- Şimdi Kısa Bir Ara! - 30 Nisan 2023
- Hayat her zaman bayram olmuyor! - 21 Nisan 2023
- Bu seçimde de kadının adı yok - 14 Nisan 2023
Dört ayı geçkin bir süredir devam eden, 5 000’e yakın sivilin öldüğü, çıkan çatışmalar yüzünden 100 milyon Ukraynalıyı yerinden eden ayrıca Rusların da 30 bin asker kayıp verdiği Rusya – Ukrayna savaşı bence çıkmazdı.
“Nereden çıktı şimdi bu!” dediğinizi duyar gibiyim.
Hemen anlatayım.
Erkeklerin güç ve gövde gösterilerine her yeni gün birisini eklediği, eğitimli ya da cahil olsun maskülen tavırların eksik edilmediği, sabahtan akşama buram buram kokan eril diktelerin kadınlara ezberletilmeye çalışıldığı, tüm dünyaya özgürlükler ülkesi olarak lanse edilen Amerika’da bile bugünlerde yürürlüğe giren kürtaj yasaklarıyla kadının kendi bedeni üzerindeki tasarrufunun dahi erkek hegemonyası altında ezilmeye çalışıldığı bir dünyada İngiltere Başbakanı Boris Johnson dikkat çekici bir açıklamada bulundu.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Rusya lideri Vladimir Putin’in “kadın olması durumunda” Ukrayna’yı işgal etmeyeceğini savundu.
Alman ZDF kanalına konuşan Johnson, işgali “delice, maço bir hareket” olarak tanımlarken “Daha fazla kadının güç sahibi konumlara gelmesi gerektiğini” sözlerine ekledi, işgalin “saldırgan erkekliğin mükemmel bir örneği” olduğunu da belirtti.
İngiltere Başbakanı, “Eğer Putin kadın olsaydı ki elbette değil, ama öyle olsaydı, gerçekten bu delice, maço savaşa kalkışmazdı”dedi.
Ne kadar haklı ve yerinde bir açıklama.
Siz hiç kafası kızdı diye başka bir ülkeye nükleer bomba atmış bir kadına rastladınız mı hiç?
Kimyasal silah kullanarak bebek, çocuk demeden yüzlerce masum insanın ölüm emrini veren bir kadın diktatöre?
Ya da bir uçağa atlayıp gökdelenlere kamikaze dalışı yapıp binlerce insanı katleden bir kadın teröriste?
İstila ettiği ülkede taş taş üstünde koymayan savaş taburunu yöneten bir kadın general ve girdiği ülkedeki insanlara tecavüz eden, kurşuna dizen yüzlerce kadın asker gördünüz mü?
Bir düzine erkeği önce öldürüp, sonra tecavüz edip, ardından kesip, pişirip yiyen sapkın, takıntılı bir ruh hastası kadın seri katil geçti mi bu dünyadan mesela?
Hem de bu devirde avcılık adı altında zevk için silah atıp, kendi işinde gücündeki zavallı hayvanları tek tek avlayan katil ruhlu bir kadın tanıdınız mı hiç?
Sinirlenince camı açıp şarjörünü havaya boşaltan kadın cinsinden bir şehir magandasına rastladınız mı pekâlâ?
Rastlayamazsınız, çünkü yok!
Verdiğim örnekler “kadın” kelimesi yan yana geldiğinde ne kadar da absürt, kırıcı ve rahatsız edici oluyor değil mi?
Çünkü kadınlar hem fiziksel hem de fizyolojik olarak erkek cinsinden çok farklılar.
Sevgi dolu, hassas, merhametli, vicdanlı, duyguları yoğun, içgüdüleri gelişmiş, kapsayıcı ve toparlayıcı bir yapıları var.
Bedeninde Tanrı’nın yaratıcı vasıflarından olan “Halik” ismi tecelli ettiğinden dolayı kadın, birçok medeniyette bereket ve doğurganlığın sembolü olarak görülüyor. Bu özellik onu anaç duygularla dolduruyor.
Kadın, varlığıyla ışık saçan, girdiği ortamda güçlü enerjisiyle erkeklerin titreyip kendine gelmesine neden olan, sadece güzelliğiyle değil olayları tüm yönleriyle değerlendiren karmaşık zihin yapısıyla, yeniliklere açık oluşu, değişik ortamlara kolaylıkla uyum sağlayan adaptasyon yeteneği, yüksek IQ’su gelişmiş EQ’su ile fark yaratan eşsiz bir ruhtur.
Kadınlar çoğu erkeğin yaptığı gibi savaştan, kaostan, kargaşadan, çatışmadan beslenmez. Sabırlıdır, bir anda saldırganlaşmaz. Bilgelikle barışın, uzlaşmanın, anlaşmanın tarafında olmayı tercih eder.
Çünkü onlar öfkelerinin esiri olmadan düşünebilmeyi, kibirin kölesi olmadan hareket edebilmeyi, dahası olaylara adım atarken sonuçlarının ne olacağını kıvrak zekâları sayesinde iyi bilir; beyinde anılarını, dolayısıyla tecrübelerini depolayan bölgeyi kullanmayı çok severler.
Ancak bugün bile hâlâ kadınlara sen yemek yap, çocuk bak, çamaşır yıka ekonomiyi fazla da kafaya takıp, düşünme diyoruz.
Oysa kadınlar hem evde hem de iş hayatında erkeklerin her işi halleden görünmez gücü, hakkı hep yenen bahtsız ortağı, kafası her şeyden çakan yaşam koçu, görünmeyeni gösteren akıl hocası, vazgeçilmez ekürisi, en azılı rakibi, oyun kurucu ve yol arkadaşı olmayı başarmış.
Buna rağmen;
TUIK’İN 2021 Hanehalkı işgücü araştırma raporlarına göre 15 ve daha yukarı yaşta istihdam edilen kadınların oranı sadece % 26,3’te kalıyor.
Dışişleri Bakanlığına verilerine göre kadın büyükelçi oranı % 26,5.
Türkiye Büyük Millet Meclisi verilerine göre; 2021 yıl sonu itibarıyla 582 milletvekili içerisinde kadın milletvekili sayısının sadece 101.
Yükseköğretim istatistiklerine göre; yükseköğretimde görevli profesörler içinde kadın profesör oranı 2020-2021 öğretim yılında %32,4.
Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre; şirketlerde üst düzey ve orta kademe yönetici pozisyonundaki kadın oranıysa %19,3’ü gösteriyor.
Gördüğünüz üzere istatistikler hiç de iç açıcı değil. Yine de kadınlarımız erkek egemen toplumda yaşadıkları tüm olumsuz koşullara rağmen kendilerine yer edinmeye çalışıyor. Şartlar ne olursa olsun; mücadele azimleri, ısrarcılıkları, pes etmemeleri sayesinde kozalarını yırtıp uçmaya, çeperlerini genişletip ilerlemeye ve kararlılıkla başarmaya devam edecekler.
Tıpkı hayatı, çizdiği yol ve yaptıklarıyla bize ilham olmuş Nobel Fizik Ödülü alan Marie Curie, İttihat ve Terakki’nin tek kadın üyesi, Kızılay’ın kurucularından ilk kadın gazetecimiz Selma Rıza, çektiği bin bir zorlukla sahneye çıkan ilk kadın olan Afife Jale, yürüttüğü hayırsever faaliyetlerden dolayı Nobel Barış Ödülü sahibi olan Rahibe Teresa, cüzzamla savaşmak için Cüzzamla Savaş Derneği’ni ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni kuran Türkiye’nin en önemli doktorlarından biri olan Türkan Saylan, Türkiye’de hakla ilişkinin temellerini atan Betül Mardin, uzun yıllar Almanya’yı yöneten ilk kadın şansölye Angela Merkel, idolümüz olan annelerimiz, ninelerimiz ve daha niceleri gibi…
Kadınlar önleri kesilse bile kendini aşmaya, yol göstermeye, ışık insanı olmaya devam edecek.
Başta her ortamda kadınların medeni, siyasi ve kültürel haklarını savunan ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bugünkü yazıma ilham olan İngiltere Başbakanı Boris Johnson nezdinde biz kadınları değerli hissettiren, hakkımız olanı geri veren, küsüp, saklanıp gizlendiğimiz noktalarda içimizdeki cevheri fark edip bizi öne çıkaran, yanında yer açan, alkışlayan, taçlandıran tüm erkeklere ise minnet ve şükranlarımla…
Fotoğraf: Pinterest