Polis ile Mustafa Yeneroğlu arasında gerginlik!..

0

Yaklaşık üç yıldır polis baskınlarına maruz bırakılan Mohamed Isse Abdullahı’nın Ankara Kızılay’daki dükkanına tabela asılmasına polis müdahale etti.

Planlanan açılış saatinden kısa süre önce dükkana gelen polisler açılışı engellemeye çalışırken dükkan önüne gelen DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu ile bir polis arasında gerginlik yaşandı. Yeneroğlu’na yönelik polisin tutumuna tepki gösteren DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, şunları ifade etti:

“Emniyet güçleri vatandaşa hizmet etmek için vardır, saygısızlık ve hakaret için değil! Herkes haddini, hududunu bilecek. Kimse kamu gücüne sığınıp halka parmak sallayamaz! Hakkın yanında dimdik duran Sayın Yeneroğlu’na yapılan muameleyi esefle kınıyorum.”

Polis, işyerinin tabelasını beyaz boyayla boyadı. Bu duruma tepki gösteren DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, şunları söyledi: “Yine zorbalık kazandı… Yine ben güçlüyüm, kaba kuvvetle zayıfı ezer geçerim, hukuk arkadan gelsin diyenler kazandı… Geçecek inşallah bu günler, bitecek bu güç sarhoşluğu, son bulacak bu zorbalıklar… Ama unutmayın ki siz bu kötülüklerinizle anılacaksınız!

Hayatımın büyük bölümü yurt dışında Türk düşmanlığı ve İslam düşmanlığıyla mücadele ile geçti. Ancak polisin insanlara böcek muamelesini bile fazla gördüğü, alenen hukuksuzluğu dayattığı böyle bir manzara ile karşılaşmadım. Gün gelecek, polis hukuk devletine uyacak!

O polis Türkiye’nin nasıl idare edildiğinin özeti aslında… Polisin milletvekili tehdit ettiği bir ortamda Türkiye huzur bulsun diye siyaset yapmaya çalışıyoruz… Ülkem adına utanç verici…

Bu akşam Kızılay’da Saab Cafe’yi ziyaret ettim. Çankaya ilçe emniyet müdürlüğünün hukuksuz baskılarından bunalan Türkiye’de iki üniversite bitirmiş Somalili Mohamed Bey ile Etiyopya uyruklu Türk vatandaşı Mesaret Hanımefendi ile tanıştım. Yaşadıkları ülkem adına utanç verici.

Ben Avrupa ülkelerinde ömrümün 25 yılını ırkçılığa, Türk ve İslam düşmanlığına karşı mücadele ile geçirmiş birisiyim. Bu düzeyde herkesin gözünün önünde gerçekleşen ve emniyet müdürlüğünde birilerinin başını çektiği konsantre bir kurumsal ırkçılık ile çok az karşılaştım.

‘Ankara’dan Somalilileri çıkartacağım’ kararlılığını defaatle muhataplarının yüzüne haykırmış bir emniyet yetkilisi ve bu kararlılıkla kanunsuzluğu kendine yol edinmiş bir anlayışın uygulamalarını anlatacağım kısaca. Nasıl olsa siyahi, nasıl olsa yabancı herşey meşru tutumu.

İşyerlerine taciz, keyfi aramalar, keyfi gözaltılar, izinli işletmelere kapatma baskısı, restorana girip bağırıp çağırma, müşterileri sindirme, mülk sahiplerine kira kontratını fesh edin baskısı, işletmeye ortak dayatması, zorla işletme adlarının değiştirtilmesi vs vs…

Mafyavari baskılar Nisan 2021’de yabancı düşmanlığı ve ırkçılığı kendine yol edinmiş ulusal bir gazetenin hedef göstermesi ile başlamış. Hedef gösterilen berber kapatılmış, restoranların ismi değiştirilmiş, çoğu Somalili işletme sahibi baskıdan bunalıp çekip gitmiş.

Bitmeyen baskılar neticesinde Kafi restoranın sahibi emniyetin hukuksuz talepleri üzerine yabancı isim gerekçesiyle Kafi restoranı adını Dünya Sofrası olarak değiştirmiş, yetmemiş Anadolu Lokantası yapmış, baskılar devam edince işletmeyi devredip geldiği Kanada’ya dönmüş.

Hoda Cafe işletmesinin sahibi baskılar üzerine herhalde ‘yerli ve milli’ olacağı düşünülen Nasip Cafe adını almış ama yine tatmin edememiş ve daha önce ‘çocuklarım Müslüman ülkede büyüsün’ diye gelip işletme açtığı ülkemizden tekrar Hollanda’ya dönmüş.

Defaatle hukuksuz gözaltı işlemlerine maruz kalan ve müşterilerine suçlu muamelesi yapılan Somali Sofrası Güzelyurt Sofrası olmuş ama maalesef sindirme politikası devam ediyor.

Bugün çok lezzetli yemeklerinden tattığım (lütfen gidin ve destek olun) Saab Cafe baskılar neticesinde adını tabeladan kaldırmak zorunda kalmış ama yine de mafyavari tacizlerden kurtulamış. (Yazıyorum ama yazarken bile içim yanıyor bu zorbalık karşısında). Afrikan Cafe ismi kapatılmış, Somali erkek kuaförü kapanmış. Örnekleri daha da artırabilirim ama zannedersem nasıl bir hukuksuz düzen ile karşı karşıya olduğumuzu göstermek için bu anlattıklarım yeterli.

Maalesef yabancı düşmanlığı ve ırkçılık son yıllarda o kadar arttı ki bu durum toplumu zehirlediği gibi kurumları faşizan yöntemlere itiyor ve Türkiye’nin hem demokrasisine hem de ekonomisine çok büyük zarar veriyor.

Londra, Paris, Berlin, Brüksel sokaklarında binleri aşan Türk işletmelerin kültürel zenginlik olarak kabul edilen varlıkları karşısında ülkemde yaşanan bu vahim gelişmelerin giderek kurumsallaşması tüm topluma yönelik bir tehdittir. Umarım daha fazla gecikmeden farkına varılır.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz