İstanbul, cellatların, uluslararası mafyanın asri mezarlığına döndü..

0

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, MYK sonrası konuştu. “Bundan 20 yıl önce 3 Kasım 2002’de, AKP, ‘Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edeceğim’ diyerek iş başı yaptı. 20 yılda Erdoğan hükümetleri 2 trilyon 504 milyar dolar vergi topladı. 131 milyar dolar borç kullandı.” diyen Öztrak, şunları söyledi:

“Milletin atadan dededen kalan, 63 milyar dolarlık malını, mülkünü de sattı. Kendinden önce görev yapan, 57 Cumhuriyet hükümetinin, 79 yılda harcadığı paranın dört katını 20 yılda harcadı. Önceki 57 hükümet, harcadığı her 100 dolarla, 714 dolarlık milli gelir yaratırken, Erdoğan hükümetleri ise her 100 dolarla, ancak 533 dolar gelir yaratabildi. Toplanan paralar şatafata, israfa, debdebeye gitti.

Türkiye beşli çetelere dolarlı, avrolu gelir garantileriyle bu dönemde tanıştı. Son 20 yılda türlü adlarla 18 mali af gördük. Yolsuzlukla mücadele sözü verenler, yandaşların, beşli çetelerin vergi borçlarına, bir kalemde çizik çektiler. Koskoca Türkiye’yi ‘Kara para aklama makinesine’ çevirdiler. Dünyanın en büyük kara para aklama makinelerinden biri olduk. Ülkemiz, uluslararası mafya ve uyuşturucu baronlarının hesaplaşma alanına döndü.  

Yolsuzlukta zirve yapanlar, aziz milletimize derin bir yoksulluğu reva gördüler. Çay, simit hesabıyla hükümet oldular. Millette çay, simit alacak hal bırakmadılar. Şimdi utanmadan, sıkılmadan ellerinde simitle poz veriyorlar millete simit dağıtıyorlar. Milletimiz yiyecek ekmeği zor bulurken bunlar saraylarında ejder meyveli smoothieleri, ‘kornişona sarılı dana rozbifleri’ midelerine indiriyorlar. İş başına geldikleri 2002’de, Türkiye’nin dış borcu 132 milyar dolardı. Bugün dış borcumuz 444 milyar dolar.

İşbaşına geldiklerinde ülkemizde her bebek payına düşen bin 998 dolar dış borçla doğuyordu. Bugün doğan her bebek 5 bin 219 dolar dış borçla dünyaya gözlerini açıyor. 2002’de AK Parti iş başı yaptığında ülkemizde tüketici enflasyonu yüzde 29,7 idi. Bugün yüzde 85,5. Üretici enflasyonu yüzde 30,8 idi. Bugün yüzde 157,7. Bunlar da TÜİK ’in makyajlı rakamlarıyla. Önce ‘Bundan böyle enflasyon daha yukarı çıkmaz’ dediler. Milletimizi, görülmemiş bir enflasyona ezdirdiler. Ardından Nebati Bakan çıktı, ‘AK Parti döneminde, kimse ‘beni enflasyona ezdirdi’ diyemez’ diyerek milletle alay etti.

Yolsuzluğun olduğu yerde yoksulluk; yolsuzluk ve yoksulluğun olduğu yerde de yasaklar olur. İşte 20 yılın sonunda sosyal medyaya getirdikleri yasaklar. Gençlerin konserlerine getirdikleri yasaklar. Milletin toplantı yürüyüş, protesto hakkına getirdikleri yasaklar. Emekçilerin grev hakkına getirdikleri yasaklar. ‘Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edeceğiz’ diyenler 20 yılın sonunda; yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarda, çıtayı Everest’in zirvesine çıkardılar. Orada bırakıp çekip gitmeye niyetliler.

Bu ülkede kimin hapse gireceğine, kimin malına, mülküne el konacağına, bağımsız mahkemeler karar vermiyor, sarayın kibirli mukimi karar veriyor. Ülkemiz, Uluslararası Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde, 2018’de 109 sıradaydı. Şimdi 117’nci sırada. Sadece birkaç yılda 8 basamak birden düştük. İnsani Özgürlük Endeksi’nde, 2018’de 107’nci sıradaydı. Şimdi 139’uncu sırada. Birkaç yılda 32 basamak birden düşmüşüz.

‘Adalet güneşinin solduğu yerde, suçluların gölgeleri büyür.’ Suçluların gölgelerinin büyüdüğü yere de iş ve istihdam sağlayacak ülkeye yüksek teknoloji getirecek temiz paralar gelmez. Tıpkı bugün ülkemize gelmediği gibi… Türkiye 2006’da küresel doğrudan yatırımların yüzde 1,4’ünü alıyordu. Bugün ancak yarısını binde 7’sini alabiliyor. Ama temiz para yerine ülkemize bol bol kaynağı belirsiz para giriyor. Bu yılın ilk sekiz ayında ülkemize; doğrudan yabancı sermaye girişi 6 milyar 832 milyon dolar. Aynı dönemde ülkemize giren ne idüğü belirsiz para bunun 4 katı. Şimdi biz bu tabloyu çok sorgulayınca soru önergeleri verince konunun peşini bırakmayınca saray tayfasının etekleri tutuştu. Kara paraya makyaj yapmaya soyundular. Meğerse bugüne kadar turizm ve seyahatten elde edilen gelirleri eksik ölçüyorlarmış. 10 yıldır bunu fark etmemişler şimdi fark etmişler. Güler misiniz, ağlar mısınız?

Kara para girişi o kadar büyük ki ne yapsalar bu minareye kılıf geçirmek mümkün olmuyor. Bu kaynağı belirsiz paralar, kimin parası? Hırlının mı, hırsızın mı? Rüşvetçilerin mi, uyuşturucu baronlarının mı? İktisatta bilinen bir kuraldır. Kötü para iyi parayı kovar. Kara para da kara sahibini peşinden getirir. Ne diyordu Erdoğan? ‘Paranın rengi nedir? Dini nedir? Hiç sormadık. Çünkü paranın rengi, dini yoktur. Para paradır.’ Erdoğan’ın bu anlayışıyla ülke, parayı verenin düdüğünü çaldığı isteyenin istediğini yaptığı Vahşi Batı’ya çevirdi. Türkiye’nin AVM’lerinde, restoranlarında, sokaklarında, uluslararası mafya hesaplaşıyor.

Dün, dehşet verici bir haber; Türkiye sarsıldı. Sırp mafyası ülkemizde infazlar yapıyor, polis de ceset bulmak için orayı burayı kazıyormuş. Ülkenin düştüğü hale bir bakın. Suudiler gelir İstanbul Başkonsolosluğu’nda muhalif bir Suudi gazeteciyi katlediyor. Başkonsolosluğun bahçesini mezarlığa çeviriyor. Sırp mafya grupları İstanbul’da infazlar yapıyor. Villaların bahçelerini mezarlığa çeviriyor. Koskoca İstanbul, cellatların, uluslararası mafyanın asri mezarlığına döndü. Uluslararası uyuşturucu baronlarının ikamet adresi oldu. Ülkeyi yönetenlerden tık yok.  

Uyuşturucu kullanımında da İstanbul, dünyanın önde gelen metropollerinden biri. Önemli bir akademik çalışmaya göre İstanbul, dünya metropolleri arasında değişik uyuşturucu türlerinin en çok kullanıldığı ikinci dünya şehri. Genel Başkanımız bu hakikatleri dillendirdi. Başta fotoroman siyasi figürler, suçluluğun telaşıyla ortalığı velveleye verdiler. Ama bu son skandal bile Genel Başkanımızın ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkardı. Ülkemizde ne yazık ki parası olana her türlü suç işleme özgürlüğü var. Çünkü ‘Para, paradır’ diyen bir yönetim iş başında.

Bu yönetimin elinde kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanında stratejik açıkları bulunan ülkeler arasında sayılıyoruz. Üyesi olduğumuz Mali Eylem Görev Gücü, ülkemizi, ‘Gri liste’ olarak bilinen, ‘Yüksek Gözetim Altındaki Ülkeler’ ligine aldı. Bu ligde kimler var. Burkina Faso, Haiti, Güney Sudan, Tanzanya, Suriye, Kamboçya, Uganda. Türkiye’nin adı bu ülkelerle birlikte anılıyor. G-20 üyesi olup da Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı üyesi olup da Mali Eylem Görev Gücü üyesi olup da bu gri listede olan bir tane ülke var: O da Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türkiye. Böyle mi küresel finans merkezi olacağız? Finans merkezi olmak için önce hukukun üstünlüğü, iyi yetişmiş liyakatli insan gücü gerekir. Kara parayla mücadele gerekir.

İngiltere’de dinlediğimiz yatırımcılar bize şunu söylediler; ‘Türkiye’nin gri listede yer alması nedeniyle Türkiye ile iş yapmakta zorlanıyoruz. Bankalardaki işlemlerimiz, diğer ülkelerin bankalarındaki işlemlerine göre daha yavaş cereyan ediyor. Çünkü bankalar gri listedesiniz, bu paranın menşei nedir araştırmak zorundayım diyorlar’ diyor. Yani gri listede olmanın milletimize bir maliyeti var. Buradan söylüyoruz. Seçimden hemen sonra ilk işimiz, bu ayıba bir son vermek olacak. Kara paraya ve kara para sahiplerine amansız bir savaş açacağız. Bu ülkeyi uyuşturucu baronlarına, mafyaya ve onun işbirlikçilerine dar edeceğiz. Ülkemizin bugün küresel standartta büyümesinin önünü temiz para ile aşacağız.”

AK Parti’nin Anayasa değişikliği teklifi için HDP’ye yaptığı ziyaret hakkındaki bir soruya Öztrak, şu karşılığı verdi: “Baştan itibaren söylüyoruz, aziz milletimizin oyuyla seçilip parlamentoya gelen her parti ile görüşmek demokrasinin gereğidir. Ancak siyasette tutarlı olmak da bir başka önemli haslettir. Siyasette nerede soyunduysanız orada giyineceksiniz. Ama anlaşılan Erdoğan’ın referandum yapabilmek için gözü dönmüş vaziyette.

Referandum sandığı ile millete çektirdiklerini unutturmaya çalışıyor. İki sandık getirecek, öbür sandıkta millete çektirdiklerini unutturacağını sanıyor. Kurt kışı geçirir, ama yediği ayazı unutmaz. Bu arada daha geçtiğimiz hafta bu partiye demediğini bırakmayan Bahçeli’nin yarın neler söyleyeceğini de merakla bekliyoruz. Şunun bir kez daha altını çizmek isterim; insan hakları konusunda referandum olmaz. Türkiye’de kadının ne giyip ne giymediğine müdahale edilmesini önleyen kanun teklifimiz Meclis’te. Türk kadının kendisine yakışan ne ise serbestçe onu giyebilmesi konusunda bu iktidar, hükümet samimi ise gelsinler bir günde bu yasayı çıkartalım.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz