- Chamblin Kitapçısı - 22 Kasım 2022
- Amerikan Rüyası / 3 - 18 Kasım 2022
- Dr. Şebnem Korur Fincancı ile ilgili Amerika basınında çıkan bazı haberler: - 27 Ekim 2022
Bazıları bütün hayatları boyunca düşünmeden ötekinin yaşamına dokunmaya onlara katkıda bulunmaya birşeyleri düzeltmeye çalışır. Hem insanın hem de doğanın dengesine inanır. Aşırı tüketiminde, en az aşırı üretim kadar doğru olmadığını anlar ve bunun gereklerini yapmaya çalışır.
Diğerleri ise bunun tam tersine bir felsefeye sahip olduğundan ötekinin yaşamını çok önemsemez. ‘Nasıl ötekini önemsemeden veya yok ederek yol alırım’, ‘egomu nasıl daha iyi tatmin ederim’ veya ‘terazi düzgünse nasıl bozarım’ hesaplarıyla yaşar. Bu ikinci gruptakilerin tabii ellerinde para, güç, kariyer, iktidar varsa her kötülüğün altında korkmadan imza atarlar. Gerekirse ülke yansın yok olsun, dünya savaşları çıksın hiç umurlarında bile olmaz.
Bu durum Sosyalistler, dindarlar, dinsizler, sağcılar ve solcular zengin veya fakir olmanın da yani sınıfların da ötesinde bir durum.
Niçin mi böyle bakıyorum.
Örneğin Sosyalist ülkelere bakıldığında teori ve pratiğin çeliştiği rahatlıkla görülüyor. Zamanında etiketi sosyalist olan birçok ülkede – insan ve doğa kaynakları bir bürokrasi veya partinin önüne kurbanlık koyun gibi atıldı. Bir şeyleri yok etmede kapitalizmden geri kalmadılar. Kendi ülkelerinde halkın ihtiyaçları varken o kadar , bürokrasi silah üretimi vesaire derken kaynaklar çöpe atıldı. Daha da kötüsü başka ülkelerde muhalif insanlar sosyalistler ve ezilenler yardım beklerken o ülkelerin yönetimlerinlerine kendi kahrolası diplomatik çıkarları için destek oldular. Küçük bir örnek 1940 lara kadar Türkiye Cumhuriyetinde yok edilen veya herşeyleri ellerinde alınan milyonlarca azınlık halk var. Sovyetler tabiri caizse elini bile kıpırtdatmadı Ankara hükümütine karşı. Neyse bu konu belki daha ayrıntılı olarak başka bir makalede anlatılabilir.
Bu egosu çok önde olan hasta ruhlu yönetimlerde veya insanlarda yetki ve güç arttıkça daha da tehlikeli bir hale gelirler. Kimisinde Trump gibi daha önceden güç ve kariyer zaten vardır ama iktidar sonra gelir. Kimisinde ise Erdoğan gibi iktidar ve yetki önce gelir ve bu özellikle maddi güç ve kariyeri sonra getirir. Her iki durumda da sonuç durdurulmadığı sürece hem insanlık ve doğa için felakettir.
Rengarenk Trump taraftarlarının seçimi kaybettikten sonra meclisi nasıl bastığını herhalde hatırlamayan yoktur. Bizdeki Erdoğan ise kendi haksız iktidarını ve gücünü kaybetmemek için sahte darbe düzenledi bombalar patlattı insanların ölümüne sebep oldu ve milyonlarca insanın mal varlığına bir mafya gibi çöktü. Her iki insanın da ortak özelliği ise kendi egoları ve güçlerini kaybetmemek için her şeyi göze almış olmalarıdır.
Ama bizim yerli kabadayı daha çetin ve şanslı çıktı. Hem demokrasinin zaten kör ve topal olması hem halkın önemli bir kısmının din- milliyetçilik duygularıyla kolaylıkla manipüle edilebilmesi kukla pasif bir muhalefet işlerini daha da kolaylaştırdı.
Sonuçta hem ülkesine hem de komşularına nefret kusan ve savaşa doymayan bir kişi ortaya çıktı. Zannedilenin tam tersine Trump o kadar savaş taraftarı olmadı hiçbir zaman. Yoksa Kuzey Kore’ye gider miydi?
Putin’le anlaşmaya çalışır mıydı?
Zaman zaman söylediği sözler bile unutulmadı. Gazetecilere biz çokmu masumuz, Amerika Birleşik Devletleri olarak demesi unutulmadı. Klasik Amerikan stratejisi ve Cumhuriyetçilerden farklı olarak savaşa üslere ve dünyanın jandarmalığına zaman zaman rest çekti. Sonuçta gerçek şu Erdoğan hem sınırsız yetkileri hem de halkın da koyun olmasından dolayı Trumpdan daha tehlikeli bir liderdir.