Mağdur Zalimlik III.  Nakavt

0
Latest posts by Keje Bemal (see all)

        Ve Rahmetli Halamdan Esmer Johnny’e , Kumpasçı Amber’ den Çocuk Gelin’e uzanan bir adımlık yol !

Her çağ kendi insan türünü, kendi doğrularını, kendi dinamiklerini yaratır. Bu yüzden olsa gerek her çağın kendine özgü karakteri olan insanları vardır. 

Çağı yakalamak deyimi tam da bu yüzden türemiştir.  

Siz eğer çağınızı yakalayamamış bir bireyseniz yeni gelen jenerasyonla aranızda hayatın her alanında ciddi farklar, uyumsuzluklar oluşur. 

Buraya kadarı bilinen bir gerçeklik, bir de bilinmeyeni ya da az bilineni var bu işin. 

O da ‘’kuşak çatışması ‘’ denerek dünyanın en sorunlu ve kazananın olmadığı tek savaş olan ve ancak taraflardan biri öldüğünde çözülebilecek her jenerasyonun kendine has ahlak ve yaşam çizgisi ve sınırları olan ve bu sınırların asla aynı dilde konuşamayacağı ve birbirinin içine giremeyeceği kırmızı hattaki çatışma… 

Burada 68’lerin çiçek çocukları ve 80’lerin lümpenleri dersem ortalama bir kuşak çatışması gözünüzde canlanır ama 70’lerin ‘’rocker’ları ile 90‘ların ‘’teknolojik fırlamaları ‘’ dediğimde ucu tamamen açık ve asla çözülemeyecek dört bilinmeyenli denklemi kucağınıza koyar kaçarım! 

Amber ve Johnny tam da bu her yanı birbiriyle uyumsuz asla iç içe geçemeyecek iki ayrı kuşağın temsilcisi olarak birbirine asla karışmayacağı çıplak gözle görülen Nil Nehri ve Akdeniz’in suları gibi yan yana durdular. 

Okuyan, yazan, çizen, içen, kendisi ve toplumsal özgürlük alanlarını kırmızı çizgisi olarak belirleyen her türlü sömürüye (kadın, çocuk, işçi, etnik vs) tam cepheden bakan, kafası kıyak olmazsa bu dünyanın düzenini asla kaldırılamayacak zeki ‘’bizim Rocker çocuklardan ‘’ olan sürmeli gözlü Esmer Depp;  

Y kuşağının kendinden başka kimseyi önemsemeyen, bencil, sonradan tehdit, şantaj, her türlü pislik için her anı kayıt altına alan hinlikte olan ve teknolojinin her türlü güncellemesini çocuk oyuncağı gibi kullanabilen, beyni, bedeni, ruhu ve yüreği ve buna mukabil davranışları unisex olan, geçmişte bugün bu kadar özgür şartlarda yaşamalarına vesile olmak için canını veren bir dönemin insanlarından ya bihaber olan yada dalga geçen, ilkelerini bireysel menfaatlerinin yönünde dilediği kadar esnetebilen, ne kendine ne de insan denen canlıya asla saygı duymayan hatta saygı duyanlarla aralarında dalga geçen, yersiz cüretin pik seviyesine sahip, entelektüel adabı google’dan ‘’kopyala/yapıştır‘’ düzeyinden ileri gitmeyen buna rağmen cahil cüreti ile burnundan kıl aldırtmayan bir kuşağın temsilcisi olan Amber kız kardeşimizin ayaklarının altına her şeyini aşk adına serdi. 

Sonrası malumunuz… 

İngiltere’de görülen davada bu insanlık dışı kuşağın kişilik özelliklerinin en yavan hali ortalığa serildi ve bizim saçlarını kadın hakları simgesi olarak uzatan, kulağındaki küpesini kölelik karşıtlığı simgesi olarak taşıyan, uyuşturucu tüketimini sadece kendi bedensel bütünlüğü üzerinde deneyen, mümkün olduğu kadar kendi yağında kavrulmaya çalışan Rocker Johnny‘imiz en çok kendisinin hayretten yuvalarından fırlamış gözbebekleri arasında 15 aylık bir evliliğin sonucunda, zafere giden her yol mubahtır şiarını adından fazla benimseyen Y kuşağının tipik bir temsilcisi olan Amber ablamızın en mahrem anlarında bile kaydetmekten geri durmadığı ses ve görüntü kayıtları eşliğinde   ‘’kadına şiddet uygulayan bir tecavüzcü‘’ olarak dünyaya lanse edilerek ipi çekildi! 

izlenme oranı

İki çocuk babası olmasına bakılmadan her türlü mahrem görüntüleri ve ses kayıtları ortalığa dökülüp milyonlarca dolar zarara uğratılarak kariyeri alaşağı edilen ‘’Esmerim biçim biçim‘’ Johnny’imiz yaşadığı şoku üzerinden atmak ve neler olduğunu anlamak için tam altı yıl bekledi… 

Rahmetli Halamın bir nasihati geldi aklıma şimdi ‘’el adamı *iker, üzerini de açık bırakır! Birlikte olduğunuz insanlara dikkat edin ‘’ diye öğüt verdiğinde etrafına toplanır kıkır kıkır gülerdik. 

Ya hala bir daha söyle ne olur? Ne yapar ne yapar el adamı? ‘’ diye sorar yeniden yeniden aldığımız aynı cevapla kahkahalara boğulurduk. 

İşte el adamı Amber kız kardeşimizin tek vuruşta nakavt ettiği Esmerler esmeri, en güzel esmer, üstü açık Johnny’imizin ilk raundunun sonucunu Rahmetli Halam yıllar önceki nasihati ile dünyaya bildirmiş oldu! 

Johnny’miz tam altı yılını *ikildiğinin değil, ele gönül düşürdüğüne bir de üstünün açık bırakılarak dünyaya teşhir edilmesinin şaşkın kahrıyla geçirdi. 

Ve nihayet biz geldik asıl meselemiz olan bugüne!  

Yani ikinci raund saydığımız bütün dünyanın meraklı gözlerle izlediği altı haftalık asıl meseleye.  

Ve bu yazının asıl konusu olan türünün ilk örneklerinden biri olan teknolojik gelişmeler sayesinde ilk defa bu kadar kalabalık bir izleyici kitlesinin histerik naraları önünde arenada aslanların gladyatörlerle olan vahşi ve kanlı savaşını andıran son mahkeme süreci ve sonucuna!  

İlk gençlik yıllarında yeni yetme devrimci Dayım dişlerinin arasından tıslayarak, yüzüne mide bulantısı mimikleri yerleştirerek ‘Dünyaya PİSLİK Amerika’dan yayılır ‘’ derdi. 

Sonraları basit bir antiemperyalist sözcük olarak dimağımda kalan bu cümleyi bizim ‘’Esmerim Biçim Biçim Jhonny ‘’ ve onun belalısı sarışın’’Femme Fetale Amber’ın ‘’ mahkemelerini izlerken bir daha bir daha beynimin karanlık odalarından çıkarıp en lazım yerine koydum  

İngiltere’de nakavt edilip ‘aile içi şiddet, taciz ve tecavüz ‘’den ceza yiyen Johnny , aslında kendisinin kişiliği ve dünya görüşündeki bir adamın bir köşeye çekilip ‘ bütün hesaplar bende kalsın aman ! Kurtuldum ya bu manyaktan! Yaşasın paha biçilemez özgürlüğüm! Gerekirse bir 7 milyon daha veririm.Ne yapacam bu yaştan sonra ünü, parayı, serveti ‘’ deyip gitarını alıp ıssız bir köşeye çekilmesi gerekirken, türünün hasta örneklerinden olan ve kıskançlık denen iflah olmaz ruh hastalığının her türlü semptomunu taşıdığı yetmezmiş gibi , ilişkide olduğu insanı öldürmeden, acizleştirmeden ,yok etmeden sevemeyen bir güruha ait olduğu ayan beyan bu günkü söylemleri ile bile ortada olan Amber kız kardeşimizin olası dürtmeleri yüzünden mi , kaybettiği milyon dolarların acısından mı yoksa yaşlılığın verdiği öz güvensiz ve huy değişiminden mi bilinmez   Esmer Rocker’ımız gözümüzün bebeği ,altı yol sonra sahneye çıktı . 

Malumunuz dünyanın en iyi oyuncularından biri olduğu için kendileri, bir anda mahkeme salonu koskoca bir Disney Platosuna, Yargıç, tanıklar, Jüri  figüranlara. Kalleş Amber ve avukatlar yardımcı oyunculara dönüştü! 

Bir çağa canlı ve seyirci rekorunu belki de önümüzdeki yüzyılda bile elinde tutacak kadar sağlam bir prodüksiyon bir anda sunuldu. 

Sınırların beş kuruluk değerinin kalmadığı bu çağda böyle muhteşem bir oyunculuk yeteneği olan bir adam ve henüz tuvalet terbiyesinden bile yoksun bir kadının (aile içi şiddet ,kadın hakları ,taciz, tecavüz vb demode tanımlamalar ve kayırmalarla (!) dolu İngiltere zaferinden sonra ) başrolünde oynadığı, kendisinden başka hiçbir halkın ve ülkenin özgürlüğünü kale almayıp dünyayı mümkünse sömürgesi haline getirmek isteyen Özgürlükler (!) ülkesi ABD’nin mahkemelerinde aile içi şiddet pornografisinin baş yapıtı sayılacak bir film en hard haliyle yaş, cinsiyet, ekonomik ve sosyal sınıf tanımaksızın dünyaya sansürsüz izlettirildi. 

Aslında yeni bir çağın ihtiyaçlarını zamanında tespit eden, yok yok düzelteyim ; yeni çağın bebelerinin ihtiyacının ne olduğuna kendisi karar veren ve onlara satan ve bu ifşa çağının çocuklarına tam istedikleri şekilde hiçbir mahrem alan bırakmadan meraklı gözlerinin görmek istediği her şeyi sunan bu dev ve ilk prodüksiyon görkemine yakışır gibi tam 6 hafta rakamlara göre dünyada görülmemiş bir izlenme oranına ulaştı. 

Her türlü pislik, çaresizlik, düşmüşlük, acı, işkence, insanın kendinden bile gizlediği acıları, travmaları, defoları, haysiyetsizlikleri, hesaplaşmaları, entrikaları, şişesi, uluması, yalvarması, fantezisi, dışkısı her tür ama her tür pisliği araya gizli reklamlar konularak üstelik türünün en başarılı ‘’ algı operasyonu’’ ile dünyada her cinsiyet ve yaştan insanlara servis edildi!  

İfşa çağının evlatları buna bayıldı! 

Ağızlarının suyu aka aka izledi.  

İnsanı insan yapan ve geliştiren en önemli duygunun gizeme duyduğu merakın sebep olduğu keşif dürtüsünün olduğunu unutturarak! 

Bundan yirmi yıl önce okuduğum bir kitapta bir yazar çocukluğundan kalmış okul anılarını anlatırken zengin mahallesinde evlere temizliğe giden anasını daha fazla ve kaygısız çalıştırabilmek için kendisini oradaki zengin çocuklarının gittiği okula lütfen yazdıran bir patronun sayesinde başladığı zengin çocuklarının okulunda üstünün başının sefaletine bakmadan, teneffüste kızın eteğini kaldıran bir gurup erkek öğrenciyi patakladığı için müdür odasında yaşadıklarını anlatıyordu. 

Ağzı burnu kan içindeki erkek çocuklar, durmaksızın ağlayan ve işaret parmağı ile kendisini gösteren ‘’arkadaşlarımı bu vahşi fakir dövdü ‘’ diyen kız ve öfke kusan velilerin bakışları arasında müdürden hazırda bulunan zengin cemaatinin önünde öldürülesiye dayak yiyen bizim oğlan! 

‘’Ama efendim onlar bu kız arkadaşımızın eteğini kaldırıyordu ‘’ diye kendimi müdürün tekme ve tokatları arasında savunmaya çalıştıkça odadaki veliler ve müdür hep bir ağızdan bağırıyormuş ‘’sus pislik! Onlar arkadaş, eğleniyorlar sana ne? Sen nasıl bizim çocuklarımıza el kaldırırsın, kimsin sen?‘’ 

İzlediğiniz mahkemedeki tüm belgeler ve dokümanlar ve suçlamalar ve sonuç tam olarak bu. 

Onlar zengin mahallesinde birbirlerinin eteğini kaldırarak eğlendiler. 

Peki bizim payımıza üstü örtülü reklamlardan başka ne düştü? 

Bu algı operasyonu öyle korkutucu bir çapta ve o kadar başarılıydı ki artık hiçbir şey dünyada ‘kadın hak ve hukuku, aile içi şiddet’ konusunda eskisi gibi olmayacak! 

Kafası güzel iki zengin bebesinin kokaini ve türlü narkotik maddeleri çekip çekip birbirleri ile yaşadıkları fantezileri ‘’kadına şiddet ‘’ diye tanımlatıp sonra da erkeği mağdur gösteren bu algı ayarlarını bozan parazit yayın sayesinde, Ortadoğu ve benzeri coğrafyalarda yaşayan kadınlar hayatları pahasına edindikleri küçücük haklarını bile erkek dünyasının bu dev prodüksiyonunda kaybettiler! 

Medyadaki pompalamanın da sayesinde, yolu olmayan bir köy evinde doğum yapmaya çalıştırılırken mahalli ebeler tarafından, hem bebeğini hem rahmini kaybettiği için bir daha anne olamayacağı gerekçesi ile üstüne kuma getirilen çocuk gelinin hakkını arayan kız kardeşlerinin kurduğu kadın örgütlerinin cılız sesi bir kez daha fena halde şaibeli sıfatı ile boğuldu!  

Halihazırda feminist hareket ve yandaşlarının yüzyıldır uğraşıp zihinlerden olamasa bile sözlüklerden silmeye çalıştığı tüm kadın karşıtı aşağılayıcı kelimelerden oluşan tanımlamalar gevşeyen torbanın ağzından ortalığa saçıldı! 

Amber gibi zaten uyuşturucu partisinde birlikte kafayı çekerken aşık olduğu, kendisine gayet denk olduğu nihayet bizler tarafından anlaşılan sevgilisinin sidik yarışına Diyarbakır’ın ortasında çocuklarının gözü önünde arabanın içinde doktor kocası tarafından kafasına sıkılan tek kurşunla öldürülen kadın hakları savunucusu avukat kadının hakkı feda edildi! 

Sadece kendi içlerinde çözmekle yetinmeyecekleri kadın haklarını kısıtlayıp erkek şiddetini kutsama operasyonu dünyada başarıyla tamamlandı! 

Buna bizim gibi her güne neredeyse iki kadın cinayeti ve binlerce aile içi şiddet vakası düşen kadın mezbahasına dönüşmüş ülkeler dahil! 

Hey gönlümüzün esmer yiğidi Derin Johnny’imiz biz sana ne zaman prostatlı, sarkmış, diri et düşkünü kafası karışık sübyancı müptezel demiştik ki sen bize bunu yaptın? 

Oynayacak başka rol kalmamışıydı ki sana, kadınların sana duyduğu tüm güveni ve hayranlığı buruşturulmuş bir kâğıt gibi çöpe attın? 

Saçını kes Johnny ! 

Sana tebeşir tozu göndereceğim, esmerliğini beyaza boya!

Küpeni çıkar! 

Sen de mi hain çıktın yüreğimizin esmer ve haylaz rüzgârı?

Önceki İçerikSokrates’in Toplum Mühendisliği (1)
Sonraki İçerikSavaş yıllar sürebilir!..
Selda Karaarslan Diyarbakır’da dünyaya geldi. İlk, orta, lise eğitimini Diyarbakır’da, yüksek öğrenimini ise Urfa Harran Üniversitesi’nde Veterinerlik okuyarak tamamladı. Veteriner doktor olarak görev yapmamış ve bölge-Ortadoğu’da gelişen olaylara ilgi duydu. Seyyah, araştırmacı ve yazar olarak tanındı. Ezidiler, diline küsen çocuklar, Kürt eşcinsellerle ilgili yazılar ve araştırmalar yaptı. Yazıları çeşitli gazetelerde ve dergilerde yayınlandı. Dema Nu, Tiroj, Denge Azad, Denge Kürdistan gibi yayın organlarında yazılar kaleme aldı. Kadın hareketlerinin içinde bulunan bir aktivisttir. Bölge kadını açısından ise toplumun kadına reva gördüğü rolü yıkıp tarumar etmiş ilk kadınlardandır ve bu çalışmaları da devam etmektedir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz