- Nihat, Faruk Baybars ve Ben - 22 Mart 2023
- “Büyük Veri” ve İstihbarat Servisleri - 15 Mart 2023
- Ailenin Deli Oğlanına anlatır gibi; “Devlet nedir? Hükümet nedir?” - 1 Mart 2023
“İstihbarat işi, insan zekâsıyla ilgilidir;
Kahramanca pozla yükselen bronz bir heykelle ilgisi yoktur…”
Birkaç gün önce bir okuyucumuz son yazımdaki görsel seçimi için; “…istihbaratçının asıl silahı zekâsı değil midir…”diye eleştirel bir yorumda bulundu… Okuyucumuz çok haklı… Hatta tartışmaya kapalı derece de haklı…
Bir okuyucumuz ise; “…siz onları dört yıl bir fanusa kapatıp komando gibi eğitim verirseniz dünyaya – yürüyen ve akan bir hayata nasıl adapte olacaklar …” diyordu. Ve o da haklıydı.
Başka bir okuyucumuz; “…sabah akşam askeri eğitim yapan birinden nasıl entelektüel ve analitik çözümler bekleyebilirsiniz…” yazmıştı. Ve bu yorumunda altına imzamı atarım ki; o da haklı.
Son yazımda ben “Operasyon-Taktik-Harekât” konusunu temel oluşturduğum için bu tip bir yazı yazdım. Ve böyle yorumlar aldım. Ki okuyucularımız çok doğru bir yerde duruyorlar yaptıkları eleştirilerde. Çünkü onlar benim gördüğüm gibi tek bir pencereden değil önü ve ufku açık bir yükseklikten bakabiliyorlardı…
Evet, istihbarat işi kesinlikle “zekâ ve entelektüel donanım / birikim” isteyen bir iştir… Bunlardan biri yoksa olmaz… Evet, acımasız gelse de kulağa; ikisi de birden olmalı…
Diğer yeteneklerin çokta elzem ya da çokta iyi seviyelerde olmasına gerek yok aslında. Sizi hayatta tutacak kadar olması bile kâfidir. Hayatta tutacaktan kastım; meskûn bir mahalle çatışmasında göstereceğiniz dirayet değil muhakkak… Sizi o kaotik atmosfer ve stres altında bile, hiç şüphe yok ki, asıl hayatta tutacak şey yine; “zekâ ve donanımlarınızdır…”
Geçtiğimiz günlerde Lübnan sınırında iki İsrail istihbarat görevlisinin sınırı geçerken öldürüldüğü haberi yayıldı. Sınırı geçmek üzere Lübnan sınırına, evli bir çift olarak yaklaşan memurlar, pasaport ve belge kontrol eden görevliye belgelerini veriyorlar. Görevli bakıyor ve bir eksik göremiyor. İkisinin de belgelerini tekrar erkeğe uzatıyor. Ve adamda belgeleri alıyor ve kadına ait olan belgeyi, sınırı geçip içeri girmek üzere yürürlerken tekrar eşi rolündeki kadına veriyor.
Ve ikisi de enselerinden kurşunu yiyerek orada öldürülüyorlar.
Ne oldu?
Neden öldürüldü bu insanlar?
Kapıda duran sıradan ve ortalama eğitim almış bir güvenlik görevlisi bu memurlarda neyi gördü?
Ne fark etti?
Neydi tereddüt etmeden ona tetiği çektiren?
Aslında çok küçük bir hata ölümcül – devasa bir yanlışa döndü; O bölgede yaşayıp, Lübnan’a geçmek isteyen mülteci Araplar arasında kadının çok fazla etkinliği, rolü ve söz hakkı yoktur. Üstelik yanında bir erkek varken bu neredeyse hiç yoktur. Ve Lübnan görevlilerine gelmiş; “sınırdan İsrail istihbarat uzmanları geçebilir” bilgisinden sonra siz yürürken dönüp kadına belgeleri vermeniz dikkat çeken bir hatadır. O belgeler erkekte durur. İsteyen biri olursa erkek çıkartıp verir. Kadına soru sorulursa da erkek onun adına cevaplar. Kültür budur. Bu çağ dışı durum, orada kimseye abes gelmez. Tam aksine tersi alışkanlıklar çevreye garip gelir. Siz bu bir anlık boşlukla yanınızdaki kadına “modern ve çağdaş” bir muamelede bulunursanız bu elbette dikkat çeker.
Özellikle bir sızma olacağı konusunda septikleşmiş güvenlik görevlileri için…
Ve bu basit hatadan dolayı sizin Müslüman bir Arap olmadığınız ortaya çıkar.
Sonuç?
Sonuç, ölüm…
İşte “zekâ ve entelektüel donanım” eksikliğinin, size ve teşkilatınıza faturası budur…
Bir başka örnekle konuyu biraz daha açayım; 2011 yılında El Kaide içine girmeyi başarmış İngiliz istihbarat uzmanı, El Kaide’nin etkin olduğu bölgelerdeki hücrelere gönderilmek üzere bastırdığı, yayınlatıp – dağıtımı yaptığı bir dergide “El Yapımı Bomba” üzerine makale yazılacağını öğrenir. Dergi yönetimi hemen makale üzerine çalışmış, hazırlamış ve baskıya girmek üzere matbaaya göndermiştir. İşte o sırada bu İngiliz uzmanın “zekâ ve donanımları” devreye girer. Makalenin belli kısımlarına hiç dokunmadan kritik yerlerinde ki tarifleri “Pan Kek Yapımı tarifleri” ile değiştirir. O güne kadar planlanan birçok bombalı saldırının başarısızlığa ulaşması ve elemanlarından bir daha haber alınamaması kafalarda soru işareti oluştururken; ta ki aylar sonra El Kaide merkezine gelen bir telefonla bu sır çözülür. Telefondaki kişi; verilen tarifi bire bir uyguladıklarını ama günün sonunda bomba değil çok lezzetli bir kahvaltılık yaptıklarını söyler.
İki farklı olay, iki farklı lokasyon – tarih, iki farklı istihbarat kültürü, iki farklı hedef / düşman unsuru… Fakat birini anında yok edip, etkisiz hale getirende, diğerine kazançlar sağlayan da aynı iki parametre;
“Zekâ ve Entelektüel Donanım…”
Bu iki özellik olmayınca; sekiz kilometrelik bir parkuru kaç dakika da koştuğunuzun, 600 metre uzaklıktaki hedefi nasıl etkisiz hale getirdiğinizin ya da nasıl başarılı sabotaj / kurtarma operasyonları gerçekleştirdiğinizin hiçbir önemi yoktur. Çünkü bunlar istihbarat operasyonundan çok bir “taktik – harekât operasyonu” dur.
Ve size bir kötü haber daha vereyim; Bu iki özelliğin ne yazık ki “zekâ” olan kısmı, kurslarda, 80 haftalık – 100 haftalık eğitim programında öğrenebileceğiniz bir nitelikte değildir. Bunun zaten sizde olması gerekir, beklenir…
Oysa diğer her şeyi çok daha kısa sürelerde öğrenebilirsiniz…
Temel olarak; İstihbarat disiplini bambaşka bir alandır. Ve sizden istediği en önemli iki şeyde budur. Bunlar eğer ki sizde yoksa ya da yetersizse bence kariyer planlamanızı tekrar gözden geçirmenizde fayda vardır.
Çünkü sizi imkânsız bir görevde hayatta tutacakta, o görevde başarıya götürecekte sadece “Zekâ ve donanımlarınızdır”
Kim bilir belki de biz, “İstihbarat” kelimesini Arapça “Habera” kökünden kavramsallaştırıp, “Haber Alma” manasında düşünmek yerine, İngilizcede ki; “Intelligence” yani “zekâ, akıl, bilgi” kökünden kurumsallaştırsaydık bu konu aslında bu kadar da karışık olmazdı…