Twitter Çöplüğünden Mesajlar

1

Ben hiç Twitter hesabı açmadım. Açmayı da düşünmüyorum. Sosyal medya bana göre değil. Bunlara zamanım yok. Benim okumam, düşünmem, anlamam, anlatmam, yazmam, çalışmam lazım. Liselere gençlerle kitap konuşmalarına gidiyorum, çeşitli kuruluşlarda herkese açık Kuyucaklı Yusuf, Çürümenin Kitabı, Sokrates’in Savunması, Saatleri Ayarlama Enstitüsü gibi kitap müzakereleri yapıyoruz. Ülkenin farklı bölgelerinden gençlerle, hocalarımızla, öğretmen arkadaşlarımızla internet üzerinden kitap/makale müzakereleri yapıyoruz.  Başka yerlerde de kitap, kültür, sanat müzakereleri olursa seve seve katılıyorum.

Yakın zamanda bir YL öğrencimle 10 aydır (Haziran 2022/ Mart 2023) bana herhangi bir çalışma getirmediği, irtibat kurmadığı, bir mazeret beyan etmediği gerekçesiyle çalışmak istemediğimi belirttim. Bu onu sevmediğim, nefret ettiğim anlamlarına gelmiyordu. Sadece çalışma tarzlarımız uyuşmuyordu. Bu normal bir şeydi. Bazen öğrenci hocasıyla çalışmak istemez, bazen de hoca öğrencisiyle. Bu her ikisinin de en doğal hakkıdır. Hoca öğrencinin danışmanlığını bırakır, enstitü de kendisine başka danışman atar ve onunla çalışır. Her şey bir dilekçeye bakar.

Mevcut öğrencinin yazdıkları hakkında şimdiye kadar hiç cevap yazmadım bundan sonra da yazmayacağım. Öğrenci enstitüye bir dilekçe yazsaydı mesele bitmişti. Zaten ben kendisiyle çalışmayacağımı belirtmiştim.

Ama konu Twitter’da yalan yanlış, tahrik edici bir hal alınca bunun iki yönü var:

  1. Öğrenci ile ilgili olan yönü: Bu konuda yakın zamanda mahkemede görüşeceğimiz için bir şey söylemek istemiyorum. Yanıltıcı şeyler yazarak insanları tahrik etmenin, manipüle etmenin yanlışlığını hepimiz öğrenmeli, eylemlerimizin sorumluluğu ile yüzleşmeliyiz. Hak aramanın yolu kurumlarımızdır. 
  • Yorum yazanlar yönü: Bunları da iki sınıfa ayırıyorum:
  1. Bu mağduriyet edebiyatı karşısında öğrencimize şefkatle yaklaşan ama işin gerçek yüzünü bilmediklerini (Yani diğer tarafı dinlemeden karar vermek istemediklerini) ifade eden taraflar. Evet biz hiç kimsenin acı çekmesini, psikolojisinin bozulmasını istemeyiz. Bu anlamda yaklaşan ama konu ile ilgili tarafsızlığını da koruyan aklı başında insanlara teşekkür ediyorum. 
  • Bir de sadece bir tarafı dinleyip, karşı taraf hakkında aklına gelen her şeyi yazan, söyleyen, hakaret eden, suçlayan, linç eden insanlar var. Bunlar Twitter’ı çöplük haline getiren kişilerdir. Sadece Twitter’ı değil, kendi kafalarını, gönüllerini, ruhlarını da. Maalesef bu arkadaşlarımızın çoğu genç ve bu ülkenin geleceğini oluşturacak insanlar. Hangi hakta, adalette, kanunda, özgürlükte tek tarafı dinleyerek öteki tarafa saldırmak var? Özgürlük ve adalet başkasına zarar vermemektir aynı zamanda. Bazı arkadaşlar sadece kendileri için hak, adalet, özgürlük nutukları atıyorlar. Herkes için değil.

Bu meseleden bağımsız olarak doğrusu bu seviyeye üzülüyorum. İnsansak birbirimizi dinleyerek, anlamaya çalışarak karar vermeliyiz. Adalete, özgürlüğe, hakka inanıyorsak, ki ben inanıyorum, ortadaki bir mesele bizi ilgilendiriyorsa tarafları dinleyerek bir karar vermeliyiz. Yoksa her problemde mutlak haklı veya mutlak haksız yoktur. Bir tarafı dinleyerek diğer tarafa saldırmak olsa olsa Orta Çağ zihniyetidir. Bir Allah’a inanıyorsak da Allah’ın bile affetmeyeceği kul hakkıdır.

Bir başka konu da kendimizle ilgili her meseleyi böyle siyasi ve ideolojik bir arenaya dönüştürüp rant devşirme problemidir. Bu kadar basit bir hadiseyi (Ben bir öğrencimin danışmanlığını bırakıyorum, o da gidip başkası ile çalışacak.) ideolojik bir hale çevirebilmek büyük bir marifet. Bu manipülasyona gelenleri tebrik ediyorum! Oysa edebiyat; tarih, sosyoloji, psikoloji, din, siyaset, müzik hayatla ilgili her şey demek. Biz yıllardır devam eden ve en son Homo Deus, Şeffaflık Toplumu, Kesin İnançlılar kitaplarını analiz ettiğimiz (Kitap/metin) müzakerelerimizde her konuyu, her fikri, hayatın içinde her hali özgür bir ortamda müzakere ediyoruz. Sadece isteyenlerin katıldığı bu müzakerelerimizi şehirde ve online ortamda çalışmanın toplumun düşünce tarafını yükselten bir yönü olduğuna inanıyoruz.

Biz edebiyatta Nazım Hikmet’ten, Necip Fazıl’a, Atilla İlhan’dan Sezai Karakoç’a, Orhan Pamuk’tan Mehmet Akif’e herkesi işler, çalışır ve yorumlarız. Ben her değere saygıyla, merakla yaklaşan bir edebiyata inanıyorum.

 (Mehmet Dinç’in yazdığı Twteet’ı okuyabilirsiniz: https://twitter.com/Mehmetdinc1112)

Bu ülkede dindarları, dinsizleri, sağcıları, solcuları, milliyetçileri, Kemalistleri, Türkleri, Kürtleri, Çerkezleri, Sünnileri, Alevileri kimse yok sayamaz. 150 yıldır birileri birilerini ötekileştirmeye, kavgadan rant elde etmeye çalışıyor. Bazı siyasetçilerin bunu koltuk kapmak için yapmalarını anlıyorum ama biz düşünen, bu ülkeyi menfaatsiz seven insanlar olarak artık birbirimizle barışmalıyız. Bu memleket onun, bunun, şunun değil üzerinde yaşayan herkesindir. Hiç kimsenin kimliğine, inancına, hayat tarzına bakmadan birbirimize selam veren insanlarız biz. Selam barış demek, saygı, sevgi, seni tanıyorum demektir.

Şunu anlamalıyız artık: Biz birlikte yaşamaya mahkumuz. Birbirimizi, yaşama biçimlerimizi sevmek zorunda değiliz. Ama birbirimizin haklarını savunmak zorundayız. Birbirimize saygı göstermek zorundayız. Üstteki meseleye konu olan Tweet’lerde, “Hocayı da dinlemeliyiz.” diyenler de var. İşte biz bu Türkiye’yi arzuluyoruz. Birbirimizin fikirlerine katılmak zorunda değiliz, ama birbirimizin fikir, konuşma, tercih, irade özgürlüğünü sonuna kadar savunmalıyız. Bu ülkeden, öteki diye gördüklerimizi linç kültürünü yok etmeli, birbirimizi dinlemeye, empati kurmaya alışmalıyız.

İstediğin düşüncede ol, istediğine inan veya inanma, istediğin hayatı yaşa, birbirimizin tercihlerinde anlaşamayabiliriz. Sen beni asla kendine benzetemeyeceksin. Ben de seni bana benzetemeyeceğim. Bunu artık kabullenmeliyiz. Hiçbir düşünen, akleden insanın böyle bir derdi olmamalı. Ama demokraside, hürriyette, tercih hakkımızda, vatanımızı sevmekte, insan haklarında anlaşabiliriz. 

Kendimi bildim bileli bunları; birbirimizi dinlemeyi, anlamaya çalışmayı, özgürlükleri ve birlikte onurlu yaşamayı savunuyor ve yazıyorum. Sadece kendim için değil, hepimiz, bilhassa gençler için. 

Umarım bu hadise kendimize dönüp, Twitter ile kirlenmiş akıl/kalp/ruh çöplüklerinden kurtulup; kitapların, okumanın, barışın, selamın, empatinin ve düşünmenin deryalarına açılmamıza vesile olur.

Önceki İçerikİşçileri taşıyan otobüs devrildi.. 3 kişi öldü, 31 kişi yaralandı
Sonraki İçerikSeçmen sorumluluğu…
(Özgeçmiş ve özgelecek) İzmir'in yokuşlu sokaklarında doğdu. Kuşadası'nın denizlerinde sonsuzluğun lezzetini tattı. İstanbul'da okudu. Ordu, Zonguldak, İstanbul, Şanlıurfa'da dersler yaptı. Hayatı, edebiyatı, Kur'an ve Risale (okumayı değil) çalışmayı önemsiyor. Bunların monotonlaştırılmalarına,sıradanlaştırılmalarına, dünyevileştirilmelerine karşı çıkıyor. Artık okuyarak değil, okuduklarımız üzerinde çalışarak, kafamızı çatlatırcasına düşünerek, tahkik ederek bir şeyler öğrenebileceğine inanıyor. Cenneti de cehennemi de önce bu dünyada görüyor. Varlığı, insaniyetini, duygularını ve düşünceyi önemsiyor. Artık nutuk, vaaz, ben en iyi bilirim zamanlarının bittiğine inanıyor. Hakikati eşit bir ilişki içinde; beraber, arayarak, bir masa etrafındaki çalışma grupları ile yakalayabileceğine, en azından hissedebileceğine inanıyor. Hayatı, dünyayı, varlığı, insaniyeti vs. anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor. Allah'ı, âlem-i gaybı ve ölümden sonrasını çok özlüyor ve merak ediyor.

1 Yorum

  1. Sizin gibi değerli ve herkesi kuşatıcı tavrıyla müstesna olan bir hocanın bu tarz bir konuda gündem olmasına inanamıyorum. Ki bunu iddia eden arkadaşa vaktiyle ne kadar değer verdiğinizi de biliyoruz. Çok üzüldüm insanların bu denli ön yargılı olmasına… Doğrular er geç ortaya çıkacaktır sayın hocam, siz ümidinizi yitirmeyin gençliğe dair. Sizin ufuklarımızda yaktığınız meşale her daim yanacaktır inşallah 🤲 Farkınızı ancak sizinle iki kelam etme şansını yakalayanlar bilebilir, iyi ki vaktiyle hocamız olmuşsunuz, her daim saygıyla, hoşça bakın zatınıza…

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz