Kılıçdaroğlu: 28 Şubatçıların açtığı yaraları sarıp helalleşeceğiz

0

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis Grup Toplantısında konuştu. “128 milyar dolar Merkez Bankası kanununa aykırı olarak kayınpeder ile damat arasında yok edildi.” diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Nereye gitti 128 milyar dolar? Cevabını hala almış değiliz. Merkez Bankası’nın kasasında şu anda 128 milyar doları buharlaştırdılar. Hedefleri şu; Türk Lirası erisin, memleketi fakirleştirelim. Fakirliği teşvik ederseniz iç piyasanın derdi işte bu olur. İşsizliği rekor düzeye çıkardılar.

Siz MHP’nin hiç esnaf dediğinizi duydunuz mu? Bu hale nasıl geldi MHP? Ne kadar yolsuzluk varsa ilk alkışlayan Sayın Devlet Bahçeli’dir. Bahçeli ‘EYTliler çözülmeli’ diyor, sen onu benim külahıma anlat. ‘Asgari ücret artsın’ diyor, elinden tutan mı var? Bu iktidar en büyük ahlaki çöküşü getirdi bu ülkeye. Baron, siyaseti satın almışsa, o baron hapiste kalmaz. Ayda 10 bin dolar rüşvet aldığını söylediğin kişi kim? Kim bu? Ses yok.

Baronlar el üstünde tutuluyor, serbest bırakılıyor. Polisin bırakıldığı baronlar mahkemeler tarafından serbest bırakılıyor. Baron siyaseti satın almışsa o baron hapiste kalmaz. Gidiyorsunuz İçişleri Bakanı konuşuyor; virane yerlerde varoşlar uyuşturucu kullanıyor yıkın orayı. Gücün yetiyorsa o baronlara ses çıkar. Ahlaki değerlerimizle birlikte kültürel çöküş de başladı. Çözeceğiz rüşvet alanların burnundan getireceğiz, bu ülkedeki bütün baronları bu topraklardan sileceğiz.

Hukukla helalleşmeyi karıştırmamak lazım. Hukukla helalleşmek imkansız. ‘Muhalefet zaten kazanıyordu, ne gerek vardı’ diye söylenmesine üzüldüm. Strateji sanıyorlar, ne stratejisi? Helalleşeceğiz, açık yaralar var. Biliyorum zor olacak ama yapacağız. 28 Şubatçıların açtığı yaraları sarıp helalleşeceğiz.”

Türkiye’nin sorunları çok. Sorunları bizzat tek tek aklı eren herkes yaşıyor. Sorunları yerinde tespit etmek, çözümler üretmek hepimizin ortak görevi. Kayseri’ye yarın seçim varmış gibi giden 38 milletvekilimiz, vatandaşları dinledi. Onlara şunu söyledik, ‘sıkıntı yaşıyorsunuz biliyoruz, sizin yaşadığınız sıkıntıları aşmak istiyoruz, bunun için halktan destek istiyoruz.’ Vatandaşların şikayetleri var. Emekli bir vatandaşımız ‘ülkenin hali harap, geçinemediğimiz için gündelik inşaat işlerine gidiyorum, 600 milletvekilimiz var, bin 800 liraya bir tanesi geçinsin ben maaşımı her ay ona vereceğim.’ Doğru söylüyor. Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı, ‘eskiden bir ton et ile 25 ton yem alıyorduk, şimdi 15-16 ton yem alabiliyoruz’ diyor. Fırıncı esnaf, ‘ancak yevmiyemizi çıkarabiliyoruz, cumhurbaşkanımız abartıyorsunuz diyor ancak bizim enflasyonumuz yüzde 70.’ Pahalılığın can yaktığını biliyorum, insanların geçinemediğini biliyorum. Herkes büyük sıkıntı içinde. Saat başı etiketler değişiyor. Tamamını biliyoruz ama bütün bunlara rağmen diyoruz ki meraklanmayın az kaldı, geliyor gelmekte olan. İlk yapacağımız işlerden birisi, devleti derleyip toparlamaktır. Devleti oluşturan her kurumun kanuni görevini kendilerine teslim etmek ve onlardan görev beklemektir. Kanunları yürütme organı uygulayacaktır. Bazen takılırım arkadaşlara ‘CHP’yi yönetmek devleti yönetmekten daha zordur’ diye, arkadaşlarım da gülümserler. Devleti yönetmek zor bir şey değil, işi ehline teslim edeceksiniz ve görev bekleyeceksiniz ondan.

Fiyat istikrarından kim sorumluydu? Merkez Bankası. Fiyat yakıyor, mutfaklarda yangın var biliyorum ama bu konuyla uğraşacak olan Merkez Bankası’nın eli kolu bağlanmış vaziyette, görev yaptırmıyorlar. ‘Bunu yapmazsan seni değiştireceğiz’ diyorlar, o da talimatı uyguluyor. Merkez Bankası Kanunu madde 4, ‘temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır.’ Türkiye Cumhuriyeti’nde fiyat istikrarını Merkez Bankası yerine getirecek. Dövize karşı kar gibi erimesine engel olacak. Kimin görevi? Merkez Bankası. Devam ediyor ‘TCMB, uygulayacağı para politikasını ve araçlarını doğrudan kendisi belirler.’ Başkası değil, doğrudan diyor. Ama bu yetki bir kararname ile Merkez Bankası’ndan alındı, 30.6.2021’de ‘Fiyat İstikrarı Komitesi’ kuruldu. TBMM’nin Banka’ya verdiği görevi, Saray’da oturan zat elinden aldı başka komiteye verdi. Peki bu komite hiç çalıştı mı? Bu fiyatlara bu zamlara bir şey dedi mi?

Merkez Bankası’na müdahale ettiler ne oldu? 128 milyar dolar kayınpeder damat arasında yok edildi, buhar edildi. Soruyorum. Nereye gitti 128 milyar dolar, cevabını hala almış değiliz. 128 milyar doları buharlaştırdılar, kendisine ait şu an ne 1 doları ne de 1 centi var. Tam 35 milyar dolar eksi bakiyesi var. Doları kontrol edelim derken 128 milyar dolar buharlaştı. Bugün dolar eski parayla 10 bin liranın üstüne çıktı, yani 10 lira. Ne oldu bu Cumhur İttifakı’nın milli ve yerlilerine ne oldu? Türk lirası tarihinde bu kadar kötü duruma düşmüş müydü? Düşmemişti. Beyler ne yapıyorlar? Ha bire bize çatıyorlar. Ya bizim söylediğimizden ders al kardeşim. Devleti nasıl yöneteceğini ben sana anlatıyorum. ‘Liyakati esas yap’ diyorum. Eleştirinin arkasına öneri de getiriyorum. Zam yağmuru geldi. İğneden ipliğe zam görüyoruz. Damat ayrılırken ‘at izi it izine karıştı’ demek zorunda kaldı, düşünebiliyor musunuz.

Hedefleri şu: Türk lirası erisin, dolar yükselsin, memleket fakirleşsin, her şeyi ihraç edelim, dışarıdan dolar gelsin, dolardan cari fazla oluşturalım. Akıl alacak şey değil. Dünyada böyle bir şey yok. Paranın itibarını koruyacaksın, sağlıklı bir denge oluşturacaksın. Bunların hiçbiri yapılmadı. Peki fakirliği bu kadar temel argüman olarak beslerseniz iç piyasanın durumu ne olur? İşte Kayseri’de konuşan esnafın derdi olur. Kahveye gidip çay içemeyecek duruma gelir… Son 7 yılda dolar bazında milli gelir sürekli düştü. İşsizliği zaten rekor düzeye çıkardılar. Bütün bunlar olurken ‘ekonominin kitabını yazdık’ diyor. Yazdıkları ekonominin kitabından bir sayfa okuyayım: Zafer Havalimanı. Bu yılın ilk 8 ayında dolar bazında garanti vermişler 878 bin 478 kişi buradan uçacak. Erdoğan’ın kitabında böyle yazıyor, altına da atmış imzayı. Giden yolcuya bakmışlar, kaç kişi? 5 bin 725 kişi. Peki Beşli Çete’ye giden para ne kadar? 4 milyon 650 bin avro. Erdoğan’ın kitabında bu yazıyor. Sömürüyü, haksızlığı görüyorsunuz değil mi? Ak Partiye oy veren kardeşlerime sesleniyorum senin emeğini çalıyorlar. MHP’li kardeşlerime de sesleniyorum. Ne kadar yolsuzluk varsa ilk alkışlayan da Sayın Devlet Bahçeli’dir. Efendim ‘sonuna kadar destekleyeceğiz’… Siz hiçbir zaman MHP’nin esnaf, çiftçi, emekli dediğini duydunuz mu? ‘Yaşasın saray, talimat geldi el kaldıracağız, talimat geldi el indireceğiz.’ Bu ülkenin en köklü partilerinden birisi MHP’dir MHP, bu hale nasıl geldi? Gerçekten üzülüyorum.

Bu iktidar, sabah akşam dinden imandan bahseden bu iktidar en büyük ahlaki çöküşü getirdi bu ülkeye. Uyuşturucu bataklığı içinde. Baronlar el üstünde tutuluyor, serbest bırakılıyor. Sebebi ne, (eliyle para işareti yaparak) Sebebi bu. Baron siyaseti satın almışsa, o baron hapiste kalmaz. İçişleri Bakanı konuşuyor ‘virane yerlerde uyuşturucu kullanılıyor, yıkın orayı.’ Gücün yetiyorsa, neden o büyük baronlara sesin çıkmıyor? Onlara sesi çıkamaz. Ayda 10 bin dolar rüşvet alan kim, hala soruyoruz. Kim bu? Ses yok. Kültürel çöküş de başladı. Bunların hepsini çözeceğiz, ahlakımızla çözeceğiz. Rüşvet alanların burunlarından getireceğiz. Uyuşturucu satan bütün baronları bu topraklardan sileceğiz. Özellikle fakir ailelerin çocukları uyuşturucuya alıştırılıyor. Erdoğan ve şürekasının sesi dahi çıkmıyor. Kendi genel merkezlerindeki tabloyu görüyorlar mı acaba? Gencecik fidan gibi çocuklar o lüks araçların içinde, kokain miydi neydi bilmiyorum da, pudra şekerini çekerken, acaba bunlar hiç düşünmedi mi bunlar ‘nereye getirdik biz bu milleti’ diye? Toplumun her katmanıyla ilgileniyoruz.

Geçen gün Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı çalışan geçici Kuran kursu öğreticileri ve vekil imam hatipliler geldiler. ‘Siz bütün sorunları çözüyorsunuz. Çalmadığımız kapı kalmadı, CHP’ye gidelim, sorunlarımızı çözer’ dediler. En son 14 bin kişinin işine son verdiler ve kapının önüne kondular. Bunlar iki yılda bir KPSS sınavına giriyorlar. Ayrıca din hizmetleri alan bölümü testine de tabi tutuluyorlar. Öyle sokaktan bulunup da gel bu işi yap dediğimiz kişiler değiller. Bunlar ayda bin lira ile bin 300 lira arasında para alıyorlar. Kadrolu öğreticiler ile aynı işi yapıyorlar. Hiçbir güvenceleri yok. Her sene istifaya zorluyorlar, yeniden sözleşme yapıyorlar. İşsizlik sigortasından yararlanamıyorlar. Ayda iki gün izin hakları var ama izin haklarını aldıkları zaman aylıklarından kesinti oluyor. Gitmişler. Önce AK Parti’ye. Dönemin Başbakanı Sayın Binali Yıldırım, ‘biz bu sorunu çözeceğiz’ demiş… Ne zaman 28 Haziran 2016. Hangi tarihteyiz, 2021. İrade nerede? Çöp sepetinde. 1 Temmuz 2018. Cumhurbaşkanımız talimat verdi, fahri din görevlileri artık müjde bekliyor. ‘Hayret ettim gerçekten böyle mi düzeltin diye talimat verdim.’ MHP’de rol kapabilir miyim diye kanun teklifi vermiş, düzenleme öngörülmüş. Bir gün sonra İsmet Büyükataman, Devlet Bahçeli adına twit atıyor, ‘kadroya alınacaktır.’ Herhangi bir şey yok. Sonra BBP 2019’da veriyor. Bunlardan bir halt olmaz biliyoruz, bunu yapacak olan CHP’dir. Biz alın terine değer veriyoruz. Grup Başkanvekilleri, bir kanun teklifi hazırlayın, STÖ temsilcilerini sizinle buluşturacağım, sizinle görüşecekler, soru önergesi hazırlayın ve bir de araştırma önergesi. Çözmezlerse çözeceğiz.

Bugün Sayın Bahçeli diyor ki ‘EYT çözülmeli, 3600 çözülmeli, asgari ücret yükselmeli.’ Sen onu benim külahıma anlat. Saraya anlatabiliyor musun, anlatamıyorsun. Gücün varsa bu iş çıkmadan ben elimi kaldırmayacağım, o zaman ben derim ki gerçekten Cumhur İttifakı içinde MHP’nin bir ağırlığı var… Sadece Salı günü konuşma 3600 ek gösterge çıkmalı… 2022’nin sonuna attı Erdoğan, çıkarmayacağım diyor. EYT’Lerin sorunu asgari ücreti artsın… ‘Ortağı değilim’ diyorsun ama koşulsuz ortağısın. ‘Koşulsuz, hiçbir beklenti olmadan ben seni sonuna kadar destekleyeceğim’ diyorsun.

Dün akşam Türkiye’ye yazdığım mektubu okuyacağım. Hafta sonu bir video ile milletimize seslenme ihtiyacı duydum. İktidara geliyoruz ama bunun bana yetmediğini anlatmaya çalıştım. Benim için sarayların konvoyların zerre kadar bir önemi olmaz. Ben evimden mütevazi hayatımdan memnunum. Ne yapayım ben tüm bunları konvoyları sarayları. Tüm bunların tek bir anlamı var benim için, o da ülkemizin makus talihini kırabiliyor muyum? Kırabiliyorsam ben iktidar olayım, olayım ki çocuklarımıza bembeyaz bir Türkiye bırakalım. Videomda söyledim. Ben ülkemize iktidar olmaktan çok iz bırakan, başka bir miras bırakan biri olarak anılmak istiyorum. Bizden sonra gelecek 100 iktidara da bir şeyler ekleyerek yürüsün diyorum. Batıda nasıl iktidar değiştiğinde kimse kaygı yaşamıyorsa, böyle bir Türkiye olsun istiyorum. Yaralarımızı sarmamız lazım, biliyorum bazılarınız zorlanıyor bu konuyu konuşmaktan. Yaralar hala açık ama yapacağız. Çocuklarımız için geleceğimiz için yapacağız. Bizim gördüğümüzü, yaşadığımızı milletimizin çocukları gelecekte yaşamamalı. Bundan daha önemli ödül olur mu.

Helalleşme ile hukuku karıştıranlar oldu. Helalleşmek; yüzleşmek, barışabilmek, devam edebilmek demektir. Bunu, yarası olan topluluklara yapacağız. Hukuk başka. Kim ne suçu işlediyse onun karşılığı hukuktur. Hukuk ile helalleşmeyi karıştırmamak lazım. Zaten hukuk ile helalleşmek imkansız, hukuk hesabını soracak. Bir de medyada bazılarının ‘ne güzel muhalefet zaten kazanıyor, ne gerek vardı tüm bunlar’ demesine hüzünlendim. Çünkü bunlar, bu söylediklerimi strateji zannediyor. Ne stratejisi? Ben gelecekte, bu ülke çocuklarının ardımdan bu ülkeyi barıştırdığımı söylemelerini istiyorum. Böyle anılmak istiyorum. Ne stratejisi. Evlatlarımız diyorum, hangi strateji çocuklarımızın geleceğinden önemli.

Helalleşeceğiz dostlarım, helalleşeceğiz. Açık yaralar var. Biliyorum, zor olacak ama kesinlikle yapacağız ve başaracağız. 28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz. Roboski ile helalleşeceğiz. Hukuk başka helalleşme başka. İnsanlara devlet tazminat ödeyecek ama bir taraftan da helalleşeceğiz. Sivas, Kahramanmaraş mağdurları ile helalleşeceğiz. Diyarbakır Hapishanesi mahkumları ile mahalleleri gasp edilip sürülen mahallerine lüks siteler dikilen Romanlarla helalleşeceğiz. Varlık vergileriyle inim inim inleyen azınlıklar, 6-7 Eylül olaylarının mağdurları ile, mahkemelerde süründürülen askerlerimiz ve ailelerimiz ile, bugün Londra’ya göç etmiş en parlak beyinlerimiz ile helalleşeceğiz. Ali İhsan Korkmaz’ın ailesi ile, Soma ile helalleşeceğiz. Darbeciler tarafından bir sağdan bir soldan gencecik çocuklarımız asıldı bu ülkede, bir sağdan bir soldan o insanlarımız ile helalleşeceğiz. 9 yaşındaki Oğuz Arda Sel’i kaybeden ve mahkemelerde süründürülen Mısra Öz ile, Ahmet Kaya ile helalleşeceğiz.

Yakın gelecekte bir gün çocuklarımız, geçmişe baktıklarında ‘neler olmuş ama önümüze bakmayı bilmişiz helal olsun onlara’ diyecek. Laik, demokrat, insan haklarına saygılı, müreffeh, Atatürkçü bir ülkede yaşayan çocuklarımız birileri buna cesaret ettiği için teşekkür edecekler bize. Bizim iktidarımızı konuşmuyorum. Sevgili dostlarım bizden sonra gelecek 100 iktidara bir kapı aralamamız gerekiyor. Bütün baskıyı biz yaşayacağız ama birinin bunu yapması gerekiyordu, nasip bize oldu.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz