HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Diyarbakır’da sivil toplum örgütü temsilcileriyle bir araya geldi. “Kürt sorununun çözümü demokratikleşmeyle doğrudan ilişkilidir.” diyen Sancar, şöyle devam etti:
“Demokrasinin inşası ve yeni bir başlangıç da Kürt sorununun demokratik çözümü ile mümkündür. Bunları birbirinden ayıramayız. O nedenle bizler hem Kürt sorununun demokratik çözümü hem de Türkiye’nin bütününde demokratikleşmeyi iç içe ele alan bir program ve mücadele yürütüyoruz. Şu anki hakim senaryolar Kürt halkının hak ve özgürlük taleplerini toplumsal alandan dışlamaya dayanıyor. Bütün senaryoların çıktığı temel nokta Kürt sorununda yüz yıllık zihniyetin küçük rötuşlarla devam etmesini öngörüyor. Bu iki yaklaşım içinde esasta bir fark yoktur.
Ne mevcut rejim ne de devletçi restorasyon Kürt sorununda çözüm gibi bir derde sahip değildir. O nedenle bizler bu senaryoların ana hedefinin ve sonucunun Kürt halkının bir siyasal özne olmaktan çıkarılmasına. Kürtlerin siyasal ve toplumsal alandan etkisizleştirilmesine çıktığını görüyoruz. O nedenle diyoruz ki yeniden başlangıç olacaksa Kürt sorununa demokratik çözümün önünü açacak asgari mutabakatlar gereklidir. Burada saymak gerekirse öncelikle Kürtlerin kendi olarak var olmaları için ihtiyaç duyulan ve evrensel kabul gören hak ve özgürlüklerinin tanınmasıdır. Anadilinde eğitim şüphesiz ilk akla gelendir. Bunların dışlandığı senaryoların yeni bir başlangıç getirme imkanı yoktur. Eskiye dönüşün ne anlama geldiğini 90’lardaki konseptin Susurluk’a, 2015 konseptinin şimdiki suç imparatorluğuna dönüşmesinde açıkça görebiliriz. Biz yeniden aynı kirli ve kanlı döngünün yaşanmasını istemiyoruz.
Kürt halkının özgürlük ve hak taleplerinin toplumsal alandan dışlanmasıyla birlikte iradesinin de siyasal alanda tasfiye edilmesi çabaları en üst noktaya ulaşmış durumda. Bunun somut örnekleri partimize yönelik baskılarda görülebilir ama sadece bunlardan ibaret değildir. Esas olan Türkiye’nin yeni döneminde Kürtlerin toplumsal talepleri ile siyasal iradesinin nerede yer alacağı meselesidir. Tartışmanın özünün bu olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Bizler siyasal bir dönüşüm programı için uğraşıyoruz. Genellikle sayısal gücümüz üzerinden tartışılıyoruz. Bunda bir yanlışlık yok. Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu sistemde yüzde 50 artı biri gerektirdiği için kilit veya anahtar durumundaki oylar öne çıkıyor. HDP bu sayısal gücü üzerinden konuşuluyor. Eğer sayısal gücümüz bu noktaya gelmişse halk desteğinin büyük olduğunu gururla söyleyebiliriz. Bütün kuşatmalara, baskılara, her türlü operasyona rağmen bugün HDP bir çözüm gücü olarak görülüyorsa, halk desteği önceki dönemlere göre ciddi bir şekilde yükselmişse bu bizim mücadelede haklı ve inancımızda samimi olduğumuzun teyididir.
Her şeyimizi doğru yaptığımızı buradan çıkarmayın ama genel bir teyit halktan geliyor. Bizim esas iddiamız, sayısal gücümüzü siyasal rolümüze doğru bir şekilde dönüştürmektir. Biz Türkiye’nin gerçek anlamda yeni bir başlangıç yapması için anahtar aktör olduğumuzu iddia ediyoruz. Mevcut seçeneklerin hepsinden farklı olan demokrasiye, özgürlüğe, adalete giden yolu açacak asıl adresin burası olduğunu söylüyoruz. Sadece sayısal gücümüzle bunu yapabilir miyiz? Böyle bir iddiamız yok. Biz istiyoruz en geniş ittifakla yapalım, mücadeleyi birlikte yürütelim. Seçimlere giderken de nasıl bir tutum takınmamız gerektiğini yine halkımızla ve toplumun örgütlü temsilcileriyle tartışalım.”
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da Mardin’in Nusaybin ilçesinde esnaf ziyaretinde bulundu ardından Musa Anter’in anmasına katıldı. Pervin Buldan, şunları söyledi:
“Apê Musa gazeteciydi, Apê Musa’nın kalemi bu ülkede barışı savunmak için hep yazdı. O günden bugüne kadar özgür basın hiç susmadı. Gerçekleri açığa çıkarmak için bugün özgür basın aynı şekilde devam ediyor. Çünkü onun bıraktığı miras, bugün özgür basın tarafından devralındı, hayata geçiriliyor. Apê Musa’yı katledenleri elbette tanıyoruz. Bu isimler tanıdıktır, bilinen insanlardır. Ancak aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen ne bir tutuklama ne farklı bir soruşturma yapıldı. Bir itirafçının ifadesinin alınmadığı gerekçesiyle 30 yıldır dava devam etmektedir.
Yarın Apê Musa gibi bir çınarın davasının karar duruşması var. Ancak biz bu ülkede adaletin olmadığını biliyoruz. Biz bu ülkedeki savcıların, bu ülkedeki hakimlerin Saray’a bağlı çalıştığını da biliyoruz. Kendi vicdanlarının sesini dinleyecek savcıların olmadığını da biliyoruz. Yarınki duruşmada kararın nasıl çıkacağını da elbette tahmin ediyoruz.
Ancak şunu bilsinler ki Apê Musa’nın mücadelesi devam ediyor, devam edecek. Biz kapatmadıkça bu defter asla kapanmayacak. Bilinsin ki Kürtler öldürüldükçe tükenmeyecekler. Apê Musa her zaman söylerdi bu lafı, ancak ona söz veriyoruz biz tükenmeyeceğiz. Onlar öldürdükçe tükenecek ama Kürtler tükenmeyecekler. Dolayısıyla Apê Musa’ya bir kez daha mezarı başında söz veriyoruz; Senin yazdığın, senin çizdiğin, senin savunduğun, mücadele ettiğin her şey hayata geçecek. Arkanda bıraktıkların tarafından bunlar hayata geçirecek.”