Mutlakiyet mi? Cumhuriyet mi?

0
Latest posts by Mustafa Kalabalık (see all)

Devletlerin ve toplumların yönetim biçimleri, yüzyıllardır olduğu gibi halen de ülkeden ülkeye göre değişiklik göstermektedir.

Demokrasi denilen yönetim şekli henüz icat edilmemişken(!), toplumları bir arada tutabilmek, gücü bırakmamak ve ganimetlerden(!) vazgeçmemek için çok sıkı tutulan yönetim biçimlerinin kullanıldığı da görülmüştür, görülmektedir.

Tabi olarak yüzyıllar içerisinde ülkelerin yönetim biçimleri de değişmiştir.

Bazı ülkeler ise hâlen eski yönetim biçimlerine bağlı kalmışlardır.

Yaygın olarak kullanılan yönetim biçimlerinden birisi de “mutlakiyet” olmuştur.

Peki ama “Mutlakiyet” nedir?

Mutlakıyet; “salt” tabiri ile ifade edilmektedir ve kökenine baktığımız zaman mutlak ifadesini görürüz. Yani; sınırsız, değişmez ve bunlara benzer anlamlara ulaşırız.

Buradan yola çıkarak mutlakiyet kavramının, “gücün değişmez” olduğunu anlatmak için kullanıldığını söyleyebiliriz.

O halde devlet ve toplumların yönetimlerinde “Mutlakiyet Yönetimi ve Anlayışı” nedir?

Mutlakiyet Yönetimi; tek bir kişinin veya bir zümrenin gücü elinde bulundurduğu bir yönetim şeklidir.

Mutlakiyet yönetimine göre ülkeyi yönetme yetkisi belirli bir kişiye veya bir zümreye aittir.

Yani yönetme yetkisi tek bir elden yapılmalıdır.

Mutlakiyet yönetiminde ülkeyi yöneten kişiden başka kimse söz sahibi değildir.

Alınacak kararlara sadece başta bulunan kişi onay verebilir.

Bu sayede yönetim tek bir elden yapılmaktadır.

Oligarşi ve monarşi kavramları, mutlakiyet yönetimi içerisinde görülmektedir.

‘Eski zamanlarda mutlakiyet yönetimine sıkça rastlanıldığı görülmüştür. Çünkü, eskiden toplum içerisinde büyük eksiklikler vardı. Ayrıca inançlar yönetimde etkili olmuştur. Yani bir kişi veya bir zümre yönetimi elinde bulundurduğu zaman halk buna itaat etmiştir.’

Mutlakiyet Yönetimi Anlayışı; Mutlakiyet yönetimiyle ülkenin birliği korunmaya çalışılır ancak halkın yönetimde söz hakkı bulunmaz.

Ayrıca yönetim değişeceği zaman başta bulunan kişinin soyundan olan birisi seçilmeli(ydi). Bundan dolayı bu toplumlarda demokrasi görülmemiş oluyor…

***

Bu girişten sonra, bizim yönetim şeklimizi, uygulamaları, günlük hayattaki siyaset, seçim, yönetim, iktidar, muhalefet algısı, söylemler ve siyaset(!) konusunu bir daha düşünüp değerlendirmek gerekir sanırım…

Siyaset sahnesindeki keskin düşünce ve politik tavır dönüşümlerini, savrulmaları, göz göre göre yaşanan ve yaşatılanları, hayattan ve gelecekten beklentileri…

Bu dönüşüm sadece toplumun seçmen dediğimiz kesimini şaşırtmıyor sanırım!

Farkında mıyız yaşanan ve yaşatılanların?

Adına birçoğumuzun hâlâ “siyaset” dediği bir tür “toplumsal afyon” etkisi, nedense yine toplum içindeki(!) fanatik ve hatta holigan siyaset erbapları tarafından da kabul görmeyi sürdürüyor…

Onun için de adeta afyon yutmuş gibi bu ülke nimetlerinin nerelere savrulduğunu, milli servetlerin nerelerde harcandığını, harcanmak istendiğini görmüyor, görmek de istenmiyor!

Sadece “itibar”, “sükse” gibi soyut söylemlerle gerekçeleri ve gerçekleri dahi görmeyi mutlak lüzumsuzluk gören bu toplumun fertleri de var…

Seçimle işbaşına gelen bir siyasi iktidar ve görev verilmiş, atanmış bazı isimler, uzun zamandır kendilerini de “Mutlak Devlet” olarak görme gibi bir söyleme, eyleme takıldılar!

Ya toplum, seçmen, vatandaş, gençler?

Belli belirsiz çevrelerin mutlaklık taleplerini, bu ülke için de dayatmaya yeltenmelerini kendilerinde hak görenleri görmüyorlar mı?

Bu çabayla, telaşla, korkuyla, toplumun bilgilendirilmesi gereğini bile lüzumsuz görüyorlar..

Ellerindeki tüm imkanlarla da fırsat vermemek için topyekûn mücadele içindeler…

“Siyaset bitti, sıra sosyoloji ve psikoloji alanında saha çalışması yapmaya geldi” diyorum uzun zamandır ve bu önerimde de ısrarlıyım (şimdilik!)…

Hâlâ bunca olumsuzluklara, yokluğa, yoksulluğa, umutsuzluğa, gelecek kaygısına rağmen ‘zulüm gördüğünü söyleyenler’, ‘zulmedenlerin peşine takılmayı sürdürüyorlar’…

Bu gayrimemnun görünen memnun kesimin tercih sebepleri, “sosyolojinin konusu” olmasın mı yani.!

Psikolojinin konusu olmasın mı!

Siyaset psikolojisine dair akademik, bilimsel ve siyasal çalışma yapılmasın mı?

Bugün sadece siyasal tercih sonucuna göre memnun ve galip hissindekiler bu ülkede yaşamıyor.

Memnun olmayanlar ve mağlup hissiyatındakiler de bu toplum içinde yaşıyorlar ve gelecekte yine hep birlikte, kendileri, çocukları ve torunları da bu ülkede yaşamayı sürdürecekler.

Vakit kaybetmeden, siyaset psikolojisi alanında yoğun bir çalışma sürecine girerek, toplumun, toplum adına vereceği kararlarında, bilinç ve farkındalık oranının artmasına yönelik çalışmalar yapılmalı!

Yapılmalı ki, toplum da geleceğinin kararının farkındalığı ile, mümkün olduğunca bilinçli olarak karar vermeli!

Ama asıl önemli olan, öncelikle, hâlâ anayasal, yasal statüleri devam edebilen “siyasi partiler” bu farkındalığı yaşamalı, yaşatmalı, kararlarını vermeli!

Önce “siyasi partiler” bir karar versinler!

Toplum, devlet, gelecek, “Mutlakiyet” ile mi yönetilsin?

Yoksa, devlet, gelecek, “Cumhuriyet” ile mi yönetilsin?

Önceki İçerikİngiltere’den Rusya’ya yaptırım tehdidi..
Sonraki İçerikHangi ATATÜRK  [9]
16 Ağustos 1970 Kocaeli-Gölcük-Değirmendere’de doğdu. Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi, İktisat Bölümü ve Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün, “Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi” dalında Yüksek Lisans’ını tamamladı. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, “Siyaset ve Sosyal Bilimler” Doktora (Ö) Öğrencisi olarak dersler aldı. 2010 yılında “Öteki Siyaset”, 2013 yılında da “9. Köy’den Sonra” isimli kitapları Vadi Yayınlarından yayınlandı. 2011 yılında, Kocaeli’ndeki yerel gazete ve dergilerde yazarlığı başladı. Aynı zamanda “Kocaeli TV” televizyon kanalında, “Öteki Siyaset” isimli TV program hazırlayıp sundu. 2016 yılından itibaren de Ocak Medya’da yazarlık yapmaktadır. Özel sektörde, aynı zamanda halen yöneticilik yapmakta olan Kalabalık, Demokraside Birlik Vakfı, İnsani Değerler Derneği, Türkiye Yazarlar Birliği ve Gazeteciler Cemiyeti üyesidir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz