Neden Pahalılık?

0

Merhaba Sevgili Okurlarım 

Bugün size önceki makaleme göre daha sade ve daha öz, yazılarımdaki temalardan biri olan Pahalılıktan söz etmek istiyorum.  

Bizim gibi ülkelerde şöyle bir sıkıntı mevcut. Devlet çok pahalı. Çünkü ekonomi içerisinde kamu ağırlığına sahip dev gibi bir tüketiciden söz ediyoruz. Devlet bir adım attığında, siyasi iktidarla iş birliği içinde olan yatırımcılar hemen oradaki yatırım potansiyeline saldırıyor. Şimdi diyelim ki; o pastadan birkaç yatırımcı ve işveren nemalanıyor ve güçleniyor, ekonomi olarak iyi noktalara geliyor. Geride kalanları düşünün. Geri de kalanlar çil yavrusu gibi dağılıyor. Çünkü devlet çok büyük. İhale açıyor. Açtığı ihale ile senin 50-60 yılda yapabileceğin işi bir anda ihale edebiliyor. Sen eğer ihale alamadıysan bu seferde ekonomide ‘dışlama etkisi’ baş gösteriyor, sen saf dışı kalıyorsun.  

Türkiye’de şu andan böyle bir durum söz konusu. Risk bu.  

Devletin pahalı olması iyi bir şey değil. Faturayı yine bizler ödüyoruz, halk ödüyor. 

Devletin pahalı olmasına örnek; verimsiz yatırımlar, büyük maliyetlerle yapılan lüzumsuz havalimanları, şehir hastaneleri, köprü, yol ve siyasi saiklerle dikilen üniversiteler vs.  

Pahalı devletin yaptığı yatırımların çoğu seçmene selam niteliği taşıdığından bölgeseldir. Bu aşikârdır, herkes biliyor ama bir şekilde görmezden geliyor. 

Ama bu verimsiz yatırımların faturasını toplum olarak biz ödüyoruz. Nasıl peki? 

Buna karşın ya çok vergi ödüyoruz ya da para basıyoruz. Ama bu sefer de enflasyon azıyor ve biz de toplum olarak enflasyon farkını hep birlikte ödüyoruz.  

Hele şu an hem enflasyonun hem de resesyonun aynı dönemde yaşandığı şu stagflasyon dönemini düşününce…  

Anlayacağınız durumumuz içler acısı… 

Neden pahalıyız sorusunun bir başka nedeni: 

Üretmiyoruz, çalışmıyoruz ya da çalışıyoruz lakin değerli şeyler üretmiyoruz. Yeteneklerimizi geliştirmiyoruz. Üretimimizi geliştirecek adımlar atmıyoruz. Hep en basit olan ve kısa sürede netice verecek olana kaçıyoruz. 

Bu sefer de üretmediğimiz veya değersiz mal ürettiğimiz için kazanmıyoruz. Kazanmadığımız için de bu sefer bize her şey pahalı gelmeye başlıyor. Bunun faturasını ise yine toplum ve devlet olarak ödüyoruz. 

Üretmediğimiz için piyasadaki mal/hizmet/değer miktarı azalıyor ve azaldığı için de her şey yine çok pahalıya gelmeye başlıyor.  

İç piyasa pahalı olduğu için ürünlerin çoğunu dışardan alıyoruz. Dışardan mal/hizmet/değer alırken para veriyoruz. Para verdiğimiz için de ülkenin elindeki parayı dışarıya kaçırmış oluyoruz. Ülke içindeki (döviz cinsinde) para azaldığı ve ülkenin dışına kaçan para miktarı yükseldiği için de içerde TL’nin değeri düşmeye başlıyor. 

İç piyasada daha değerli mallar üretip dışarı satabilirsek o zaman para kazanmamız mümkün hale gelir. Para kazandığımızda ise TL’nin değeri yükselir ve buna mukabil alım gücü artar, zenginleşmiş oluruz. (İHRACAT)   

Sonuç olarak; üretirsek, daha çok çalışıp kabiliyetlerimizi geliştirirsek, doğru kişilere görev tanımlarında öngörüldüğü gibi doğru işleri verirsek, vatandaşlara mesleki eğitimler ve ürettiğimiz değerleri artırabilirsek, o zaman hem başarılı hem de zengin bir ülke oluruz. 

Önceki İçerikFelsefe Yazıları: ‘Evren bize ne anlatıyor?’ 
Sonraki İçerikAh, O Çinli Kadınlar Yok mu?
1987 yılında Diyarbakır'da doğdu. Eğitimine aynı yerde başladı. 17 yıl muhasebe sektöründe çalıştı ve sekiz yıldır mali müşavir olarak çalışmakta. Aynı zamanda eğitmen olarak faaliyetini sürdürüyor. Yazarlığa ilk olarak Radikal Gazetesinin iki haftada bir yayınladığı Radikal iki dergisinde başladıktan sonra bağımsız olarak muhtelif gazetelerde ekonomi yazıları yazmaya devam ediyor. Ayrıca sosyal sorumluluk projelerinden biri olan ve gönüllü olarak insanlara iş arayan ve işveren ile iş arayanı buluşturan/ünlü ve tanınmış insanlarla motivasyon kariyer adı altında canlı yayın programlarını yaptığı iş kariyer ilanları sayfası ile instagramda da faaliyetlerini sürdürmektedir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz