Türkiye’de Kürt yurttaşlarımızı da kapsayan biçimde genel bir ‘eşitsizlik’ sorunu var..

1

Ocakmedya’ya konuşan eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Türkiye’de bölgeler arasında, diller, inançlar, kültürler arasında Kürt vatandaşları da kapsayan biçimde genel bir ‘eşitsizlik’ sorunu olduğuna dikkat çekti.

Çıkış yolunun demokrasi, adalet ve hukuk devletinden geçtiğini vurgulayan Günay, siyasi suçları içeren genel bir affa ihtiyaç olduğunu söyledi.

“‘Devlet aklı’ dediğimiz deneyimin birikimi ve danışmanın erdeminden uzak, bir kişinin ve çevresinde kümelenmiş azınlığın çıkar, kaygı ve korkularına indirgenmiş bir siyasi sürükleniş yaşıyoruz.” diyen Günay, ekonomik çöküşün temelinde ise yıllardır süregelen savurganlık, dar bir çevreyi kollayan kayırmacılık, plansızlık, son yıllarda doruğa çıkan ve bireysel girişimleri ve kurumsal büyük yatırımları caydıran hukuksuzluk yattığının altını çizdi.

Ertuğrul Günay Kimdir?

1 Ekim 1948 yılında Ordu’da dünyaya geldi. 1969 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini tamamladı. Ordu’da avukatlığa başladı. 1973’te CHP Genel Merkezi’nin 50. kuruluş yılı nedeniyle açtığı yarışmada “Devlet Partisi’nden Halk Partisi’ne” başlıklı yazısıyla birincilik ödülü aldı.

1974-1977 arasında CHP Ordu İl Başkanlığı yaptı. 1977 seçimlerinde en genç milletvekili olarak Meclis’e girdi ve 1977-1980 döneminde Ordu Milletvekilliği yaptı. 12 Eylül Darbesi’nde 1 yıl cezaevinde yattı.

1992-1994 arasında CHP Genel Sekreterliği görevini yürüttü. 1994 yılındaki yerel seçimlerde CHP’den İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına aday oldu. Karşısında Refah Partisi’nden Recep Tayyip Erdoğan, Doğru Yol Partisi’nden Bedrettin Dalan, Sosyal demokrat Halkçı Parti’den Zülfü Livaneli ve Anavatan Partisi’nden İlhan Kesici vardı.

1999 Türkiye genel seçimlerinde CHP’nin TBMM dışında kalması üzerine yeniden aktif siyasete döndü. Genel Başkanlığa aday oldu. 2004 seçimlerinde Ordu’da DSP’li adayı desteklediği gerekçesiyle CHP’den ihraç edildi. Sonraki süreçte Mehmet Bekaroğlu ile Müslüman-Sol perspektifli bir siyasi oluşum çalışması başlattı.

2007’de AK Parti’ye katıldı ve milletvekili seçildi. 60. ve 61. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetleri’nde Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev yaptı. TBMM’de 16. dönemde Ordu, 23. dönemde İstanbul milletvekili olarak yer aldı. 24. dönem İzmir milletvekili olarak Meclis’te görev yaptı. 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturması sürecinde alınan bazı kararları gerekçe göstererek AK Parti’den istifa etti.

Ocakmedya’dan Emrullah Bayrak’a konuşan Ertuğrul Günay’ın sorulara verdiği cevaplar şöyle:

Emrullah Bayrak: Bugünlerde herkesin birbirine daha sık sormaya başladığı soruyu soralım: Neler oluyor, bu gidişat nereye? Gerçekten ekonomik kurtuluş savaşı mı veriyoruz? Yaşadığımız şey aslında bir çöküşün hikayesi mi?

Ertuğrul Günay: Türkiye seçim sürecine girdi. İktidar yorgun ve yıpranmış. ‘Devlet aklı’ dediğimiz deneyimin birikimi ve danışmanın erdeminden uzak, bir kişinin ve çevresinde kümelenmiş azınlığın çıkar, kaygı ve korkularına indirgenmiş bir siyasi sürükleniş yaşıyoruz. Ülke düzeyinde bir kurtuluş savaşı değil, tükenmiş bir siyasi anlayışın her ne pahasına iktidarda kalmak için son çırpınışları. Sanırım seçime kadar da artan gerginliklerle bu çırpınışların tahribatını yaşayacağız.

Emrullah Bayrak: Dolar 12 lirayı aştı, Euro ise 14 lirayı. Türk lirası her gün biraz daha değer kaybediyor. Ekonomik çöküşün temelinde “faiz-enflasyon” ilişkisi mi var? Ekonominin kitabını yazan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teorisinin bugünlere gelmemizdeki etkisi nedir?

Ertuğrul Günay: Ekonomik çöküşün temelinde yıllardır süregelen savurganlık, dar bir çevreyi kollayan kayırmacılık, plansızlık, son yıllarda doruğa çıkan -ve bireysel girişimleri ve kurumsal büyük yatırımları caydıran- hukuksuzluk yatıyor. Bu gidişin sonunun pahalılık ve üretimsizliğe, giderek artan enflasyona yol açması kaçınılmaz. TL’nin değerinin düşmesi karşısında yetkililerin ‘etkisiz eleman’ konumunda kalması, sadece Erdoğan’ın faiz takıntısına da bağlanamaz. İş bu kadar ‘masum’ değil bence. TL’nin değeri düşerken otoyol ve köprü geçiş garantileri dövizle ödeniyor ve millet fakirleşirken onlar daha da zenginleşiyor.

Emrullah Bayrak: Zamlar, enflasyon, işsizlik aldı başını gidiyor. 2001 ekonomik kriziyle şu an yaşadığımız krizi karşılaştırdığımızda neler söylemek istersiniz?

Ertuğrul Günay: 2001’de ekonomik kriz ortaya çıktığında iktidar, kendisini de sınırlayan önlemler almaya çalıştı. Yeni kurallar ve bağımsız kurumlar oluşturuldu. 2002’den 2007’ye de bu önlemlere aynen uyularak gelindi. Şimdi tam tersine, var olan bütün kuralların ve kurumların bağımsızlığının ortadan kaldırılmasının bedellerini ödüyoruz. O nedenle krizi önlenmek yerine ağırlaştıracak tehlikeli bir süreci yaşıyoruz.  

Emrullah Bayrak: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, değişik zamanlarda toplumun mağdur edilen kesimleriyle helalleşmek istediğini ve bunun için adım atacağını söyledi. Fakat iktidar, bu çıkışa olumlu yaklaşmadı. Helalleşme değil hesaplaşmayı tercih ediyor. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, “Kılıçdaroğlu’na hakkımı helal etmiyorum” dedi. Siz, siyasetin yeni gündemi olan helalleşmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?   

Affa gerçekten ihtiyaç var

Ertuğrul Günay: Helalleşme’, özür dilemeyi, özeleştiriyi de içeren bir barışma, uzlaşma talebi anlamını taşıyor. Bazıları, bir siyasetçinin bu terimi seçmesini, dinsel çağrışımlar yaptığı gerekçesiyle tepkiyle karşılıyor.  Siyasetin dini kurtum ve kavramları acımasızca kullandığı ortamda bu tepkileri anlamak mümkün. Ama bunca haksızlığın, hukuksuzluğun yaşandığı şu günlerde bence terimlerden çök amaçlara ve içeriğe odaklanmak gerekir.                                                                                                                                    

Ancak, uzlaşma, barışma, helalleşme -ne derseniz- bir kuru özürle olmaz. Hakları çiğnenenlerin hukuku ve itibarının adalet ve hakkaniyet çerçevesinde iade edilmesi uzlaşmanın vazgeçilmez şartıdır. Çünkü barış ancak adaletle sağlanır. İktidar çevrelerinin ‘hesaplaşma’ kavramını dile getirmesini ise, ‘Allah söyletiyor’ diye değerlendirdim. Elbette, herkes yalanının ve talanının hesabını vermelidir. Helalleşme, haksızlıkların üzerinin örtülmesi değildir.

Emrullah Bayrak: Helalleşmenin bir sonraki adımı çerçevesi iyi çizilmiş bir genel af olur mu? Sizce Türkiye’de bir genel af gerekli midir?

Ertuğrul Günay: Genel af, siyasetin dikkatli davranması gereken bir hukuk işlemidir. Bireylere karşı işlenmiş kasıtlı suçlarda siyasetin af yetkisi yoktur. Bir insanın vücut tamlığına, hele kadına, çocuğa karşı işlenmiş bir suçu Meclis affedemez. Siyaset ancak bireylere karşı herhangi bir şiddet, saldırı içermeyen suçları -ki bunlar çoğunlukla siyasidir ve gerçek anlamda suç da değildir- affedebilir. Bu anlamda bir affa gerçekten ihtiyaç var.

Emrullah Bayrak: İktidar yanlısı bazı kalemler CHP’nin kapatılması gerektiğini ve bazı insanların da sınır dışı edilmesi gerektiğini yazıp çiziyor. Siz bu düşünceleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ertuğrul Günay: Çağ ve akıl dışı saçmalıklara zaman ayırmayı doğru bulmam.

Emrullah Bayrak: Bir erken seçim veya baskın seçim bekliyor musunuz? Seçimler sizce zamanında yapılır mı?

Ertuğrul Günay: Seçimin zamanında değil 2022 yılı içinde yapılacağını sanıyorum. 1946’dan bugüne şimdiye kadar hiçbir seçim dönemi 4 yılı aşmadı. İkincisi, seçim 2023’te zamanında yapılırsa Anayasa’ya göre sn Erdoğan yeniden aday olamaz. Olabilmesi için Meclis’in erken seçim kararı vermesi gerekir. Bu konuda karşı fikirlerin hukuk önünde geçerliği yoktur; ciddiye alınamaz.

Emrullah Bayrak: HDP’yi terör örgütü PKK’nın yanında konumlandıranlar, terör örgütü ile arasına gerekli mesafeyi koymadığı için eleştirenler var. HDP’yle birlikte gözükmek istemeyen ancak oylarına talip olanlar var. HDP’ye yönelik daha çok ‘istemem yan cebime koy’ siyaseti yürütülüyor. Siz HDP’ye siyasetin bu bakış açısını, özellikle muhalefetin tavrını, mesafesini nasıl yorumluyorsunuz?

Ertuğrul Günay: HDP, milyonlarca yurttaşımızı parlamentoda temsil eden bir siyasi partidir. Bu açıdan meşruluğu tartışılamaz. PKK, 1980’lerden beri yöntem olarak şiddeti benimsemiş, terörü çağrıştıran yasa dışı bir yapılanmadır. Milyonlarca oy almış bir siyasi partiyi, ısrarla PKK ile özdeşleştirmeye çalışan anlayış, -bilerek bilmeyerek- bence terörün propagandasına alet olmaktadır. Meclis’te üçüncü sırada temsil edilen bir partiyi PKK ile özdeşleştirmek HDP’ye zarar vermekten çok PKK’ya güç vehmetmektir ve çok yanlıştır.

Yapılması gereken HDP’yi PKK’ya doğru itmek değil, Meclis çatısı altında olmasını önemsemek ve özendirmektir. Bu konuda iktidar kadar- ne yazık ki- muhalefet de cesaretsiz ve kararsız görünüyor.. 

Emrullah Bayrak: Anayasa Mahkemesi’nde HDP’nin kapatma davası süreci devam ediyor. Kapatma davasının açılmasını siyasi mi yoksa hukuksal olarak mı görüyorsunuz? Partiler kapatılmalı mıdır? Terörün çözümü HDP’yi kapatmaktan mı geçiyor?

Ertuğrul Günay: Parti kapatmanın bir fikri yahut bir hareketi engellemek için doğru bir yöntem olmadığı yaşanarak görüldü. Buna karşın bazı çevreler hala bu yanlışta ısrar ediyor.

HDP davası elbette siyasidir. Kapatma kararı demokrasinin ve Türkiye’nin bütünlüğünün değil, Meclis, demokrasi ve seçim karşıtlarının işine yarar. Umarım ve dilerim böyle bir karar çıkmaz. 

 Öte yandan terörü önlemek tamamen ayrı bir sorundur. Bir yandan şiddete karşı kararlı mücadele edilirken, öte yandan kimseyi dışlamayan, ötekileştirmeyen bir hukuk ve adalet uygulaması yurttaşların devlete ve demokrasiye bağlılığını arttırır ve terörün tarlasını kurutmakta etkili olur.  

Emrullah Bayrak: Kürt sorunu hakkında ne düşünüyorsunuz? İktidara göre artık Kürt sorunu yok, terör sorunu var. Yeni bir çözüm süreci başlama ihtimali görüyor musunuz? Bu mesele nasıl bir yöntemle çözülür?

Ertuğrul Günay: Türkiye’de Kürt yurttaşlarımızı da kapsayan biçimde genel bir ‘eşitsizlik’ sorunu var. Bölgeler arasında, diller, inançlar, kültürler arasında… Bu sorunları çözmenin yolu demokrasidir. Ama sadece sandıkta oy kullanmaktan ibaret sayılan demokrasi değil; çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü, yönetimde saydamlık ve hesap verebilirliği ile ve vazgeçilmez kural edinmiş gerçek demokrasi ile.

Şu anda iktidarın bu yolda niyeti de takati de yok. Umarım gelecek iktidar gerçek demokrasi konusunda eskinin hatalarını tekrarlamaz.

Emrullah Bayrak: CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti, güçlendirilmiş parlamenter sistemin temel ilkelerini ele almak üzere toplantılar yapıyor. Bu girişimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye sizce Parlamenter Sisteme tekrar dönmeli midir yoksa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi revize edilerek devam mı edilmelidir?  Sorun sistem sorunu mu yoksa insan sorunu mu?

Ertuğrul Günay: Muhalefetin, yeni anayasanın temel ilkeleri üzerinde ortak çalışma yapması ihtiyacını 2017 referandumunun hemen arkasından defalarca yazdım. Şimdi böyle bir çalışma yapılmasını olumlu buluyor ve destekliyorum. Türkiye için uygun olan bence parlamenter demokrasidir. Bugünkü sistem bir garabettir ve düzeltilmesi imkansızdır.

Emrullah Bayrak: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, ister istemez seçim öncesi ittifak yapmayı mecbur kılıyor. Cumhur İttifakının adayı Erdoğan. Millet İttifakının adayı ise henüz belli değil ve kim olacağı yönündeki tartışmalar da devam ediyor. Muhalefet partilerinin ilk turda tek tek aday göstermesi gerektiğini savunan görüşler de var. Sizce Millet İttifakı açısından bakıldığında ilk tur için ortak aday mı çıkarılmalı yoksa herkes kendi adayını mı göstermelidir?

Ertuğrul Günay: 2014 ve 2018 deneyimleri Cumhurbaşkanlığı seçimi için yeteri kadar öğreticidir. İlkinde vasıfları yüksek, ancak siyaseti hiç bilmeyen, ikincisinde siyaseti bilen, ancak tarafsızlık konusunda yeterince umut vermeyen adaylarla yarışıldı; sonuç ortada. Umarım muhalefet, bu kez bu deneyimlerden gereken dersleri çıkarmayı başaracaktır.

Bu seçimde ilk turda tek aday olasılığını -tercih ederim, fakat- zor görüyorum; iki, belki üç aday çıkabilir. Ancak Millet İttifakı diye bilinen küme, ikinci turda her kesimin güven duyabileceği ‘demokrat / deneyimli/ dürüst’ bir isimle yola çıkarsa olumlu sonuç alınabileceğini umuyorum.

Emrullah Bayrak: CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, aday ismi açıklamadı ama nasıl bir cumhurbaşkanı olması gerektiğinin nasıl bir cumhurbaşkanı olması gerektiğinin özelliklerini sıraladı. Size göre nasıl bir cumhurbaşkanı profili olması gerekiyor?

Ertuğrul Günay: Muhalefet liderleri genelde akla ve amaca uygun tanımlamalar yapıyorlar. Bence de içinde bulunduğumuz şartlarda hevesli ve heyecanlı siyasetçiler yerine, siyasetin günlük çekişmelerinin dışında kalabilecek, bireysel hedef ve kaygılarını aşmış olgun bir önderliğe ihtiyaç var.

Bu açıdan cumhurbaşkanı adayının bilgili, birikimli, geçmişte yaptığı işlerde başarısı, dürüstlüğü ve demokratlığı kanıtlanmış, deneyimli bir isim olması gerekir. Siyaseti, siyaset dilini bilmeli, ancak söylemi barışçı, birleştirici ve güven verici olmalıdır.

Emrullah Bayrak: Sayın Cemil Çiçek, Cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli olan yüzde 50 +1’in hem bugün hem de gelecekte önemli sıkıntılara sebebiyet vereceğini ve Türkiye’yi bir kaosa sürükleyeceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yüzde 50 + 1’den rahatsız olduğu kamuoyuna yansıdı. Sizin yüzde 50 +1 hakkındaki görüşleriniz nelerdir, gerçekten kaos olur mu?

Ertuğrul Günay: Bugünkü sistem bir kişiye demokrasi ile, hukuk devleti ile bağdaşmayan, aşırı, abartılı yetkiler veriyor. Bazı arkadaşlar bu yetkilere itiraz etmek yerine, bunca yetkiyle donatılmış bir kişinin ilk turda seçilebilmesi için 50+1 oy aranmasına itiraz ediyorlar. Oysa, bu sistemin bence tek doğru maddesi bu. O nedenle bu itirazları iyi niyetle açıklamak mümkün değil. Erdoğan’ın 50+1’e ulaşmasının mümkün olmadığını görüyor ve ona bir yol açmaya çalışıyorlar. Bu arkadaşlara, ‘İnsaf  ya Hu’ demek, verilecek en nazik cevaptır

Emrullah Bayrak: Ülkede ekonominin yanında bir de ciddi hukuk, adalet sorunu var. AİHM kararları ve Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar uygulanmıyor. Her ne kadar adalet tartışmaları Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş üzerinden yürüse de adaletsiz şekilde birçok insan hapiste yatıyor. Sizin ülkedeki adaletsizliğe, hukuksuzluğa yönelik değerlendirmeleriniz nasıl olur? Kavala ve Demirtaş’ın tutukluluğuyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Ertuğrul Günay: Kavala ve Demirtaş siyasi tutuklular; dosyalarında tutukluluğu gerektiren hukuki gerekçeler olmadığını hemen herkes biliyor ve söylüyor. Ancak, sizin de belirttiğiniz gibi, haksız, siyasi kasıtla içerde tutulanlar sadece onlar değil. İktidar, özellikle 15 Temmuz’dan sonra bütün karşıtlarına bir cadı avı başlattı. Binlerce insan özgürlüğünden, on binlercesi işinden, ekmeğinden yoksun.

Muhalefetin seçimlerden sonra ilk yapacağı işlerden birincisi, idarenin haksız kararlarıyla işinden olanların işine kavuşmasını sağlamak, üzerindeki siyasi baskıya son vererek yargının tarafsız ve hakkaniyetli kararlar vermesinin yolunu açmak olmalıdır. Çünkü haksızlığın olduğu yerde ne barış olur ne de bereket.

Emrullah Bayrak: 4. Evre kanser hastası Ayşe Özdoğan, infaz ertelemesi kabul edilmediği için 40 gündür hapiste. 28 Şubat davasından hüküm giyen emekli paşalardan bazıları rahatsız olmasına karşın cezaevindeler. Onlarca insan bu şekilde hasta olduğu halde, yaşları 80’i aştığı halde içeride tutuluyor. Bu duyarsızlığı nasıl yorumluyorsunuz, bu şekilde adaletin sağlandığını düşünüyor musunuz? Adalet, siyasetin intikam aracı olduğunu düşünüyor musunuz?

Ertuğrul Günay: Hani bazıları işlerine geldiğinde dinden, Kitab’dan söz ediyor ya insan onlara benzemekten hicab duyuyor. Anlayışınıza sığınarak bir alıntı yapmak istiyorum. İnancımızın Kutlu Kitab’ında “Adaletli olun; bir topluluğa duyduğunuz kin sizi adaletten ayırmasın,” diyor. Sözde faiz konu olunca ‘nas’ı hatırlayanlar, bu hükümleri hiç hatırlamıyor.  Adaleti, sadece adaleti de değil, insafı, hakkaniyeti, merhameti ayaklar altına almışlar, çiğniyorlar.

Türkiye’de yargı belki hiçbir zaman tam anlamıyla mükemmel olmadı; ama hiçbir zaman da bu kadar siyasetin baskısına maruz kalmadı. O yüzden ne huzur oluyor toplumda, ne hayat, ne de iktisat düzeliyor. Çünkü her işin başı adalet; olmayınca hiçbir şey iyi olmuyor.

Emrullah Bayrak: 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası bir KHK’lılar durumu ortaya çıktı. İnsanlar işlerinden edildi. Kimileri beraat kararı almasına karşın veya soruşturma olmamasına karşı işlerine iade edilmediler. KHK ile ilgili çözümünüz nedir? CHP işlerini iade edeceğini açıkladı. Sizin çözüm öneriniz nedir?

Ertuğrul Günay: Bu konuya az önce değindim. KHK’lar bu dönemin kanayan en acı yaralarıdır. Yeni dönemde adalet ve hakkaniyet dairesinde yaraları ilk sarılacak olanlar KHK mağdurlarıdır. Görevlerine dönecek, yoksun kaldıkları hakları ve itibarları iade edilecektir.

Emrullah Bayrak: Türkiye dış politikada da bir çıkmaza girmiş görünüyor. Bir yanda Rusya ile S400, öte yanda ABD ile F-35. Türkiye F-35 yerine F-16’ları almaya çalışıyor. Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, Ege, Yunanistan ve Fransa. Açıkçası işlerin çok iyi gittiği söylenemez. Bu kadar ucu açık konularda Türkiye nasıl bir yol izlemelidir? Dış politikanın Arapsaçına dönmesinin sebebini neye bağlıyorsunuz?

Ertuğrul Günay: Defalarca yazdım ve söyledim. Tekrarda fayda var: Dış politika hırs, heves, hamaset, hele de cehalet kaldırmıyor. Biz son yıllarda bütün bunları yaşadık ve geldiğimiz yer ortada. Komşularımızla gergin, müttefiklerimizle güvensiz bir yalnızlık içindeyiz.  Yanlışlarımız sadece dışarıda saygınlığımızı zedelemekle kalmadı, içerde maddi ve manevi nice yüke katlanmamıza yol açtı; birliğimizi, huzurumuzu da zedeledi.

Yeni dönemde yeni iktidarın ilk işi, bu tahribatın tortularını gidermeye çalışmak olacaktır. Komşularımızla yeni baştan iyi ilişkiler kurmanın yollarını arayacağız. ‘Helalleşme’ kavramının belki somutluk kazanması gereken ilk alan, bence Suriye. Zor ama başarmaya çalışacağız. Müttefiklerimizle bozulan ilişkilerimizi onaracağız. Maceradan, komşu ülkelerin camilerinde zafer namazı gibi barbarca fantezilerden vazgeçecek, dünyanın, içerde birliğini, dışarıda saygınlığını geliştiren bir üyesi olmaya çalışacağız.

Emrullah Bayrak: Siz yaşanan bunca sorun karşısında çıkış yolunu nerede görüyorsunuz? Tavsiyeleriniz nelerdir?

Ertuğrul Günay: Çıkış yolu demokrasidir, adalettir, hukuk devletidir. Dünyayı yeniden keşfetmeye çalışacak değiliz. Avrupa’da iki dünya savaşında birbiriyle boğuşan ülkelerin bugünkü durumu, kural ve kurumlarıyla ulaştıkları yer önemlidir ve yararlanılacak bir örnektir.  Bu açıdan -bütün zorluklarına rağmen- AB üyeliği hedefinden kopmamak gerektiğine inanıyorum.

Yüzyıla yaklaşan cumhuriyet, 75 yıllık -iyi kötü- çok partili siyaset yolculuğumuz var. Eksiklerimizden, yanlışlarımızdan ders çıkaracağız. Cumhuriyetimizin demokrat, demokrasimizin çoğulcu, katılımcı, yerel ve merkezi yönetimlerimizin saydam ve hesap vermeye hazır kural ve kurumlara sahip olması tek çözümdür ve önümüzdeki hedeftir.

Bunları yapabilirsek, cumhuriyetin yüzüncü yılında sadece bir iktidar değişikliği değil, bir zihniyet değişikliği ve bir büyük atılım da yapmış oluruz.

1 Yorum

  1. Iste bu adam millet itifakinin adayi olmali ben inaniyorum ki hukukun adil paylasimin denetimin oldugu bir ulkede demokrasi yeserir benim sicak baktigin ve guvendigim iki kisi var Abdullah gul ve ertugrul gunay ikiside agir baski siyaseti bilen insanlar allah vere de meral hanim ve kilictaroglu Gaza gelmese bu secim cok ønemli hemde hayati ønem tasiyor

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz