İnsanın Aklından Kaçışı

0
Latest posts by İbrahim Yersiz (see all)

Biri size âşık olmak istediğini söylediğinde, aslında size aklını başından alacak kadar heyecan duymak istediği birini bulmak istediğini söylemektedir.  

Ve bu söz size ise; üzülerek söylemeliyim ki; bu sizin onda o etkiyi yaratmadığınız anlamına gelmektedir. 

Evet, âşık olan içine gark olduğu duygu yoğunluğuna göre aklını bırakır ve işin ilginç yanı bu herkesin varmak istediği bir noktadır. 

İnsanın aklından kaçışı özgürlüğe kaçıştır, ama bu kaçışın özellikle aşkta kendisini bulması ayrıca incelenmesi gereken bir konudur. 

İnsan elbette daha farklı kaçış şekillerine de sahiptir, ama sorun şu ki, hiçbiri aşktaki kadar uzun süreli ve güçlü bir duyguya sahip değildir. 

İnsanın kendinden geçmesi haline hizmet eden eğlence, seks, toplu zikir, dans veya gurup hali içinde girilen daha farklı metapsişik durumlarda bu kaçışın diğer şekilleridir.  

Ama insanın kendisinden kaçışı ilelebettir, insan her daim kendisinden kaçmakta, öze dönme adı altında aklın o kontrolcü halinden kurtulmaya çalışmaktadır. 

Aklın kontrolünden çıkma veya kaçma hali tam olarak nedir bilmiyoruz, ama birlikte bakabiliriz. 

Eğer bu akıldan kaçış hayvanların yaşadığı mevcut hal ise izah edilebilirdir, çünkü insanların diğer kontrolü bıraktığı eğlence, dans, seks, zikir vb. hallerin tümü zaten o kontrolcü halden bir kaçıştır. 

Aşkın kendisini burada daha aşkın bir şekilde göstermesi hali yalnızca duygu yoğunluğunun daha aşkın bir haliyle ifade edilebilir ki, aşkın diğer duygu hallerine göre daha aşkın bir hale gelebildiğini biliyoruz. 

İnsanın aklından kaçışı elbette bilince çıkardığı sorumluluklardan kaçışıyla ilgili bir durumdur.  

Ama diğer yandan onu bu günkü kendisi yapanda o sorumlulukları bilince çıkarmış olmasıdır. 

Demek ki aslında insan ‘diğer insanların şahsında’ kendi kendine karşıdır! 

İnsanın sınırsız ve sorumsuz yaşamak istediğini biliyoruz ve çeşitli zevklere bu denli tutkunluk göstermesinin o isteğe esas kendisini gösterdiğini de biliyoruz.  

O zaman şu soruyu sorma hakkımız doğar: 

İnsan kendi istediklerine neden bu denli sınırlama getirme gereği görmüş? 

Öyle ya madem her şey kendi isteği, o zaman neden kendisini bunca sorumlulukla kuşatma gereği görmüş? 

Sosyal müesseslerin de bu kuşatmanın bir parçası olduğunu biliyoruz, çünkü onlarda aklın ürünüdür.  

Yoksa insan aklın ürünü olan her şeyden kaçıyor mu?  

O zaman şunu da sorma hakkımız doğar: 

 İnsan neden bir akıl gereksindi? 

Madem akıl isteğine hitap etmiyor, neden bu yönlü bir evrime yöneldi? 

Evrimin yönünü yaşama arzusunun belirlediğini biliyoruz. 

Yani demek istediğim aslında akılda diğer duyular gibi yaşama arzusunun bir neticesidir. 

İyi de insan yaşama arzusuna hizmet edecek şekilde varlık kazanmış bir duyudan, yani aklından neden kaçıyor?  

Sonuçta diğer duyularında bu arzunun bir neticesi olduğunu biliyoruz. 

Akıl evrimsel bir kaza mı?  

Bilmiyoruz. 

Farklı duyuların birbiriyle savaşı mı var? 

Onu da bilmiyoruz. 

Hayır, ama aslında böyle bir savaş var; aklın “olmaz” dediğine duyular “olabilir” diyor ve işin doğrusu hangisinin isteği ağır basıyorsa genelde onun dediği oluyor. 

Ama yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi akılda bir duyudur ve bir gereğe esas varlık kazanmıştır. 

O zaman bir koordinasyonsuzluk durumu mu söz konusu? 

Aslında hayır, aksine akıl diğer duyularla tam bir koordinasyon içinde çalışmaktadır.  

Çünkü o koordinasyonun bozulduğu veya koptuğu yerde insanın ‘normal’ olma halini kaybettiğini bilindik anlamda o istek ve arzularını kaybettiğini de biliyoruz.  

Oysa duyuların isteği bir normal halin tezahürüdür, aklın buna eşlik etmesi ise sosyal halin… 

Nasıl mı? 

Akıl, diğer duyuların sonu gelmez isteklerini bir olabilirlik esasına bağlayarak. 

O zaman diğer duyuların akıldan kaçışı aslında bir palavradır, çünkü gördüğümüz kadarıyla akılda duyuların arzusuna hizmet etmektedir.   

Demek ki aslında insan aklından kaçmıyor, istediğini istediği gibi yaşamak istiyor, akıl yalnızca o isteği olası görmediği için karşı geliyor ve bizde o karşı gelişi akıldan bir kaçış şeklinde alıyoruz.  

O zaman şunu söyleyebiliriz:  

“Ben âşık olmak istiyorum” diyen kişi aslında “Ben aklımı bırakmak istiyorum” demiyor, “Ben istediğimi elde etmek istiyorum” diyor. 

Burada bir yanlış yok. 

Yanlış, o isteğin arzunuza hitap etmemesidir. 

Ve işin doğrusu sizin istediğinizde de bir yanlış yoktur, çünkü sizde onun gibi kendi isteğinizin peşindesiniz. 

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz