İlla başımıza geldiği zaman adaletsizlikten şikayetçi olmayalım..

0

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Malatya’da İslam’da Emek, Barış ve Adalet Kampanyasının dördüncü buluşmasında konuştu.

“Bu ülke böyle gitmez, bu dünya böyle gitmez. Bu İslam dünyası böyle gitmez.” diyen Gergerlioğlu, şunları söyledi: “Bu ülkenin büyük çoğunluğu Müslüman, fakat İslam’ın emrettiği adalet anlayışından uzak. İslam dünyası perişan bir halde, öylesine perişan bir haldeyiz ki Türkiye’den gençler kaçıyor.

İslam dünyası Batı’ya kaçıyor. Neden Batı’dan İslam dünyasına yöneliş yok? Bunların muhasebesini yapmazsak, komplo teorileri ile dış güçler ile bu meseleleri açıklarsak daha yüzyıllarca pislik içinde kalacağız. Allah’ın ayetlerinde var: Zulme karşı çıkmazsanız, pislik içinde kalırsınız.

Ülkenin hali ortada, adaletsizlikten dolayı dip noktaya düşmüşüz. İnsanlarımız, akademisyenlerimiz akın akın yurtdışına kaçıyor. İki binden fazla doktor yurtdışına gitti. Mesele aslında adalet, ama bu bize çok ağır bir ekonomik faturayla yansıtılıyor.

Adaleti terk etmişseniz, zulümatı mesken edinmişseniz, ona kul köle olmuşsanız, içinde bulunduğunuz hal şok edici olsa da pisliktir. Şu ülkenin, şu İslam dünyasının haline bakın. Biz bunu mu hak ettik? Bu dinin çıkışı böyle miydi? Bu dinin peygamberleri bunu mu getirmişti?

Bu dinin her hafta cuma hutbelerinde okunan en önemli çağrısı nedir: Allah, adaleti emreder. Allah zulmü, baskıyı, tahakkümü, kimlikçiliği değil; adaleti emreder. İşte onu kaybettiğimiz an bu hale düştük. Adaletsizlik, zulüm ve cahiliye peygamber döneminde de yoğun şekilde vardı.

Adaletsizlik, muhafazarkarlık adıyla pazarlanıyordu. Atalarının dinine sözde sahip çıkıyordu Ebu Cehiller, Ebu Lehebler. Peygamber o toplumun pisliklerine bulaşmadı, çobanlık yaptı, hür bir hayat yaşadı, tefekkür etti, düşündü. Gün geldi kervanlarla ticarete çıktı, çöl gecelerinde zulümleri düşündü ve itiraz etti.

Yanlış giden bir şeyler var, diyordu. Erdemliler ittifakını kurdu, daha peygamber olmadan erdem nerede, vicdan nerede; o oradaydı. O gün ona karşı çıkarken muhafazakarlık yapanlarla bugün İslam’ın adalet anlayışına karşı çıkanların yaptığı farklı bir şey mi?

Adaleti söylediğiniz zaman şu an ki muhafazakar anlayış karşı çıkıyor, kimlikçiliği öne sürüyor, vicdanı arka plana alıyor ve itiraz ediyor. O gün peygamber efendimiz, adalet mücadelesiyle o toplumda bir İslam devrimi oluşturdu. Ama şu anda nerede bu İslam devrimi? Ülkemizde ve İslam dünyasında bir izi kaldı mı? Bu izin kalmadığına, adaletin kalmadığına ilişkin ne kadar endişe taşıyoruz.

Malımızın, mülkümüzün, paramızın mı, yoksa adaletin mi derdindeyiz? Gelin bir muhasebe yapalım. Ülkede adalet terk edildiği için insan hakları ihlalleri oluyor. Adalet terk edilmesiydi bu ülke bu halde mi olurdu?

Kürtlerin hakkını savunmak için Kürt olmak mı gerekiyor? Ben Kürt değilim, Türküm ama insanım. Kürt meselesindeki haksızlıklara karşı mücadele etmek için adil bir insan ve vicdanlı olmak yeter. Bunun mücadelesini yürütüyoruz, muhafazakar toplum bize karşı çıkıyor. Kimlikçi değilim, ama adaletin ruhunu benliğinde yaşamaya çalışan bir Müslümanım. İslam’ın emrettiği de budur.

Muhafazakar toplum bunu terk ettiği için şu anda perişan halde, zulümat bitmiyor. Muhafazakarlar itiraz etmiyor, demokrasi bayraktarlığını en çok Müslümanların yapması gerekiyor mu? Senin derdin başörtüsü mü, sakal mı Allah aşkına? Bu dinin şiarı bu mu? Yüzbinlerce insanı KHK ile ihraç ettiler, iktidar yüzbinlerce insanı çöpe atıyorum, sivil ölüme terk ediyorum, dedi. Kürtlere yaptığının bir benzerini KHK’lilere yaptı.

Kürtler yüzlerce yıldır bunu yaşıyor, KHK’liler bunu 6 yıldır yaşıyor. İlla başımıza geldiği zaman adaletsizlikten şikayetçi olmayalım. Adalet mefhumunu alıp başımızın üstüne koymamız lazım. Şu anda tam bir soykırım yaşatılıyor KHK ile ihraç edilen yüzbinlerce insana, hiç bir çözüm de bulunmuyor. Seni ezerim diyor; Kürdü ezerim, atarım, bombalarım, hiçbir şey diyemezsin, diyor. Atarım işinden, seni terörist ilan ederim, kimse bana bir şey diyemez, diyor.

Ne yazık ki muhafazakar toplum buna ses çıkarmıyor. Dün muhafazakar toplumun da ağzında atalarımızın dini söylemi vardı. 28 Şubat 1997 neden çıktı? O zamanlar yaşanan dehşet verici bir hal vardı, Fadime Kalkancı olayı vardı. İslami camianın özeleştiri yapması gereken bir hal vardı. Muhafazakar camia komplodur, Müslümanlara iftira atılıyor, dediler. O zaman bu özeleştiri yapılmadığı için 6 yaşındaki bir çocuğun nikahının kıyıldığı haberiyle ortalık sarsılıyor.

Özeleştiri yapmazsan, başına bu gelir. Sen gerçeklerle yüzleşmek zorundasın. Bu ülke ve İslam dünyası böyle gitmez, ya bu rezaletten kurtulacağız ya bu yanlışlıklarla derin bir muhasebe yapacağız ya bunları reddedeceğiz, ya da aynı hali yaşayacağız.

Demokrasinin İslam’a aykırı olduğunu söylüyorlar. Demokrasi, katılımcılık ve paylaşımcılıktır. Neresi İslam’a aykırı? Biz neden kendimizi yenileyemiyoruz? Bunun hesabını yapalım. İslam dünyası zamanında bütün dünyaya örnek olurken neden şimdi bütün dünyanın dibine düştü? Bu ülke neden bu hale düştü? Bunun muhasebesini yapmak zorundayız. Bu ülkedeki bu yanlışlara karşı mücadele ediyoruz.

AK Parti-MHP zulüm iktidarına karşı mücadele ediyoruz. Her kesimiyle Sünni’siyle, Alevi’siyle, dindarıyla, dinsiziyle, Kürd’üyle, Türk’üyle herkese diyoruz ki adaleti, barışı birlikte yükseltelim. Bu dini istismar eden AK Parti ve MHP’nin eline bırakmayalım.

AK Parti değil bunlar, Zulümat Partisidir bunlar, zulümat bakanı var; bütün bu zulümlerin sorumlusudur. Yine de utanmadan ağızlarından Allah, din, kitap düşmüyor. Sünni bir Müslümanın en büyük görevi Alevi kardeşinin, Ermeni kardeşinin haklarını savunmaktır; ateist bir insanın yanında olmaktır, cinsel yönelimi ve kimliği ne olursa olsun o insana saygı duymaktır. İlla tüm dünya bizim gibi olmak zorunda mı? Bırakın insanlar farklı farklı olsun. Gelin öze dönüşü sağlayalım.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz