İpekböceği Yetiştiriciliği – Yok Olmaya Yüz Tutmuş Bir Hayvancılık Kolu

0
Prof. Dr. Orhan Yılmaz

İpekböceğinin ürettiği ipek, Orta Asya Türk Toplulukları tarafından binlerce yıldır bilinmektedir. Kazakistan’da Seyhun Nehri yakınlarındaki Sapallı Tepesi, Kampir Tepesi ve Surhanderya’daki bazı arkeolojik kalıntılar, ipekböcekçiliğin bu bölgede önemli bir iş kolu olduğunu göstermektedir. 

İpek, Türkiye Türkçesinde “ipek“, Memluk ve Kıpçak Türkçesinde “yipek” ve diğer Asya Türk Topluluklarında “cipek” olarak adlandırılır. İpek, insanlık tarihinde her zaman siyasi, sosyal ve zenginliğin bir simgesi olmuştur. 

Osmanlı İmparatorluğu’ndan önce ipek, Bizans İmparatorluğu topraklarında pahalı bir ticaret ürünü idi. Çünkü Çinliler ipekböceği yetiştirme ve ipekli kumaş yapmanın sırrını uzun yıllar ülkelerinde saklamışlardır.

Bizans imparatoru Justinien, M.S. 552’de, ipekböcekçiliğini araştırmaları için iki Nasturi keşişi Çin’e göndermiştir. Keşişler, ipek böceği ve ipek üretmeyi öğrenmişler ve bambu bastonlarının içine sakladıkları ipek böceği yumurtalarını Bizans’a getirmişlerdir. 

İlerleyen zamanda ipekböcekçiliği, Bizans İmparatorluğu topraklarında fazla yaygınlaşmadığı için, Bizans İmparatorluğu arşiv kaynaklarında, ipekböcekçiliği hakkında çok fazla kaynak ve bilgi yoktur. 

Bizans’tan sonra Anadolu’da Türkler hüküm sürdüler ve ipekböcekçiliğini geliştirdiler. Schiltberger, Osmanlı Topraklarında 15. yüzyılın başlarında, gelişmiş bir ipek dokuma endüstrisinin olduğunu bildirmiştir. Broauiere, 1432 yılında Bursa çarşılarında ipekten yapılan çok sayıda kumaştan bahsetmiştir.

İpekböceği üretmek için, ipekböceklerine sadece dut yaprağı verilir. Bu yüzden, ipek böceği yetiştirmek isteyen bir üreticinin öncelikle Dut Ağacı yetiştirmesi gerekir. 

Türk Kültürü’nde genellikle kayın, çam, titrek kavak, ardıç, selvi, sedir, meşe, söğüt, elma ağaçları gibi ağaçlar kült ve kutsal olarak görülür. Türkler, orman veya bir ağaç grubundan ziyade, tek bir ağacı severler ve onu kutsal olarak görme eğilimindedirler. 

Dut ağacı da Türk Kültürü’nde kült ve kutsal olarak görünen ağaçlardandır. Dut ağacına Türkler tarafından “evin ruhu” denir. Dut ağacı, yuvanın huzuru, geleceği ve bereketi olarak görülmektedir. 

Kazakistan’da, Sapallı Tepesi kazılarında, M.Ö. 2. yüzyıla tarihlenen bir kadın cesedi kalıntısı bulunmuştur. Kadının göğsünde, bir parça dut ağacı dalının olduğu görülmüştür.

Arkeolog Askarov, bu dut dalının, Türklerin Orta Asya’da ipekböcekçiliği ile uğraştığına işaret ettiğine inanmaktadır. Türklerin Orta Asya’da binlerce yıldır dut ağacı diktiği, bu şekilde ispat edilmiştir. 

Türkler, mezarlıklara dut ağacı dikmeyi severler. Bir ceset gömüldüğünde, cesedin başının üstüne yakın yere bir dut ağacı fidanı dikilir. Türk Kültürü’ne göre, dut fidanları büyüdüğünde, cesedin dut ağacının gölgesinde huzur içinde yatacağına inanılır. 

Saz” ve “bağlama”, otantik Türk müziği çalgılarındandır. Türkler, en iyi sazın dut ağacından yapıldığına inanır. Ayrıca Orta Asya’da yaşayan Türkler de dut ağacından yapılan “kopuz” kullanırlar. Kopuz da, saza benzeyen bir çalgıdır. 

Dut ağacı, ipekböceğinin tek ve temel besinidir. Bir kutu ipekböceği için yaklaşık 500 kilogram dut yaprağına ihtiyaç vardır. 

Bazen ipekböceği üreticileri, dut yaprağı temin edemediği durumlarda, ipekböceklerine marul verir. Ancak marul, kozaların kalitesini, dolayısıyla ipeklerin kalitesi de düşürür. 

Türkiye’de en son 1980 verilerine göre 4,2 milyon dut ağacı vardır ve bunlardan yılda 95.000 ton dut meyvesi elde edilir. 

Türkiye’de dut ağaçları, ipekböceği yetiştiriciliğinin azalmasına paralel olarak azalmıştır. Şu anda Bursa yöresinde yerli bir dut çeşidi olan “Sarı Asi” yetiştirilmektedir. 

Sarı asi dut ağacı, ipekböceklerinin severek yediği, çok küçük yapraklara sahiptir. Ağacın çok dalı yoktur ama yaprakları boldur. Sarı asi dut ağacı yaprakları, yüksek kalitede ipek yapar.

Türkiye’nin batısında ve güneyinde yapılan ipekböceği üretimi, Nisan ayında yapılmaktadır. Diğer bölgelerde ise Mayıs ayında yetiştirilir. 

Dut bahçesinin yetiştirme yerine yakın olması, işçiliği azaltır. Bir diğer önemli nokta ise, ipekböcekleri böcek öldürücü ilaçlardan çok kötü etkilendiği için, dut bahçesinin tarımsal ilaçlama alanlarından uzak olması gerektiğidir. 

İpekböceği yetiştiriciliği “Tepsi besleme”, “Kerevet (ranza) besleme” ve “Yer besleme” sistemi olmak üzere üç şekilde gerçekleştirilir. 

Kerevet (Ranza) besleme üreticiler için en iyisidir. 

Kutu adı verilen 1 paket yumurta, 10 ile 18 gr arasında olup, içerisinde yaklaşık 18.000-20.000 adet ipekböceği yumurtası bulunur. İpekböceklerinin yumurtalardan çıkması ile en son koza örmelerine kadar geçen süre ortalama 35-40 günlük bir süredir.

İpekböceklerinin yumurtalardan çıkmasına “İnficar” adı verilir. Yumurtadan çıkan ipekböceği larvalarının boyları 3-4 mm civarındadır (yaklaşık olarak buğday tanesi boyunda) ve bu devredeki ipekböcekleri “1. yaş” olarak adlandırılır. 

İpekböceği larvaları, koza örmeye başlayana kadar 4 kez uykuya yatarlar. Her uykudan sonra, derilerini değiştirerek, daha büyümüş olarak, derilerinden çıkarlar. İpekböceği larvalarının yumurtadan çıkıp, 1. uykuya yatana kadar olan devreye 1. yaş adı verilir. 

1. yaşta, dut yaprakları ipekböceklerine küçük parçalar halinde kesilerek verilir. Aksi takdirde minik larvalar, yaprakları yiyemez. Bu nedenle dut yaprakları “tahra” adı verilen özel bıçaklar kullanılarak, ince ince kesilir. 

1. uykudan sonra larva artık 2. yaştadır. 2. yaştaki larvalar, “kerevet” adı verilen özel tepsilere alınır. Kerevetin altına, larvaların deri ve dışkılarını toplamak için “küne” adı verilen özel bir bez konur. Küne, ipekböceği larvası yaş değiştirdikçe, yaşlar arasında değiştirilir. İpekböceği larvaları 2. yaşta iken, dut yaprakları kesilmeden, tüm olarak verilebilir. 

2. uykudan sonraki 3. yaşta, dut dallarının üzerindeki dut yapraklı koparılmadan, dalı ile verilebilir. İpekböceği larvaları 4. uykudan sonraki 5. yaşta maksimum boylarına ulaşırlar. Bu yaştaki ipekböceği larvaları “halat” veya “aladi” olarak adlandırılır. 

En çok dut yaprağı tüketilen dönem, bu 5. yaştaki ipekböceği larvalarıdır. İpekböceği üreticileri bu durumu “Bu çağda ipekböcekleri manda gibi yer” şeklinde tanımlar. 

5. yaştan sonra ipekböcekleri, vücutları üzerinde bir kobra yılanı gibi doğrularak, kafalarını sağa sola sallayarak, koza yapacak yer ararlar. Buna “askı arama” denir.

Koza yapmaya başlamaları için, ipekböceği larvaları “askı” denilen malzemenin üzerine konulur. Çiftçiler, plastik veya bitkisel olmak üzere farklı türde askılar kullanır. Askı, çeşitli ağaç veya bitki dallarından hazırlanabilir. Askı olarak hardal veya süpürge otu, adi meşe veya pirnal meşesinin yapraklı dalları kullanılır. 

Koza örme süreci yaklaşık 8-9 gün sürer. Koza yapımı bittikten sonra kozalar, “küfe” veya “haral” (büyük çuval) içine konur. 

Satışa hazır hale gelen kozalar, Haziran Ayı’nda Bursa’daki Koza Han’da satılır.

Önceki İçerikDevlet Baba (mı?)
Sonraki İçerikGeorge Friedman yanıldı mı?
1962, Etimesgut doğumlu. Tokat’ın Zile İlçesi’nden Atatürkçü, milliyetçi, zooteknist, SP seveni, Alevî dostu, evcil hayvanların fahri avukatı, feminist ve motosikletçi bir köylü çocuğudur. 1984 yılında Ankara Ziraat F., Zootekni B.’nü bitirdi. 1997'de Birleşik Krallık, U. of Aberdeen’de yüksek lisans, 2007'de Ankara Ü., Fen Bil. Enst. (Zootekni B.)’nde doktora çalışmasını tamamladı. Mesleği ziraat dışında, Çerkez Kültürü ve Alevilik gibi sosyal alanlarda da amatörce akademik çalışmalar yapmaktadır. Kitap okumak ve motosiklet kullanmak özel ilgi alanlarıdır. “Hayvanları sevmeyen, insanları da sevmez” görüşünü savunan, hararetli bir hayvan sever ve hayvan hakları savunucusudur.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz