Türkiye Rusya ilişkilerinde Hassas Dengeler nasıl korunacak? (3)

1

Türkiye ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB)/Rusya Federasyonu ilişkileri kısa tarihçesi 

Gazi Mustafa Kemal liderliğindeki Ulusal Kurtuluş Savaşı devam ederken Anadoluda ülkesi işgal edilen bir İstanbul Hükümeti ve işgalcilere karşı savaşan Ankara Hükümeti olmak üzere iki ayrı Hükümet bulunuyordu. 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı döneminde, Anadoluyu Batı ülkelerinin işgalinden kurtarmak için mücadele verirken Rusya’dan gelen yardım teklifini kabul ederek bu ülkeden silah, top, tüfek vb askeri malzemenin yanısıra nakdi yardım da almış ve Cumhuriyet kurulduktan sonra yardımın borç olarak kabul edildiğini ifade ile tamamının geri ödenmesini sağlamıştır. Bu yardımları Ankara’ya atanan Sovyet Rusya’nın ilk Büyükelçisi S.I. Aralov‘un anılarında okumak mümkün (Aralov,S.I., “Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları 1, Yenigün Yayıncılık,1997). Batı ve ABD’nin güçlenmesi ve Rusya’nın genişleme, sıcak denizlere açılma talepleri Osmanlı İmparatorluğunun zayıfladığı ve çöktüğü döneme rastlar. Bu nedenle de Sevr Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu Batılı devletlerce parçalanarak işgal edilmeye başlanır. Rusya, yanı başında Batının genişleyerek güçlenmesini önlemek amacıyla da Anadoluda yeni kurulmakta olan ve azimle savaşan bu Devlete yardım eder. 

Atatürk, Rusya ile olan ilişkilere çok büyük önem atfetmiş, ilişkileri dengede tutabilmeyi başarmıştır. Rusya bu dönemde Türkiye’de fişek ve barut fabrikalarını da kurmuştur.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Rusya’nın Karadeniz’den sıcak denizlere açılma politikasını ve Osmanlı İmparatorluğunun nasıl Karadeniz’e çıkan Alman gemileri ile Birinci Dünya savaşına nasıl sokulduğunu ve bu savaş sonunda İmparatorluğun dağıldığının bilincinde olarak 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesinin imzalanmasına büyük önem vermişti. Bugün Türkiye’yi “tehlikeli sulara” girmesinden büyüklerin tepişmesi sırasında ezilmekten büyük ölçüde bu Sözleşme kurtarmıştır. 

1961 Küba krizinde ABD’nin Türkiye’ye SSCB’nin de Küba’ya nükleer başlıklı füze yerleştirmeleri sonucu çıkan ve önlenen siyasi sonuçları bakımından önemli bir krizdir. Sovyet Rusya ile Başbakan Süleyman Demirel zamanında yapılan bir anlaşma ile 1966’da İskenderun Demir Çelik İşletmelerinin (İSDEMİR) kuruluşu başlatılmış ve işletme 1970’de açılmıştır. Ruslar ikaz etmeden 1976’da Iğdır üzerinden sınır ihlali yapan Türk Hava Kuvvetlerine air RF5-A keşif uçağına dört roket atarak düşürmüşler pilot fırlatma koltuğu ile kurtulmuştur.

SSCB’nin yıkılması ile ortaya çıkan Türkiye’nin yeni komşuları ve Türk asıllı Cumhuriyetler üzerindeki etkisini vurgulamak açısından 1992’de dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in ifade ettiği üzere “Adriyatik’ten Çin seddine kadar uzanan bir Türk dünyası” nüfuz alanı kurulmak istenirken hem Batı hem Rusya ile gerilimli ilişkiler başlamış ve 2000’li yıllarda Rusya’nın bu Cumhuriyetlerde etkinliğini arttırması nedeniyle Türkiye, bu kez Müslüman çoğunluklu nüfusu ile  Orta Doğu ülkelerinin liderliğine soyunmuştur.

Türkiye ve Rusya Federasyonu ilişkilerinin inişli çıkışlı bir çizgi takip ettiği ifade edilebilir. Karşılıklı ticaretin artması ve kurumsallaşması ile Rusya’dan büyük turist kafilelerinin gelmesi ilişkileri belli bir istikrara oturtmuştur denebilir. Hala geçerli olan 1921 Moskova Antlaşmasında “iki ülkenin emperyalizmle birlikte mücadele edeceği” de kayıt altına alınmıştır. Batı, Rusya’yı NATO ve AB ile çevrelemek istemekte, Türkiye’yi ise bir türlü AB’ne tam üye olarak kabul etmemektedir. Zaten Putin de Türkiye’nin AB üyeliğine karşıdır. Bunu çeşitli vesilelerle yaptığı açıklamalarda belirtmiştir.

2012’de Akdeniz semalarında Türk Hava Kuvvetlerine ait bir uçak düşmüş. Uçağın düşme nedeni olarak bulunan füzenin ise Rus yapımı olduğu ortaya çıkmıştır. 2015’de, Rus Suhoy-24 uçağı Türkiye tarafından düşürülmüş ve iki pilotu da Suriye tarafında Suriyeli militanlarca  öldürülmüşlerdir. Putin bu olayın ardından Türkiye ile ilgili olarak en ağır demecini vermiştir: “Türkiye’nin mevcut lider kadrosu ile ilişkilerin düzelmesi ihtimalini görmediğini” ifade ederek  “Türk yönetiminin İslamlaştırma politikası yüzünden Atatürk herhalde mezarında ters dönmüştür” demiştir.(BBC News – 17 Aralık 2015) Türkiye Rusya ilişkilerinde bardağı taşıran son nokta Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov‘un Ankara’da bir sergi açılışında katledilmesi olmuş ve bu suikasta karşılık 29 şubat 2020’de, İdlip’te, 36 Türk  askeri, Suriye rejim kuvvetlerince hava saldırısı sonucu öldürülmüştür. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Ruslara Türk askerinin bulunduğu bölgenin bilgisinin verildiğini açıklamıştır. 36 Türk askerin öldürülmesi haberini veren ilk ajans Rus Rossiya -24 haber ajansı olmuştur. 

Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgale başlaması Türkiye Rusya ilişkilerinin hassas dengesini de ortaya çıkarmış sayılır. Yazılı ve görsel basın haberlerine göre buğday ithalatında Rusya ve Ukrayna’ya % 70 bağımlı olduğumuz ortaya çıktı. Türkiye turizm gelirlerinin büyük kısmını Rus ve Ukraynalı turistlerden elde etmekteydi. Putin Türkiye’ye kızdığı zaman ya Rus turistleri engellemiş ya da domates gibi temel ihraç ürünlerinin Rusya’ya girişini yasaklamıştır. Keza ayçicek yağında da büyük ölçüde bu iki savaşan ülkeye bağlı olduğumuz inkar edilemeyecek düzeyde. Bir zamanlar Trakya bölgemizdeki ayçicek yağı fazlasını ihraç eden Türkiye’nin neden ithalatçı olduğu sorusu ise başlı başına bir yazı konusu.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal nedenleri ve Putin’in yakın çevresi:

Batı ve ABD’nin bir süredir Batı sistemi içinde yeralmak isteyen Ukrayna’yı NATO ve AB üyesi yapmaktaki çekingen veya atalet içindeki tutumlarını yakından takip eden Putin, “Küçük Rusya” da denilen bu akraba ülkenin Batı kurumlarına ve sistemine geçmesinin diğer bağımsızlıklarını kazanan ülkelere örnek teşkil etmesini istemedi denebilir. Nitekim, daha önce kendisine başkaldıran ve bunda da başarılı olan Çeçen lider Dudayev’i atarak 1999’da, Çeçenistan’da kendisine yakın ve Pakistan’daki Kadiri tarikatına bağlı Ramazan Kadirov’u işbaşına getiren Putin olmuştur. Kadirov bugün Putin’e olan bağlılığını göstermek üzere kendine bağlı milis güçlerini Ukrayna’ya Rus ordusu yanında savaşmak üzere göndermiştir. Abhazya ve Güney Osetya‘yı da Batı yanlısı Gürcistan‘a ders vermek amacıyla bu ülkeden koparan yine Putin olmuştur.

Putin, 24 Şubat 2022’de yaptığı açıklamada, “Rusya’nın artık Ukrayna’dan gelen tehditler nedeniyle varlığını sürdüren ve güvenli bir ülke olamayacağı” gerekçesi ile “özel bir askeri operasyon başladığını” ilan etti. Amacının “Ukrayna’yı neo-nazilerden kurtarmak” ve “silahtan arındırmak” olduğunu da ilan etti. Bu açıklamanın ardından Ukrayna Cumhurbaşkanı D. Zelensky Yahudi olduğunu açıkladı. Ukrayna Baş Hahamı ve Polonya’daki Auschwitz Anıtı Yöneticisi Putin’in neo-nazi konusundaki savını reddettiler. Bu tür iddiaların bir Rus propagandası olduğu malum. 

Putin’in Ukrayna’yı işgale yönelten hırsı ve emperyalist ideallerinin yanı sıra onu destekleyen çevresi de önemli. Ne de olsa diktatörleri destekleyen ve ona yön veren yakın çevre tüm bu işleri diktatörle birlikte kotarıyor sayılırlar. Mussolinive Hitler‘de olduğu gibi tarih bu tür dayanışmanın örnekleri ile dolu. Rusya Savunma Bakanı Sergei Shoigu, Putin’in en yakını. O kadar yakınlar ki balık ve geyik avına birlikte gittikleri yabancı basında kayıtlı. Bu yakınlık ilerde Shoigu’nun Putin’in yerine geçebileceği yorumlarına da neden oluyor. 2014’te Putin’in Ukrayna’ya ilk gözdağı sayılan Kırım’ı işgali stratejisinin mimarı da Shoigu. Shoigu, askeri istihbaratın başı olarak da birçok operasyon düzenlemiş. Bunlardan Batı basınına yansıyanlar arasında 2018’de bir Rus ajanın İngiltere/Salisbury’de zehirlenerek öldürülmesi, diğeri ise Rus muhalefet lideri Alexei Navalny‘nin 2020’de Moskova’da zehirlenmesi. Dünya kamuoyunun tepkisi üzerine Navalny, Almanya’da tedavi görüp Moskova’ya dönüyor ve dönüşünde de hapsediliyor. Bu nedenle Shoigu Rus siyasi çevrelerinde acımasızlığı ile tanınan bir asker. 

Rus Genel Kurmay Başkanı Valery Gerasimov ise Putin’e Savunma Bakanı kadar yakın olmasa da askeri işgallerin ve savaşların arkasında Savunma Bakanı ile birlikte onun da stratejisi var. 1999’da Çeçenistan’ın başkenti Grozni‘yi teslim alan ve Putin yandaşı Kadirov’u iş başına geçiren Gerasimov, aynı zamanda Ukrayna işgalinin uygulayıcısı general. Putin’in yakın çevresi bu iki görevli ile bitmiyor tabii. Ama Putin’in emperyal hırsını hayata geçiren bu askerler.

Putin’in yakın çevresi olarak Rus oligarkları da saymak gerekir. Oligark aslında eski Yunancadan gelen bir kelime “Oligarkia” azınlığın yönetimi demek. Bunun tanıtımını ve koşullarını ilk kez Aristo yapmış. Bugün oligark denince akla ilk gelen Rus oligarkları. Bir de ” entellektüel oligark” kavramı var. Bunu ilk kez kullanan ingiliz yazar George Bernard Shaw, “Binbaşı Barbara” isimli 1905 tarihli oyununda ilk kez dile getirmiş 

Oligark olmak için çok uluslu büyük şirketlere, büyük nakdi ve gayrimenkul zenginliklere sahip olmak, ülke yönetiminde etkin ve yetkin olmak, çıkarları için siyasi otoriteyi kullanabilmek gerekiyor. Rus oligarklarının bu zenginliklerinin 1990’larda çöken SSCB’den bağımsızlıklarını alan cumhuriyetlerdeki özelleştirmeler sonunda büyük kazançlar sağlamasından kaynaklandığı belirtiliyor.

AB, ABD ve İngiltere ile 200 yıldan fazla bir süredir tarafsızlık politikası uygulayan İsviçre bugün Rusya’ya ve bu oligarklara büyük yaptırımlar uyguluyor. Lavrov’un Antalya’da iken yaptığı konuşmada, yaptırımlar nedeniyle aldıkları kararlarda artık ekonomik olarak bağımsız olacaklarını ifade etmiştir. Bu bir bakıma uğranılan büyük zararın üstü kapalı da olsa itirafıdır. İngiltere Dışişleri ve Kalkınma Bakanı (FCDO) Liz Truss 10 Mart 2022’de yaptığı açıklamada, İngiltere’de yatırımı, iş ve gayrimenkulü olan yedi Rus oligarkın mal varlıkları ile şirketlerinin dondurulduğunu ve bu kişilerin İngiltere’ye girmelerinin yasaklandığını belirtmiştir. Rusya tarihinde görülen en ağır yaptırımlara bu iş adamlarının ilk tepkisini 20 yıldır İsrail’de yaşayan Rus oligark Leonid Nevzlin vermiştir. Nevzlin, Rus vatandaşlığından çıktığını Facebook sayfasından ilan ederek Putin’in neye dokunursa öldürdüğünü, Ukrayna’nın işgaline ve bu ülkede yapılacak soykırıma karşı olduğunu açıklamıştır. İngiliz basını bu oligarkların aynı zamanda Putin’in Rusya dışındaki servetini de idare etmeleri nedeniyle dondurulan veya el konulan servetin bir kısmının Putin’e ait olduğu ileri sürülmüştür.

Sonuç yerine:

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ve Batı ile ABD’nin bu ülkeye ve oligarklarına uyguladığı yaptırımların sonucu Putin duracak mı? Kiev’i aldıktan sonra duracak derim. Onun için Kiev’i almak bir gurur meselesi. Gururundan ödün vermeyecek. 2036’ya kadar görev süresini uzatsa da artık oligarkların ve halkın tepkisi ilerki aylarda görülecek. Rus halkı zaten 14 şehirde, tüm baskı ve tehditlere rağmen yaptıkları savaş karşıtı gösterilerde bu savaşın “Putin ve Kremlin’in savaşı” olduğunu dünyaya ilan etmişlerdi.

Antalya’da yapılmakta olan Diplomasi Forum’una davet edilen Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba‘nın bu ilk toplantıda anlaşmaya varamayacakları diplomasi yorumcuları tarafından bilinmekte ise de bu girişim Türkiye’nin bir başarısı sayılır. Lavrov, esas görüşmelerin Belarus’ta yapılmakta olduğunu belirtirken yine de bu üçlü görüşmeye katıldı.

Bu başarının arkasında kendisini daha genç bir diplomat iken tanıdığım şimdi Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Büyükelçi Sedat Önal’ın olduğuna eminim. Antalya Diplomasi Forum’u başta İletişim Başkanlığının bir propaganda aracı iken bugün Dışişleri Bakanlığının başarısı olarak görülen bir barış görüşmesinin platformu olmuştur. Bu başarıdaki büyük pay kariyer diplomat olan Sedat Önal’a aittir. Diplomasi bir süreçtir. Bu süreci devam ettirmek ise büyük bir başarıdır. Antalya ile bu süreç başlatılmış sayılır. Umarız özlediğimiz diplomasi geleneği devam eder. 

Türkiye sadece kuzeyinde Rusya ile komşu olmanın yanısıra Libya’da ve Suriye’de de Rusya ile karşı karşıya. Putin, Başar Esat’ın yanında ve onun büyük destekçisi.

Rusya ile mevcut ticari ilişkiler Türkiye’nin bu ülke ile olan gerilimli siyasi ilişkilerini bir nebze de olsa yumuşatıyor denebilir. Nitekim ayçiçek yağlarının Putin’in izniyle Azak Denizinden yola çıktığı açıklandı.

Odessa’yı da alırsa artık Türkiye’nin kuzey komşusu tamamen Rusya olacak. Türkiye diplomasideki becerisini güneyde parçalanmış Suriye ve Irak için de kullanmalı. Türkiye’nin güneyinde Rusya ve ABD’nin güç üstünlüğü kurmak ile enerji kaynakları için rekabeti sonuçları itibarıyla Türkiye’yi de etkilemesi kaçınılmaz olacaktır.

İster güney ister kuzeyde olsun olan öldürülen acı çeken, yerinden yurdundan edilen hep sivil halk oluyor. 20-23 yaşlarındaki Rus askerler neden cephede olduklarını bile bilmiyorlar. Bu kısa ve özet denebilecek ufuk turu durumun vehametini ortaya koyuyor. 

Dilerim ki, Putin’in kötü hırsları sona ersin ve barış dolu günler biran önce gelsin. 

İnsanlar, çocuklar ölmesin.

Önceki İçerikÖyle görünüyor ki Erdoğan “nas”ını terk etmek zorunda kalacak 
Sonraki İçerikÇiller yeniden siyasette.. Yeni seçim yasası.. Ve medyamız.. Böyle başa böyle tarak…
Ocak 2019'da emekli olmuştur. Dışişleri Bakanlığı Statejik Araştırma Merkezi Başkan Yardımcılığı ve Başkan (2011- 2012). Vatikan Büyükelçiliği Birinci ve daha sonra Elçi Müsteşar (2006-2011). Protokol Daire Başkanı (2001-2005). İsveç Stokholm Büyükelçiliği Birinci Müsteşarı (1998-2001). Slovenya Ljubljana Büyükelçiliği Müsteşarı (1996-1998). Boru Hatları ve Enerji Dairesi Başkanı (1994-1996). Kafkas İşleri Dairesi Şube Müdürü (1992-1994). Hollanda Deventer Başkonsolosluğu Başkonsolos Yardımcısı (1988-1992). Enformasyon Dairesi Başkatip (1986-1988). Endonezya Cakarta Büyükelçiliği İkinci Katip (1984-1986). Londra Büyükelçiliği İkinci Katibi (1980-1983). Kıbrıs Siyasi İşler Dairesi İkinci Katip (1978-1980). Papalık Gregoryen Üniversitesi Temel Teoloji Lisansı Diploması(2007-2010). A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü SBF Master Derecesi (1988). Basılı Tez: “İngiliz İmparatorluğundan Commonwealth'e:İki Dünya savaşı Arasında Çanakkale Krizi 1919-1939”. "London School of Economics"'de misafir öğrenci (1988). A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Lisans Diploması (1976). Ödüller İtalya Cumhurbaşkanı G. Ciampi tarafından Ankara'da tevdi edilen “Şövalye” ünvanı (Cavallieri Stella Stara per la Solidarita Italiani) Eylül 2005. İran Büyükelçisi Dowlatabadi tarafından tevdi edilen Humeyni Altın Nişanı Eylül 2005. Dinlerarası diyaloga katkılarından dolayı Papalık Tiberina Akademisi Şeref Üyeliği Kasım 2007. İngilizce, Maley dilleri (Bahasa Endonezya ve Maley) İtalyanca bilmektedir.

1 Yorum

  1. 988 yılında Kiev Rus prensi I.Vlademir ,yüz yıldır tabi oldukları pagan dininden vazgeçip tek tanrıya iman edeceğini ve dinlerin araştırılmasını istedi. Üç kutsal dinde Rus heyetleri mutabık kaldı ve dinlerin temsilcilerinden heyet göndermelerini istedi.(Kiev keşiş ve tarihçi Nestor “vakayiname adlı eseri 1056)
    İslam diplomatı ,Vlademiri ikna etti. Vlademir İslam’dan etkilendi. Sonra diplomata peki İslam’da yasaklar nedir diye soru yöneltti. Diplomatin İslam’da içki yasaktır demesi üzerine Vlademir ,Rusların bu keyiften vazgecemeyecegini bildirdi. Ve bir anda İslam’a ısınmış kalbi,, diplomatın hatası yüzünden ters düz oldu. Halbuki Allah içkiyi yasak ederken bir anda yasak etmemisti.Namaza sarhoş yaklaşmayın diyerek yavaş yavaş insanlığı içki yasağına hazırlamıştı. Diplomat Kuran üslubuyla hareket etse belki Vilademir İslam’la şereflenebilirdi. Vlademir içkinin şarabın çok tüketildiği Konstantinopolis merkezli Hristiyanlığı seçti.
    Diplomatların uluslararası ilişkilerde yaklaşımı, üslubu ülkelerin kaderini belirliyor.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz