- Kamuoyuna Duyuru…! - 30 Nisan 2023
- 1915 Olayları ve Konuşulmayanlar - 25 Nisan 2023
- Neden Ak Partiliyim? - 24 Nisan 2023
‘Takdiri İlahi’ diye bir tabir vardı eskiden.
Yaş alanlarınız bilirler. Sanıyorum yeni nesiller bu ifadeyi yakınlarından vefat etmiş olanların ardından söylendiğini duymuşlardır.
Takdiri İlahi sadece vefat edenlerin ardından söylenmez.
Yaşanan olaylardan sonra Yaratıcı’ya bağlı olanlar yaşanan bu olayın insan psikolojisi açısından daha kolay kabul edilmesine yardımcı olduğu için bu tabire önem verirler ve kullanırlar.
Bir de ‘hayırlıysa olsun’ diye bir tabir vardı. Hayırlı değilse yani iyi, olumlu, faydalı ve güzel değilse olmasın. Hayırlı ise olsun denirdi.
Bu ibareyi dünyevileştirerek değiştirenlerimiz de oldu.
Nasıl mı?
‘Hayırlısıyla olsun’.
Bu iş olsun da, hayırlısıyla olsun.
Yani hayırlı değilse olmasın yok.
Artık hayatımızda yeni bir tabir var.
‘Kader Planı’.
Michael Douglas’ın ‘The Game’ (Oyun) diye bir filmi vardı. Filmde işlenen konu da aslında bir plandı.
Çok güzel listelenen bir plan.
Bu planı görünce aklıma ‘kader’ konusu gelmişti.
Kader üzerine düşünmeye başlamam da fakültede Kelam derslerine ilgimle başladı.
Neydi kader?
Kader var mı yok mu?
Kader yazılmış mı, yoksa yazılıyor mu?
Yazılıyorsa kimler bunda aktif?
İslam geleneğinde kader dendiğinde akıllara gelen ‘daha önceden yazılmış’ bir planın olduğu.
Bu bağlamda da ‘kader planı’ ibaresi aslında anlatım bozukluğu.
Yazılmıştır ve bu da planlanmıştır yani plandır.
Tıpkı yaygın olarak kullanılan ‘küçük bir ayrıntı’ tabiri gibi. Bu da anlatım bozukluğudur çünkü ayrıntı zaten küçüktür.
Kader planı tabiri son zamanlarda siyasiler tarafından çok kullanılıyor. Yaşanan acı olaylardan sonra yapılan demeçlerde sürekli duyuyoruz. En son da yaşanan deprem faciasında sık sık duyduk.
Daha önce kaybettiğimiz madencilerle ilgili verilen demeçlerde duymuştuk.
‘Bu acı olaylar kaderdir’ demek anlamına geliyor ‘kader planı’ sadece biraz daha yumuşatılmış hali. Direkt olarak ‘kader’ denmiş olsa o acı olaydan etkilenenler kaderi irdeleyecekleri için sanıyorum ‘kader planı’ deniyor.
Kader konusu tam bir muamma. Bu konuya belki daha sonraki yazılarımda tekrar değinirim.
Beni ilgilendiren, ‘kader planı’ diyerek kabullenilmesi gerektiği vurgusu yapılan bu acı olaylar ile yapılacak olan seçimlerin arasındaki bağ.
Yaşanan bu acı olaylardan sonra yitirilen canlar için kader planı diyoruz, kabullenilmesini istiyoruz.
Acaba seçim de bunun içine giriyor mu ya da girecek mi?
Seçimler de kader planının bir parçası anlayışıyla mı hareket ediliyor yoksa ‘işi kadere bırakmayalım’ diyerek bilimsel verilerle mi hareket ediliyor?
Sizler nasıl düşünüyorsunuz bilemiyorum ama kanımca iş seçimlere gelince sanki bu ‘kader planı’ tabiri rafa kalkıyor.
‘Seçimler kader planına dahil değildir’ düşüncesi ve inancıyla bilimsel veriler ele alınarak başarı kazanılması için elden ne geliyorsa sonuna kadar uğraşılıyor.
Bu durum bana aynı yaklaşımda bulunan iş insanları, tüccarlar, dinsel faaliyet yapan kurumları hatırlatıyor.
Başkasına gelince kader-kaza, hayırlıysa olsun, vardır bunda da bir hayır.
Ama iş paraya, dini kurumlara gelir kazandırmaya gelince ‘sonuna ve dibine kadar’ çalışma ön şart olarak sunuluyor.
Avrupa’daki camiler ve dini dernekler bunu sık olarak ve çok güzel yaparlar. Konu başkalarını ve cemaati ilgilendirince ‘sabır, kaza-kader, ayet değil-hadis değil’ gibi geçiştirmeler ama iş caminin geliri, dini cemaatin menfaati olunca SONUNA kadar çalışmak, çalışmak, çalışma…
‘Sana olunca kader, bana olunca kader diye bir şey yok’ anlayışı…
Belki de siyasilere bu aklı Avrupa’daki camiler ve yöneticileri vermişlerdir, kim bilir…
Sevgi ve Bilgiyle kalın