Kaç yalan bir doğru edermiş

0
Latest posts by Hüseyin Kaya (see all)

Talan edilmiş duygularımızla, korkusunu seslendiremediğimiz acı ve tatlı anılarımızla yeni bir yılı adımlıyoruz artık. Oysa zaman kırılgan yılların matemine çoktan hazırlanmıştı. İşte bir yıl; kimilerine göre yaşadığımız bir cennet, kimilerine göre de acıların en tarifsizi olan bir yaşam. Bizden çaldıklarıyla zamanın karanlığına doğru bir ölüm ıslığı gibi kaydı gitti. Geride cehennemlerini bırakarak…

Dünya adeta kaynıyor. Yokluk, yoksulluklar, hastalık ve savaşlar nice sevdaları yarım bırakarak kızıla boyar yaşamları. Nice yavrular babasız kalır beşiklerde. Nice gelinler geceler boyu bekler sevdiğini. Anneler yavrularını, eşlerini, sevdiklerini mevsimlerce beklerken, kasalarını dolduranlar kahraman oluverirler bu can pazarında. Savaş ki, Suriye’de kurbanlık koyun gibi kesilen asker, ırzına geçilen Iraklı kadın, Filistin’de kolu kırılan çocuk, mayına bacağının tekini vermiş Mehmetçik ve pusularda can veren daha niceleri.. Savaş, bir anlamda dünyayı siyahla boyayıp, karartmaktır.

Yürekleri taşlaşan milyarlarca insan, bir o kadarı aç ve sefil. Çocukluğu çalınanlarla beraber daralan bir dünya… Bazılarına göre babalarının çiftliği, bazılarına göre intihar edilecek kadar itici, bazılarına ise açlığın daniskasıdır dünya. Bazen de yaşanılması gereken bir zorunluluktur. Ya da hayata atılan son bakış, bir intihar notu, yazılan bir aşk şiiri veya içimizdeki şehvettir. Belki de özlemektir; nefretin deniz dalgası gibi kabardığı bu dünyayı. Oysa bizde bıraktıkları, takatimizi tüketecek kadar ağır…Bir o kadar da çekilmez..

Oynaşarak zamanın derinliklerine giden yılda, düşünsel cilveleriyle yaşamımıza yön vermeye çalışanların, yaşamlarımızı bir paspas niyetine kapılarına serdikleri unutulamaz. Nice renkli devrim ve baharlar, adeta küfür niyetine Ortadoğu halklarına dayatıldı. Gözlerindeki kin ve nefreti bu coğrafyaya özgürlük olarak tanıtmaları, içimiz ürpererek onlarca defa izledik. Şeytanların dansözlüklerine, sesinde tanıdığımız kargaların sesleri eşlik etmedi mi? Küçüldükçe küçülen lokmalarımızı her defasında iyi adamlar, accık ucundan deyip kesmediler mi? İşte şimdi gerilere düşen yaşlı yılı, halkları ve halkını silahının üstündeki dürbünle gözetleyenlerle anacağız. İçimizdeki sessiz gülüşlerle bizden uzaklaşan yıla el sallarken, yeni bir yıla merhaba diyeceğiz.

Toplum olarak kötürümsüzleştirilmiş ve kendi derdimize yanamayacak kadar mecalsiz bırakılmışız. Belki de doğruluk kadehine doldurularak bize sunulan yalanlardandır bu halimiz. Oysa doğru dediğimiz gerçeğin, ne çok hikâyesi varmış, ne çok haltlar işlenirmiş şeytana kafa yorarken. Kaç yalan bir doğru edermiş ki, yalanlar almış başını yürümüş. Bir çocuk yetmezmiş, en az üç çocuğa kafa yoranların yalanları ne çok doğurganmış da, başı sonu olmayacak kadar. Bu yıl da yalanın biri bin para, sanırım yalancı bir yıla girdik.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz