- Bireyler olarak sohbet edebileceğimiz Yarın’larda görüşünceye kadar… - 30 Nisan 2023
- Bireysel Savunma Mekanizması Olarak Kader - 6 Mart 2023
- Kalitesizlikte ve Asgaride Birlik - 22 Şubat 2023
Kapalı toplumlara, aşırı baskıcı, muhafazakâr gruplara mesafem (muhafazakar terimini sadece dini açıdan ele almayın lütfen), içlerinde yetişen nesillere kendilerini tek ve vazgeçilmez olarak göstermelerinden kaynaklanmaktadır. Öyle ki, sanki dünyanın en müreffeh, tek saygın ve şerefli topluluğunda yaşıyormuş gibi hissettirmeye çalışırlar sizleri. Zamanında o süreci kim başlatmıştır bilinmez, ama sürecin içine doğanlar da elbirliği ile devam ettirmeye çalışır, bu yalan oyununu. Elbette hiçbir insan evladının gururu, kendisinden daha iyilerinin var olduğunu kabullenmeye yanaşmaz. Birey olarak kendisidir öncelikli olan. Bireyliğinde sıkıntı varsa, ki zaten bu topluluklar bireyi de olabildiğince geri plana itmişlerdir, topluluk için, aile için, vatan için, olmadı devlet için en iyisi, atalarının yolundan ayrılmaksızın yürümekten geçmektedir. Her peygamber, bir nevi bu görüşü yıkmak için gelmiştir; fakat diyorum ya, genlerimiz, yaşadığımız coğrafyalar ve inandığımız dinler/ ideolojiler ne kadar farklı olursa olsun, o farklılık parmak izinden öteye gitmez! Yani, sadece sizi tanımlamaya yardımcı olur, size bol bol sıfatlar verilmesini sağlar; ama varacağınız son, yaşayacağınız çelişki hep aynı olacaktır! Hatta verilene gözü kapalı inandığınız, onu vazgeçilmez imanınız haline getirdiğiniz andan itibaren ise ortadan çelişki de kalkacak, sabretmenin, çile çekmenin ve hatta uğrunda hayatını vermenin ulviyeti ile ilgili destanlar ile çevrelenmiş olacaksınız…
Son zamanlarda Netflix’ten örnek vermek moda oldu. Hadi bir tane de benden gelsin! “Unorthodox” dizisini izlemediyseniz, izlemenizi şiddetle öneririm. Özgürlük heykeline bu kadar yakın olup da, bu kadar kapalı, mafyavari bir cemaat yapısı görmeyi beklemiyordum doğrusu. Bu dizi, aslında Ortodox Yahudi Cemaati üzerine bir belgesel, daha doğrusu belgesel tadında bir TV dizisi. İçinde yetişen gençlere çizilen hayat biçimi o kadar dar ki, zamanı geldiğinde, hadi o da zor da, olur da cemaat içinde kalmamayı tercih ederseniz, nasıl da sudan çıkmış balık gibi öylece kalakalacağınızı güzelce özetliyor, bu mini seri. Sizlerden ricam, lütfen izlerken kendi mahallenizi görmeye çalışın. Elbette farklılık ön planda olacaktır; ama eğer gücünüz yetiyorsa, kendi içinizde büyük tartışmalara ve felaketlere yol açmayacaksa, lütfen oradaki her karaktere uygun bir figür belirleyin çevrenizden. O andan itibaren farklılıklardan ziyade benzerlikler dikkatiniz çekmeye başlayacaktır. Ülkemin yarısından çoğunun bu kıskacın içinde olduğunu bildiğim, defalarca gözlemlediğim için sizi farklı bir göz ile izlemeye davet ediyorum. Hiçbir bağlantı olmadığını düşünüyor, kendinizi azınlığın içinde görüyorsanız da, daha zamanı değilmiş deyip yolumuza devam edeceğiz elbette. Çünkü büyük değişim, insanın kendi içinde başlar ve ilk adım hep, bir şeylerin değişmesi gerektiğinin farkına varmak ve/ veya sorular sorma cesareti göstermeye başlamak olmuştur…
Kendi yurt dışına gidiş sürecime baktığımda da hep aynı şeyi görüyorum. Hayatımda bana çizilen yaşam yolu, tabiri yerinde ise tıkırında ilerlerken, nereden de yurt dışına taşınmaya karar verdiğimi, en yakınımdakiler dahi hiçbir zaman anlamamıştır! Ve çevrenizdeki bu olumsuz bakış açısı içinde, zamanla kendinizi sorgulamanız içten bile değildir. Düşünsenize, almış olduğunuz kararı etrafınızdaki herkes garipsiyor. Aile fertlerinizden tutun da, kariyer basamaklarında size yol göstericilik yapmış, mentorluk etmiş kişilere kadar, onca insan yanlış yolda olduğunuza ikna etmeye çalışıyor sizi… Hatta hiç unutmuyorum, ülkenin güzide bir üniversitesinin bölüm başkanından teklif gelmişti, kendi ekiplerine katılmam yönünde. Ben nezaketen kendimle ilgili hayalleri anlatıp anlayışı için teşekkür ettim sadece. Onore oldum elbette; mesleki kariyerinizde iyi yerlere konumlandırdığınız kişilerin, objektif bir şekilde size böyle bir teklif ile gelmeleri ve o teklifin hiçbir şekilde ne bulunduğunuz mahalle ile, ne de siyasi/ düşünce alt yapınız ile ilgili olmaması, ülkem adına da umut beslememi de sağlıyor doğal olarak. Çünkü beni yurt dışına sürükleyen o kararı alma sürecimde, ülkemizin içinde bulunduğu kayırmacılığın had safhada olması da maalesef bir etken idi. Ne zaman ki sınavlar ile, yani çok çalışıp hak ederek kariyer basamaklarında yükselme süreci tamamlandı, benim de ülkeye dair heyecanım noktalandı. O andan itibaren her şey, eşe, dosta veya tanıdığa bakıyordu…
Yani, bana nasıl yurt dışına yerleştin diyenlere verilecek ilk cevabım, kararlı olmanız yönünde olacaktır. Kararlarınızı önceden alıp hazırlıklarınızı ona göre tamamlamanız yönünde… Çünkü bir hekim olarak, bugün tamam bu iş deseniz, bir batı ülkesinde işe başlama süreciniz en az 2 sene! Bu iki seneyi de dolu dolu, tamamen hedefe yönelik hazırlıklar yaparak geçirmeniz gerekiyor. İşe başladığınız gün ise, tüm çabalara değdiğini anlıyorsunuz. Bakmayın siz, sizden önce yol alıp da bu işin zorluklarını gözlerinizin içine sokmaya çalışanlara. Elbette ki hiçbir şey tozpembe değil. Yeni bir kültürün içine dâhil olmak zaman alıyor; ama insana dair, hayata dair umudunuzun yeniden yeşerdiğini görüyorsunuz ve mutlu oluyorsunuz. Yetmez mi?
Esen kalın…