Mezradan Nobel’e Uzanan Yol

0

“Bu ülkede kendine aydınlık bir gelecek kuramayan, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şans elde edemez. Bazılarının, özellikle gençlerimizi tahrik etmek için yurt dışı güzellemeleri yaptığını görüyorum. Yurt dışında verdiği emeği burada sergileyen herkes ülkemizde çok daha iyi bir hayat seviyesine ulaşacaktır. Kendi ülkesinde ortalama bir işte oldukça iyi bir standartta yaşamayı, yurt dışında sefalet içinde hayatı sürdürmeye tercih eden varsa elbette kendi bileceği iştir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı tarafından ATO Congresium’da düzenlenen “İktidarının 16. Yılında AK Parti Sempozyumu”nda söyledi bu sözleri.

Şimdi…

Neden yazımın girişini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözüyle yaptığımı daha iyi anlayacaksınız…

Beyin göçü, yetişmiş uzman insanların çalışmak için gelişmiş ülkelere göç etmesidir. Bu iki şekilde oluyor: Ya Türkiye’de okumuş, araştırma yapan, uzmanlaşmış, vasıflı işgücünün gelişmiş yabancı ülkelere göç etmesi veya dışarıda eğitim almış ve uzmanlaşmış insanların gelişmiş ülkelerde kalması şeklinde gerçekleşiyor.

Yüksek büyümenin yaşandığı 2012 yılına kadar beyin göçü azalmıştı… Bu yıldan sonra başlayan ve artan ekonomik ve siyasi sorunlarla beraber yeniden beyin göçü de artmaya başladı.

İnsan yetiştirmek, uzman yapmak, “insan olmak” bir fabrika kurmaktan daha zordur… Daha da önemlidir. Hele hele çağımızda. Artık makine ikinci planda kalmıştır. Zaten vasıflı insan olmazsa, sermaye de olsa, fabrika kuramazsınız. Teknoloji üretemezsiniz.

Zaman zaman, yabancı ülkelerde, özellikle ABD, Avrupa ve sanayileşmiş ülkelerde, Türk uzmanların her alanda dünya çapında isim olduklarını görüyoruz. Türkiye’den bu güne kadar Nobel ödülü alan çıkmadı, fakat ABD’de Aziz Sancar gibi bir Türk çıktı. Mardin’in Savur ilçesinden hem de…

Amerika’ya gittiği zamanı baz alırsak, yarım asır önceye tekabül eder. Bu da şu anda civar köylerle 25 bin nüfuslu olan Savur ilçesinin o zamanlar, bir mezra kadar olduğunu gösterir. Burası aynı zamanda Zeynel Abidin Erdem ve başarılı işadamı kardeşinin de doğum yeri. Ailece çok başarılılar. Amerikalı işadamları ile ortak iş yapabilen isimler bunlar. Ve bittabi Mardin’in olmazsa olmaz iki ismi daha Betül Mardin ve rahmetli Şerif Mardin.

Hak ve Adalet Platformundan sevgili Nurten Ertuğrul’un bana yazdığı gibi;
“Betül Mardin’i nasıl es geçiyorsun? İdolüm olan bir kadın, asaletiyle kadınların yüz akı. Velhasıl Mardinlilerin enaniyetinin altında herhal bu aristokratların etkisi var.”

Savur gibi kendi halinde sessiz, sedasız bir ilçeden kendi dalında bu kadar etkin ve başarılı ismin çıkmasını nasıl yorumlamak lazım? Ortada bir yanlış var bu durumda. Erdoğan, “Yurtdışına gidenlerin sefalet içinde yaşadığını” söylüyor. Ama mezra sayılabilecek bir beldeden dünya çapında saygın bunca insanın “bir isim- bir marka” değerine ulaşması, dünya çapında kabul görmesi ve Nobel ödülü ile taltif edilmeleri, Prof. Dr. Aziz Sancar’ın da dediği gibi, akılla açıklanamaz.

“Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum” sözleri ile, girişteki paragrafın tezini çürütmüş oluyor. Yazdığım tüm isimler başlı başına birer beyindirler. Yurtdışında bu beyinler el üstünde tutuluyor.

Değerli hemşehrim, kıymetli büyüğüm Aziz Sancar’ın köyüne gidip doğduğu evi görünce, bunları yazasım geldi.

[Aziz Sancar, Mardin’in Savur ilçesinde, okuma yazma bilmeyen ancak eğitime önem veren sekiz çocuklu bir anne – babanın çocuğu olarak doğdu. İstanbul tıp fakültesi’ni bitirdi. Yurtdışında yaptığı çalışmalarla Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’ne kabul edilen üç Türk’ten biri oldu. Kuzey Carolina Üniversitesi biyokimya ve biyofizik bölümü başkanı Sancar, “Türkiye’den ne ödül olursa benim için çok onur vericidir. Kendi memleketimdir, çok sevindirir beni. İnşallah bizden daha iyisini yaparlar” diyor.]

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz