- Kamuoyuna Duyuru…! - 30 Nisan 2023
- 1915 Olayları ve Konuşulmayanlar - 25 Nisan 2023
- Neden Ak Partiliyim? - 24 Nisan 2023
Serbest kürsü olarak isimlendirdiğim yazılarıma aslında kendisi ile başlamak istiyordum, ancak yaşadığımız sıra dışı seçim süreci sebebiyle ertelemeyi daha uygun gördüm. Çünkü uzatılan bir seçim dönemi, kazanma hırsları yüzünden insanlarımızı ve toplumu daha da anormal bir şekle büründürmüştü.
Evet, kimden bahsediyorum.
11. Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül. Ekonomist, politikacı, düşünür.
Kendisiyle bir buçuk saati geçen görüşme nasıl geçti anlayamadım. Hani güzel ve hoşunuza giden şeyleri yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlayamazsınız ya, aynen öyle.
Borunun içinden dünyaya bakanlar, ya da buna at gözlüğü de diyebiliriz, kendisiyle ilgili tek bir soruya odaklandıkları için bütün olan resmi görmekte güçlük çekiyorlar. ‘Abdullah Gül parti kuracak mı, kurmayacak mı?’
Vidayı anlatmaya demir filizlerinden başlayan merhum Necmeddin Erbakan’ın en değer verdiği öğrencisi, bu soruya evet-hayır diye cevap verir mi sanıyorsunuz. Konu aslında parti değil, asıl mesele hayata ve insana bütüncül bakabilmek. Ama bunu anlayamayanlar bu soruya takılı kaldıkları için, sayın Gül’ü de anlayamıyorlar.
Abdullah Gül’le hayata ve insana dair konuşmak, sığ politik konuşmaları yapmayla kıyaslanmayacak bir durum. Eğitimi, birikimi, hayata bakışı, olaylara yaklaşımı bende şu izlenimi bırakmıştı: ‘Bilge devlet adamı/insanı ve yönetici’.
Ekonomi alanındaki akademik çalışmaları, Milli Görüş çizgisinde başladığı siyasi hayatı, Erbakan’ın değer verdiği öğrencisi olması, bakanlık-başbakanlık ve sonra cumhurbaşkanlığı ve birikimleri ve ardından akil bir devlet insanı olarak susması. Bunların ne demek olduğunu anlamak çok önemli.
Hem teori ve hem pratiği birleştirmesi, ilim ve yaşanan hayatı bütünleştirmesi, sabrı ve hoşgörüsü, sakin kişiliği ve insanlara yaydığı kişisel enerjisi. Bunlar çok önemli özellikler, bilhassa da geçiş dönemi sancıları yaşanan bu yüzyılda.
Bu yüzyılda batı ve doğuya hakim olması, batı değerlerini yaşayarak içselleştirmesi ama buna rağmen doğunun insana bakışını da kendisinde barındırması. Ve bunlara ilave etmem gereken samimiyeti ve doğallığı. Eminim, kendisinin bu doğallığında, yaşanan hayatla teoriyi harmanlamasında eşleri hanımefendinin büyük payı vardır. Devlet kademelerindeki görevler ve sonrasındaki süreçte, kendisinin duruşu ve hayata bakışı, sayın Abdullah Gül’ün bilge devlet insanı olmasında bir hayli etkili diye düşünüyorum.
‘Kadife kese içinde demir yumruk’ ifadesini kullanmamın sebebi de şu: Doğallığı, samimiyeti, insanı ve hayatı bilip-bütünleştirmesi, batı ve doğuyu harmanlayıp sonuca varması ve bütün bunlardan sonra ikamet ettiği yerden kendine has küçük dokunuşlarla sistemi çalıştırması. İnsanların ön plana çıkarılmasından ziyade sistemin önemini bilerek davranması ve bunu da kendi hayatında uygulayarak göstermesi.
Değişikliklere gebe olan bu yüzyılda, hem ülkemiz ve hem de batı ve doğu arasındaki medeniyet köprülerinin kurulmasında, kendisinin birikiminden yararlanılması gerekiyor.
Sistem kurması ve sistemi doğal seyrinde çalıştırması ve bunları da değerlere bağlı kalarak en insani şekilde hayata aktarması, önümüzdeki on yıllara namzet olacaktır.
Sevgi ve Bilgiyle kalın