Siyasetin dönel kavşakları

0
Latest posts by Emrullah Bayrak (see all)

Vikipedia’ya göre dönel kavşak ya da halk arasındaki adı ile göbek, araç trafiğinin dairesel biçimde hareket ederek çeşitli istikametlere dağılmasına imkân veren kavşak türü. Dönel kavşaklar ortasında, genellikle araç yolundan yüksek inşa edilmiş adacıklar bulunur.

Trafiğin dönel kavşağı olur da siyasetin olmaz mı?

Siyasi partiler de aynı göbek etrafında sürekli dönüp duruyorlar. Yer yer çeşitli istikametlere savrulsalar da aslında düşünsel olarak çok da birbirlerinden farklılık arz etmiyorlar. İktidarı ele geçirenler, bir önceki yönetime rahmet okuturcasına eylemlere yöneliyor. Her defasında adı demokrasi ve hukuk, tadı ise iktidarın mideye indirilen nimetleri oluyor.

Bugünlerde, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sonrası oluşan ittifaklarda çatırtı sesleri yükseliyor. Bir yanda Millet İttifakı öte yanda Cumhur İttifakı.

Olayın ilginç yanı ise ittifakları oluşturan ana partiler, yerli yerindeyken, hatta ittifakları ayakta tutmanın derdindeyken, küçük partiler ittifakı bozmada daha bir hevesli görünüyor.

İktidar bloğunun küçük ortağı MHP, öte tarafta ondan kopup partileşen İYİ Parti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile resepsiyonda çekilen fotoğrafı bir hayli tartışma konusu olan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Anahtar partiyiz” açıklaması, siyasetin dönel kavşağında, partilerin yeni istikametler peşinde olduklarının da bize ipuçlarını veriyor.

Her ne kadar Akşener, söylemleriyle bu durumu kabul etmese de tutum ve davranışlarıyla İYİ Parti’nin ayrılık yoluna çıktığı net. Tabii bu yolculuğun partiyi nereye taşıyacağı ya da sürükleyeceği bilinmez.

CHP ile İYİ Parti arasına da bir kara kedinin girdiği kesin. Bu kara kedinin HDP kaynaklı mı yoksa iktidar kaynaklı mı olduğunu ise zaman gösterecek.

İnsanlar arasında kalmayan vefayı siyasetten beklemek biraz nankörlük olacak. CHP’nin İYİ Parti’yi siyaset sahnesinde tutmak için gösterdiği yoğun stratejik hamleleri bilmem hatırlatmaya gerek var mı?

Millet İttifakının büyük ortağı CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı bir öz eleştirinin, gündem yoğunluğundan yeterince tartışılmadığını düşünüyorum. Kılıçdaroğlu, şöyle diyor:

“Bu şu demek değildir ki CHP’nin hiç kabahati, kusuru yoktur. Bizim de çok kabahatimiz, kusurumuz var. Bir başörtüsü meselesini Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel meselesi haline getirdik. Sana ne kardeşim. O kız çocuğumuz üniversiteye gidiyor mu, okuyor mu, imkanını sağlıyor muyuz? Derdin o olmalı.”

Bu açıklama gerçekten hedefi tam 12’den vuran bir öz eleştiridir. İslami kesimle arasındaki mesafeyi kapatmak istiyorsa bu tür öz eleştirileri CHP’nin daha sık yapmasında fayda var. Uygulamada da bunu göstermesi gerekiyor ki bugün başörtüsünü tartışmıyor olmamızda CHP’nin son dönemdeki tutumunun önemli bir katkısı olduğunu da buraya not düşmek gerekiyor. Tarih kaynaklı ön yargıları yıkmanın başkaca bir yolunun olduğunu düşünmüyorum.

Bu aralar MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de hedefine oturttuğu Kılıçdaroğlu, daha önce de bir konuşmasında “CHP elitist bir parti diyorlar. Elitlere saygım var, aydındır. Ama bir elitistler var. Rakı sofralarında Türkiye’yi kurtarırlar. Bunlardan partiyi temizleyeceğim. Bunu herkes iyi bilsin. Bana çalışan adam lazım, rakı sofralarında konuşan adam değil” demişti.

Gerçekten Kılıçdaroğlu’nun günün koşullarına göre CHP’yi olumlu bir istikamette dönüştürmeyi başardığı bir gerçek. Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin iktidara yürüdüğü söyleminin altı boş değil ama biraz daha gayret gerekiyor.

Kılıçdaroğlu’nun bu siyaset tarzından elbette partisinde rahatsızlık duyanlar vardır. Ancak izlediği stratejiyle yerel seçimlerde kazandığı başarı, Kılıçdaroğlu’nu şu aşamada liderlik koltuğundan etmiyor.

CHP’nin, genel başkanlık değil iktidarı odak noktasına almasının zamanı geldi, geçiyor bile.

Siyasetin bir diğer dönel kavşağı ise Cumhurbaşkanı seçimi için getirilen ‘yüzde 50 artı 1‘ barajında yaşanıyor. AK Partili Faruk Çelik, “kişisel görüşüm” diyerek ortaya sunduğu ve bir türlü yenilemeyen yüzde 50’nin yüzde 40’a indirilmesi teklifi, epey bir süre daha tartışılacağa benziyor.

Sürekli kan kaybı yaşayan AK Parti’nin bu dönel kavşaktan hangi istikamete savrulacağını şimdiden kestirmek güç. Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önce konuya sıcak bakıp sonra aynı gün içinde kapıları kapatması, bu teklifte hala bir boşluğun olduğunu gösteriyor.

Erdoğan, “muhalefet getirirse bakarız” yaklaşımında olsa da istikametin parlamenter sisteme kadar yolu olduğunu belirtmek isterim. AK Parti’ye göre bu konuda muhalefet algı operasyonu yapıyor olsa bile.

Güç kaybının sebepleri yanlış noktalarda aransa da işlerin yolunda gitmediğinin artık AK Parti de farkında ve işleri de eskiye nazaran daha da zor. Çünkü alternatifler çoğalıyor. Zamlar üzerinden uçuşan ekonominin düzeltilmesi, dar sokaktan çıkışın ilk ışığı olacaktır.

Gelelim yeni partilere…

Türkiye, üç yeni parti ile daha tanışmak için artık gün sayıyor. Bir yanda AK Parti Genel Başkanlığı ve Başbakanlık yapmış Ahmet Davutoğlu, öte yanda AK Parti iktidarlarının ekonomik politikalarını yönlendirmede uzun yıllar görev almış ekonomist Ali Babacan.

CHP’den ihraç edilen Ardahan bağımsız milletvekili Öztürk Yılmaz’ın da yeni bir siyasi parti kurma çalışması yürüttüğünü buraya not edelim.

Dönel kavşakta bu partilerin siyasete yeni istikametler çizeceği kesin. Başarılı olup olmamasına bakılmaksızın siyasetin dar boğaza girdiği bir dönemde, yeni iklimler yaşatacağına inanıyorum.

Akıl akıldan üstündür.

En azından AK Parti merkezli yapılan siyasetin bir nebze de olsa dağılacağını düşünüyorum. Her zaman yeni fikirlerin, yeni oluşumların, eleştirel bakışların faydalı olacağını düşünenlerdenim.

Türk siyaseti, ayrıştırıcı dilden çok zarar gördü. Yeni partilerin bütünleştirici, kucaklayıcı bir yöntem izlemesi başarının sihirli anahtarı olacaktır. Ötekileştirmeden toplumun tüm kesimlerine hizmet, siyasetin ana görevi olmalıdır.

Adam kayırmacılık, yolsuzluk, liyakat sahibi olmayanların görev başına getirilmesi, ‘bendensin, benden değilsin’ tarzı yaklaşımlardan bu ülke gerçekten çok çekti. Adaletten bahsetmeye gerek bile yok.

Siyasetin dönel kavşağında bulunuyoruz. Türkiye, bu kavşaktan ya doğru bir istikamete sapacak ya da uçurumla burun buruna gelecek.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz