Konferanslarda başarılı konuşma yapmanın püf noktaları 

1

A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi son sınıfta iken Profesör Dr. Oral Sander, hepimizi dersinin sonunda birer birer kürsüye davet eder, beşer dakika herhangi bir konuda konuşmamızı isterdi. İlk konuşmalarımızda konu bulmakta zorlanmıştık. ABD’nde Fletcher Diplomasi Okulunda yüksek lisans eğitimi alan rahmetli Sander, bir topluluğun huzurunda konuşmanın çok önemli olduğunu, konuşma ve hitap konularında verdiği bilgilerin yararlarını daha sonraki yıllarda göreceğimizi anlatmıştı. O zamanlar fazla anlam veremediğim bu bilgilerin yıllar sonra nasıl yararlı olduğunu gördüm.

Konferanslar, bir konuda farklı görüşlerin ortaya konması, tartışılması için önemli fırsatlardır. Bazı konuşmacılar konferansları, turistik ziyaret, hoşca vakit geçirme, gezme fırsatı olarak görse de aslında bu toplantılar, tanıtım, çevre yapma, o konuda uzman olan kişileri tanıma, görüşlerini öğrenme görüş alıverişi yapma fırsatı yaratır. 

Bir konferansta en zor iş moderatör olmaktır. Fransızcadan alıp kullandığımız moderatör toplantı, oturum veya konferans yöneticisidir. Konuşmacılar için süre tutmak, onların konuşmalarını özetlemek gibi önemli görevlerinin yanısıra konuşmacıya veya tartışmalara hakim olma ve müdahale yetkisi de bulunmaktadır.

Konferanslarda en dikkat edilmesi gereken konuların başında şunlar gelmektedir:

Açılış konuşmacısı (Keynote Speaker) olarak konuşma yapmanız istenmişse hazırlayacağınız konuşma metnini okumak yerine irticalen yani bakmadan anlatmanız gerekir. Bunun için de ana başlıkları bir kağıda büyük harflerle yazmanızı konuşma sıralaması bakımından öneririm. Dinleyicilerin dikkatlerini çekmeniz için kısa cümlelerle anlaşılır bir dille konuşma yapmanız gerekir. Dinleyici ilgilenmez veya konuşmayı sıkıcı bulursa hemen cep telefonuna yönelecektir. Yabancı bir dilde konuşma yapılacaksa yine kısa cümlelerle ve bilinen kelimelerle temanızı ifade etmeniz hata payınızı azaltacaktır.

 Konuşma süreniz 20 dakika ise bu süreyi 15 dakikaya indirmeniz dikkatlerin dağılmasını önleyecektir. Burada önemli olan temanızı kısaca ve akılda kalıcı ana mesajlarla anlatmaktır. Onu detaylandırmanızı isteyenler sizi konferans sonrası bulacaktır. Evet konuşmanıza biraz gizem katmanız ilgiyi arttıracaktır.

Konuşmanızı kesinlikle okumayın. Okumak baştan savmacılık, önemsememek anlamına gelir. Okumadan konuşma yapmak kapsamlı bir çalışmayı gerektirir. Zaten konuştukca konu akıp gidecek konuşmanız daha akıcı olacaktır. Konuşmanızın ana hatlarının bulunduğu kısa notlar veya satır başları konuşmanızı kolaylaştıracaktır. 

Dinleyicinin hafızasında konuşmanızdan sadece bir veya iki fikir ve konu kalacaktır. Onun için fikriniz ne ise onu allayıp pullayıp sunmanız gerekir. Burada allamak ve pullamaktan kasıt temayı cazip hale getirmek onun için de kısa anekdot veya kendinizden örnekler vermeniz dikkatleri toplayacaktır. Dikkatlerin dağılması demek dinleyicilerin akıllı telefonlarına veya hayal alemine dönmeleri demektir.

Kürsüde sıkıcı, sıradan bir konuşmacı izlenimi vermemek gerekir. Kadın konuşmacı iseniz sade bir elbise veya ceket pantalon takım, hafif bir makyaj ve ruj, broş, kolye veya küpe gibi takılar, kaçıksız çorap ve hafif topuklu bir ayakkabı dinleyicide olumlu bir intiba yaratır. 

Erkek konuşmacılar da kıyafetlerine özen göstermeli, kot pantolon giyeceklerse üstüne muhakkak çok şık bir ceket ve temiz, beyaz renkte bir gömlek giymeleri önerilir. Dinleyici kendisine saygı gösterildiğini hissedebilmelidir.

Hem kadın hem erkek konuşmacıların dinleyici ile göz teması kurması, arada oturuyorsa yerinden kalkarak kol ve el jestleri ile dikkatleri üstüne toplaması konuşmanın önemini arttırır. Din adamları, tanınmış siyasetçiler beden dillerini çok iyi kullanırlar. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağ elini kalbine götürerek AKP tabanını selamlamasını siyaseten etkileyici buluyorum. Nasıl konuşma yapılmamasına örnek ise Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş’ın elinde kılıçla Ayasofya’da yaptığı konuşma. Hala aklımızda. Tabii yaptığı konuşmanın içeriği de. 

Tanınmış kişilerden çok alıntı yapılması sizin google’dan faydalandığınızı gösterecektir. Bilinen gerçekleri tekrarlamanız konuşmanızı orijinal değil sıkıcı yapacaktır. Konuşmanız siyasi içerikli ise Atatürk’den Atatürk gibi tarihi ve dünya görüşleri önemli izler bırakmış kişilerden alıntı yapabilirsiniz. Atatürk evrensel değerleri savunan ve dünyaca tanınmış bir şahsiyettir. 

Sizi bu tip kuru tanımlarla daha fazla sıkmak yerine, en beklenmedik ve eğlenceli bulduğum bir iki konferans anımı anlatmak isterim. Dışişleri Bakanlığındaki yurtdışı görevlerim sırasında katıldığım konferansların en ilginçleri Enerji ve Boru Hatları Dairesi Başkanı (1995) iken Rusya’nın Karadeniz sahilindeki Gelencik kentinde katıldığım petrol boru hatları konulu bir konferans ile Vatikan Büyükelçiliğimizde Elçi Müsteşar iken Napoli’nin güneyindeki Maratea şehrindeki Sivaslı Aziz Vlas (San Biagio) konusundaki konferans (2008) idi.

Rusya/Gelencik’te bir gece önceki davette ikram edilen votkayı fazla kaçıran ilgili bir Kurumun uzman görevlisi konferans günü derin bir uykuda olunca tek başıma konuşma yapacağım aklıma gelmezdi. Üstelik de teknik ayrıntılara vakıf değildim. Salona girdim. Konuşmaların yapılacağı kürsüye bir Rus görevlinin refakatinde gittim. Konuşmam ingilizce olacaktı ve çok iyi çalışmıştım. Metin yerine kısa başlıkların bulunduğu küçük not defterimi ve kalemimi kürsüye koydum. Yaklaşık 100 kişinin bulunduğu salonda dinleyiciler küçük tabaklarda sunulan kurabiye veya çöreklerin bulunduğu yuvarlak masaların çevresinde kadınlı erkekli oturuyorlardı. Konuşmama başlamak yerine bu çok ciddi bakışlı Rusları biraz yumuşatmak, konuşmama başlamadan önce bir hoşluk yapmak istedim. Hepsinde anında çeviri için kulaklık bulunuyordu. Bu şehre gelmek için önce Moskova’ya uçmamız Moskova’dan yine iki saatlik bir uçuşla Gelencik’e gitmemiz gerekiyordu. Gelencik’in Karadeniz sahilinin Soçi’den sonra en güzel yerleşim merkezi olduğunu ifade edebilirim. Karadeniz burada turkuvaz mavi ve sahil göz alabildiğine kumsal.

Konuşmama şöyle başladım “Değerli Hanımefendiler, Beyefendiler Gelencik’i harita üzerinde ararken bu kadar güzel bir şehirle karşılaşacağım aklıma gelmedi. Bu nedenle Gelencik’den ayrılmak çok daha zor olacak” dedikten sonra salondaki orta kuvvetli patlama seslerinden korkmuş olmalıyım ki Rus görevli, hemen yanıma gelip konuşmamı beğendikleri için Rus geleneğine göre dinleyicilerin şampanya patlattıklarını belirtti. Doğrusu bu beklenmedik olağanüstü jeste teşekkür ettim. Güzel bir mayıs ayında Gelencik’teki en önemli etkinliğin bu konferans olduğunu ve yakın şehirlerden de gelenler olduğunu sonradan öğrendim. Bazen konferanslarda geleneklere göre böyle sürprizler olabiliyor. Toplantı sonrasında verilen öğle yemeğinde Gelencik- Trabzon arasında gemi seferleri ve ticaret en çok sorulan sorular olmuş ben de hazırladığım Servis Notunda bu dilekleri yazmıştım.

Diğer konferans ise İtalya’nın güney batısında, sahil şehri Maratea’da yapılan bir konferanstı. İtalya ve Avrupa’daki çoğu şehrin koruyucu Azizi San Biagio’nun (St. Blaise) Sivaslı Aziz Vlas olduğunu davet aldığımda öğrendim. Aziz Sivaslı olunca Maratea Belediye Başkanı, Vatikan nezdindeki Türkiye Büyükelçiğinden bir konuşmacı davet edelim demiş. Davet geldiğinde yine haritaya baktım. Bari’ye uçakla oradan da trenle gitmem gerekiyordu. Anadolu topraklarında doğmuş bu çok önemli Azizle ilgili konuşma yapacaktım. Konuşmamı İtalyanca yapmamı istiyorlardı. Büyükelçilikteki İdari Bölüm Şefi değerli dostum Leyla Bayer, Türkçe yazdığım kısa metni muhteşem İtalyancası ile çevirdi. Maratea’da Katolik Kilisesinin Misafirhanesinde ağırlandım. Refakat etmesi için “İl Turco” lakaplı polis şefi görevlendirilmişti. Gedik Ahmet Paşa’nın Otranto’yu 1481’de alması sonucu burada bir nesil yani 80 yıla yakın bir süre kaldıkları söylenen Leventlerin soyundan geldiğini düşündüğüm Polis Şefi konferansda ve kasabadaki ziyaretler sırasında hiç ayrılmadı. Ayrıca Maratea’nın tanınmış ve sevilen şahsiyeti hala daha haberleştiğim gazeteci yazar ve fotoğrafçı Azizin adını taşıyan Biagio Calderano‘yu da burada anmak isterim. 3 Şubatta Aziz Biagio Günü dolayısıyla yapılan toplantıya giderken ilk kez hayatlarında bir Türk görecekleri için salonun kalabalık olduğunu öğrendim. Maratea ve çevresi tamamen zeytincilikle uğraşan, geçimini tarımdan sağlayan bir bölge. Salon hakikaten doluydu. Akademik yanı ağır, dinlerarası diyaloga ağırlık verdiğim konuşmanın bu dinleyicilerin dikkatini dağıtacağını düşünerek konuşmama “Sivas Valisi, Sivas halkı ve Belediye Başkanının Maratealılara selam ve sevgilerini getirdim” diyerek söze başladım. 

Azizlerin birleştirici olduğunu, tıp ilmine meraklı Aziz Biagio’nun boğazına balık kılçığı kaçan bir çocuğu kurtararak mucizesini gösterdiğini belirttim. Birkaç cümleden sonra sözlerim sık sık alkışla kesildiği için konuşmam kısa sürdü. Vatikan’dan gelen değerli bir Monsenyörün konuşmasından sonra dinleyiciler sıraya girdiler. Ben el sıkarak vedalaşmak isteyince bunun veda değil resim çektirme kuyruğu olduğu söylendi. Koyu Katolik olan Maratealı tarımcılar, eşleri ve aile fertleri azizlerinin ülkesinden gelen bu Türk diplomatla resim çektirmek istiyorlardı. Resim çekme kısmı konferansdan daha uzun sürdü diyebilirim. Bu konferans anılarımın en güzel ve renklisidir. Konferans sonrası Aziz Biagio’nun ahşap heykeli ile Maratea sokakları ve dükkanları kutsandı. Yürüyerek yapılan bu kutsamaya ben de davetli idim. Biagio Calderano Müslüman olduğumu bildiklerini ama bu yürüyüşte Azizin ülkesinden geldiğim için bulunmam gerektiğini ifade etti. Belediye Başkanı, Polis Şefi “İl Turco”, şehrin ileri gelenleri iki saat süreyle ara sokaklarda dolaştık. Maratea’nın Başrahibi dükkan ve restoranların önünden geçerken haç işareti yaparak onları Aziz Biagio’nun heykeli önünde kutsadı.

Küçük olsun büyük olsun her konferans çok önemli. Hem konuşmacı hem dinleyiciler açısından çok öğretici. Ülkemizin binlerce Hristiyan Azizine bir zamanlar ev sahipliği yapmış. Tarsuslu Aziz Paul ve Hz Meryem’i Hz. İsa’nın ölümünden sonra Bülbül Dağına getiren ve bugün Selçuk Kalesinin içindeki inziva evinde yaşayan San Giovanni ( St. John) bu önemli Azizlerden sadece birkaçı.

Konferansları, seminerleri ve bu tür toplantıları küçümsemeyelim. Dinleyici olarak da katılalım. Hepimizin öğreneceği hala çok şey var.

Önceki İçerikTürkler ve Kürdler Bağlamında Trafik ve Terör Sorununa Kısa Bir Bakış
Sonraki İçerikUzun Yaşamın Sırrı Komünist Olmak mı? – III
Ocak 2019'da emekli olmuştur. Dışişleri Bakanlığı Statejik Araştırma Merkezi Başkan Yardımcılığı ve Başkan (2011- 2012). Vatikan Büyükelçiliği Birinci ve daha sonra Elçi Müsteşar (2006-2011). Protokol Daire Başkanı (2001-2005). İsveç Stokholm Büyükelçiliği Birinci Müsteşarı (1998-2001). Slovenya Ljubljana Büyükelçiliği Müsteşarı (1996-1998). Boru Hatları ve Enerji Dairesi Başkanı (1994-1996). Kafkas İşleri Dairesi Şube Müdürü (1992-1994). Hollanda Deventer Başkonsolosluğu Başkonsolos Yardımcısı (1988-1992). Enformasyon Dairesi Başkatip (1986-1988). Endonezya Cakarta Büyükelçiliği İkinci Katip (1984-1986). Londra Büyükelçiliği İkinci Katibi (1980-1983). Kıbrıs Siyasi İşler Dairesi İkinci Katip (1978-1980). Papalık Gregoryen Üniversitesi Temel Teoloji Lisansı Diploması(2007-2010). A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü SBF Master Derecesi (1988). Basılı Tez: “İngiliz İmparatorluğundan Commonwealth'e:İki Dünya savaşı Arasında Çanakkale Krizi 1919-1939”. "London School of Economics"'de misafir öğrenci (1988). A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Lisans Diploması (1976). Ödüller İtalya Cumhurbaşkanı G. Ciampi tarafından Ankara'da tevdi edilen “Şövalye” ünvanı (Cavallieri Stella Stara per la Solidarita Italiani) Eylül 2005. İran Büyükelçisi Dowlatabadi tarafından tevdi edilen Humeyni Altın Nişanı Eylül 2005. Dinlerarası diyaloga katkılarından dolayı Papalık Tiberina Akademisi Şeref Üyeliği Kasım 2007. İngilizce, Maley dilleri (Bahasa Endonezya ve Maley) İtalyanca bilmektedir.

1 Yorum

  1. Konuşmaya başlarken topluluğa konu ile ilgili bir soru yöneltilmesi , bakışları ve zihinleri size çevirir ve dinleyicilerin konuya odaklanmasına ,meraklanmasina ,öğrenme alıcılarının açık olmasına yardımcı olur.
    İşinde uzman öğretmenlerin en çok kullandığı yöntem.
    Sosyal medyada en dikkat çekici videolar soru yönelterek yapılan cekimlerdir. (Dünyanın en güzel şehri neresidir. Bu soruyla konuya giriş yaptım zihinleri uyandırdım ve zihninizde soruya cevap arayan bir uyanış …ve merakla cevabı bekleyiş, öğrenmeye açık bir alıcı oluştu)

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz