- “Sekspiyonaj” ya da “Bal Tuzağı” - 26 Nisan 2023
- Pentagon ve CİA’in İfşa Olmuş Gizli Belgeleri - 12 Nisan 2023
- St. Petersburg’daki Patlama ve İstihbarat Servisleri Bağları - 5 Nisan 2023
Dün akşam saatlerinde Madrid’de Türkiye – İsveç ve Finlandiya arasında 10 maddelik bir memorandum imza edildi. Öncelikle “memorandum” kelime anlamı olarak; “bir devletin başka bir devlete siyasal bir sorunla ilgili olarak gönderdiği yazı, diplomatik nota” olarak karşımıza çıkar ama buradaki anlamı tam olarak böyle değildir. Kaldı ki; buna bir antlaşmada denemez.
Ülkemizdeki haber kaynaklarına bakıldığında ise birçok karmaşık bilgi göze çarpmaktadır. Belli bir kesim; bunu “dev bir zafer” olarak sunmakta diğer kesim ise kayıplardan bahsetmektedir. Her iki kesiminde kendi tabanına yönelik haberler yapması, yorumlara izin vermesi çok normaldir.
Ancak “gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır” denir.
Ve bu gerçeklerin ortaya çıkması için “bir günü, herhangi bir günü” beklemeye hiç gerek yoktur. Çünkü memorandumun tüm maddeleri NATO’nun resmi internet sitesinde yayınlanmıştır. Dileyenler okuyabilir. Biraz diplomatik bir İngilizce ile yazılmış ama İngilizce bilen herkes rahatlıkla anlayabilir.
( https://www.nato.int/nato_static_fl2014/assets/pdf/2022/6/pdf/220628-trilat-memo.pdf )
Bu memorandumu; “dev bir zafer” olarak görenlerin iddialarına gelelim;
“PYD – YPG ve uzantıları ile FETÖ Terör Örgütü olarak kabul edilmiştir.” derler. Ancak yanlıştır. Hatalıdır. Hatta yalandır. Böyle bir şey yazmamaktadır memorandumda. Özellikle SABAH gazetesinin ( https://www.sabah.com.tr/gundem/2022/06/29/son-dakika-turkiye-taleplerini-siraladi-isvec-ve-finlandiya-dinleyip-tamam-dedi ) bu haberinde çok net geçer bu ifadeler.
Ne yazık ki; Ne PYD, ne YPG ne de FETÖ “terör örgütü” olarak tanımlanmamıştır. Bunlar benim yorumum değil efendiler. Memorandumun maddelerinde açıkça yazıyor; Bakınız 4. Madde ne diyor; “To that effect, Finland and Sweden will not provide support to YPG/PYD, and the organisation described as FETO in Turkiye.” Yani diyor ki; “Finlandiya ve İsveç YPG / PYD ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan organizasyonlara destek vermeyecektir” Terör? Terör örgütü? Hatta örgüt bile demiyor, organizasyon diyor!? Tercüme farkına göre kimileri buna “Hayır! Örgüt diyor” diyebilir. Ama bu seferde; “Terör Örgütü”demiyor derim bende. Gelgelim “Destek vermeyecekler” pekâlâ. Yemiş olalım…
Biz karşılığında ne veriyoruz peki?
Aynı maddenin hatta bu cümlenin sonunda; “Turkiye also extends its full support to Finland and Sweden against threats to their national security.” Türkiye, Finlandiya ve İsveç’e karşı oluşabilecek milli güvenlik saldırılarına karşı koşulsuz destek verecektir. Yani gün olurda; Finlandiya’ya X ülkesinden bir milli güvenlik tehditi ile düşman askeri girerse bizim Mehmet koşulsuz şartsız gövdesini siper edecektir.
Burada kazanan kim?
Rasyonel düşünelim; biz değiliz… Bizim istediğimiz, “YPG / PYD ve FETÖ terör örgütüdür” ibaresi yok. Kabul etmemişler ya da ettirememişiz. Ama onların her istediğine “Eyvallah” demişiz. Bu maddeden ortaya çıkan anlam bu değilse o halde nedir?
Yine aynı kesimlerin iddiası; “Terör suçluları koşulsuz şartsız iade edilecek” Ne yazık ki; bu da yanlıştır, yalandır ve gerçeklerle bağı yoktur. Bu konuyla ilgili imza edilen memoranduma ilgili maddesine bakalım ne diyor? 8 nci Madde, 3 ncü Paragraf aynen şunu demektedir; “Finland and Sweden will address Turkiye’s pending deportation or extradition requests of terror suspects expeditiously and thoroughly” Yani diyor ki; “Finlandiya ve İsveç, terör zanlılarının devam eden sınır dışı ve iade taleplerini süratle ve kapsamlı bir şekilde ele alacak,” İade? Koşulsuz şartsız? Hemen? Anında? Bunlar ne yazık ki yok. “ele alacağız, ilgileneceğiz, bir bakacağız işte…” orada geçen “address” bu az önce saydığım anlamlara çıkmaktadır. Maddenin devamı ise daha da vahim; “…taking into account information, evidence and intelligence provided by Turkiye, and establish necessary bilateral legal frameworks to facilitate extradition and security cooperation with Turkiye…” yani; “Türkiye tarafından sağlanan BİLGİ, KANIT ve İSTİHBARAT DİKKATE ALINARAK (!!!) gerekli ikili yasal çerçeveleri oluşturmak, Türkiye’ye iade ve GÜVENLİKLERİNİ sağlamak…” Yani biz “Verin bu adamı, istiyoruz!” dediğimizde, bize önce “Kanıt ve istihbarat raporlarımızı” soracaklar… Ha bunları diyelim ki kabul ettiler sonra diyecekler ki; “Ya biz size bunları veriyoruz ama siz bunların güvenliklerini sağlayabilecek misiniz? Yasal haklarını koruyabilecek misiniz?” biz; “Tabii ki koruruz” dediğimizde ise; “Tamam o zaman, biz birde “Suçluların İadesine İlişkin Avrupa Sözleşmesine” bakalım” diyecekler. Bu nereden mi çıktı? Aynı maddenin aynı paragrafın son cümlesinde; “in accordance with the European Convention on Extradition.” yazıyor. Bunu da kabul etmişiz.
Yani hiçbir AB üyesi ülkeden suçlu iadesi alamadığımız ve buna gerekçe gösterdikleri anlaşma bu. Bizim terör suçlularını geri alma hakkımız, birçok çetrefille masada “cambazlık” yaparak memorandumu önümüze koyanlar yüzünden başka bir bahara kaldı anlaşılan. Yukarıda yazan tüm koşullar sağlansa bile “Suçluların İadesine İlişkin Avrupa Sözleşmesine” göre AB üyesi olmadığımız için suçlu iadesi yine yokuşa sürülecek, yine yan yatıp, çamura saplanıp, pazara kalacak.
Memorandumun bu maddelerinde nasıl “Dev Bir Zafer” var doğrusu ben göremedim? Nasıl bir “dik duruş” örneği bu? Bir ay boyunca direnipte kazanılacağına emin olduğumuz ama hiçbir şey kazanamadığımız bir zaman kaybı. Genel Yayın Yönetmenimiz Sinan Eskicioğlu, Sayın Abdullah GÜL’le röportaj yaptı. ( https://ocakmedya.com/abdullah-gulle-turkiye-ve-dunya-gundemine-dair/ ) Ve orada Sayın GÜL; “Finlandiya ve İsveç karşı gösterilen tavrın; “zaman kaybı” olduğunu” belirtmişti o röportajda. Yazıyı okurken soru işaretlerim vardı ama sanırım Sayın GÜL’ün söylediği yere geldik. Bir ay boyunca kefenlerimizi giyip, “dik dur eğilme” diye bağırdık ama sonunda sanırım baya bir eğilmişiz. Maddeler öyle diyor, ben değil…
Karayip Korsanları film serisinde güzel bir replik vardır; Korsanların kendi arasında mottosudur; “Alabildiğin her şeyi al ve geriye asla hiçbir şey verme…” Biz masaya; İsveç ve Finlandiya Dış İşleri Bakanlarıyla değil korsanlarla oturmuşuz sanırım. Alabildikleri her şeyi aldılar ve bize hiçbir şey vermediler… Başımız eğik, boynumuz bükük döndük yine…
İşin birde “bir parmak bal” tadında maddeleri de var. Bu kadarı da olsun diyoruz artık. Kalkıp Madrid’lere kadar gitmişiz, o kadar yol tepmişiz, milletin vergisiyle uçuşlar yapılmış, masraflar edilmiş değil mi? Nedir peki onlar? Yiğidi öldürelim hakkını yemeyelim;
Memorandumun 5 nci Maddesi; “Finlandiya ve İsveç, PKK’nın yasaklanmış bir terör örgütü olduğunu teyit eder. Finlandiya ve İsveç, PKK ve bunların uzantılarının faaliyetleri ile iltisaklı kuruluşlar ve paravan örgütler içerisinde yer alan veya bu terör örgütleriyle bağlantısı bulunan şahısların faaliyetlerini engelleyeceklerini taahhüt eder. Türkiye, Finlandiya ve İsveç bu terör örgütlerinin faaliyetlerini engellemek amacıyla aralarındaki işbirliğini artırmaya karar vermişlerdir. Finlandiya ve İsveç, bu terör örgütlerinin emellerini reddeder.”
Eksik olmasınlar. Hatta Allah hepsinden razı olsun. PKK’nın terör örgütü olduğunu kabul etmişler. Daha napsın adamlar? Kalkıp birde o örgütün “anayasamıza göre suç işlemiş ve işlemekte olan elemanlarını” iade edecek değiller ya. Tabi aynı şey FETÖ içinde geçerli. Gerçi onu “Terör Örgütü” olarak bile kabul etmemişler…
Bir madde daha var o da çok ilginç; 7 nci madde diyor ki; “Türkiye, Finlandiya ve İsveç aralarında artık hiçbir milli silah ambargosu bulunmadığını teyit ederler.” Yani önümüz açıldı, her türlü silah satabiliriz. Oluk oluk döviz akar artık ülkeye… Neden mi alsınlar? Haklısınız… Düşününce; Avrupa’nın en büyük silah ihracatçıları arasında olan bu ülkeler, yurt dışına silah ihraç ederlerken bizden ithal silah almaları biraz mantıksız. Eee biz alırız o zaman. Basarız parayı neyse maliyeti alırız. Kazanan kim? Biz mi yoksa Korsanlar mı? SİHA ve İHA satabiliriz, teknolojisi bizden çok geri olan bu hava araçlarını yapamayan fakir ve geri kalmış; İsveç ve Finlandiya’ya…
Kazandığımızı iddia eden diğer maddeleri lütfen ciddiye almayınız. “terör gösterilerini engellemek, Türkiye’ye karşı kirli bilginin önüne geçmek, para ve yardım toplanmasını yasaklamak vs vs vs” Çünkü zaten hepsi yürürlükte olan, icra edilen kanunlardı. Ancak tekrar yazılıp, üstünden gidilmesi sanırım; memorandumda kazanan tarafın hep İsveç ve Finlandiya gibi gözükmemesi için yapılmış bir şark kurnazlığıdır. “Aaa ne demek hep biz kazanıyoruz? Bakın size de bir sürü madde yazdık yahu!?” demenin diplomatik dile dönüşmüş halidir.
Demem o ki Efendiler, sonuç şudur; Şarkta olan biziz ama kurnazlığını yapan onlardır.
Serkan Bey, güzel bir analiz, tebrik ederim
Teşekkür ederim Hocam, yorumlarınız benim için çok kıymetli…
U dönüṣlerinde deneyimli bir iktidarımız var.
Ingilizce metni iṣimize geldiği gibi tercüme ederek U dönüṣünü zafer olarak göstermekte de ustayız.
Büyükelҫileri gönderme konusunda olduğu gibi.
Taktir ve yorum siz değerli okuyucularımızın…
Teşekkür ederim.