- Zorunlu Bir Veda - 23 Nisan 2020
- Yunanistan’ın Korona Başarısındaki Sırrı Nedir? - 22 Nisan 2020
- AKP Eski Türkiye’den Şikayetinde Ne Derece Haklı? - 21 Nisan 2020
Myanmar Ordusu ile Müslüman azınlık arasında Myanmar’ın batısındaki Arakan eyaletinde 1947’den bu yana yaşanan sıkıntılar son günlerde tekrar gündeme geldi. Müslümanlar çatışmalar nedeniyle Bangladeş’e göç etmeye çalışıyor. Yüzbinler Bangladeş sınırında.
Hindistan’daki arkadaşımdan öğrendiklerimle bilmeyenler için Arakan’ı anlatayım önce: Hindistan, Bangladeş ve Çin’e komşu olan bir bölge burası. 50 bin km karelik bir sınırı var. Myanmar’ın nüfusu 50 milyon, Arakan’ın 2 milyon civarında.
Halk Müslüman ve yasaklarla iç içe yaşıyor. Myanmar’ın (eski adı Burma) işgali altındaki bölgede Müslümanların seyahat etmesi, evlenmesi ve ezan okunması yasak. Kuran okumak ise, öldürülme sebebidir. Myanmarlılar 24 saat elektirik kullanırken, Müslüman halk sadece 4 saat elektrik kullanabiliyor. Böyle garabet bir coğrafya burası.
Müslümanlar, şu sıralar Myanmar ordusu ile birlikte hareket eden sivil fanatik budistlerin saldırısı altında. Budistler dehşet saçıyor. Arakan’da tarihin en ağır ve acı katliamı yaşanıyor, 3 bin Müslümanın katledildiği bildiriliyor, yaşlı, kadın, çocuk demeden.
İnternete düşen videolar Daeş, Işid, El Kaide’nin infaz görüntülerinden de beter. İzlerken başıma ağrı, yüreğime sancı girdi. Nasıl bir cinnet hali ise, katletmek yetmiyor. Bıçaklarla kesiyor, parçalara ayırıyorlar bedenleri. Kadınlara tecavüz ediliyor, hamile olanlar asılıyor. Çocuklar diri diri yakılıyor. Erkekleri yazmaya ne hacet, lime lime edilmişler.
1948’e kadar İngiliz sömürgesi olan Myanmar; petrol, doğal gaz açısından zengin topraklara sahip bir yerdir. Bu tip olaylar neden petrolün ve doğalgazın olduğu yerde vuku bulur? Katar’da herşeyimizi koyduk ortaya. Suskunluğumuzun Çin ile bir ilgisi var mı?
Ülkede her konuda eylem yapan Müslümanlar neden sadece tivit sallıyor da meydanlara inmiyorlar? Dezenformasyon yapılarak olay bağlamından koparılıyor. Öğrenilmiş çaresizlik mi dayatılıyor acaba Müslümanlara! Asıl mesele bu…
Buradaki olaylar etnik ve din şavaşına dönmüş, Müslümanlar asimilasyona uğramışlardır. Burası efsane bir ülke değil. Yasakların, zulmün, eziyetin, katliamın hüküm sürdüğü bir uzak diyar.
Bir Müslüman öğrencinin liseden sonra okuyabilmesi için din değiştirip Budist olması gereken bir eyalettir Arakan…
Samimileri tenzih ederek, Budistlerin barış, meditasyon, yoga ve zen olgusunun yalan olduğunun ifşa edilmiş halidir Arakan. Nasıl ki; İslam adına terör eylemi yapan radikallerden dolayı tüm Müslümanları kötüleme hakkı doğmuyorsa; Budistlerin de aşırıları olduğunu çok acı şekilde gösteren bir deneyimdir bu. Nirvana’ya ulaşmaktan kasıt bu olmasa gerek!!!
Arakan’da olanlar, dünyanın insanlara zulüm ve işkence edilen diğer yerleriyle beraber, insan olduğunu iddia edenlerin utanacağı ve kişisel-kitlesel duyarlılık gösterilmesi gereken büyük acılardandır.
Myanmar’da yasayla tanınan 135 etnik grup vardır, Arakan için bu geçerli değildir. Buranın İslâmiyetle tanışması hicri 1. yılda Sa’d bin Ebi Vakkas ile olduğu söylenir. Tarihçilere göre de, Abbasi halifesi Harun Reşit zamanında bu bölgeye gelen Arap tüccarların etkileşimiyle bölgede İslâm kök salabilmiştir.
Bu zulme sessiz kalmak bir insana yakışmıyor. Yazar olarak üzerime ne düşer bilmemekle beraber, bu vahşete sessiz kalınmamalıdır diye yazmak, haykırmak geliyor içimden. Hz. Ali’nin mahdumlarından Hz. Hüseyin de Kerbala’da bu derece bir vahşetle katledilmişti. Onu katleden Yezid ölmedi. Yezidler, zalimler kanla besleniyor. Hz. Ali “Bir zulmü engelleyemiyorsanız, en azından onu duyurun” demişti. Bu sözünün gereğini en azından yapalım.
Hep diyorum yine aynısını yazacağım. Müslümanlar artık bu zulümden kurtulmanın sadece dua ile gerçekleşmeyeceğini bilmelidir. Maddi ve askeri olarak güçlenmek için, cami, imam hatip, Kuran kursu yaptırmak çözüm değildir. Bilimi güçlü kılan sağlam bir eğitim verilmeli ve gelir adaletsizliğinin önüne geçilmelidir. Diğer türlü zengin kralların tetikçiliği fakirlere kalıyor. Katliam yapılan her yer, dikkat buyurun, hep Müslümanların olduğu yerler. Arakan, Irak, Suriye, Libya, Yemen,…
Her yerde, her zaman, bu tarz çoğunluğun azınlığa karşı yaptıkları ve hükmetmesi kabul edilir bir durum değil. Buradaki acının bizce de hissedilmesi gerekir ve bu insanidir. Haricen keşke dünyanın öteki ucunda da olsa her zulme uğrayana empati duysak… Ve bunu kendi içimizde de yapabilsek, yayabilsek. Bu bağlamda sadece Müslüman diye insani reflekslerimizi harekete geçirmesek. Ya da bunları harekete geçirenlerin politik oyunlarına alet olmasak…
Bu tip vahşetlere bir şey yapamamak, set kuramamak, duvar olamamak… Ne kadar figüran gibi yaşıyoruz, rollerimiz belli çapımız belli…