Prof. Dr. Celal Şengör’ü Nasıl Bilirim?

3
Prof. Dr. Orhan Yılmaz

—————————————————

Seçimmetre: İktidarın değişmesine 80 gün kaldı

—————————————————

Bir kişinin, diğer bir kişiyi sevmesi için, önce o kişiye biraz yakından tanıyıp, saygı duyması gerekir. 

Bu söz konusu iki kişi, öğrenci ve hoca, amir ve memur, evlat ve ebeveyn, 2 sevgili, 2 arkadaş vs. olabilir. Kişiler birbirini tanıdıkça, birbirlerinin karakterine, söylediğine ve yaptığı işlere saygı duyuyorsa, o kişi diğerini sevmeye başlar.

En azından, karakter olarak ben bu yapıdayım.

Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’ın, son günlerde Prof. Dr. Celal Şengör Hoca ile arasında geçen konuyu duyunca, Celal Hoca hakkında bir yazı hazırlamak istedim.

Prof. Dr. Celal Şengör adını ilk defa, 28 Şubat 1997 sürecinde duydum. Bir general kendisini telefonla aradığında, ayağa kalkıyor ve önünü ilikliyor, telefondaki general ile o pozisyonda konuşuyormuş. Eşi kendisine; 

-“Celal, telefondaki general senin ayakta beklediği, önünü iliklediğini bilmiyor ki. Niçin böyle yapıyorsun?” diye sorduğunda;

-“Olsun, ben biliyorum ya” diyormuş. 

Bu durum üzerine, Celal Şengör benim için sadece bir komedi ve alay unsuru idi. 

Doğan Hızlan gibi kişilerden dolayı, papyon kravat takanlara da gıcığım olduğu için, Celal Hocanın papyonlu kravatlarını görünce, o beni artık Levent Kırca kadar güldürüyordu.

Küçükesat girişindeki Akay Yokuşu ve Kavşağı’nı, Ankara’da yaşayan hemen herkes bilir. Akay Yokuşu’nu çıkınca, sağ tarafa Esat Caddesi’ne dönmeyip, düz devam ederek Hacı Yolu Sokağı’na girerseniz, hemen soldaki ilk binanın altında Sanat Kitabevi ve Sahafını görürsünüz.

Sahibi Amasyalı Ahmet (Yüksel) Bey hem hemşerim hem de dostum olur. Yayınladığım 30’u aşkın kitabım piyasada satılmadığı için, kitaplarımdan az sayıda nüsha Ahmet Bey’in Sanat Kitabevi ve Sahafında bulunabilir.

Birkaç yıl önce, yine bir gün Ahmet Bey’i ziyarete gitmiştim. Sohbet ederken, Celal Hoca, saygıdeğer eşi Oya Hanım ve sevgili oğlu Asım içeri girdi. 

Ahmet Bey hemen bizi tanıştırdı. O tarihte henüz doçent idim. Benim, özellikle Kangal Köpeği konusunda uzman olduğum, çok seyahat ettiğim ve saha çalışması yaptığım gibi birkaç sitayişkâr söz söyledi. 

Benim Kangal Köpeği konusunda çalışmalarımın ve kitaplarımın olduğunu duyunca, Celal Hoca benimle bir sohbete başladı. Celal Hoca hem yaş, hem de akademik geçmiş bakımından benden daha eski olduğu için, ben saygı göstererek, fazlaca konuşmamaya, dinlemeye gayret ettim.

Sohbetin bir kısmında, Ahmet Bey, kendi masasında işinin başına döndü. Oya Hanım ise oturduğumuz masadan kalkarak, raflardaki kitapları incelemeye koyuldu. Ben, Celal Hoca ve oğlu Asım masada baş başa kaldık.

Sohbet hararetli bir şekilde devam ederken, oğlu Asım birden araya girerek, Celal Hoca’ya, bizim konuştuğumuz konu ila alakasız bir soru sordu. 

Yalan yok, oğlu Asım birden destursuz şekilde, hararetli şekilde devam eden bilimsel nitelikteki sohbetimizin ortasına, bizim konumuzla alakasız bir soru ile dalınca, canım sıkıldı. Asım’a içimden kızdım bile.

Celal Hoca bana doğru dönük şekilde oturuyor ve konuşuyordu. Oğlu Asım ise Celal Hoca’nın sağ tarafında kalıyordu.

Asım’ın sorusu üzerine, Celal Hoca hiçbir kızgınlık ya da can sıkkınlığı emaresi göstermeden, sözünü kesti. Sadece başı veya vücudu ile değil, sandalyesini 900 çevirerek, vücudunu tamamen Asım’a doğru çevirdi.

Sorduğu soru üzerine, Asım’ın anlayacağı şekilde, yaklaşık 2-3 dakika boyunca o konuyu açıkladı. Asım, aldığı cevaptan tatmin oldu. Celal Hoca, tekrar bana dönerek, sohbete devam etmeye başladı.

Ancak, ben o anda, Celal Hoca’nın bu sabırlı ve anlayışlı davranışından çok etkilendim. Birkaç dakika önce, Asım’ın sohbetimizi münasebet şekilde kesmesinde dolayı, ona içimden kızdığım için pişmanlık duydum.

Kendi kendime;

-“Celal Hoca ile sohbet ederken, yanımızdaki çocuk Celal Hoca’nın oğlu değil de, benim oğlum olsaydı, acaba böyle bir duruma ne tepki verirdim?” diye düşündüm. 

Cevabım herhalde;

-“Oğlum, bi dakka yaaa. Bak, Celal Amcanla önemli bir konuyu konuşuyoruz. Şimdi konu ile alakasız, senin bu sorunun sırası mı?” derdim. Ama Celal Hoca’nın gösterdiği tavırdan ve verdiği tepkiden dolayı, kendimden utandım.

O anda Celal Hocaya son derece saygı duydum ve hemen Celal Hoca’nın kişiliğini sevmeye başladım.

Durun, daha bitmedi…

Celal Hoca’ya, Kangal Köpeği kitabımdan bir tane imzalı göndermek istediği söyledim ve adres ve telefon gibi iletişim bilgilerini istedim. Celal Hoca 

-“Hay, hay, sevinirim” dedi.

Hemen bana İstanbul’daki evinin sabit hatlı ev telefonu ile Çanakkale’deki yazlığı ile ilgilenen kişinin cep telefon numarasını verdi. Kitabımı İstanbul’a göndermek istersem, evin adresini Oya Hanım’dan, Çanakkale’deki yazlığa yollamak istersem, oradaki görevliden adresi alıp, yollayabileceğimi söyledi. 

Ben Celal Hoca’ya içimden sitem ettim ve;

-“Ya Hocam, ben de sizin gibi bir akademisyenim. Benimle bu kadar ilgilendiniz. Ama cep telefonu numaranızı vermek istemiyorsunuz. Ayıp, valla” diye içimden düşündüm.

Celal Hoca’nın yine günahını almışım. Sonradan, Fatih Altaylı’nın bir programında öğrendim ki, Celal Hoca cep telefonu kullanmıyormuş. “İsteyen, beni bir şekilde bulur” diyormuş.  

50 küsur yaşımda iyi bir ders daha aldım ki, bir kişiyi yakından tanımadan, hakkında ön yargılı olmamak ve negatif düşünmemek gerekiyormuş.

Celal Hoca’ya hem derin bir saygı duyuyor, hem de çok seviyorum. 

Celal Hoca gibi değerli bilim insanları dünyaya az geliyor.

Önceki İçerikKusura Bakmayın Ama Samimiyetinize İnanmıyorum 
Sonraki İçerikÇok hızlı normalleşiyoruz 
1962, Etimesgut doğumlu. Tokat’ın Zile İlçesi’nden Atatürkçü, milliyetçi, zooteknist, SP seveni, Alevî dostu, evcil hayvanların fahri avukatı, feminist ve motosikletçi bir köylü çocuğudur. 1984 yılında Ankara Ziraat F., Zootekni B.’nü bitirdi. 1997'de Birleşik Krallık, U. of Aberdeen’de yüksek lisans, 2007'de Ankara Ü., Fen Bil. Enst. (Zootekni B.)’nde doktora çalışmasını tamamladı. Mesleği ziraat dışında, Çerkez Kültürü ve Alevilik gibi sosyal alanlarda da amatörce akademik çalışmalar yapmaktadır. Kitap okumak ve motosiklet kullanmak özel ilgi alanlarıdır. “Hayvanları sevmeyen, insanları da sevmez” görüşünü savunan, hararetli bir hayvan sever ve hayvan hakları savunucusudur.

3 YORUMLAR

  1. Celal Şengör gibilere malumatfuruş denir diye biliyorum. “Zengin malumat sahibi olmak bilgi sahibi olmak anlamına gelmez” cümlesinin ispatıdır Celal Şengör. Anlattığı malumatlardan doğru yorumlama yeteneği olanlar istifade edilebilir. Jeoloji dışında anlattıklarını mutlaka o konunun uzmanı kimselerden de dinlemek gerekir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz