Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu: Türkiye ne yazık ki tekrar tek parti dönemine döndü

0

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. Bir yılın daha geride kaldığını hatırlatan Karamollaoğlu, her gelen yılın bir öncekini aratır hale geldiğini ifade etti.

Bangladeş’te gerçekleşen seçimlerin tam manası ile bir fiyasko olduğunu dile getiren Karamollaoğlu, şunları söyledi:

“İnsan hakları ihlalleri her açıdan vuku buldu. Cemaati İslami hareketine her türlü zulmü yapan, hareketin liderlerini hukuksuz bir biçimde idam eden Awami Partisi yine hukuksuz yollarla iktidara geldi. Bunun yanı sıra Doğu Türkistan hakkında son günlerde gelen haberler bölgede durumun ciddiyetinin arttığını göstermektedir. Çin’le en iyi şekilde ilşikilerimiz ve ticaretimiz geliştirilmelidir. Fakat bu Doğu Türkistan meselesi hakkında sessiz kalmamızı gerektirmez. Biz yer yüzünde nerede bir mazlum varsa onun takipçisi olmaya devam edeceğiz.

2019’a girerken Türkiye’de yasakların var olduğu düşünce özgürlüğünün kısıtlandığı ve iktidar partisinin devletin her imkânından yararlandığı bir süreç yaşanmaktadır. Geldiğimiz noktada Türkiye ne yazık ki tekrar tek parti dönemine döndü. Farkına vardınız mı bilmiyorum, bizim binlerce yıllık devlet geleneğimiz, örfümüz, kültürümüz ölmüş de salasını okuyacak biri yok, kanunun yerini talimatlar, Meclis’in yerini saray, 80 milyonun iradesini bir kişi aldı.

İşte bunun en somut örneği Binali Yıldırım’ın İstanbul büyükşehir belediye başkan adaylığıdır. Görüldüğü üzere bu hükümetin ne anayasaya, ne de yasalara hiç saygısı yok. Anayasa’nın hükmü çok açık; TBMM Başkanı üyesi bulunduğu siyasî partinin Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine katılamaz. Yani bu adaylığın hiçbir meşrû tarafı yoktur.

‘Ben yaptım, oldu’ zihniyetinin, milleti ve tercihlerini yok sayan bir düşüncenin vücûd bulmuş hâlidir. Buradan Binali Yıldırım Bey’e bir abi, bir dost tavsiyesinde bulunuyorum. Çevrenizdekiler sizi bu işe ikna etmiş olabilir fakat sizin istifa etmeniz ülkenin hayrına olacaktır. Bu yüzden bizim 2019 yılına ilişkin ilk temennimiz Hukukun üstün olduğu bir Türkiye’dir. Çünkü esas olan bir kişinin iradesi değil Türkiye’nin iradesidir.

Türkiye’de hukukun üstünlüğü ile alakalı beklentimiz sadece iktidarın fevri uygulamaları ile sınırlı değil elbette. 15 Temmuz’dan beri yürütülen FETÖ ile mücadele sürecinde yapılan hataların telafisini de temenni ediyoruz. Hala ‘Bylock Zoka’ mağdurlarının dertlerine çözüm tam manasıyla bulunamadı. FETÖ ile hiçbir bağlantısı olmadığı bilinen birçok insan hala işlerine dönemedi. Bu tür hukuksuzluklar nedeniyle ne yazık ki ülkenin itibarı sarsıldı. Yurtdışında yıllardır Türkiye’yi yarı-özgür statüsünde kabul eden raporlar artık Türkiye’yi özgür olmayan ülke statüsüne indirdi. İbn’i Haldun’un dediği gibi; Adaletsizlik medeniyeti mahveder. Zulüm, umranın harap oluşunun habercisidir.

Türkiye’de adalet gibi içimizi acıtan bir diğer husus eğitim politikalarımızdır. Buyrun, Ülkelerin Eğitim Politikası raporunu kontrol edelim. 2018 yılı itibarıyla 137 ülke arasında 99. Sıradayız. Mozambikle, Kamboçyayla, Tanzanya ile aynı kategorideyiz. Sayın Erdoğan çıksın, biz ABD ile, Almanya, Fransa ile yarışıyoruz desin. İşte tablo ortada, hayaller Amerika, Almanya gerçekler Mozambik, Tanzanya. Cumhurbaşkanı elini vicdanına koyarak kendine şunu sormalı. Ben bu ülkeyi kendimden sonra nasıl bir nesle devredeceğim? Ülkemin geleceğini daha iyiye mi götürüyorum yoksa berbat bir eğitim sistemiyle ülkenin geleceğini mi karartıyorum?

Türkiye’de adaletin ve eğitimin yanı sıra en çok yara alan hususlardan biriside ekonomimizdir. 2018 yılında ekonomimizin içine düştüğü durum vatandaşın cebinde en şiddetli şekilde hissedildi. İşte ekonomimizin hali ortadadır. Sadece eğitim seviyesinde değil enflasyonda da maalesef Sudan’la, Orta Afrika’yla, Zimbabve ile yarışan bir ülkeyiz artık. Sanayi Üretimi ve İmalat Sanayi kullanımı kapasitesi 2018 yılında bir önceki yıla nazaran ciddi oranda düşüşler yaşadı. İşsizlik çift haneli rakamları gördü. Eylül ayı rakamlarında yüzde 11 oranına ulaştı. Enflasyon Kasım ayı rakamları yüzde 21’i buldu. Ekonomiyi nereden tutarsanız tutun ne yazık ki kriz vatandaşımızın canını yaktı. İktidar ise krizle mücadele yollarını düzgün bir biçimde belirleyemedi.

İçinde bulunduğumuz ekonomik şartlardan çıkmak için iktidar adeta ne yapacağını şaşırmış durumda. Bu sebeple milletin cebindeki üç kuruşa göz dikiyorlar. Gün geliyor öğrenciye bedavaya alışmayın, burs beklemeyin kredi alın diyorlar. Gün geliyor market poşetinden 25 kuruş alıyorlar bunun da 15 kuruşu devlete gidiyor. Bunların yanında bir de vatandaşa adeta trafik cezası yağdırıyorlar. Ülkede son aylarda bu cezalardan bıkmayan bir vatandaşımız kalmadı.

Konu ile alakalı ise dün İçişleri Bakanı ilginç bir açıklama yaptı. Diyor ki sayın bakan ‘Trafik cezaları fakir fukaraya gidiyor.’ Yani diyor ki Sayın bakan bu cezalardan dolayı kimse şikayet etmesin her meselede olduğu gibi burada vatan millet söz konusu. Ne yazık ki bu iktidarın zihniyeti bu, yaptıkları her yanlışı bu şekilde örtmek istiyorlar. Ekonomiyi ayakta tutacağız diye milleti canından bezdiriyorlar. Aşık Ruhsati’nin şu satırları bugünümüze ışık tutuyor adeta. ‘Bir vakte erdi ki bizim günümüz. Yiğit belli değil mert belli değil. Herkes yarasına derman arıyor. Devâ belli değil dert belli değil.’

Harb Okulu öğrencilerinin aileleri gelip bizi ziyaret edip, dertlerini anlatıyorlar. Bu öğrencilerimizin mağduriyetleri, içinde bulundukları sıkıntı ailelerin gözlerinden okunuyor. Hapiste olan evlatlarının acısı bir yana bir de yapılan muameleler bu aileleri perişan ediyor. Bize gelen bilgilere göre hapisteki öğrenciler girdikleri sınavlarda yüksek puanlar almışlar. Bunun akabinde ders çalıştıkları kitaplar toplanmış, ders çalışmalarına müsaade edilmiyormuş. Bunun yanında ailelerin dışarıdan kitap vermesi hatta çocuklarına Kuran-ı Kerim vermesi bile yasaklanmış. 15 kişilik koğuşlarda 30 kişi kalıyor, 24 kişilik yemek çıkıyormuş. Öğrencilerin istinaf mahkemelerine gitme süreci uzatılıyormuş.

Buradan tüm yetkililere sesleniyorum 15 Temmuz’da kim suç işlediyse en ağır şekilde cezasını çekmelidir. Lakin süreç ne yazık ki olaylardan habersiz erlerin, öğrencilerin hesap vermesi ile sonuçlandı. Dünyanın hiçbir yerinde öğrenciler bir darbe planlayamaz. İfadeler ve o geceye ait görüntüler açık bu öğrenciler ne olduğundan habersizler. Bunca şeye rağmen bu öğrencilere yapılan muamele reva değildir. Biz buradan ilgili makam sahiplerine adil olunması, adaletin tesis edilmesi çağrısı yapıyoruz.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz