Kılıçdaroğlu: ‘Vay ben gelirim, bak bir gece gelirim, yok yarın sabah gelirim’.. Yüreğin yetiyorsa, cesaretin varsa gidersin kardeşim, bizim palavra ile işimiz yok

0

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sakarya Yerel Kültür Derneği’ni ziyaret etti, dernek üyeleri ile birlikte barış güvercini uçurdu, keşkek kazanı kardı. Sakarya’nın Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden işçilerin aileleri ile buluşan Kılıçdaroğlu, “Ben eminim, adalet mutlaka yerini bulacaktır. Bu devletin yetkilileri gelip, sizin sofranıza oturup sizden helallik istemek zorundalar. Çünkü devleti yönetenlerin, kendilerine düşen görevi yapması lazım. Vatandaşa karşı görevini yapması lazım.” dedi.

Partisinin grup toplantısını Sakarya’da gerçekleştiren Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: Havai fişek fabrikasında mağdur olan ailelerin yanına gittim. O fabrikada çalışan yedi kişi hayatın kaybetti, 128 kişi yaralandı. Onlar adalet istiyorlardı. Ama bu kardeşiniz ve CHP, kim adalet istiyorsa hep onun yanında olduk. Kimliğine, inancına bakmadık. Yaşam tarzına bakmadık. Bir mağduriyet varsa onun yanında durma felsefesini bize Gazi Mustafa Kemal Atatürk öğretti. O nedenle onların yanına gittik. Olay iki yıl önce oldu. Sahipleri kendilerini daha güçlü hissediyorlardı, ‘istediğimiz kararı aldırtırız’ diyorlardı, baskılar kuruyorlardı. Ama bizim milletvekili arkadaşlarımız, gönüllü avukatlar, bu haksızlık karşısında susmadılar, onlara sahip çıktılar ve sahip çıkmaya da devam ediyoruz. Orada sabahleyin ailelerden bazıları konuştu. Halen haksızlıklardan bazılarının giderildiğini düşünmüyorlar, halen haklarının teslim edilmesi gerektiğini düşünüyorlar. Şunu söyledim; devlet dediğiniz kurum, adalet üzerine inşa edilir. Devletin dini adalettir. Adaletin olmadığı yerde devlet olmaz, saygınlığı olmaz. Burada hoşgörü, sevgi olmaz. Mutlaka adalet olmalıdır.

O insanlar hâlâ diyor ki ‘Adalet gelmedi’. Fabrikanın denetiminin yapılması lazım. Mahkeme tutanakları var. O tutanaklarda itiraflar var, ‘Denetim yapılmadı, denetimi yapmayan kimse onlardan hesap sorulmalıdır’ diye. Bugüne kadar tek bir kişi dahi yargının önüne ‘denetim yapmadınız’ diye çıkarılmadı. Buradan Adapazarlılara sözüm var. Bu kardeşiniz, nerede haksızlık varsa o haksızlığın karşısında dimdik duracaktır. Kim adalet istiyorsa adalet isteyenlerin yanında olacaktır. Ailelere söyledim; hiç meraklanmayın, sonuna kadar yanınızdayız. Denetimi yapmayanlar, siyasi otoriteden talimat alıp denetimden kaçanlar, hepsinin burnunda, Allah nasip eder iktidar olduğumuzda fitil fitil getireceğim. Hiç kimse endişe etmesin.

Sakarya deyince aklımıza spor da gelir, sporsuz Sakarya düşünmek mümkün değildir. Sakaryaspor, büyük başarılara imza attı. Sapanca Gençlik Spor o da büyük başarılara imza attı. Hiç endişem yok. Sakaryaspor’un yeri Süper Lig’dir. İnşallah orada göreceğiz.

Evliye Çelebi, Sakarya’yı ‘ağaç denizi’ olarak tanımlar. ‘Her taraf ağaç, toprak bile görünmüyor’. Burada gezerken Sakarya’yı ‘ağaç denizi’ olarak tanımlamış, kendi anılarına böyle yazmıştır. Ağacın olduğu yerde huzur, bereket, hayat vardır. Ağacın olduğu yerde insanlar dinlenirler, çalışırlar, alın teri dökerler, alın terinin karşılığını alırlar. Sakaryalı da çalışkandır, üretir. Toprağı ile barışıktır, insanı ile barışıktır. Buraya gelmeden önce yerli kültürle ilgili bir derneği ziyaret ettim. ‘Kendi kültürümüzü yaşatmaya çalışıyoruz’ dedi. Çok sayıda farklı kültürlerden gelen Sakaryalı kardeşlerim var. Sakarya’da tamamı barış içinde yaşıyorlar, huzur içinde yaşıyorlar, birbirlerine saygı duyuyorlar. Kültürlerini kavga değil, zenginlik nedeni olarak görüyorlar. O nedenle bütün Türkiye’nin, yeri gelirse Sakaryalıları örnek alması lazım bu konuda.

Üreten, çalışan, alın teri döken Sakarya. Sakarya, ayva üretiminde Türkiye birincisi. Fındık üretiminde Türkiye üçüncüsü. Bal kabağı üretiminde Türkiye dördüncüsü. Mısır üretiminde Türkiye yedincisi. Sakarya, aynı zamanda tarım, sanayi, üniversite, kültür kenti. Sakarya’ya böyle bakmak lazım. Sakarya, aynı zamanda Milli Kurtuluş Savaşı sırasında en kanlı mücadelenin verildiği bir kenttir.

Şimdi, bu kadar bereketli topraklar üzerinde kurulu bir Sakarya ve o bereketli toprakları işleyen, alın terini döken Sakaryalılar var. Sakaryalılar memnun mu? Ayvayı satacak yer yok. Var ama ayvayı kime satacak? Yer yok. Devlet sahip çıkmıyor. Allah nasip eder, iktidar olduğumuzda çiftçi şunu görecek. Ürettiğiniz her ürünün karşılığını alacaksınız. Altılı Masa’nın taahhüdüdür bu.

Fındık üretiminde Türkiye üçüncüsü. Fındığı tekellere teslim ettiler. Ferrero diye bir İtalyan şirketi geldi, fındık bahçeleri satın alıyor, fındık taban fiyatını belirliyor. Yani tekel konumunda. Tekelleri kırmak, bu kardeşinizin görevidir. Hiçbir tekel çiftçinin, fındık üreticisinin alın terini sömürmeyecektir; nokta. Sömürtmem, kazanacaksa bizim çiftçi kazanacak. Dışarıdan geleceksin, burada fındık bahçeleri satın alacaksın, fabrikalar kuracaksın, taban fiyatı belirleyeceksin, çiftçinin alın terini sömüreceksin, bunu da Bay Kemal seyredecek. Yemezler. Seyretmem, yakalarım, hesabını sorarım.

Niye söylüyorum? Fındık sanayiinin toplam cirosu 120 milyar dolar civarında. 120 milyar dolarlık bir ciro var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin buradan aldığı para, 2,5 milyar dolar. 120 milyar dolar, 2,5 milyar dolar. Bu, iş mi Allah aşkına. Üstelik fındıkta dünya birincisiyiz. Hem dünya birincisi olacaksın hem fındığı üreteceksin hem başkaları kazanacak. Sana, bir parmak bal ağzına çalacaklar. Fındığı tekellerden kurtaracak, fındık üreticisine hakkını vereceğiz. Fiskobirlik’i yeniden ayağa kaldıracağız, fındık üreticisinin kara gün dostu olacak.

Asla çiftçinin zarar edeceğiz bir modele izin vermeyeceğiz. Ziraat odaları, tarım birlikleri, dernekler, esnaf kefalet, tarım kredi kooperatifleri… İster buğday ister çay ister arpa ister mercimek ister yulaf, ne üretiyorsan formülümüz gayet açık ve net; ne üretiyorsan, maliyet artı makul kâr, eşittir taban fiyat olacak. Bütün çiftçi kardeşlerimin bu formülü ezberlemesini isterim. Hiçbir çiftçi, ektiği ürün dolayısıyla asla ve asla bu topraklarda zarar etmeyecek.

Adam yata biniyor, krallar gibi geziyor, keyfine bakıyor, koy koy geziyor, deniz deniz geziyor; mazot, ÖTV ve KDV’siz. Çiftçi hem ÖTV hem de KDV’yi ödesin. Bunu yer mi Kılıçdaroğlu, bunu da yemeyiz. Çiftçiye de mazotu ÖTV ve KDV’siz vereceksin. Çiftçi traktöre binip turistik gezmeye mi gidiyor, eğlenmeye mi gidiyor? Hayır. Sabahın köründe tarlaya gidecek ya üretecek bu insan. Hadi şehirde mazota zam geldi, arabaya binmezsiniz. Çiftçi ne yapacak? Tarlayı ekmezse aç kalacak. Kırmızı mazot; unutmayın, kırmızı mazot uygulaması getireceğiz. Çiftçiye ÖTV ve KDV’siz vereceğiz.

Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesi… TBMM, bu milletin çalışanına sahip çıktı. 2006’da bir Tarım Kanunu çıktı, 21’inci maddesi diyor ki ‘Her yıl milli gelirin en az yüzde 1’i oranında çiftçiye destek verilir’. Bugüne kadar hiçbir şekilde yüzde 1 oranda destek verilmedi, en son binde sekize düşmüş durumda. Bunu yapacağız. Yüzde 1’i koyacağız. Ziraat Odaları Birliği Başkanı’nı davet edeceğiz; ‘gel kardeşim, bütçede yüzde 1 var mı, yok mu? Bu para yerinde harcandı mı, harcanmadı mı?’ Hesap vereceğiz. Çiftçi kuruluşlarına vereceğiz. Ne için? Çünkü bir kanun çıkmışsa kanunu önce biz uygulayacağız. Başkaları değil.

Çiftçi ve esnaf kardeşlerim bizi dinlesinler. Allah nasip eder, Millet İttifakı iktidar olduğumuzda, ilk bir hafta içinde çiftçilerin ve esnafın ister bankalardan ister esnaf kefalet kooperatifi ister tarım kredi kooperatifinden aldıkları kredilerin faizini sileceğiz.  

Onlar kalkıp çetelerin faizlerini siliyorlar ya onlar üretiyor mu kardeşim? Esnaf, çiftçi zaten perişan. Pandemi dönemi geçirdi, zaten kredi vermişsin. Dükkan aylarca kapalı kaldı, ticaret yapamadı. Bankadan kredi verdin, faiziyle veriyorsun. Elin oğlu faizsiz veriyor, sen faizli veriyorsun. Tamamını sileceğim, hiç meraklanmayın. Kimin sırtına yıkacağız? Hiç endişe etmeyin, o Beşli Çetelerin sırtına yıkacağım.

Geliyor, çiftçi borcunu ödeyemedi. Sakarya’da bazı yerlerde ciddi sorunlar oldu. Hatta belli köylerin tamamının gayrimenkul ve traktörlerine haciz uygulanmıştı. Onları kaldırdık. Ama bunu politik bir malzeme konusu da yapmadık. Çiftçinin, üreticinin traktörü, hayvanı, bunlar kesinlikle haczedilmeyecek. Bu konuda kanun açık, net bir hüküm koyacağız. Bakın, kırsalda çalışan kadınlar ve gençler kırsalda çalıştığı sürece sosyal güvenlik primini devlet olarak biz ödeyeceğiz.

(Gençlerin ‘Umudun Lideri’ yazılı pankart açması üzerine) Bu ülkenin kaderini değiştirecek olanlar sizlersiniz. 7,5 milyon genç, ilk kez sandığa gidecek ve oy kullanacak. 7,5 milyon genç, bu ülkeye demokrasiyi mutlaka ve mutlaka getirecek. Ayrıca şunu da söyleyeyim. Sizin bütün hayalleriniz, benim hedefim olacaktır. O hedefi gerçekleştireceğim.

Adalet, soylu bir kavramdır. Devletin dini adalettir, adaleti savunmak zorundayız. Kim haksızlığa uğruyorsa onun yanında olmak zorundayız. Adaletsizliğe uğrayan kişinin inancı, kişiliği, yaşam tarzı değil, insan olarak bakmamız ve onu çözmemiz lazım. Onun hakkını ve hukukunu sağlamamız lazım.

EYT’liler, hiç meraklanmayın. Sizin sorununuzu dile getirdim. Yıllardır dile getiriyorum. ‘Çözeceğiz’ dediler, ben de bekliyorum. Bakayım nasıl çözecekler. Çözmezlerse anahtarı bize vereceksiniz. Çözeceğim, kimseyi mağdur etmeden çözeceğim.

Neden EYT var? Neden sayısı giderek artıyor? İşin özeti şu; kişi emekli oluncaya kadar, emeklilik hakkını alıyor ama aylık alamıyor, aylık alabilmesi için belli bir yaş limitini doldurması lazım ama o yaşa kadar çalışırsa aldığı aylık düşüyor. Bunun adına da ‘reform’ dediler. Yani kim fazla prim ödüyorsa daha az aylık alıyor. Daha az prim öderseniz daha yüksek aylık alıyorsunuz. Böyle bir garabet dünyada hiç yaşanmadı. O nedenle EYT’li, çalışmak istese de çalışmak istemiyor. Nedeni, çünkü çalışıp prim öderse emekli aylığı düşecek. Böyle bir garip durum. Onu çözeceğim, hiç meraklanmayın.

‘Sakarya aynı zamanda üniversite kentidir’ dedik. Üniversite demek, gençlerin gelip üniversitelerde okumaları demek. Onlar, kendi ülkeleri için bilgi sahibi olacak, beceri sahibi olacak. Yetişecekler ve Türkiye’ye hizmet edecekler. Ama sınava girip kazanan geliyor; ‘acaba nerede kalacağım, yurdum yok, nerede kalacağım?’ Bu da ciddi bir sorun olarak önümüzde duruyor. 20 yılda çözemediler. Söz veriyorum, Sakarya’dan bütün Türkiye’ye söz veriyorum. Yapamadılar 20 yılda, bir yılda bütün yurt sorununu çözeceğiz. Birer, üçer kişilik odalar, geniş bant internet erişimi, sıcak ve soğuk suyu olacak. Çalışma yerleri olacak ve gençler üniversiteyi kazandıklarında hiçbir anne ve baba ‘oğlum, kızım nerede kalacak’ diye bir endişe duymayacak. Çünkü biz halkı, insanı düşünüyoruz. Onların daha iyi şartlarda okumalarını istiyoruz.

Tank Palet vatandır, ‘satılmaz’ diye asmışsınız oraya, ‘Tank Palet bizimdir, bizim kalacak’ diye. 20 milyar dolarlık bir yatırımdır Tank Palet. Büyük bir üretim üssüdür. Biz, o Tank Palet Fabrikası’nda beş model tank ürettik. Beş model tankın deneme atışları yapıldı, beş model tank da başarılı oldu. Denemenin yapıldığı yer Ankara’dır. HAVELSAN, ASELSAN, MKE gibi kurumlar, bu tankların yapımına her türlü desteği verdiler. İş bölümü yaptılar. Tank ürettik ya birisinin hoşuna gitmedi. Tank Palet Fabrikası’nı aldı, Ethem Sancak’a verdi. Ethem Sancak tank üretir mi? Hayatında tank da görmemiştir. Ethem Sancak dedi ki ‘Ben yaparım ama benim param yok’. ‘Para nerede?’ ‘Katar’da.’ ‘E Katar’ı da ortak edin.’ Peki Katar tank üretiyor mu? Katar da tank üretmiyor. Buradan açık ve net söylüyorum. Bir hafta içinde, Allah nasip eder iktidar olduğumuzda, o Tank Palet Fabrikası’nı alacağım, şanlı ordumuza aynen iade edeceğim. Eğer siz en önemli merkezinizi, en önemli fabrikanızı bu hale getirirseniz bunun vatanseverlikle ilgisi yoktur. Üretmişler, beş model üretmişler. Hatta tank fabrikasını kurmak için de ayrı bir şirket kuruldu. Bu da yapıldı ama ‘bunların hiçbirisi olmasın’ dediler. Alacağız, alacağız ve iade edeceğiz. Dünyada askeri hastanesi olmayan tek ordu, Türk ordusu. Bizim askeri hastanelerimiz yok. 15 Temmuz’dan sonra hepsini aldılar. GATA’yı da aldılar. O nedenle yaralananların hepsi, hastaneye yetişene kadar çoğu şehit oluyor. Allah nasip eder, iktidar olduğumuzda, o GATA’yı da bütün askeri hastaneleri de alacağız, şanlı ordumuza teslim edeceğiz.

Kim milliyetçi, kim vatansever? Tank Palet Fabrikası’na sahip çıkan mı, askeri hastanelere ve kendi ordusuna sahip çıkan mı milliyetçilidir? Evet, biziz milliyetçi. Bizim milliyetçiliğimiz sorgulanamaz. Biz, Mustafa Kemal’in, Ecevit’in yolundan gidiyoruz. Bizim milliyetçiliğimizi soracak olursanız, Akdeniz’in sularına CHP’nin milliyetçiliğini yazdık biz. Beşparmak Dağları’na gideceksiniz, Kıbrıs’a. Beşparmak’ta bizim milliyetçiliğimizi göreceksiniz. Biz, bunlar gibi değiliz. Öyle yok, ‘Efendim ben geliyorum, ben geleceğim, bir sabah geleceğim’. Rahmetli Ecevit ne dedi? Asker gitti, çıkarmayı yaptı, Başbakanlık’ın kapısına geldi, ‘Ordumu şu anda Kıbrıs’tadır’ dedi, bitti.

O adalar işgal edildiğinde elli sefer söyledim. Lozan Anlaşması’na aykırı işgal yapılıyor. Tık çıkmadı, tık. Şimdi gündem ekonomi ya millet perişan vaziyette ya oturuyor, ‘vay ben gelirim, bak bir gece gelirim, yok yarın sabah gelirim’. E sana davetiye mi göndersinler ya ‘beyefendi buyur gel’ diye. Yüreğin yetiyorsa, cesaretin varsa gidersin kardeşim. Bizim palavra ile işimiz yok. Devlet böyle yönetilmez. Devlet akıl ile yönetilir.

Doğu Akdeniz’de Gazprom’u kurdurttu. Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail, Filistin, Mısır var, herkes var. Türkiye ile KKTC yok, niye yok? Doğu Akdeniz’in bir tarafında biz varız, öbür tarafında da Mısır var. İki büyük devlet var. Niye kavga ettik biz Mısır ile? Hangi gerekçe ile kavga ettik? Bana bir Allah’ın kulu çıkıp cevap verebilir mi? Devleti yönetemiyorlar. Yönetemedikleri için memleket bu hale geldi.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir hükümet, kendi toprağından kaçtı, kendi bayrağını indirdi ve Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırdı. Şimdi bana dönüp ‘Biz milliyetçiyiz, siz değilsiniz’ diyorlar. Allah aşkına, akıl var mı bunlarda? Biz olsak ne olurdu? Süleyman Şah Türbesi orada kalır, bayrağımız orada dalgalanırdı, gerekirse hepimiz canımızı verirdik. Bu millete sözümdür; Allah nasip eder, iktidar olduğumuzda, ilk bir hafta içinde ne pahasına olursa olsun Süleyman Şah Türbesi toprağımıza gidecek ve bayrağımız orada yeniden dalgalanacak.

Nerede olursa olsun, bayrağı ve vatanı ile sorunu olmayan herkesin başımızın üstünde yeri var. Bizim iki kırmızı çizgimiz var: Bayrağımız ve vatanımız. Bu konuda her CHP’li duyarlı olmak zorundadır. Görüşler, kimlikler, inançlar farklı olabilir. Sizin göreviniz, onlara saygı duymaktır. Siyasetin konusu; kişinin çocuğu işsizse ona iş buldun mu, bulmadın mı? Memleketin durumu iyi midir, kötü müdür? Enflasyon iyiye gidiyor mu, gitmiyor mu? Siyasetin konusu budur. Siyasetin konusunu bu noktaya indirgersek her şeyi güzel yapacağız, birlikte yapacağız.

Altı lider bir aradayız. Ayrı parti olduğumuzu sizler de ben de biliyorum ama altı partinin saygı değer liderleri, demokrasi konusunda anlaştık. Türkiye’nin huzuru ve üretmesi gerektiği konusunda anlaştık. Türkiye’de liyakatin olması gerektiği konusunda anlaştık. Herkesin kimliği, inancı, yaşam tarzına saygı konusunda anlaştık. Her birimiz, tek tek Türkiye Cumhuriyeti’nin bozulan çarklarını yeniden onaracağız ve o çarklar bir saat gibi çalışacak.

Özel bir amaç yok, amaç Türkiye’yi büyütmek. Huzuru getirmek. Zaman zaman sorarlar, ‘Efendim, ne oluyor? Altında başka parti var mı, üstünde başka parti var mı?’ Bunların tamamı, açık ve net söylüyorum safsata. Her birimiz oradayız, birlikteyiz. Mücadeleyi veriyoruz. Oturuyor, konuşuyoruz. Neyi nasıl yapacağımız yazıyor, çözüyoruz. Altı lider altına imzayı basıyor ve kamuoyuna paylaşıyoruz. Yani birilerinin yaptığı gibi değil. Biz, memleketimizi seviyoruz ve memleketimizde huzurun olmasını istiyoruz.

Arkadaşımız Şanlıurfa’ya gitti ve yerleri tespit etti. Engel çıkarmazlarsa GES projesini hayata geçireceğiz. Şanlıurfa’dan başlayarak çiftçiye elektriği bedavaya vereceğiz. Düz bir arazi, Sakarya’da raylı sistem yok. Niye yok, olması lazım. Büyütülmesi, gelişmesi, diğer sistemlerle de entegre edilmesi lazım. Sakaryalılara şunu söyleyeyim; bir milletvekilimiz var. Onu kürsüde zaten görüyorsunuz, çalışıyor. Ama bir milletvekili bize yetmiyor. Bir milletvekili olmasının kabahati Sakaryalılarda mı, bizde mi? Açık ve net söyleyeyim; bizde. Gelmedik, sofranıza oturmadık, çayınızı içmedik. Ankara’da nutuk çektik, sonra da dedik ki ‘Niye bize oy vermiyorsunuz?’. Şimdi geliyoruz, derdinizi dinliyoruz. Sorunlarınızı nasıl çözeceğimizi anlatıyoruz. Bize destek olun ve bize katılın. Bize katılın ki Türkiye aydınlığa çıksın, Tank Palet Fabrikası’nı orduya verelim, askeri hastaneleri şanlı ordumuza teslim edelim.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz