HDP Eş Genel Başkanı Temelli: Domatesin, biberin fiyatı bile asgari ücretle değil kurşun fiyatıyla açıklanır hale geldi

0

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin Meclis Grup toplantısında konuştu. “Saray rejiminin demokrasiyi, ekonomiyi, hukuku, yaşamın her alanını tecride alması bugün ülkedeki tüm sorunların kaynağını oluşturmaktadır.” diyen Temelli, şunları söyledi:

“İmralı’dan başlayan tecrit aradan geçen sürede bugün İstanbul’dan Şırnak’a, Samsun’dan Antalya’ya kadar her yere yayılmış durumda. Sayın Öcalan şahsında başlayan tecrit, grevdeki işçiye sokaktaki insana kadar her yere yayılmıştır. Erdoğan bugünlerde patlıcana taktı kafayı. Domatesin, patlıcanın 15 lira olmasına, aşımıza kattığımız her şeye yüzde 300 zam gelmesine itiraz ediyor ama bu itirazı öyle bir yerden yükseltiyor ki sebze depolarını hedef gösteriyor. Ya da mermi fiyatını dile getiriyor. Bir merminin kaç lira olduğunu halka soruyor. Tanzim satışları ile bir algı yönetimi yandaş medya tarafından sürüdürülüyor. Pazarcı esnafını tehdit ederek kendisinin yarattığı tarım terörünü yok sayıyor. Bugün bu ülkede tarım politikası iflas etti. Hayvancılık yok edildi. Ekilebilir araziler betonlaştı. Neoliberal politikalar ülkeyi esir aldı. Mazot ve gübre fiyatını konuşan yok. Erdoğan hala haldeki esnafı hedef göstererek bir tek bunların fiyatıyla istikrarsızlık oluyormuş algısı yaratıyor.

Şimdi sırada temizlik malzemelerini almış onları da satacak. Eğer siz bu bütçeyi yıllardır halkın, toplumun ihtiyacına ayırsaydınız, tarımın gerçek ihtiyaçlarına uygun bir planlama yapsaydınız savaşa değil halka bütçe ayırsaydınız bugün yaşadıklarımızın hiçbiri yaşanmamış olacaktı. Ziraat Bankası kredilerinin çiftçinin, ziraatin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılması olanağı yaratsaydınız ne çiftçinin başına bu felaket gelecekti ne de toplum bu baskıyı, bu tarım terörünü yaşamak zorunda kalacaktı.

Evet böyle savaş sevdalı siyasetçiler için sevgili Cemal Süreyya şöyle diyor: ‘Kan var bütün kelimelerinin altında.’ Bunların tüm kelimelerinin altında kan var. Soframızdan da toprağımızdan da zamlardan da bahsetse ağzından çıkan her kelimenin altında kan var, mermi var. Domatesin, biberin fiyatı bile asgari ücretle değil kurşun fiyatıyla açıklanır hale geldi. Erdoğan, biz kurşunun fiyatını bilmiyoruz. Çünkü biz barış sevdalısıyız. Biz tank tüfek top fiyatlarını bilmiyoruz, çünkü bizim kimsenin toprağında, zeytininde gözümüz yok.

Bizim için önemli olan domatesin, biberin, ekmeğin fiyatı. Çünkü biz yoksuluz, emekçiyiz, halkız. Bizim için önemli olan demokrasi, eşitlik ve adalet. Çünkü biz halkların bir arada yaşamasını bir arada üretip birlikte yönetmesini, hakça, adil şekilde paylaşmasını istiyor ve bunu savunuyoruz. Bu gerçekler bu iktidarın, Erdoğan’ın uykularını kaçırıyor, ama biliyoruz ki artık bu ülkeyi yönetemiyorlar. Her ağzını açtığında bu halk daha fazla yoksullaşıyor, ülke biraz daha batıyor. Türkiye halkına felaketten yoksulluktan başka bir şey vaat etmiyor.

Sürekli savaş vaat ediyor, düşmanlık ayrımcılık vaat ediyor. Ağzını her açtığında nefret söylemi ile tüm ülkeyi terörize ediyor. Adeta aklımızla dalga geçiyor. Memleketin en iyi fabrikalarını, şeker fabrikalarını zeytinliklerini imara açtı, şeker fabrikalarını sattı, pancar çürümeye terk edildi. Tarım arazilerine bina diktiler. Bunları yaparken de kendisini sütten çıkmış ak kaşık gibi sunup toplumu, halkları suçladı.

Et Balık Kurumu’nu, Süt Enstitüsü’nü satarken devlet kasaplık mı yapar diyerek bu ülkenin bütün değerlerini 3 kuruşa sattı. Bugün kalkmış göz boyuyor. İstanbul’da 50 yerde, Ankara’da 30 yerde tanzim satışları yapıyor. Sivas’ta, her yerde insanlar iş güvencelerine dair talepte bulunuyor, kalkmış onlara “provokatör” diyor.

Hakkını arayan herkesi suçlu olarak ayrımcı dille, nefret söylemi ile toplumun önüne atma peşinde. Oysa emekçiler hakkını arıyor. İş güvencesi istiyorlar, iş cinayetlerinde ölmek istemiyorlar. KHK ile ihraç edilmiş olan 10 binlerce insan işini, aşını istiyor. Emekliliği gelmiş yaşa takılanlar emeklilik hakkını istiyor. İşsizler işsizlik fonundan doğan haklarını istiyor. İşsizlik fonundan işsizlere bir verilirken patronlara 3 veriliyor.

Dün çıkmış diyor ki işsizliğin sorununu işsizlere yükleyerek ‘nitelikli iş gücü yok’ diyor. ‘Piyasada işsizliğin nedeni budur’ diyor. Oysa işsizlik rakamları tam tersini söylüyor. Üniversite mezunlarının işsizlik oranı Türkiye’deki en yüksek işsizlik oranıdır. Yüzde 33’tür. Nitelikli iş gücü planlanmadığı, kamunun bir istihdam politikası olmadığı için bu işsizlik devam ediyor ve devam edecek. AKP Genel Başkanının halkın sorunlarıyla bağlantısı kesilmiştir. Sarayına kapanmış, koltuğunu kaybetmemek için Türkiye halklarına savaş, düşmanlık ve geçim sıkıntısından başka bir şey sunmuyor.

Hayal satıyor ama artık alıcısı yok. Artık saray israfına, her kelimede toplumun üzerine kan sıçratan bu ceberut iktidara son vermenin zamanı gelmiştir. Kısa çöpün uzun çöpten hakkını alacağı gün yaklaştı. O gün 31 Mart’tır. 31 Mart’ta tüm bu zihniyet sandıklara hep beraber gömeceğiz. 31 Mart’ta Türkiye halklarını bu yoksulluktan, adaletsizlikten kurtaracak tek parti HDP’dir. HDP seçenektir. Demokrasi ve barışın seçeneğidir. Hukuk devletinin, yargı bağımsızlığının, insan haklarına dayanan bir rejimin, yerel demokrasinin, çoğulcu laik demokratik bir cumhuriyetin gerçekleşme umududur.

AKP-MHP ittifakının sözcüleri bu gerçekliğe işaret ediyorlar, kaygılılar korkuyorlar. 1 Nisan itibariyle ya topluma savaş açan AKP-MHP büyüyecek ya da topluma savaş açan bu faşist iktidar büyük bir darbe yiyecek. Bunu kendi ağızları ile her gün itiraf ediyorlar. AKP-MHP bloku kayyum ile Kürt düşmanlığını, Alevi, emekçi, kadın düşmanlığını Türkiye’nin her tarafına yaymak istiyor. Bu sebeple hiç kimse 31 Mart’ı sadece bir belediye seçimi olarak görme yanılgısına düşmemelidir. Partimiz bu süreçte cesaretle bir karar almıştır.

Unutmayın ki faşizmi ancak ve ancak cesur insanlar, halkını, yurdunu seven insanlar durdurabilir. Biz de öyle yapacağız. O yüzden seçeneğiz ve biz fikriyatımızdan, halkımızdan, örgütümüzden gelen cesaretle bu adımı attık. Türkiye halklarına, demokrasi güçlerine, kadınlarına demokrasi seçeneği ve bu seçenekte bulunma olanağı sunduk. Herkese faşizme karşı yan yana gelme, bu mücadelede buluşma seçeneği yarattık. Bu şimdi bir demokrasi referandumudur. 24 Haziran’ın ikinci turudur.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz