı aslında toplumsal barışa dinamit döşemeye Saray’la birlikte devam ediyor. En son açıklaması depremle ilgili. Kader, afet büyük afet diyor. Fakat depremin yarattığı sonuçlar tamamen siyaset. Deprem bir gerçeklik ama 1930’larda 1870’lerde yaşamıyoruz. 2020’ye gelmişiz, deprem sonucu insanlar ölüyorsa bunun sorumlusu iktidardır. 17 yıldır iktidardasınız, dünya kadar kaynak yaratıldı. Bu kaynaklarla olası depremlere önlem almak yerine bunu yine Allah’a bağlamak dini siyasete alet etmek Diyanet’in işi olamaz. Ne diyor deprem kıyametin alıştırmasıdır.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz