‘’Hepinizin Evini Yıkacağım!’’

0
Latest posts by Şükrü Gülmüş (see all)

Yıl: 1991.

11 yıl aradan sonra yine Kürdlerden Öcalan ile beraberim.

Önce Şam’daki parti evinde karşılaştık. Ben hep bendim. O ’Abilik’ten başkanlığa, Serokluğa, Parti Önderliğine’ terfi etmişti. Adana ve çeşitli illerden gelen öğrencilere ve biz caka satıyordu.

‘’İçinizde beni tanıyan var mı?’’ söylemi üzerine yanımda oturan Diyarbakır Zindan Kahramanı Orhan Aydın’ı bilemem ama ben onu çok iyi tanıyordum. Usulca elimi dizimin üstünden daha kaldırmamıştım ki;

‘’Sen hariç! ‘’ dedi.

Adımı bile söyleme lütfunda bulunmadı.

Başladı konuşmaya ve kasılmaya. Konuşmasını bitirdi. Yaveri Suat’a (Tekin Kızılay)

‘’Suat Hoca ve Orhan benimle geliyor. Diğerleriyle ilgilen’’ dedi.

Ve dışarı çıktık. Ona tahsis edilen kurşun geçirmez Mercedes’e bindik. Bilmem kaçıncı evine geldik.

O BİR GECE BİNLERCE KİTAP BİLGİSİNE BEDEL.

Gücünü Kürdlerden alan Öcalan Abdullah’ın ünlü Beka’sındayız. Arazide geziyoruz. Musa gibi asasını eline almış, sağa sola savurarak; çiçek ve yeşeren her şeye vuruyor. Kökten boyunlarını uçuruyor otların.

Kendisi önde, ben ve Orhan Aydın sağ ve solundayız. Arkamızdan da Muhafız Birliği geliyor. Durdu. 

Bana sert sert bakarak:

‘’Hepinizin evini yıkacağım!’’ dedi.

Sustu.

Biz zaten dünden susmuştuk. 

Düşündüm.

Bir ben ve bir de Orhan var. Orhan bekâr. Ben evli. İki çocuğum var. Ve ben partiye katıldığım zaman eşim itiraz etmişti. Ben karşı durmuş onu birden susturmuş ve babasının evine götürmeye ramak kala geri dönmüştü. 

Öcalan’la 27 Kasım 1978’de Diyarbakır Ofis- Günaydın Apartmanındaki Ferhat Kurtay ve Şemsettin Aktaş’a karşı; beni tebrik etmiş, öpmüş ve övmüştü.

‘’Demek eşininin sorununu çözdün ha Hoca? Elbette canım elbette. Bir kadın nasıl insanın özgürlüğüne engel olur ki? Seni kutlarım en güzel davranışı yapmışsın’’ diyerek aslında benim gibi hala evli olan Ferhad ve Şemsettin’i yerin dibine batırmaktı bu söylem.

Ben şahsen utanmıştım.

Şimdi ise; bir bekâr arkadaşımın yanında bana. Üstelik ülkeye gönderdiği, 11 yıldan, onca işkencelerden geçen, 6 idam alıp tekrar sahasına gelen bana, bunu söylüyordu. Ben sessizliği bozdum. Bu söylem banaydı ve resmen hakaret ediyordu.

‘’Başkanım ben evimi çoktan yaktım. Bu partiye katılırken bunu yaptım. Daha kaç kez yıkmam lazım??’’ dedim.

Şok oldu. Böyle bir söylem beklemiyordu. Baktı ki kabul etmiyorum. Bu sefer kıvırmaya başladı.

‘’Biliyorum! Biliyorum…’’ dedi.

İçimden ‘’Ne biliyorsun soytarı? Madem biliyorsun niye böyle bir söz sarf ediyorsun? Burada üç kişiyiz. Sen, ben ve Orhan..Yoksa Zindan Kahramanı Orhan aydına mı bu fort. Adamcağız zaten sessiz bir abide. Bekâr ve asla evliliği düşünmüyor.’’

Sonra elimdeki alyansımı hatırladım. 

‘’Hay O Xece’ye…’’

Eşim Xecê sorgulamadı alyansımın alınmasına ‘’Xoca beni boşadı. Yüzüğü atmış. Kendine bir devrimci kadın bulacak, vesvesesine’ kapılınca. Hayri Abi durumu fark etmiş ve bana yüzük alıp takmamı istemişti. İşte Öcalan Hayri’nin aldırmış olduğu o yüzüğe kafayı takmıştı.

Kim bilir belki bu olaydan haberi de vardı.

Çünkü içerdeki tüm durumlarımızdan da haberdarmış.

Tek tek rapor ediliyormuşuz.

Mustafa Karasu’nun bir cezaevinden bir başka cezaevine gönderdiği orijinal pusulayı Kürdlerden Öcalan Abdullah Şener Dosyasından bana göstermişti. 

Kürdlerden Öcalan Abdullah gerçekten de evlerimizi yıkmakla işe başlamıştı.

Nasıl mı?

Başta ben, Ferhad Kurtay, Şemsettin Aktaş, Mehmet Karasungur ve tanıdığım PKK öncesi onlarca evli arkadaş vardı. Hepimiz eşlerimiz, çoluk çocuğumuzu mesleğimiz ve ailelerimizi bırakarak PKK’ye katılmıştık. 

Ama hiçbir zaman Kürdlerden Öcalan Abdullah ve Kesire Yıldırım (Öcalan)’ın yıldırım nikahıyla evlenmesini ne sormuş, ne sorgulamış ne bir şey demişti. Bize ‘’Formalite, Devrimci evlilik ve zorunluk’’ gibi şeyler söylenmiş ve bizde ‘’Eh’’demiş kabullenmiştik. Bu çok ciddi bir partililik suçuydu oysa.

KÜRDLERDEN ÖCALAN ABDULLAH NEDEN AİLEYE DÜŞMANDI?

Bu sorunun yanıtını bulmak için; Kürdlerden Öcalan Abdullah’ın aile yaşamına bakmak yeterlidir.

Onu yakinen tanıyan, onunla beraber kalan ve uzun süre teşkilatında görev yapan bir insan olmanın dışında, onunla yollarımı ayırdıktan sonra her konuda araştırma yaptım.

Öcalan asla ve asla bir cevapla, bir tek açıdan ne anlaşılır ne izah edilir. O ’Kürdler arasında nev-i şahsına münhasır, bir protiptir’

Onu, ailesini, anasını babasını yetiştiği ortamı her açıdan incelemek ve tahlil etmek gerekir. Benim yapacağım tespiti daha önceleri toplumsal ve sosyal olgular üzerinde çok ciddi çalışma yapmış insanlardan yararlandım. Bu konudaki görüşlerimi yazdım ve yazmaya da devam ediyorum.

Tüm ajanlık, mitlik-itlik ve komplo teorilerinin dışında bu yazımda şunun altını çizmek istiyorum.

Abdullah Öcalan’ın adını şöyle yazmayı düşünüyorum:

KÜRDLERDEN VE KÜRDLÜKTEN KÜRDİSTANLILIKTAN ÖCALAN ABDULLAH!..

Sapkın derecede kendisine aşık, megaloman, belki de inanan… Sevgiden yoksun. Anaya, babaya ve özelikle AİLE’ye muazzam düşman.

Daha 1976’lerda Fuad Çavgun’e şunu söylüyormuş:

‘’Siz devrimcilik değil, aile kılıbıklığı yapıyorsunuz. Ben bir eve gittiğimde eğer üç günde o evi (aile anlayın)ele geçiremezsem orayı terk ediyorum. Siz ne yapıyorsunuz mutfağa geçip bulaşık yıkamak, pazara gidip file doldurmak.. Bu şekilde aile fethedilmez.’’

Evet, Öcalan’ın aile tipi ve rol modeli kendi ailesidir. O en dipte olan, en berbat durumda olan ve yok olan bir aileydi. 

O zaman ne yapacak? 

Madem kendi ailesini kurtaramıyor, o zaman ilişki kurduğu tüm kişileri kandilleştirecek ve kendi ailesi tipine getirecektir. Aileyi dağıtacak. Aileyi dağıtmadan, parçalamadan kendisini kafasında tasarladığı teşkilatı, örgütü ve partiyi oluşturamayacak. Birinin şöyle bir önermesi vardı.

‘’Temiz aile çocuklarıyla illegal örgüt kurulmaz!’’

Bu doğruydu. 

Temiz aile çocukları elbette temiz ilişkiler kurar. İşte Öcalan buradan giriyor ailenin içine. Bir eve gittiğinde anayı oğula, oğlu babaya, kızı kardeşe, mutlaka ailede bir sorun bulur ve o sorunu bulduktan sonra o sorunu gidereceğine, sorunu kaşımaya başlar. 

Elbette ailede sorunlar artıkça herkes gelen aile dışındaki yabancıyı umut görecek. Ondan yardım isteyecek. Ve yardım isteyen artık ağa takılmıştı. 

Kürdlerden Öcalan Abdullah yanına aldığı her kişi ve insandan kesinkes sadakat ve itaat  ister. Tabi bunu kurnazca yapar. ‘’Devrim’’ der, ‘’Parti’’ der. Yüce ve kutsal ne kadar amaç varsa sıralar.

Yani Şemdin Sakık’ın ifadesiyle; Yemek bile yerken.

‘’Hele halkımız için biraz iyi yemek yiyelim’’ der. 

Kendisi için yaptığı her şey, halk, devrim ve kutsal amaçlar içindir.

Evlileri ayırmışsa, aileyi dağıtmışsa; elbette halk için, devrim için, bağımsızlık ve özgürlük için yapmıştır. Bunu söyler yapar ve uygulatır.

Kendi bireysel ihtiraslarını ve sapkın dileklerini de bize, halka bu adam kabul ettirdi.

Hatta benim şöyle bir ifadem var. 

Kürdlerden Öcalan Abdullah’ın ÖKS (Öcalan Kullanım Süresi) olarak ifade ettiğim bir kavram var. Ve bu konuda müthiş kurnaz, fetbaz ve yalancılıkta üstüne yoktur. 

Sorun hep onda mı? yoksa bizde mi gibi bir soruyla ara vermek istiyorum. 

İğneyi ona çuvaldızı kendimize batırmaktan yanayım. 

Hadi o öyle de, biz niye uyanık davranmadık. 

Tedbir almadık. 

Bu kadar rahat etmesini sağladık. Onun için de ona ne kadar yükleniyorsam biraz da kendime ve kendim gibi olanlar çuvaldızı batırıyorum.

Selam ve devamla.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz