Suç’un Örtülmesi, Suçlu’ya Arka Çıkılması!

1
gündogdu
Mehmet Gündoğdu
Latest posts by Mehmet Gündoğdu (see all)

اِنَّٓا اَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَٓا اَرٰيكَ اللّٰهُۜ وَلَا تَكُنْ لِلْخَٓائِن۪ينَ خَص۪يماًۙ ﴿١٠٥)

“(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma.

Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Kendilerine hainlik edenleri savunma. Zira Allah, hiçbir haini, hiçbir günahkârı sevmez.

Bunlar, insanlardan gizlenmeye çalışırlar da Allah’tan gizlenmezler. Hâlbuki Allah, geceleyin, razı olmayacağı sözleri kurarlarken onlarla beraberdir. Allah, onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır.

İşte siz öyle kimselersiniz (ki, diyelim) dünya hayatında onları savundunuz. Ya kıyamet günü onları Allah’a karşı kim savunacak yahut kim onlara vekil olacak?” (Nisa, 4/105-109)

Asrı saadette Medine de şöyle garip bir olay yaşandı.

 Rifâa b. Zeyd isimli bir sahâbî, yabancı tâcirlerin Medine’ye getirdikleri has undan bir miktar satın almış ve bunu, bir çuval içinde silâhlarının da bulunduğu evin sofasına koymuştu.

Şehirde kötü şöhreti olan Zafer oğullarından Übeyrık ailesinden biri gece sofaya girmiş, unla birlikte Rifâa’nın silâhlarını da çalmıştı. Rifâa durumu farkedince, bu hadiseyi rivayet eden yeğeni Katâde b. Nu‘mân’a gelip olayı haber verdi.

Katâde gerekli araştırmayı yapıp Übeyrık ailesine ulaşınca, onlar suçu Lebîd isimli mâsum bir müslümanın üzerine attılar. Lebîd kılıcını çekip üzerlerine yürüyerek “Ben çalmışım ha! Vallahi ya gerçek hırsızı haber verirsiniz ya da şu kılıcımla sizi doğrarım!” deyince onu suçlamaktan vazgeçtiler.

Gerçekte Zafer Oğulları’ndan Tu’me b. Übeyrik komşusu Rifâa b. Zeyd’den çaldığı zırhı Zeyd b. Semin adında bir Yahudi’nin yanına saklaması için bırakmıştı.

Olay duyulunca Tu’me’nin evi aranmış, zırh bulunamamış; almadığına ve bilmediğine dair de yemin etmişti.

Katade b. Nu’man ve araştırma ekibi Un çuvalından dökülen un parçacıklarını takip ederek zırhın saklanması için bırakıldığı Yahudi’nin evine varmışlar ve zırhı orada bulmuşlar. Yahudi bunu kendisine Tu’me’nin getirip bıraktığını söylemiş ve Yahudilerden şahitlik edenler de olmuştu.

Mağdurlar hırsızın Übeyrık ailesinden Tu’me bin Übeyrik olduğuna kesin kanaat getirdikten sonra Resûlullah’a başvurdular.

Übeyrık ailesi durumu öğrenince kurdukları planın gereği olarak, uygun birini Resûlullah’a gönderip iftiraya uğradıklarını, ortada bir delil bulunmadığı halde Katâde tarafından hırsızlıkla suçlandıklarını bildirip yakındılar.

Tu’me’nin temiz olduğuna ve Yahudi’nin hırsızlığına yalancı şahitlik etmişler ve Tu’me’yi müdafaa edip Müslümanlık adına kafirlikle itham ettikleri Yahudilerle mücadele etmesini rica etmişlerdi. Rasulullah’a konu hakkında yanlış bilgi vererek saptırmak istemişlerdi.              (Nisa, 4/113) Ayetinde bu durum anlatılır.

Resulullah da görünüşte Müslüman olan Tu’me’nin yeminine ve sahabelerin (!) şahitliklerine dayanarak bu istikamette karar vermek istemiş, ancak olup bitenlerde bir gariplik olduğunu farkederek içi rahat olmadığından hüküm için biraz süre istemişti.

Katâde’de durumu öğrenmek üzere Resulullah’ a gelince, Resûlullah ona: “Bana müslüman ve suçsuz oldukları söylenen kimseleri, elinde bir delil olmadığı halde hırsızlıkla suçladın!” diyerek serzenişte bulundular dedi.

Katâde olup bitenlerden son derecede üzüntü duyarak amcasına geldi ve durumu anlattı. Rifâa “İşimiz Allah’ın yardımına kaldı” cevabını verdi.

Bu olay üzerine yukarıda meâli verilen âyetler nâzil oldu (Tirmizî, “Tefsîr”, 5/22).

Yüce Allah hain ile temizi doğrudan doğruya bildirerek Resulullah’ı hata etmekten korumuş oldu.

Ayrıca bu ayetler ile evrensel, zaman ve coğrafya üstü olarak münafıklığın ne illet olduğu, nasıl fark edilmediği, yalan ve iftiranın ne tür büyük bir zulüm olduğu da hatırlatılmıştır.

Suçlanan ve hırsızlık ettiği ayetle tespit olunan Tu’me Hakk’a teslim olup tevbekar olacak yerde, Mekke’ye kaçmış ve dinden dönmüştür. Önce Sülafe binti Sa’d (Sa’d kızı Sülafe) adında bir kadının yanına inmiş; Şair Hassan’ın bir şiirinden dolayı kadın bunu kovmuştur.

Sonra Selim Oğulları’ndan Haccac b. Allat adında birinin yanına gitmiş, orada da bir hırsızlık yapmış kovulmuş. Daha sonra yine hırsızlık için bir evin duvarını delerken duvar yıkılmış, altında kalmıştır.

Bir rivayette bununla da ölmemiş, Mekke’den çıkarılmış. Araplardan bir tüccar kafilesine karışmış, bunlardan da bir mal çalmış, kaçmış ve fakat tutmuşlar, feci bir şekilde öldürmüşler.

Bu ayetlerde iniş sebebine göre “hainin” (hainler)den maksat, Tu’me ve buna yardım edenler, suçu örtenler ve suçluya arka çıkanlar, genel olarak da bu gibi hırsızlar, haksızlar ve ahlâksızlardır.

Nisa 4/105 ve 107. Ayetde “Hainlerden taraf olmak, onları savunmak” yasaklanıyor, Nisa, 4/109. âyetinde de “Kıyamet günü Allah’a karşı onları kim savunacak yahut onlara kim vekil olacak?” diye soruluyor.

Bu ayetler özellikle iki meslek erbabını muhatap alıyor: Hâkimler, savcılar ve avukatlar. Âyetlere göre bunların asıl vazifeleri hakkın, adaletin yerine gelmesi ve sahibini bulması için çalışmaktır.

Özellikle avukatlar bilgi ve becerilerini, haksız da olsalar müvekkilleri lehine hüküm almak için değil, hakkın ortaya çıkması ve sahibini bulması için kullanmalıdırlar. Avukatların bu anlayış ve ahlâk içinde hareket etmeleri yani haklıların davalarını savunmaları ve haksızların davalarında sulhu aramak, cezada ve tazminatta adalet ve hakkaniyetin gerçekleşmesine katkıda bulunmak gibi hedefler için çaba sarfetmeleri halinde avukatlık mesleği meşruiyet temelini korumuş olacaktır.

Hakim ve savcılara gelince; Davalı ve Davacının mevkii, şöhreti, serveti, rütbesi, sağladığı menfaat ne olursa olsun, hâkim ve savcılar haksız olanın tarafını tutmamalı, hükmün adil bir şekilde tecelli etmesini sağlamalıdırlar.

Ayrıca siyasi otorite de; hakkın, hakikatin, adaletin yanında olmalı; Suçun kapatılmasına, üzeri örtülmesine, suçlunun kayırılarak arka çıkılmasına izin vermemelidirler.

Merî kanunlara göre de, suçu örtbas etmek; Suçluyu kayırmak, arka çıkmak, yardım ve yataklık etmekte suçtur.

Vesselam

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 135-138

1 Yorum

  1. sayın hocam yazdıklarınızın muhatabları mümin müslüman Allahın gerçek kulları ve onun peygamber(s.a.v)in gerçek ümmeti olanlardır.
    ağızlarından din iman maşallah barekallah inşallah kelimeleri eksik olmayıp hak hukuk adalet insan hakkı hayvan hakkı kul hakkı konuları umurlarında olmayıp devletin milletin kaynaklarını bir avuç insana peşkeş çekip üç beş yerden maaş alıp bu dünya da günlerini gün edenlerin bu yazdıklarınız bir kulaklarından girip öbüründen çıkar.
    onlara göre bu yazılanlar sadece avam halk içindir çünkü kendilerini ümmetin seçkinleri ve seçilmişleri olarak görürler.ne hazindir ki hakikaten de buna yürekten inanmışlardır.
    yoksa Allahın bütün vasıflarını taşıyan insan (haşa),bir seçimin kaybedilmesini mescidi aksanın düşmesi, oy vermeyenleri uhud savaşının okçuları gibi sözler niye ağızlarından dökülsün.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz