İnternet Çağında Devrimcilik

0
Latest posts by Şükrü Gülmüş (see all)

Dile kolay…

2000’li yıllarda bu internet denen dünya harikasıyla tanıştım.

Görevim ve sonra mesleğim gereği bu sahanın gelişmelerinden haberdar olma imkânım oldu.

1991’in Nisan’ında Batı Kürdistan’da ülkeye girdim. Diyarbakır Yeni Ülke Temsilciliğine uğradım. Çok rahattım. Sanki Batı Kürdistan’dan değil de İzmir’den gelmiş gibiydim. Çünkü ben Evdile Efendi’nin davetiyle Lübnan-Beka’ye gittiğim zaman İzmir Yeni Ülke Temsilciliği titel ve basın kartım vardı. Güya ben ‘’Gazeteci’’ olarak gidiyor ve Kürdlerden ÖCALAN Abdullah ile söyleşi yapmak için gidiyormuş gibi konumlandırıyordum kendimi. Devlet ne diyor, ne biliyor, umurumda değildi. Yakalayacak olurlarsa bu şekilde ifade verecektim.

-Beka’ya gittin mi?

-Evet.

-Ama gayr-i resmi yani illegal.

-Evet. Sanki bana pasaport mi verirdiniz, vize verip buyurun mu diyecektiniz?

-Niye gittin?

-Röportaj yapmak için. Zaten onları gazetesi olan Yeni ülke’de çalışan ve İzmir Temsilciydim. Sizin Hürriyet mi bana iş verecekti? Öğretmenlik yok. İş yok. Mecburen maaşlı çalışıyordum’, diye kendimi hazırlamıştım.

Diyarbakır Bürosunda Hazfız Akdemir’i tanıdım.

Onlar hala daktilo ile çalışıyordu. En fazla merkeze faks yollama vardı.

İstanbul’a geçtim.

Yetkiliden görev aldım. Ben görevlilerden çok; alet edavata bakıyorum. Yeni Ülke’de birkaç kompüter vardı. Sayfa onlarla hazırlanıyordu. Ama ben daha elimi sürmemiştim. Bu bölümde çalışanlar sigortalı, maaşlı ve profesyoneldi. Bu aletleri çalıştıracak ve sayfa yapacak Kürd –veya- partili- yoktu.

Özgür Gündem Açıldı

Ve biz Özgür Gündem ile her türden teknikle tanıştık. Hürriyet’te ne varsa bizde de vardı. Ve ben ilk kez –bir tek- Haluk Gerger Hoca’nın yazılarını ‘Modem’ adlı bir teknikle yazılarını gönderdiğini öğrenecektim.

Benim gazetede görevim Genel Yayın Yönetmeni. 

Peki ne yapar bu adam? Dedim. 

Bana dediler ki? İsmi üzerinde basın yayınla ilgili her şeyi yönetir. 

Peki ama GYY eğer bu alet edavatı çalıştırmasını bilmiyorsa; gazetecilikten anlamıyorsa; nasıl yönetecek?

Meğerse benden önce kimse böyle bir soru sormamış ne onlara ne kendisine.

Ve kolları sıvadım. İlk evvelinde biraz var olan daktilomu geliştirdim. Ki öğretmenken hep daktilo ile yazılarımı yazardım. Köyde bile. Sonra bilenlerden bilgi aldım. Ve resmen Bab-ı Ali, Cağaloğlu, Pierloti’deki Ajans 70’te Yılmaz Öztürk’ten ders almaya gittim. 

Çünkü o Cumhuriyet Gazetesinin eski yazı işleri müdürüydü. Onu da bana İsmail Beşikçi hoca tanıştırmıştı. Hocaya minnettarım ve ölene kadar da Yılmaz Abimle ilişkim sürdü.

Abdül İbnül Üweyş’in bana verdiği unvan: TR ve KR basın yayın sorumlusu. Ben bunu abartılı buldum. Ve çok küçük görevlerle resmiyete girdim.

1991’den 1994’a kadar birçok yerde görev aldım. Hastalıktan sonra Almanya’ya geldim. Almanya yeni bir hayat bulma, kendimi tanıma ve her bakımdan hesaplaşma yerim oldu.

Bu hikayeler biliniyor.

Diyeceğim; 2000’li yıllarda resmen internetle tanıştım. Dizüstü bilgisayarım, (laptopum) Cep telefonum oldu. Yazmaya başladım. 

İnternetin çağını yakaladım.

Ve bu bilgiler ufkumu açtı.

Artık Dünya’ya 17 Ekim Devrimiyle değil, 2000’li bilgisayar ve İnternet çağıyla bakıyordum.

Ve inanın bu çağ ve bu devrimle tanışır tanışmaz şunun altını çok sert çizdim:

BEN KÜRDLERDEN VE BİZDEN ÖCALAN ABDULLAH’LA SAVAŞACAĞIM ve onun yenmesem de karizmasını fena çizeceğim, dedim.

Taktir, beni ve Nasname’yi internetteki çalışmalarımı izleyenler kalsın.

09 Mayıs 2022

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz