- Veda ederken - 30 Nisan 2023
- 14 Mayıs 2023 Seçimlerine doğru Türkiye ve Dünya - 29 Nisan 2023
- Halkının mutluluğunu, refah ve barış içinde yaşamasını isteyen küreselleşme ve uluslararası dayanışmayı savunan devlet Adamı kimdir ? - 5 Nisan 2023
Putin neden Rusya’yı daha da büyütmek istiyor?
Almanya’nın eski Başbakanı Angela Merkel, Rusya Devlet Başkanı Putin‘in Ukrayna’ya ait Kırım‘ı 2014’te işgal ederek Rusya topraklarına kattığında Putin için “19.Yüzyıl metodlarını kullanan bir milliyetçi” demişti.
Batı ve ABD, 2014’teki Kırım işgaline ciddi tepki verselerdi Rusya, Ukrayna’ya saldırmaya cesaret edebilir miydi?
Bugünkü ekonomik yaptırımları o zaman uygulasaydı Rusya bu kadar pervasız olabilir miydi? Tabii ki hayır. Rusya, 2018’de, Rusya’da düzenlenen Dünya Futbol Turnuvasında Fransa ve Hırvatistan Cumhurbaşkanlarını VIP locasında ağırlayamazdı.
Putin tüm planlarını bir dantel gibi inceden tasarladı. KGB’nin yerine kurulan Federal Güvenlik Servisi FSB (Federal Security Service) gerekli yanlış algılamaları kurguladı. 21 Şubat 2022’de Rusya, Ukrayna’da Rusya yanlısı ayrılıkçı olarak bilinen doğudaki Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını tanıyan ilk ülke olunca aslında Ukrayna konusundaki işgal sinyallerini de vermiş oldu. Zaten Aralık 2021’de tehditlerinin dozunu arttırmıştı. Aynı şekilde 1999’da Çeçenistan’ı ve 2008’de Gürcistan’ı karıştırdığı gibi burada da aynı taktikleri uyguladı.
Putin’in siyasi geçmişini ve ileriye dönük aldığı kararları, Rusya içinde ve dışındaki icraatlerini yakından takip eden eski bir diplomat olarak Rusya’nın Ukrayna’yı işgal kararı şaşırtmadı. Putin’in görev süresini 2036 yılına kadar uzatmasının nedeninin Rusya’yı eski İmparatorluk dönemindeki şaşaalı zamanına dönüştürmek onun en büyük amacı diye düşünürüm. Bu rüyasını gerçekleştirmek için yaptıklarına bakarsak; Kırım’ı alarak Azak iç denizine sahip oldu.
1971’de, Suriye’nin Rusya’ya verdiği Tartus limanını kendi zamanında geliştirerek Rus donanması için büyük bir sığınak liman haline getirdi. KGB’nin alt kademelerinden üst mevkilerine çıkarken Kruşcev, İlham Aliyev’in yine KGB’li babası Haydar Aliyev, Gürcistan eski Başkanı Şevardnadze gibi kurt ve deneyimli siyasetçilerden çok şey öğrendiğini inkâr edemeyiz. Eski döneme özlem duyduğunu her vesile ile ifade eden ve muhalefeti çok sert şekilde susturan Putin’in Rusya Federasyonu’nu genişletme çabalarını yakın tarihteki olaylardan görmekteyiz.
Onun içindir ki Putin’in Batıcı, demokrasi yanlısı siyasi liderlere tahammülü olmamıştır gibi iddialı bir yorum yapmak mümkün. Hatta Türkiye’nin Avrupa Birliğine girme girişimlerini de eleştiren Putin’dir.
Putin neden Ukrayna ile bu kadar yakından ilgili?
Ukrayna ile Rusya, kültürel ve dinsel bağlılıkları birbirine çok yakın iki ülke. Aynı kültürden aynı Slav ırkından ve Ortodoks dininden olmaları Ukrayna ve Rusya’yı yakın bağları olan iki ülke konumuna getiriyor. Diğer Baltık ülkeleride öyle ancak Ukrayna’nın bir özelliği demokrasiye bağlı olması ve ekonomisinin her geçen gün daha iyiye gitmesi, kuvvetlenmesi. O nedenle Ukrayna Ruslar tarafından “Küçük Rusya” olarak tanımlanır. Ukraynacadan sonra Ukrayna’da konuşulan dil Rusçadır. Ukraynalıların Ruslarla kaynaşmış bir demografik yapısı mevcut. Bu nedenle çoğu Rus askerin bu işgal sırasında Rus tarafından Ukrayna tarafına geçtiği ileri sürülmektedir.
14 Rus şehrinde, savaşa ve Putin’e karşı başlayan protestoların nedeni de budur. Rus halkı bu savaşın Putin ve Kremlin’in Ukrayna’ya açtığı bir savaş olduğunu ifade ettiler. Rus halkı Kırım’ın işgali, Gürcistan‘dan Kuzey Osetya‘nın ve Abhazya‘nın büyük bir kısmının alınmasına bu kadar tepki göstermemiştir. Rusya’da muhaliflere ifade özgürlüğü ve protesto hakkının pek tanınmadığı, göstericilerin sert tedbirlerle karşılaştıkları gözönüne alınırsa bu tepkilerin kıymeti daha iyi anlaşılır.
Putin, demokratik seçimleri, AB’ne ve NATO askeri paktına girmek istemesi ve Batı ile ABD’nin de buna sıcak bakması ile Ukrayna’nın diğer eski Sovyet bugünkü bağımsız ama Rusya güdümlü Devletlere örnek teşkil etmesini istemedi. Ukrayna, NATO ve AB üyelikleri ile Rusya’nın neredeyse bağrına oturacak yanıbaşında farklı bir paktı temsil edecekti. Onun için Putin, Musevi olan Ukrayna Cumhurbaşkanını ve çevresini inanılmaz bir şekilde “neo Nazilik”le suçlayarak iktidardan indirilmesini istedi. Hatta Cumhurbaşkanı Zelensky kendisine karşı bir Rus suikast timinin gönderildiğini bile açıkladı.
Rusya’nın 24 Şubat 2022’de, Ukrayna’yı Batıda Belarus üzerinden doğuda Kırım üzerinden ve kuzeyden işgalinin arkasında yatan nedenler kısaca bunlardır. Tabii Ukrayna’nın yeraltı kaynaklarının zenginliği ve Avrupa ile Orta Doğunun tahıl ambarı olduğunu da unutmamak gerek. ABD Başkanı Biden’ın, Ukrayna’nın NATO’ya bir an önce alınması konusundaki Rusya’yı kışkırtıcı açıklamaları hatırlanmalıdır.
Putin’in beklemediği tepkiler
Putin bu kez Batı ve ABD’nden bu kadar büyük tepki geleceğini tahmin edemedi. Kırım’ın işgaline cılız sesler çıkaran Batı, bu kez sonuçları bakımından ağır olacak ekonomik yaptırımlar, ambargo, Batı bankalarındaki başta Putin’in kendi şahsi varlığı, hatta Dışişleri Bakanı Lavrov’un mal ve maddi varlıklarına kadar konan ambargo, Chelsea Futbol takımının sahibi Abramoviç gibi Rus oligarklara uygulanan İngiltere’ye giriş yasağı olmak üzere uygulanacak ambargo, Rus Rublesinin ani değer kaybı, dünyada 200 ülkenin uyguladığı para değişim ve transfer sistemi olan SWIFT‘den Rusya’nın çıkarılmasının faturalarının ağır olacağını hesaplayamadı demek doğru olacaktır. Diğer AB ülkelerinin de Putin etrafındaki Rus oligarklarının mal varlıklarını dondurma, seyahat engeli yaptırımları da etkilerini gösterecektir.
Çin Halk Cumhuriyetinden beklediği desteği de göremedi. Nasıl görsün? Çin bugün Batı ekonomisiyle rekabetin yanı sıra çok yakın işbirliği içinde ve Rusya’dan daha büyük bir ülke.
Batı tepki vermekte gecikti. Belki de özellikle yapıldı. Putin’i ve Rus ekonomisini zora sokmak için beklenildi. Almanya, İtalya gibi ülkeler enerji bakımından Rusya’ya bağlılar. Ancak ekonomileri kuvvetli.
Savaşın Dünya ve Türkiye ekonomilerine etkileri
Rusya ekonomisi yabancı kaynaklara göre, dünyanın 11. büyük ekonomisi. Rusya’da artık sosyalizm yerine kapitalizm uygulanmakta. Yeni bir emperyalist ülke de demek mümkün. 700 milyon Dolara yakın bir ticaret hacminin olduğu, cari açığı olmayan Hazine ile bütçe gelirlerinin artıda bulunduğu, ticaret hacminin son yıllarda arttığı bir ülke. Rusya’nın SWIFT’den çıkarılması, Rus malvarlığına ambargo uygulanması, dünya mali piyasalarını doğal olarak etkileyecek. Bu, zaman içinde daha iyi görülecek.
Kırılgan ekonomi ve yüksek enflasyonla savaşan Türkiye’nin ise bu savaştan etkileceği açık. Enerjisi, tahıl ithalatı Rusya’ya bağlı Türkiye’nin başka enerji kaynakları araması, bu kaynakları çeşitlendirmesi önemli. Çiftçiye tarım ve hayvancılık desteğinin arttırılması artık kaçınılmaz ve şart olmuştur. Ürünlerinin büyük kısmını Rusya’ya satan çiftçi ve üreticiler şimdiden ürünlerini satamadıkları için fiyatlarını düşürdükleri basında yeralan haberler arasında. Turizm sektöründe ise turistik mekanların sahipleri kadar bu sektörde çalışanların da etkilenecekler öngörülüyor.
Bu etkiler sadece Türkiye’de değil Rus turistlerin artık gidemeyecekleri tüm ülkelerde hissedilecek.
Türkiye ve Rusya açısından sonuçlar
Dünya başkentleri, savaş karşıtlarının Rusya’yı protestolarına sahne oldu. Türkiye ise Montrö Sözleşmesine sıkı sıkıya sarıldı. Bu durumda Türkiye’yi bu karmaşanın içine sokmayacak olanın Montrö Sözleşmesi olduğu görüldü. Türkiye açısından siyasi ve diplomasi bakımından en büyük kazanım Montrö Sözleşmesine harfi harfine bağlı kalmak olmuştur.
Rusya’nın Avrupa Konseyindeki üyeliğini askıya alan oylamada 47 oydan 44’ünün evet üç oydan biri olan Ermenistan’ın hayır oyudur. Azerbaycan oylamaya katılmamış, Türkiye ise çekimser oy kullanmıştır. Bu çekimserlik Türkiye için önemli sonuçlara neden olabilir. Türkiye çekimser oyu Suriye’deki Rus varlığı, Rusya ile ekonomik bağları, turist beklentisi nedeniyle yaptıysa Batıda kendisini yalnızlığa mahkûm etti denebilir. Rus turistin gelip gelmeyeceği Putin’in iki sözüne bakar. Ayrıca Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin ocak ayında Osman Kavala’nın kararının uygulanmaması nedeniyle Türkiye için ihlal karar oylamasında Rusya’nın Türkiye lehine çalıştığı basındaki haberlere konu teşkil etmiştir. Nitekim Kavala konusundaki AK Bakanlar Komitesindeki oylamada Rusya, Türkiye lehine çekimser kalmıştır. O zaman Türkiye karşılıklılık ilkesini uyguladı denebilir.
Bu savaştan zarar görecek ekonomilerin başında, yüksek enflasyon ve düşük büyüme hızlı ülkelerin geleceği açık. Dünyadaki mali piyasalar, dünya ekonomisi ile bütünleşmiş bir Rusya’nın bu sistemden çıkmasının olumsuz yansımalarından doğal olarak etkilenecek.
Türkiye, Batı ile ilişkilerini kuvvetlendirmeli, bunun için diplomasiyi ve Dışişleri Bakanlığının liyakat sahibi, diplomasi deneyimi bulunan, yandaş rolü oynamayan diplomatlarını devreye sokmalıdır. Yaşıtlarım gibi ben de farklı görüşteki Hükümetler döneminde görev yaptık ancak Türkiye çıkarları konu olunca sözümüzü sakınmamıştık.
Ukrayna’daki kriz sırasında mahsur kalan öğrenci ve Türk vatandaşlarının tahliyesinde ne kadar geç kalındığı, Misyon istihbaratlarının olmadığı, yapılan uyarıların sadece “Ukrayna’nın doğusuna gitmeyin” çağrısı ile kaldığı basında yer alan haberler arasında. Harkov ve Kiev’in Rus askerleri tarafından işgali nedeniyle tahliye olamayan Türklerin artık şehirde kalacakları ortada. Dışişleri Bakanlığının Merkez ve Dış Teşkilatının yeniden yapılandırılması eski hiyerarşik yapının (kaldırılan Müsteşar ve Müsteşar yardımcılıklarının) yeniden kurulması ve eski “fabrika ayarlarına” dönülmesinin şart olduğu anlaşılıyor. Eskiden işleyen “fabrika ayarlarına” ve diplomatik inceliklere geri dönülmesinin gerekliliği artık kaçınılmaz görünüyor. Yeni diplomatik kadroların meslek içi eğitimleri de önem kazanıyor bu durumda. Bunun da formülleri var.
Rusya ve Putin artık bu tepkiler karşısında ekonomik yaptırım ve ambargolardan sonra eskisi gibi tehdit ve başka ülkeleri işgale kalkamayacak. Ekonomisi etkilenecek. Rusya içinde gözaltına almalara karşın Rus halkının tepkisi ise artık her olayda ortaya çıkacak gibi. Rus halkı artık özgüvenine kavuştu sayılır. Halk, her ihtimali göze alarak sokağa çıktı. Bu Rusya için çok önemli bir iç siyasi gelişme.
Ukrayna ve Rusya 28 Şubat 2022’de ilk kez masaya oturdular. Bu da barış yolunda iyi bir gelişmenin başlangıcı sayılır.
Ukrayna’daki gelişmeleri takip edelim ki dış politikada ve ekonomide kendi geleceğimizi ona göre planlayalım. Barıştan yana diplomasi dünyada ve tarihte her zaman kıymetli olmuştur; hem paha biçilmez insan hayatları açısından hem de gelecek nesillere bırakılacak demokrasi kültürü açısından.