Sanat, sanat için mi, yoksa insan için mi?

0
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Dün yani 15 Nisan Dünya Sanat Günüydü.

Uluslararası Sanat Derneği’nin (International Associations of Art) kararlaştırdığı bu kutlama 2011 yılında karara bağlandı ve 2012 yılından beri kutlanmakta.

15 Nisan olmasının sebebi de bugünün Leonardo da Vinci’nin doğum günü olması.

Uluslararası Sanat Derneği’nin kararıyla kutlanan Dünya Sanat Günü’nün bir özelliği de ülkemizin ünlü ressamlarından Bedri Baykam’ın teklifi ile oylanması ve onaylanması.

Sizleri bilemem ama beni sevindirdi.

Bedri Baykam ülkemizin yetiştirdiği önemli bir sanat insanı.

Şimdi diyeceksiniz bir İlahiyatçı olarak ‘Dünya Sanat Günü’yle alakanız ne, hele Ramazan gününde.

Bir bakıma haklısınız. Çünkü İlahiyatçılar sadece dinle ilgilenirler ve dinlerde de sanat haramdır ya da günahtır. Bu yüzden de kaba tabirle ‘ne alaka?’.

Açıklayayım efendim.

Sanat, Allah’ın yarattığı insan varlığının Allah’ın ruhundan üflemesiyle oluşmuş olan yaratıcılığının dışa çıkmasıdır.

Sanat, büyük sanatçı Yaratıcı’nın sanatlarını görmek, gözlemlemek ve onun sanatına yaklaşma eğilimidir.

Sanat bir medeniyetin güzellik ve estetik resmidir.

O zaman hani bizim sanatımız?
Bizim derken Müslümanların.

Fakültedeyken Sanat tarihi dersimiz vardı ve kulakları çınlasın Prof. Dr. Hakkı Önkal hocamız sanat ve sanat tarihi adına çok gayret sarf etmişti. İslam sanatları diye bir tabir kullanırdı. O zaman da pek anlam veremediğim bir tabirdi bu.

Sanatın İslamisi, ya da İslam sanatları.

Diyeceksiniz ki, tabi ki olur.

İslam medeniyeti olur da İslam sanatları olmaz mı?

Açıklayayım.

Sanat hakkında çok derin tartışmalar yapılır. Sanat, sanat için midir, sanat insan için midir? Sanatın sanat için olduğu aslında sanatın doğasına daha uygundur. Çünkü sanat içten gelen bir yaratıcılık, devinim ve harekettir. Sanatçı içinde hissettiklerini estetikle dışa vurur. Bu yüzden sanat insan için değildir.

Sanata bu açıdan baktığımız zaman sanat sanat olur ve gelişme gösterir.

Sanat Yaratıcı için diye düşünürsek o zaman İslam sanatları diyebiliriz. Ama o zaman da sanat sanat olur mu onu bilemem.

İslam sanatları tabiri ilk dönem İslam tarihinde olmayan bir terim. Çünkü o zaman sanat adına yapılan faaliyetler yok denecek kadar azdı. Sonraki dönemlerde başlayan sanat faaliyetleri de Halifelerin, İslam devletlerinin kontrolünde gelişmişti. Bundan dolayı da İslam sanatları diye bir terim oluştu, yani İslam’a uygun sanat. Bu durum yöneticilerin, halifelerin ve siyasi iktidarların din adına baskısını kuvvetlendirdiği gibi kendi konumlarını da kuvvetlendirip sağlamlaştırıyordu.

Sanat insan için düşüncesi bu mantığa tam da uymakta. Çünkü sanat insan için demek, sanat yönetici-siyasi iktidar ve halife için demek anlamına da geliyor. Ve son kertede sanat İslam için düşüncesine kadar varır.

Bu bakış açısından dolayı da İslam’ın etkin olduğu ülkelerde sanatın gelişmesini beklemek safdillik olur. Bunu görüp anladıktan sonra Müslümanların yönetimde olduğu dönemlerde neden sanatsal gelişmelerin olmadığını da çok iyi anlamış oluruz.

Tekrar ifade etmem gerekir ki diye düşünüyorum, İslam’ın ilk geldiği dönemde böyle bir kısıtlama olmamıştır. Müziği de sanatın bir dalı olarak kabul edersek, ki öyledir. Hz. Peygamber’in Medine’ye hicretinde tef çalıp şarkılar söyleyenlere Hz. Peygamber, engelleme adına müdahale etmemiştir. Buradan anlıyoruz ki Hz. Peygamber sanata karşı bir insan değildi.

Ama ilerleyen zamanlarda Müslümanlar haricinde olanların yaptıkları stratejik açıdan uygulanmamış ve yapılması hoş karşılanmamış.

Bugüne geldiğimizde ise durum çok farklı. Artık neredeyse bütün Müslümanlar en az bir sanat dalında uzmanlaşmış gibiler. Bu da fotoğrafçılık. Akıllı telefonlarımız sayesinde hepimiz fotoğrafçı gibi güzel kareler yakalayıp paylaşıyoruz.

Demek ki sanat hayatın içinde olan bir etkinlik.

O halde Müslümanlar olarak sanata neden tepkili olalım ki, öyle değil mi?

Sevgi ve Bilgiyle kalın

Önceki İçerikMontrö Sözleşmesinin Önemi
Sonraki İçerikSultanlar Ligi’nde şampiyon.. VakıfBank
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz