Nasıl bir Cumhurbaşkanı isterdiniz?

0
Latest posts by Aysun Saygı Köknar (see all)

2023 yılında yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı seçiminde ipi hangi ismin başarıyla göğüsleyeceği herkesin aklını kurcalayan soru şu günlerde.

Cumhur İttifakının lanse edeceği ismin hepimizin vakıf olduğu üzere Recep Tayyip Erdoğan olduğu ve kendisinin seçmeninin büyük bir kısmı tarafından onay aldığı da bilinen bir gerçek.

Millet İttifakı cephesindeki altı partide ise henüz bir isim tam olarak dillendirilmemesine rağmen Sayın Kılıçdaroğlu’nun ortak bir biçimde adaylığa en yakın isim olduğu da kabul görmekte. Geçtiğimiz günlerde Kılıçdaroğlu böyle bir durum söz konusu olursa görevi seve seve kabul edeceğinin sinyallerini de verdi.

Deniz Baykal’ın siyaset sahnesinden silen kaset skandalının ardından mevcut oyları yerle yeksan olan, neredeyse dağılmaya yüz tutan CHP’nin bugün gelinen noktada yeniden dirilişinin mimarı olarak gösterilen en önemli şahsiyetlerinden biri Kılıçdaroğlu sayıldığından belki de bu makamı en çok kendisinin hak ettiğini düşünüyor olabilir. Kanımca haksız da sayılmaz. 

Millet İttifakının vereceği kararı zaman gösterecek. Bakalım önümüzdeki günlerde öne çıkan isim kim olacak?

Peki, ya seçmen nasıl bir Cumhurbaşkanı istiyor?

Aksoy Araştırma da bunu merak etmiş ve sormuş. Çıkan sonuçları geçtiğimiz günlerde vatandaşın Cumhurbaşkanından beklediği özellikler başlığı altında yayımladı. Ortaya çıkan tabloda vatandaşlar, yüzde 42.8’i oranında yeni Cumhurbaşkanının “adil” olması gerektiğini istediklerini belirtti.

Bunun yanı sıra yine vatandaşın en çok istediği özelliklerden biri yüzde 35 oranında “tarafsız” lık ve yüzde 26.2 oranında “demokrat” olması gerektiği oldu.

Aslında baktığınızda nasıl da her insanda olması gereken, marjinal olmayan, normal dediğimizde aklımıza gelen normların içine giren özellikler bunlar. 

Biz ise mumla arar olduk…

Ben de iş isteyen bir kardeşimize “ananı da al git” demeyen, “askeriye yatma yeri değildir” benzetmesi yapmayan, “gâvur İzmir” diyerek koskoca bir şehrin insanlarını incitmeyen bir cumhurbaşkanım olsun isterdim.

“Millet açsa onları da siz doyuverin” demek yerine “Bu millet neden aç?” gibi basit ama anlamlı sorular sorsun.

Milletimizin en değerli isimlerine “ayyaş” diye hitap etmesin, beraberce yaşamı paylaştığımız insanlara “terörist” “gafil” “yalancı” gibi sıfatlar kullanmasın.

Yoksulluktan böbreğini satma noktasına gelmiş yurttaşımı “Burası sakatatçı değil kardeşim!” diyerek azarlamasın.

Doktorlarımı bir hiç uğruna, kolayca gözden çıkarırken başka bir milletin ipsiz sapsızını şefkatle bağrına basmasın. 

Hayalimdeki Cumhurbaşkanı elinde kitapla dolaşan, bacağına şortunu geçirip sporunu yapan, konser konser dolaşan bir sanatsever, hayvan haklarını gözü gibi koruyan, doğayı seven, uslanmaz bir hümanist olurdu.

Susuz kalmadan susuzluğun ne demek olduğunu, yağmur yağmadan sel vurmanın ahvalini anlasın. Elini vicdanına koyup, yaralarımızı merhametle sarsın. Ocu, bucu demeden hepimizi koşulsuz şartsız, sevsin, kucaklasın. 

Empati yeteneği gelişmiş, anlayış kapasitesi yüksek, duyarlı, dengeli, sakin ve kararlı bir insan olsun.

Ne kadar çok ihtiyacımız var şöyle tepeden tırnağa sevgiyle donanmış, kâinatta yer bulan her zerreye aşkla yaklaşan naif, sımsıcak yüreklere. 

Eminim sizin de benim gibi birçok dilediğiniz vardır. Umarım gerçekleşir. Hayâl etmek de parayla değil ya! 

DİPLOMASİ TAMAM AMA KRİZ BÜYÜYOR

Şu an ülkemiz büyük bir krizin ortasından kıvranarak geçmekte.

Halk, üç katına çıkan elektrik zamlarıyla cebelleşip, doğalgaz faturalarından korktuğundan battaniyeye sarınıp kara kışla mücadele etmeye çalışıyor. Benzin ve motorine gelen zamlar, market ve pazarda el yakan gıda ve temizlik ürünleri, giyim alırken giysisine, hastalanınca yutacağı ilaca yapışan fahiş fiyat canavarı insanları canından bezdirmiş durumda.  

Siyasilerin sen – ben kavgalarından uzaklaşması, artık milletin, memleketin meselelerini enine boyuna konuşup ortak akılda birleşen ve çözümler üreten bir anlayışa sahip olması bekleniyor. Kutuplaştırıcı dilin oluşturduğu negatif enerjiden herkes yılgın ve küskün.

Bu nedenle Rusya- Ukrayna Savaşı sürerken Türkiye’nin takınmış olduğu uzlaştırıcı, barış yanlısı tavır hem muhalefet hem iktidar kanadı hem de tüm dünyada takdirle karşılanıyor. 

Antalya’da gerçekleşen Diplomasi Forumu ve İstanbul Arabuluculuk Konferansı ile art arda liderlerin ziyaretleri uluslararası diplomasinin nabzının Türkiye’de atmasına neden oldu.

Onun öncesinde Birleşik Arap Emirlikleri, Almanya, İsrail ve Yunanistan mevkidaşları ve üst düzey yetkilileri ile resmi görüşmeler yapan Başkan Erdoğan’ın son dönemde diplomatik açıdan oldukça kritik ve hareketli günler geçirdiğini söylemek mümkün.

Çok yakınımızdaki sıcak savaş tüm hoyratlığı içinde devam ederken Türkiye’nin dünya liderleri ile böyle içli dışlı, samimi bir görüntü vermesi hiç şüphe yok ki ülkemiz adına mutluluk verici bir gelişme. Dünya ile ilişkilerimiz her zamankinden yakın ve pozitif bir kulvarda ilerliyor. 

Ancak bu durum ülkedeki kötü ekonomi ve el yakan fiyatları unutturmuyor. Çünkü halk cebine girene ve çıkana bakıyor. 

Benim vatandaşım kasaba gidip gücü ancak on liralık tavuk kıyma almaya yetiyorsa, markette reyonların arasında ağzı hayretten iki karış açık kalmış insanlar dolaşıyorsa, süt ve mama ile beslenmesi gereken bebeğine yokluktan hazır çorba pişirip veriyorsa, yavrusunun altını naylon poşetle bezliyorsa sizin dünya ile sıkı fıkı olan diplomasiniz kimseyi ilgilendirmez.

Dış siyasetimiz tabii ki güzel olsun. Güzel olsun ki anlaşmalar yapalım, ihracatımız artsın, istihdam çoğalsın, ülkemize sıcak para akışı sağlansın. Bunlar güzel şeyler…

Ama beri tarafta sizden destek bekleyen doktoru bir çırpıda silerken sığınmacıları bağrınıza basarsanız, elinde parası pulu olmayan çiftçiye “sen ek, sen biç, gerisini düşünme” deyip yüzde üç yüz zamlı gübreyi kakalamaya çalışırsanız bu iş olmaz. Yürümez. 

İçerideki sorunlara göz yumarak, sümen altı yaparak, acılarımız halının altına süpürerek, çaresiz bırakılarak gemiyi maviliklere süremezsiniz. 

Dar günler için kenara koyduğumuz çocuğun sünnetinden kalan çeyrek altınlara, yorganların arasına sakladığımız kefen paramıza bile göz dikerek bir ülkeyi şahlanışa geçiremezsiniz.

Milleti taşın altına komple sokup; siz, parmağınızı bile oynatmıyorsanız bozulan ekonominin balans ayarı düzelemez. 

Gözlerdeki ışıltılarla raks eden romantik argümanlarla rayından çıkmış finansal sistem yerine oturtulamaz. Bürokrasi alaşağı edilerek hazinenin kaybetmiş olduğu birikimi yeniden yerine koyamazsınız.  Sırtımızı tek adam rejimine değil kolları sıvayıp ilim, bilim ve teknolojiye dayadığımızda dünya ile yarışacak duruma gelebiliriz.

Şu an içinde bulunduğumuz durumun suçunu kimin üstüne atarsanız atın ülke olarak bize yaşattığınız gerçekler yüzümüzde adeta tokat gibi patlıyor. 

Cumhur İttifakı seçim yasasında değişiklik yaparken harcadığı enerji kadarını keşke yapboza çevirip, yıkıp döktükleri ekonomimiz için de harcayıp, çözüm üretmiş olsaydı. Belki bir şeyler düzelirdi.

Bir ülke böyle kontrolsüzce spin atarak yönetilemez. Dön baba dön! 

Yürümüyor da zaten…

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz