Sadık Dostumuz Köpek: Evcilleştirilme Öyküsü ve Irkların Ortaya Çıkması

0
Prof. Dr. Orhan Yılmaz

Yazıya başlamadan önce, hayvanlardan bahsederken sıklıkla yapılan iki hataya değinmek istiyorum. Bu uyarıyı yaparken, ileride yapacağınız konuşmalarda/yazışmalarda karşı taraftan bu yönde gelebilecek bir eleştiriyi şimdiden savuşturmuş olursunuz.

Birincisi hayvanlardan bahsederken sıklıkla “hamile köpek/kedi/at vs.” gibi bir tanımlama yapılır. “hamile” sıfatı Arapça kökenlidir ve Arapçada sadece insanlar için kullanılır. Tamam, biz Arap değiliz ve Arapça konuşmuyoruz ama bu sıfat dilimize yerleşmiş. Hayvanlar için “gebe” sıfatını kullanmak işin doğrusudur. İnsanlar için hem “hamile”, hem “gebe” sıfatı kullanılabilir. Yani “gebe köpek” tabiri doğrudur, “hamile köpek” tabiri hatalıdır. Diğer yandan “gebe kadın” ve “hamile kadın” tabirinin ikisi de doğrudur.

İlk kullanım hatası çok önemli olmamakla birlikte şimdi bahsedeceğim yapılan 2. tip hata önemlidir. Hayvanlardan bahsederken sıklıkla “ırk” yerine “cins” tanımı kullanılmaktadır. Yani “Hangi ırk köpek/kedi/at?” demek yerine, “Hangi cins köpek/kedi/at?” tanımlaması yapılmaktadır. Köpek türü için örnek verecek olursak;

Cins (Genus)              Canis  (Köpek)         

Tür (Species)              Canis familiarise (Evcil köpek)

Irk (Race)                   Rotweiller, Dobermann, Tazı vs. (Latince adlandırmaları yoktur)

Canis cinsi içinde 6 farklı tür (species) bulunur. Bunlar Canis familiaris (Evcil köpek), Canis lupus (kurt), Canis latrans (Kır kurdu, Coyote), Canis lupaster (Afrika kurdu), Canis simensis (Etiyopya kurdu) ve Canis aureus (çakal) türleridir. Bunların hepsinin kromozom sayıları aynıdır ve birbirleri ile çiftleştikleri zaman döl verirler. Zaman zaman medyada “Köpek ile kurt çiftleşti, yavru verdi” haberleri duyabilirsiniz, normaldir, doğrudur.  

Siz “Hangi cins köpek?” sorusunu sorduğunuz zaman, karşı tarafta konuştuğunuz kişi yukarıdaki 6 farklı türden birini anlayabilir, size vereceği cevap yanlış olur. Doğru kullanım şekli bu yüzden önemlidir.

Köpek” denildiği zaman boy ve biçim bakımından birçok ırkı olan, insanlar tarafından çok yönlü faydalanılan, çok iyi koku alan, bekçilik, avcılık, sürü koruma gibi işler için kullanılan, sadakat özelliği ile öne çıkan memeli bir evcil hayvan aklımıza gelir. 

Köpek evcilleştirilen ilk hayvandır. Köpekten sonra koyun evcilleştirilmiştir. Gerçekten de, Kuzey Amerika Kızılderililerin son birkaç yüzyıl öncesine kadar evcilleştirdikleri tek hayvan köpek idi. 

Eski Mısır’da köpek kutsal sayılırdı. Onlar için mezarlıklar yapılmış ve bu yerler kutsal mekân sayılmıştır. İ.Ö. 3.000 ya da 2.000 yıllarından kalma Eski Mısır resimleri, zarif av köpekleri (Saluki-İran Tazısı), güçlü köpekler (Mastiff) ve hatta küçük ev köpeklerini göstermektedir. Ayrıca eski Mısır’ın kutsal köpek mezarlarında, tazı, base ve bazı melez küçük köpek ırklarının iskeletleri bulunmuştur. Günümüzdeki köpek sahiplerinin kullandığı “Dikkat! Köpek Var” levhaları gibi, Romalılar da kapılarına aynı anlama gelen, Latince “Cave canem” levhası asmışlardır.

Dünyadaki tüm köpek ırklarının atası kurttur. Dünyadaki tüm köpekler kurttan türemiştir. Bu kesin bir bilimsel gerçektir. Ayrıca evcilleştirilmesi, son yapılan araştırmalara göre, İ.Ö. 15.000 yani günümüzden 17.000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Bu da hemen hemen kesin bir bilgidir. Ancak bilim insanları arasında köpeğin nerede evcilleştirildiği henüz açıklığa kavuşmamıştır. Bu konu bilim insanları arasında tartışmalıdır. Orta Asya, Çin, Orta Doğu gibi bazı bölgeler ilk evcilleştirilme yerleri olarak tartışılmaktadır.

Peki, köpek nasıl evcilleşmiştir?

Köpeğin evcilleştirildiği M.Ö. 15.000 tarihi, tarihçilere göre günümüzden 60.000-10.000 yıllarını kapsayan Eski Taş Çağı (Paleolitik)’na denk gelmektedir. Eski Taş Çağı insanlığın yaşadığı en uzun dönemdir.

Bu çağda insanlar yaşamlarını “avcı ve toplayıcı” (hunter & gatherer) olarak sürdürmüşlerdir. Mağara ve ağaç kovuklarını barınak olarak kullanmışlardır. Bitkilerden elde ettikleri boyalar ile mağara duvarlarına av sahnelerini süslemişlerdir.

Bu dönem insanlar üretici olmadıkları, toplayıcı ve tüketici oldukları için, küçük guruplar halinde avlarının peşinde göçebe bir yaşam sürdürmüşlerdir. Sivri ve keskin taşlarla kendilerini vahşi hayvanlara karşı korumuşlardır. Kullandıkları taşları işlememişlerdir.

Bu çağda yaşayan insanlar avladıkları hayvanların kemiklerini ve yiyemedikleri artıklarını yaşadıkları mağaranın veya ağaç kovuğunun yakınına atmışlardır. Çevrede evcilleşmemiş şekilde, yabani yaşayan köpekler bu artıkları yemeye başlamışlardır. Bir av hayvanını avlamaktan daha çok insanların barınakları yakınında yiyecek bulmak, köpeğin kolayına gelmiştir. Bu nedenle alışkanlık olarak mağara veya ağaç kovuğunda yaşayan insanlara yakın yaşamaya, onların yakınında uyumaya başlamışlardır.  

Köpeklerin işitme ve koku alma yetilerinin insanlardan kat kat fazla olduğu bilinmektedir. İnsanların yakınında yaşayan köpeklerin yakınına gündüz veya gece başka yabani hayvan/lar geldiği zaman, kendilerini korumak ve yanlarındaki diğer köpekleri uyarmak için içgüdüsel olarak havlamışlardır. 

Havlama sesini duyan insanlar, köpeklerin yakınındaki yabani hayvanı görünce, insanlar da hem kendilerini hem yakınlarını korumak için savunma önlemleri almışlardır. Mağara ve ağaç kovuklarında yaşayan insanlar, kendilerinin güvenliği açısında son derece önemli olan bu “köpeklerin yabani hayvan(lar)ın yaklaştığını hissetmesi/bilmesi” özelliğini keşif etmişlerdir. Buna insanlar, köpeklerin sürekli olarak çevrelerinde yaşamalarını sağlamak için onlara hayvansal artıklarını bilerek vermeye başlamışlardır.

Bu şekilde “İnsanların köpekleri beslemesi – Köpeklerin insanları tehlikeli yabani hayvanlara karşı uyarması” şeklinde karşılıklı bir faydalanma (Mutualizm) doğmuştur. Sürekli insanlar tarafından beslenen köpekler zamanla insanlara daha da fazla yaklaşmışlardır. Onların kendilerini sevmesine, zamanla yanlarında uyumasına, kendilerini bağlamasına vs. izin vererek, evcilleştirme sürecini tamamlamışlardır.

Bu evcilleşme süreci tamamen varsayıma dayanmaktadır. Ancak bilim insanları arasında bu konuda genel bir uzlaşma bulunmaktadır.

Peki, köpek ırkları nasıl meydana gelmiştir?

Bilimsel tanımlamada “Tür” (Species) ortak bir atadan gelen, birçok ortak özelliği olan ve doğal şartlarda çiftleştiklerinde verimli yavrular verebilen canlılara denir.

Bilimsel tanımlamadaki “Irk” (Race/Breed) ise aynı türe giren hayvanlar içinde, aynı ortak çevrede yaşayan bazı hayvanlar bakımından birbirlerine daha çok benzeyen hayvanların meydana getirdiği gruba denir. Önemli bir nokta olarak, aynı ırka üye havyanlar çiftleştiğinde ana babalarına ve birbirlerine benzer yavrular meydana gelir. Yavrularda farklılık varsa, melezlenmeden söz edilebilir.

Dünyada en fazla ırka sahip hayvan türü güvencindir. Türkiye şahsen tespit edebildiğim 78 ırk vardır, dünyada ise 800’den fazla güvercin ırkı bulunmaktadır. 

Güvercinden sonra en fazla ırka sahip hayvan attır. Yaklaşık olarak 500’den fazla at ırkı bulunur.

Attan sonra en çok ırka sahip hayvan türü ise köpektir. 400’den fazla köpek ırkı bulunmaktadır.

Peki, bu ırk çeşitlilikleri nasıl meydana gelmiştir?

Bu konu “Popülasyon Genetiği Bilimi”nin alanına girmekle ve oldukça teknik ve zor bir konu olmasına rağmen, basitleştirerek anlatmaya çalışalım.

Bir hayvan popülasyonunda veya grubunda farklılık meydana gelebilmesi için (doğal) seleksiyon, izolasyon, göçve mutasyon gibi şartların bir veya birkaçının meydana gelmesi gerekir. 

Örneğin önce dünyada sadece 1 köpek ırkı bulunduğunu varsayalım. Bu köpekler dünyanın Antarktika hariç, Kuzey Kutbu dahil bütün kıtalarına yayılmış olsun. Köpeklerin postundaki kıllarının da çok çeşitlilik gösterdiğini varsayalım ki, böyledir. 

Kuzey Kutbu’na yakın yerler soğuk olduğu için, aradan geçen yaklaşık 17.000 yıl içinde postundaki kılları uzun köpekler burada soğuk kış mevsimlerinde hayatta kalabilmiştir. Kısa tüylüler ise ya ekvatora doğru gitmişler, ya da ölmüşler ve böylece bir “doğal seleksiyon” meydana gelmiştir. 

Böylece aynı zamanda Kuzey Kutbu bölgesinde uzun tüylüler bakımından bir “izolasyon” meydana gelmiştir. Yine aynı zamanda kısa tüylüler daha ılıman ve köpeklerin olmadığı bölgelere de giderek bir “göç” meydana getirmişlerdir.

Ancak ırkların meydana gelmesine yol açan başka bir faktör “mutasyon”dur. Gen yapısında meydana gelen hızlı ve kalıcı değişikliklere mutasyon adı verilir. Mutasyonun şöhreti kötüdür çünkü genellikle hastalık, sakatlık ve ölüme yol açar. Ancak bazı mutasyonlara uğrayan hayvanlar bu yönden bulundukları bölgede avantajlı duruma geçmişler ve hayatta kalabilmişlerdir. 

Zamanla meydana gelen ırklar arasında çiftleşmeler olmuştur ki buna teknik olarak “melezleme” adı verilir. Böylece doğal olarak yeni ırklar meydana gelmiştir. Yine geçtiğimiz son birkaç yüzyıl içinde insanlar da bazı ırkları arası çiftleştirmeler yaparak, yeni ırkların meydana gelmesine neden olmuşlardır. Rotweiler, Doberman, Pitbull, Dogo Argentino gibi ırklar insan tarafından melezleme ile üretilmiş yeni ırklardır. Bu da ayrı bir yazı konusu olacaktır.

 Hepinize köpek saldırısız ve ısırıksız günler dilerim…

Önceki İçerikSADAT; Belgesiz, Bilgisiz Konuşmak
Sonraki İçerikDemokrasi, Hukuk ve Ahlak
1962, Etimesgut doğumlu. Tokat’ın Zile İlçesi’nden Atatürkçü, milliyetçi, zooteknist, SP seveni, Alevî dostu, evcil hayvanların fahri avukatı, feminist ve motosikletçi bir köylü çocuğudur. 1984 yılında Ankara Ziraat F., Zootekni B.’nü bitirdi. 1997'de Birleşik Krallık, U. of Aberdeen’de yüksek lisans, 2007'de Ankara Ü., Fen Bil. Enst. (Zootekni B.)’nde doktora çalışmasını tamamladı. Mesleği ziraat dışında, Çerkez Kültürü ve Alevilik gibi sosyal alanlarda da amatörce akademik çalışmalar yapmaktadır. Kitap okumak ve motosiklet kullanmak özel ilgi alanlarıdır. “Hayvanları sevmeyen, insanları da sevmez” görüşünü savunan, hararetli bir hayvan sever ve hayvan hakları savunucusudur.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz