MİT Raporları ve Emniyet –MİT Kavgası 

1

 Bugünü ve geleceği anlayabilmek için yakın tarihte gerçekleşmiş olayların her boyutu ile incelenmesi gerekiyor. Son bir ayı, gazete arşivlerini, seksenli ve doksanlı yıllarda çıkan kitapları okuyarak geçiriyorum. Gazete arşivlerini ve o dönem yazılan kitapları incelendiğimde ilginç resimler ortaya çıktı, sizinle paylaşmak istiyorum.   

80’lı ve 90’lı yılların gazete manşetlerine, programlara ve o dönem yazılan kitaplara bakıldığında, MİT ve Emniyet arasında kavga olduğuna dair haberler, yorumlar ve programlar görmeniz mümkün.  İki güvenlik kurumu neden kavga eder, neyi paylaşamaz sorusu burada önem taşıyor?  

En son söyleyeceğim şeyi ilk söyleyip başlayalım. Yakın dönemdeki kamuoyuna yansıyan kurumlar arası sorunların temel sebebinin, eleman kavgası olduğu söylenebilir.

Konunun anlaşılabilmesi için bir istihbarat kurumu açısından elemanın ne olduğu ve kurumlar arası çatışmalara neden olacak sorunlara yol açtığını teknik olarak açıklamaya çalışalım. İstihbarat örgütleri, bir terör örgütünden veya ulusal güvenliği tehdit eden bir organize suç örgütünden bilgi alabilmek için hedef  organizasyonun sırlarına vakıf olabilecek  kişileri tespit eder. Tespit edilen kişiler, belli motifle taraf değiştirmesi sağlanıp, işbirliği yapar hale getirilir. Bu yönteme iç hulul denilmektedir. 

Eleman, organize suç veya terör faaliyetine bile isteye dâhil olmuş, bu yapıda belli konuma gelmiş, istihbarat örgütü tarafından angaje edildikten sonra ise hedef organizasyondan bilgi almayı sürdürebilmek için daha önce yürüttüğü faaliyetlere, hayatın olağan akışı içerisinde devam etmektedir. Angajeden sonra, elemanın organizasyon içerisindeki faaliyetleri, suç kastı ile değil istihbarat örgütüne bilgi sağlamak için yaptığının bilinmesi gerekmektedir.  Organize suç örgütleri veya terör örgütleri içerisindeki elemanların kasten suç işleme özgürlükleri yoktur. Ancak örgüt içerisindeki konumunu sürdürebilmek için faaliyetlere, istihbarat örgütünün belirlediği ölçülerde dâhil olmak zorundadır.  Dış hulul elemanı ise, hedef örgütün periferisinde bulunup, hedefe erişimi olan kişiler tespit edilerek, yapıya monte edilir.  Dış hulul yönteminde, eleman bile isteyerek örgüt faaliyetlerine katılmamıştır ve en başından beri istihbarat örgütünün yönlendirmesi ile örgüte sızmaktadır. Bu iki yöntemi somut bir örnekle şöyle açıklayabiliriz. PKK lider kadrosu içerisinde yer alan Cemil Bayık,  Almanya’ya kaçırdığı paralarını kurtarabilmek için MİT tarafından yapılan baskı sonucunda MİT ile işbirliği yapmayı kabul ederse, bu iç hulul olur. MİT ile çalışma teklifini kabul ettikten sonra, suç işleyemez ama örgütteki konumunu korumak için yapı içerisindeki faaliyetlerine devam eder.  Ancak Cemil Bayık, devletle işbirliği yapmaya başlamadan önce işlediği suçlar için zamanı geldiğinde hukuk önünde cezalandırılması için bir engel yoktur.  Dış hulul elemanı ise, Cemil Bayık’ın Maraş’tan akrabası olan birinin istihbarat örgütü tarafından tespit edilerek, Cemil Bayık’ın yanına monte edilmesidir. Örneklerden de görüleceği üzere, iç hulul elemanı, istihbari açıdan en kalifiye olandır ve bilgiye erişimi oldukça yüksektir. İstihbarat örgütleri, hem iç hem de dış hulul elemanlarını, olası yanıltma ve eleman ihanetine karşı sürekli olarak kontrol altında tutar. Sonuç olarak istihbarat örgütleri, oldukça gri alanda çalışır ve örgütlerin imkân, kapasite ve niyetlerini anlamak için “çamurun” içinde çalışmak zorundadır. Özetle organizasyonlar bu şekilde delinip, bilgi toplanmaktadır. Gelelim 1. MİT raporu öncesinde yaşanan MİT- Emniyet kavgasına…  

Timur Hanoğlu’nun Deşifre Edilmesi 

 1987’de yazılan 1. MİT raporu öncesinde, Milli İstihbarat Teşkilatına hizmet eden Timur Hanoğlu isimli bir MİT elemanı, Ünal Erkan ve Mehmet Ağar ekibi tarafından ismi ve fotoğrafları gazetelere servis edilerek deşifre edilmiştir.  MİT görevlileri ve dönemin Emniyet Genel Müdürü Saffet Arıkan Bedük arasında yapılan bir özel toplantıda, Bedük, yeni yapılan pasaportların taklit edilemeyeceğini belirtmiş, bunun üzere MİT yetkilileri, Timur Hanoğlu’nun yeni pasaportları taklit edilebileceğini uygulamalı olarak göstermiştir. Timur Hanoğlu, MİT’in yurt dışına sahte pasaportla çıkan, mafya ve terör gruplarını izlemek için görevlendirdiği bir eleman olduğu bilinmektedir. Gazetelere yansıyan bilgilere göre Ünal Erkan ve Mehmet Ağar ikilisi, kendi kontrolündeki mafya gruplarının MİT tarafından izlenmesinden rahatsız olduğundan Timur Hanoğlu’yu deşifre etmiştir. İstihbarat örgütleri için eleman veya personelin güvenliği “şeref meselesi” olarak görülmektedir. Elemanının güvenliğini sağlayamayan bir istihbarat örgütü ile kimse işbirliği yapmaz ve itibar açısından ciddi zarar uğrar. MOSSAD’ın Suriye’de yakalanan ajanı Eli Cohen için ölümünden onlarca yıl sonra, naaş’ını alma karşılığında Suriye yönetimine milyonlarca dolar para önerdiği bilinmektedir.

Tarık Ümit’in Öldürülmesi

Ayrıntılı tarama yapıldığında 2. MİT raporunun ana nedeninin Tarik Ümit öldürülmesi olduğu söylenebilir. Tarık Ümit yer altı dünyası ile yakından ilişkili, uyuşturucu ticareti, banka patronluğu ve Dündar Kılıç ile yakınlığı ile bilinen bir isim… MİT ile olan ilişkisi yakın akrabası sayesinde başladığı basına yansıyan bilgiler arasında. Daha sonra, Emniyet içerisinde Korkut Eken ve Mehmet Ağar ile yakın çalıştığı ileri sürülmektedir. DHKPC lideri Dursun Karataş’ın öldürülmesine yönelik yapılan bir operasyonda, Karataş’a yaklaşmak için kurgulanan senaryoda uyuşturucu temin etmek gibi bir yöntemin belirlenmesi neticesinde, Mehmet Ağar grubu ile arası açıldığı bilinmektedir. Bundan dolayı Emniyet ile arasına mesafe koyup MİT ile çalışmaya başladığı ileri sürülmektedir. Bütün bu gelişmelerin sonucunda, Tarik Ümit’in Mehmet Ağar’a bağlı bir grup tarafından infaz edildiği, dillendirilen iddialar arasındadır.

Yeşil’in Emniyet Tarafından Sorgulanması 

Yeşil Kod adlı Mahmut Yıldırım, ilk olarak Elâzığ’da, Milli Görüş Hareketini izlenmek için istifade edilmiş, daha sonra Jandarma İstihbaratı tarafından kullanmıştır. Tanburacı Paşa olarak bilinen Hasan Kundakçı’nın seni bu bölgede göremeyeceğin demesi üzerine, Güneydoğu’dan ayrılıp Ankara’ya yerleşmiştir. MİT’in Abdullah Öcalan’a yönelik yürüttüğü iki operasyonda yer aldığı basına yansımıştır. Yeşil’in MİT ile çalışmaya başladıktan sonra çalışacaksan, Mehmet Ağar grubu ile çalış şeklinde telkinlerin olduğu da kamuoyuna yansımıştır.  MİT ile çalışmaya başladıktan sonra Mehmet Ağar’a yakınlığı ile bilinen dönemin Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar’ın ekipleri tarafından gözaltına alınmış, kaburga kemikleri kırılana kadar dövülmüş, beylik tabancası ile atış yapılarak, işbirliği yapmaması halinde bazı suçların üzerine yıkılacağı şeklinde tehditte bulunulmuştur. 1996 yılında bir operasyon dönüşü sonrasında ülkeye döndükten sonra kaybolduğu bilinmektedir.

 İç güvenlik konularında birden çok kurumların aynı alana bakması, yetki karmaşasını ve çatışmayı beraberinde getirmektedir. Sönmez Köksal, organize suç konuları fileye takılmadığı sürece MİT’in sürece dâhil olmadığını ifade etmektedir. Ancak, terör ve ulusal güvenliği ilgilendiren konularda, filenin çapının küçüldüğü söylenebilir. Devletler, suç örgütlerini kontrol altında tutar ama bu kontrolde, kimin kimi denetim altında tutuğu bazı zamanlarda belirsiz hale gelmektedir. Susurluk kazası ile ortaya dökülen gerçekler, bu durumu bize gösteriyor. Seksenli ve doksanlı yıllarda MİT filenin çapını daralttığında, Mehmet Ağar grubu ağa takılmamak için faul yaparak, MİT’in elemanlarını deşifre etme veya etkisizleştirme yolunu tercih ettiği görülüyor. Bütün kavga bundan çıktı sanırım, siz ne dersiniz? 

Önceki İçerikUmut Bir İlizyondur
Sonraki İçerikDas Wunderkind, Mozart ve Okan Bayülgen
1986 yılında Rize’de doğmuştur. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi iktisat bölümünü bitirerek lisans, aynı Üniversitede Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında “İstihbarat Dış politika ilişkisi : Panoptikon Modeli ve İsrail” adlı tezi yazarak Yüksek Lisans derecesini almıştır. Süleyman Demirel Üniversitesi Avrupa Birliği Anabilim Dalında Doktora çalışmalarını yürütmektedir. İstihbarat teorisi, Ortadoğu , Avrupa Birliği , İsrail istihbaratı üzerine çalışmalarını sürdürmektedir

1 Yorum

  1. Sevgili Hasan Mesut Kardeşim,
    2020’nin Haziran ve Temmuz’unda 5 yazı yazdıktan sonra, 2 yıllık bir ara verdin. Bu yıl Haziran’da 2 yazı yazdın. Temmuz’da 3 yazı daha yazdıktan sonra, inşallah tekrar 2 yıllık bir ara vermezsin. Sen şimdi diyeceksin ki “Hocam doktora yapıyorum, yazmaya zaman bulamıyorum”. Eğer gerekten istersen, yazacak zaman da, konu da bulursun. Diyeceğim o ki, burada yazmaya devam.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz