KADER  PLANI !  !   !   !       …………………..       !

2

Ak-Kara ALINLARI

Ve kanlı bakışları

Dar`da ,tezgahta ,pusuda

Gözlerini dikmiş ,

Umutsuz gözlerdeki 

Masum umuda

Kanlarında dolaşan bebek kanları

KADER PLANI

Saygıdeğer okurlar

TÜRK Milletinin şerefli ve gururlu insan evlatları

‘Hurma ağaçları üşümesin diye ısıtma sistemli sarayı olan ülkemizde “Yavrum soğuktan öldü” diye  feryad etti binlerce ANNE

Bir Hataylı olarak depremin birinci günü Göçük altından(kuzenim Banu ve eşi ve iki yavrusu Zeynep HİLAL VE ZUMRA”nın kurtarın feryatları) yüreklerimizi dağladı. Depremin beşinci günü Ruhları Göçmüş bedenlerini “Kaderin PLANI “gereği memleketim Dörtyol Kara Toprağı ile bağrına bastı.

Banu, Mehmet ,Musa, Isa, Ali, Meryem ,Ömer ve binlercesi diri diri ölümün dili oldular. Bir plan gereği Kader PLANI 

Ve Güzel ÜLKEMİN Güzel İNSANLARI

SÖZ BİTTİ

Eric HOFFER (Kesin İNANÇLILAR) on beş yaşımda babamın kitapları içerisinde seçtiğim en güzel kitaplardan biriydi..

Sanki yıllar öncesinden bu günlere vakfedilmişti.

Diyor ki Eric HOFFER:“Kitle hareketlerinin kesin inançlı bireyler tarafından gerçekleştirildiğini ve bu kişilerin bir amaç uğruna ölmeyi göze almasını İNANÇ olarak nitelendiriyor’.

Kitaba göre toplumsal hareketlerin başlangıcı büyük değişim arzusundan gelir.

Bu arzuyu üç temel grup içerisinden ikisi destekler. Zenginler ve Fakirler….Peki desteklemeyen grup hangisidir?

Doygunluk hissi olan Muhafazakârlar bu arzudan uzaktır diyor yazar Hoffer. Var olan mevcut düzen ve durumdan oldukça memnundurlar.

Değişikliğin düşüncesi dahi onların gözlerini korkutur.

Ve korku onların gözlerinden okunur.

Diğer yanda ise mevcut düzeni değiştireceklerine inananlar vardır.

“Geleceğe duyulan korku, bugüne sarılmamıza neden olur. Geleceğe duyulan inanç değişime inanmamızı sağlar”

 Değişme umudu barındıran ve oldukça kuvvetli bu insanların içinde korku yoktur.

Ve değişimi başlatmak isterler. Kişinin zengin veya fakir olması durumu değiştirmez. Kişinin içindeki umut ile alakalı bir durum vardır. Gelecekten korkup bugüne sıkı sıkı sarılanlar Muhafazakarlardır. Mevcut durumlarını korumaya çalışırlar.

Bu doktrin toplumsal hareketin bireysel çıkarlardan oluşmaması gerektiğini savunur. Hoffer, insanların kendi menfaatleri için yapacakları her türlü eylem başarıdan uzaklaşır demektedir.

Toplumsal Hareketler İNANÇ ve UMUT ile beslenir.

Hoffer diyor ki “Bireysel çıkarlarımız ve umutlarımız değersizleştiğinde, hayatı anlamlı kılacak şeyler ararız. Başarıya ulaşmakta kendimize bir noktaya kadar güvenebiliriz. Oysa ki kutsal Davamıza ve IRKIMIZA ve de VATANIMIZA sınırsız İNANÇ DUYARIZ.”

Eğer ki bu inançta bağlar zayıflamış ise toplumsal hareketin başlaması için daha uygun zeminler aranır. Ve doktrin inananlar içinde daha güçlü ve daha kapalı harekete geçer.

Hareketin liderleri aslında olmayan şeyleri kişilere inandırarak onlardan ölümü göze almalarını ister, ölüm kutsanmıştır. Bu noktada liderler kişilere birer kahramanmış gibi davranırlar. Ve görünmeyen askerlerini yaratırlar.

Bir lider toplumsal bir hareketi başlatamaz. Ancak var olan Kaosu iyi kullanır ve muhteşem bir manipülasyon yeteneğine sahiptir.

Kıymetli Okurlar

Bir şeyi çok sevdiğimizde kendimize ortak aramayız lakin bir şeyden hoşlanmıyor ve sevmiyor isek kendimiz ile aynı duyguları paylaşan kişiler ile olmak ister ve ortak bir düşman yaratırız.

Kara bahtlı Ülkem 

Fikren ve ruhen arınacağımız gelecekte yaralarını kendisi saran ve de Kuvayı Milliye ruhunu hiçbir otoriteye bel bağlamadan genetik öğrenmeleri ile yaşatan Kutlu bir milletiz.

Yaşadığımız mahşer yeryüzünün gördüğü en büyük acılardan biriydi.

Asırlardır genetiğimizde kodlu teşkilatlanma ruhunu en muhteşem şekli ile bireysel olarak ortaya koyduk. Bu bir sosyolojik mühendislik konusudur. Ve İnanılmaz mesajlar içermektedir.

Birçok konu başlığı eminim ki insanlarımızın vicdanında masaya yatırılacaktır…

Oysaki Zavallı inandırılmış BEN!

“Ben bir ümit ile bekledim. Adıyaman Menzildeki şeyh, şimdi bir bir çorba yapar ve halk aç kalmaz dedim.

Astral seyahatler yapan şeyhler okuyordur dedim…Beyaz kefenliler yardım topluyordur, vinç kullanıyor ,bir yandan okuyup ,üfleyip diğer taraftan enkazları kaldırırlar dedim.

Düşmanları İSRAİL ve Yunanistan’a iş bırakmaz bunlar dedim.

Çok mu şey bekledim ?

Ne bileyim mesela Hatay`a hemen gelirler dedim. Bir umutla bekledim. Habibi NECCAR öylece kalır dedim mesela…

Canlarımız, canlı çıkar dedim.

Adıyaman’da NEMRUT adı üstünde işte, artık MENZİLE tepeden bakamaz dedim.Şeyh okumuştur mutlaka dedim.

Dedimde dedim işte. Bir UMUT dedim….VE sonunda Eric HOFFER`ın dediğine geldim….

Yoksa ben Hep KANDIRILDIM MI !!!!

Kaynakca:ERIC HOFFER (Kesin inanclilar)

Önceki İçerikÜniversiteler uzaktan eğitime geçecek..
Sonraki İçerikDiyarbakır’da yıkılan binalara ilişkin 29 gözaltı..
Ülkü Karaca Doğum tarihi:13.01.1975 Dörtyol/Hatay Eğitim durumu: Pamukkale Üniv Eğt. Fak İstanbul Üniv. Felsefe Cerrahpaşa Üniv. Seramik Cam ve Çinicilik 1997 yılında öğretmenlik hayatıma başladım. 2002 yılı geçici görevlendirme ile Devlet Bakanlığı SHCEK Özel Kalem olarak görev yaptım. 2006 yılında Ankara’nın laiklik ve Atatürk ilkelerinden uzaklaşan yapısının ruhumdaki devlet anlayışına zarar vermesini istemedim. İstifa ettim. Ticaret ile uğraşmaya başladım. Hindistan/İsrail/Güney Afrika /Orta Afrika da değerli madenler ile alakalı ticari faaliyetler içinde bulundum. Aileden gelen Milliyetçi ve Atatürkçü misyonum ülkem için endişelerimi en üst seviyeye taşıdığında düşüncelerimin ve tecrübelerimin şahsıma münhasır kalmaması gerektiğine inancım arttı. Türki Cumhuriyetlerdeki yaşanmışlıklarım ve tanışmışlıklarım Milliyetçi ruhumu daha da derin duygulara bıraktı. Lakin ruhum her zaman özgür ve bağımsız olmalıydı. Biat kültüründen uzak yazmalarıma 1 yıl önce geldiğim Amerika’da başladım. Burada Çin mahallesinde (50o bin nufuslu); Doğu Türkistanlı kandaşlarımız ile 5 Türk olarak tecrübelerimi kitaplaştırma gayreti içerisindeyim. Ümit ederim ki yarınlara dokunabileceğimiz zihin savaşlarında bir eser bırakabilirim.

2 YORUMLAR

  1. Çok geçmiş olsun Türkiyem, çok geçmiş olsun Ülkü Hanım…
    Depremin İlk gününden itibaren tüm Ülkede olduğu gibi benim de bulunduğum ilçede inanılmaz bir yardımlaşma ve dayanışma örneği yaşandı ve hala devam ediyor.
    Bizlerde İlçe Mili Eğitim Müdürlüğü olarak yirmi kişilik gönüllü ekiple, Valilik onayı ile depremin ikinci günü akşam üzeri Samandağına gitmek üzere yola çıktık.Depremin Üçüncü günü ilçenin içinden dolaşarak yardım merkezine ulaştık. Yardım merkezi yetkililerinin bizlere verdikleri görevleri büyük bir gayretle yerine getirdik. Oradaki şartları anlatmama gerek yok, bazı şeyleri yaşamak gerekir. Yeterli ekiplerin ve gönüllerin gelmesi ile cumartesi günü geri döndük. Benim çıkardığım sonuç, 1-Biz çok geç kalmışız, depremin ilk günü ilk saatlerde yola çıkmamız gerektiğini. 2- Toplum olarak sakin olmamız gerektiğini.
    İnşallah böyle bir felaket bir daha yaşamayız, Fakat Deprem Ülkesi olduğumuzu da asla ve asla aklımızdan çıkarmamız gerekir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz