- 6284 Kırmızı Çizgimizdir! - 24 Mart 2023
- Kimsesiziz, elini uzatan yok mu? - 17 Mart 2023
- Benim milletim ne zaman, ne yapacağını çok iyi bilir - 10 Mart 2023
Türkiye’nin yoğun, sıkıcı ve bunaltıcı siyasi gündeminden kurtulup biraz nefes almak istedim ve Zorlu PSM’ de izlerken zaman zaman koltuğa mıhlanmama, aralarda ağzımın açık kalmasına neden olan bir ambiyansa sahip dünyaca ünlü Broadway müzikali Jekyll & Hyde’ı izledim.
Aman efendim konuya Hayko Cepkin’in o muhteşem performansından mı yoksa Elçin Sangu’nun insanı ipek bir şal gibi okşayan ses renginden mi dalsam bilemediğim için öncelikle müzikalin konusuyla girizgâh yapmak iyi olur diye düşündüm.
Jekyll ve Hyde İskoç yazar Robert Louis Stevenson’ın 1886 yılında yayımladığı gotik uzun hikâyeden uyarlanarak sahneye aktarılmış.
Hikâye, özünde nazik ve saygın bir kimse olan Dr. Jekyll’ın zaman zaman şehvet ve şiddet düşkünü bir canavara, yani Mr. Edward Hyde’a dönüşmesini ana tema olarak almakta.
Babasının zihinsel sorunlarını çözmek ve ona yardım etmek için tedavi arayışında olan Dr. Jekyll insan doğasındaki iyi ve kötüyü birbirinden ayırmak ve kötüyü denklemden çıkarmak istemektedir. Bu tutumu tıp çevrelerinde fazlasıyla sıra dışı ve çılgınca bulunur. Babasını kurtarmak için her şeyi yapmaya kararlı olan Dr.Jekyll vazgeçmez ve hazırladığı sihirli formülleri kendi üzerinde denemeye karar verir. Ancak deneyler sonucunda içindeki karanlık tarafı yani Mr. Hyde’ı uyandırır. Artık geceleri kontrolünü kaybedecek, zalim ve kötücül Mr. Hyde’in ruhunu ele geçirmesine teslim olacaktır. Bu saatten sonra artık Londra’da kanlı cinayetler işlenmeye başlayacaktır.
Oyun boyunca Dr. Jekyll ve Bay Hyde’ın çoklu kişilik bölünmesinin dışavurumu olan o esrarengiz, depresif, histerik ve kaotik tarafını Hayko Cepkin’in yıllar boyu hafızalarda yer edecek efsane performansıyla izlemeye başlarız.
Bugüne kadar onlarca müzik albümü, televizyon dizisi, müzikal, bilgisayar oyunu, çizgi roman hatta ve hatta oyuncak bebek serisine ilham olan eser, Türkiye’de Antre Production tarafından sahneye konuluyor.
Girişte de belirttiğim gibi başrollerini ünlü müzisyen Hayko Cepkin ve aktris Elçin Sangu’nun paylaştığı dünyaca ünlü Broadway Müzikali Jekyll & Hyde yılın en göz dolduran işlerinden biri olmaya aday gibi görünüyor.
Müzik direktörlüğünü Sabri Tuluğ Tırpan’ın üstlendiği devasa bir orkestradan yükselen insanı mest eden melodiler eşliğinde takribi üç saat süren müzikalin yaklaşık elli kişilik ekibinin parlayan yıldızı olan Hayko Cepkin’in alaylı olmasına rağmen kırk yıllık tiyatroculara taş çıkartan olağanüstü performansına “ağzım açık kaldı” deyimi az bile kalır. İzleyicisini resmen büyüleyip, sahnede özellikle tek başına kaldığı anlarda insan siluetinden sıyrılıp adeta devleşen bir sanatçı olmayı başarıyor ünlü sanatçı. Özellikle Dr. Jekyll’den Mr. Hyde’a saniyeler içinde geçiş yaptığı anlarda öylesine etkileyiciydi ki sırf bunu izlemek için bile olsa oyunu tekrardan izlemeyi isterim. Role bürünüşü, kahkahaları, sesini ustalıkla kullanışı öylesine cezbedici ki yüksek enerjisiyle ve çılgın aurasıyla oyunu kimi anlarda tek başına aldı götürdü ve bu eşsiz gösteriye karşılıksız kalamayan seyircisinden aldığı alkışı fazlasıyla hak etti sevgili Hayko Cepkin.
Oyunun diğer başrol oyuncusu Elçin Sangu ise böylesine ikonik bir karakterin karşısında çok fazla şansı olmamasına rağmen büyük bir maharetle sahneyi doldurup, tüm zarafetiyle rolünü icra edip, kulakları okşayan ses rengiyle ve bir iki nazarlık dışında müzikal boyunca hiç detone olmayan billur sesiyle oldukça başarılı bir çizgiyle oyunu sonuna dek yükselen bir ivmeyle noktalamayı başardı. Güzelliğine, nahifliğine insanı hayran bıraktı.
Işık oyunları ve ses konusunda ufak tefek bir iki aksaklık dışında müzikal genel havası itibarıyla izleyicinin gösterdiği teveccühe de bakılırsa dünya standardında bir iş olduğunu ve yüz güldüren bir performansa sahip olduğunu söylüyordu. Gittikçe tırmanan ve ikinci bölümde ayyuka çıkan temposuyla ikinci yarı ise tam bir şölen havasında geçti diyebilirim.
Müzikal boyunca gözüme çok gelen ve sağa sola çekiştirilen demir yığınlarının nasıl tüy kadar hafif olduğunu bir türlü düşünmeden edemediğimi, sahne ve dekorun verilmek istenen o gotik havayı şahane yansıttığını, oyunun başında enfes direk dansının dikkat çekici olduğunu, koreografinin klaslığı ve tertemiz haline şapka çıkardığımı da söylemeden geçemeyeceğim. Ayrıca dünyaca ünlü bir müzikalin Türkçe olarak seslendirilmiş olması ise kanımca her açıdan kıymetli olsa gerek.
Bilet fiyatlarını biraz tuzlu bulsam da kendime bir ödül vermek istiyorum dediğiniz anda Jekyll ve Hyde’ı ilk sıraya yazmanız benden size tavsiye.
İnsan böyle kaliteli işlerle buluştuğunda “yaşamak güzel şey canım” diye sayıklayıp, insan olarak doğmuş olmanın sevincini taa damarlarında duyumsayıp, içinde biriken tortuları salonda sağaltıp, hayata yeniden tutunma isteğiyle dolup taşıyor.
Evinin yolunu “Oh be! İyi ki izlemişim” diyerek tutturuyor.