Sorumsuz sorumluluklar…

0
Latest posts by Mustafa Kalabalık (see all)

Adeta çocukların elinden bardağı düşürüp de kırdığında, etrafına saf saf bakması, “suçlu muyum ki acaba? Annem, babam ne tepki verecek ki?” dercesine ve dudak büzercesine ağlamaklı olması gibi, toplumun sessiz kesimleri dâhil ezici bir çoğunluğu şaşkınlıkla, tereddütle, korku ve tedirginlikle olup biteni anlamaya, yapılmak istenenleri çözmeye çabalıyor.

Bu sessizlik, tepkisizlik, bakalım ne zamana kadar sürecek, nasıl bir etki ve tepki gösterecek!

Yetkili makamların, adeta yetki devirlerini yapmışlar da sorumluluklarını devretmişler gibi davranması, hatta ana muhalefet partisini suçlamaları, anlaşılmaz gibi geliyor insana!

Ama bir anlamı ve anlatmak istediği elbette ki var..!

Vermek istediği mesajdan ziyade, savunur göründüklerine vermeye çalıştıkları zarar hesapları da. Bunu görmesi, yorumlaması ve önlem alması gerekenler, elbet ki “BİZ” denilenlerin içindekiler…

Örnek mi lazım! Mesela AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, Prof.Dr. Yasin Aktay’ın; “Hadi biz saftık; CHP, FETÖ’yü biliyordu; Kılıçdaroğlu yargılanmalı!” yorumu.

Demek ki saflık hakkı, sadece yetki ve sorumluluk sahiplerinin!

Tıpkı kandırılma hallerindeki eşitsizliklerdeki gibi…

**

Bazen de öğreniyoruz ki; tıpkı başkalarının acılarını, aynı acıları kendileri de yaşadığında fark edenlerin öğrendiği gibi, acılar da gerçekmiş…

Boşuna mı deniyor “ateş düştüğü yeri yakar” diye!

İnsanın yüreğine düşmeyince aynı ateş, hissediyorum dedikleri his, ‘zan’dan öte gitmeyen bir duygu oluyor.

7 Haziran seçimlerinden sonra başlayan ve istikrar(!)lı bir şekilde yaşatılan terör belası, ateşlerin düştüğü yürekleri çoğaltmaya, ülkemizin farklı farklı şehirlerini, mahallelerini yakmaya, yürekleri dağlamaya devam ediyor.

Umuyoruz ki bu acılar bitsin, ülkemizin geleceğini, umutlarını karartan terör belası son bulsun.

Ama, terörü kınamakla, sağduyu ve insaf dilemekle, ülkemize, ölen insanlarımızın ailelerine başsağlığı ve sabır dilemekle, intikam hisleri, söylemleri ve karşı sloganlarla da terörün biteceğini ummayı da bırakmak lazım..!

Doğru sorunları görmek, doğru soruları sormak, doğru teşhislerde bulunmak, doğru çözümler üretmek, sahip olunan yetkileri doğru anlamak, sorumlulukları doğru sahiplenebilmek lazım..!

Dizi filmler ile anlatmak gerekirse eğer; içimizde nice hain Kurtoğlu’lar varken, Sungurtekin’ler, Gündoğdu’lar, bunların da hedefleri, hüsnüniyetleri olsa da yaptıklarıyla “diriliş”e katkıları(!)nı görmek lazım..!

Senaryo gereği vatan haini gibi görünen ama vatanseverliği malum Yunan Albayı Cevdet ve devleti için çalışır görünen Osmanlı Miralayı Tevfik’leri de görmek lazım..!

***

Aslına bakarsanız ülkemiz için nelerin planlandığı, uygulandığı ve uygulanmaya çalışıldığı, toplumun nasıl ve hangi duygularla nelere alıştırıldığı, nelere hazırlandığı oldukça açık değil mi?

Ama asıl söylenmesi gerekenleri söylemeyenlerin ve analizleri yapması gerekenlerin, çekindiği, korktuğu ya da hala kendilerini sorumlu görmediği de açık değil mi?

Ülkemizin götürülmekte olduğu yer hakkında fikri, öngörüsü, görüşü olanlar; bu yolda yapılması ve yapılmaması gerekenler hakkındaki çekincelerini, sonuçlarını, geleceğimizi hangi mutlu ve mesut günlere ya da nasıl bir karanlığa mahkûm bırakıldığımızı söylemeyecekler mi?

Bugün bile hala, Birinci Dünya Savaşında Sarıkamış’ta ‘donarak ölen ve şehit olan 90 bin asker’ için Enver Paşa hakkında vatansever mi, vatan haini mi tartışmasını sürmekteyken..

İçinden geçtiğimiz ve gayet açıkça görüldüğü üzere yine tarihi bir dönemden geçtiğimiz, yeni coğrafyaların oluşturulma gayretleri, ülkelerin bölünmesi, yeni ülkelerin kurdurulma gayretleri ve yeni yüzyılın planlamaları varken hem de..

Sevr mi, yoksa Lozan mı tartışmaları ile yaklaşan 2023 hedeflerine rağmen, sıkça değişen gömlekleri, ideolojik ve rejim hedeflerini ve ‘dava’ların, muğlak, bilinmez, anlaşılmaz ve değişken olmalarını görürken hem de..

Gerçi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dahi söyleyemediklerinin olması, ”bildiklerimi zamanı gelince birebir olarak açıklayacağım, yazılı olarak da gelecektir”  şeklinde açıklamayı yeterli görmesi karşısında, diğer yetkili(!) ve sorumlu(!) olanlardan beklemek de ne kadar doğru tartışılır elbet…

Özellikle de sorumsuz gibi davranan sorumluluk sahiplerinin, yetki kullanımlarında gösterdikleri yetki gasplarını ve tanımsız limit aşımlarını, teferruat gördükleri yasalar, özgürlükler, inançlar karşısındaki tutumlarından sonra..

“Ay vurmuyorsa yüzüne, güneş vurmuyorsa pencerene, kabahati ne Ay’da ne Güneş’te ara. Gözlerindeki perdeyi arala” Hz.Mevlana

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz