- Zorunlu Bir Veda - 23 Nisan 2020
- Yunanistan’ın Korona Başarısındaki Sırrı Nedir? - 22 Nisan 2020
- AKP Eski Türkiye’den Şikayetinde Ne Derece Haklı? - 21 Nisan 2020
Bugün “Ocakbaşı İstanbul Özel” Yaptım.
Madem İstanbul’a adeta bir ülke muamelesi yapılıyor. Ülkenin tamamında biten seçim İstanbul’da çift dikiş gidiyor.
Böyle bir güne bir özel Ocakbaşı yakışır.
İstanbul’a damga vuran tarihsel, kültürel, siyasi başlıklardan bir kolaj…
M.Ö. 657 yılında bugünkü Yunanistan’dan kalkıp gelen bir avuç denizci olmasa İstanbul’un tarihi farklı yazılacaktı. Akdeniz ve Karadeniz’de koloniler kurulurken Megaralılar da tercihlerini İstanbul’dan yana koyarlar.
İsa’nın Ölümünden tam 330 yıl sonra bu defa İstanbul’un kaderinde en önemli dönüm noktalarından birisi: Roma İmparatoru Konstantin İstanbul’u Doğu Roma’ya başkent yapıyor.
İstanbul’un hiç unutulmayacak yılı ise 537’dir. Daha önce birkaç kez yıkılıp yeniden yapılan Ayasofya’yı iki büyük taş ustası ve mimar tam da bu yılda tamamlayarak dünyaya ebedi bir miras olarak bırakmışlardır.
İstanbul Müslümanların ilgisini çok erken yüzyıllarda celbetmiş, sadece kuzeyli Barbarlar değil Araplar da bu şehri ele geçirmek için gayrete erken başlamıştır. 717 yılında Arap ordularının kuşatmasından kalan anının bizim bugün Arap Camii dediğimiz ibadethane olduğu ifade ediliyor.
İstanbul için kritik bir tarih ise 1204, Papa’nın ardı ardına başlattığı Haçlı Seferlerinin 4.sü. Bu defa hedef Müslümanlar olduğu kadar Ortodoksların Bizansı. Tam 72 sene süren bir işgal ile İstanbul Latinlerin eline düşer.
4. Haçlı seferinin anıları çok canlı olmalı ki Bizansın son Başbakanı Notarias İstanbul’da “Latin Külahına Türk Sarığını tercih ettiğini” söylemiştir. Türk sarığı 1453’den itibaren İstanbul’a ilelebet yerleşmiştir.
1895 İstanbul’un Rusların Yeşilköy’e kadar vardıkları 93 harbi diye bilinen 1877-78 savaşının anısına dikilen Ayestafanos Anıtının inşa yılıdır. Balkanlarda neredeyse Türk yurdu bırakmayan Slav milliyetçiliğinin ve onun koruyucusu Rusya’nın bu iddialı varlığını gösteren anıtın yıkılışının filme alınması ise ilk Türk filmi unvanını da almıştır.
1918 Osmanlı’nın mağlup olduğu 1.Dünya Savaşının son yılıdır. İstanbul 1920’de işgal edilmiş olsa da asıl işgal 1918’de hemen mütareke ile birlikte başlamıştır. 1453’te alınan şehir 1918’ten 1922’ye kadar tam 4 yıl sürecek işgal ile kendini düşman elinde bulmuştur.
1923 İstanbul’un işgalden kurtulmasından 1 yıl sonra neredeyse 1600 senedir sırtına yüklenen bir yükten kurtulduğu yıl olmuştur. İstanbul artık herhangi bir dünya devletinin başkenti değildir. Belki bunun sebebi onun hiçbir başkentle mukayese edilememesidir.
Mübadeleyle sayıları azalsa da İstanbul‘un Rum ahalisine asıl darbe 1955’de vurulmuştur. 2 gecede şehrin 2000 senede kurduğu denge alt üst edilmiştir. İstanbul bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır.
1980 ülkenin siyasette Amerikan çıkarlarını, ekonomide neo liberal yeni sağı ülkeye sokan askeri darbenin yılıdır. 1980’den 1993’e Özal’ın, 1994’den bu güne Erdoğan’ın bayrağı devraldığı bu sürecin başlangıç noktasına bunu koymak gerekir. İstanbul’un vardığı noktanın, aldığı şeklin kökeninde 12 Eylül darbesinin şekillendirdiği iktisadi politikin katkısı çok ama çok fazladır.
HAFTANIN OCAĞI SÖNENİ:
Bu hafta madem İstanbul’dan söz ediyoruz o zaman İstanbul tarihinin en unutulmaz (tabii bana göre) insanının son duraklarından söz edelim.
Tabii ki listenin başında Fatih Sultan Mehmet var.
İkinci sıraya bir garip Orhan Veli girmeli.
Bursalı ama İstanbul Türkçesinin bayraktarı Zeki Müren’i unutmak mümkün mü ?
Gezi Parkında ne oldu bimiyorum ama bu şehrin artık hikayesinde küçük bir oğlan çocuğunun payı da var.
Lefter ne demek? Lefter “Özgür” demek. Özgür Küçükandonyadis’i de unutmayacağız.
HAFTANIN KİTABI:
En iyi 5 İstanbul kitabı kimindir ?
Herkesin listesi kendine, benim listem bana.
İhsan Oktay Anar ve Puslu Kıtalar Atlası- İzmirli ama ondan iyisi yok.
Orhan Pamuk, Cevdet Bey ve Oğulları- Nobele saygı duymak zorundayız.
Hüseyin Rahmi ve Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç- Ne yazık bu çağın çocukları kaçırıyor.
Metin Kaçan ve Ağır Roman…
Umberto Eco ve Baudolino – Şanslıyız ki ölmeden bu kitabı yazdı.
İSTANBUL İÇİN EDİLMİŞ EN GÜZEL 5 SÖZ:
Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu.
Napolyon
İstanbul, bizim tarihimizin ve uygarlığımızın bir özetidir.
Atatürk
Allah beni bu şehrin halkının müttefiki olarak bu zamana kadar sakladı. Biz bu şehrin düşmanlarına galip geldik ve onların vatanlarını aldık.
Fatih
Ah İstanbul! Beni büyüleyen isimlerden en çok büyüleyeni yine sensin.
Pierre Loti
Ne garip bir kent Konstantinopolis! İhtişam ve sefalet, gözyaşları ve sevinç; başka yerlerdekinden çok daha fazla…
Gérard de Nerval
EN İYİ İSTANBUL FİLMİ:
İstanbul’da başlamıyor ama İstanbul’da bitiyor. Her zaman favorim Temmuz’da.
Nuri Bilge Ceylan’dan Uzak. İstanbul’u eşitleyen renklerle…
Mustafa Altıoklar’dan ütopyacı bir ustaya saygı.
Filmi de en az kitabı kadar övgüyü hak ediyor.
İstanbul’da biten filme karşılık İstanbul’da başlayan film: Tabii ki #HerŞeyÇokGüzelOlacak
EN İYİ 5 İSTANBUL MEKANI:
EN İYİ 5 İSTANBUL MÜZİĞİ…
Evet İstanbul ve Konstantinople değil
Ve bir tepeden bakmak İstanbul’a
Ve tabii İstanbul Sokakları