Başbakan Yardımcısı Şimşek’ten enflasyon ve OHAL açıklaması..

0

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Merkez Bankası’nın güçlü bir irade ortaya koyduğunu belirterek “Gerekeni yapıyoruz, enflasyon yılın ikinci yarısından itibaren düşmeye başlayacak. Yeni dönemde terör tehdidinin azalmasıyla OHAL de devam etmeyecek.” dedi.

TRT Haber’de açıklamalarda bulunan Şimşek, şunları söyledi:

Herşeyden önce bir kere resmi ortaya koyalım. 2015 yılında çıktılar çok büyük vaatlerde bulundular. Bizde o günün şartlarında oturduk. Bunların vaatlerini rakamlara döktük. Maliyet hesabı çıkardık. O dönemde vaatler yaklaşık 180 milyar lira civarındaydı. Bende dedim ki bakın bu çok muazzam iddialı vaatler bunun kaynağını ortaya koyun. Çünkü önemli, vatandaşın size oy verebilmesi için vaatlerinizin gerçek, uygulanabilir kaynağının sağlam olması lazım. Bunu açıklayın dedim. Açıklayabilirseniz ben bile ikna olurum dedim. Ama açıklamadılar. Gelelim bu güne, bugün itibarıyla AK Parti’nin bugüne kadar gerek emeklilere 2 ikramiye her bayramda, gerekse diğer adımlar yani polisimize, öğretmenimize 3600 gösterge, gerekse 65 yaş aylığı alan maaşlarının ikiye katlanmasına bütün bunları topladığınız zaman bütün vaatlerimizin maliyeti 30 milyar liranın altında. Bu da milli gelirin yüzde 1’inin altında. Muhalefetin seçim vaatleri ise 200 milyar lira ile 400 milyar lira arasında değişiyor. Bu gerçeklikten, uygulanabilirlikten uzak.

AK Parti hükümetlerinden önceki 10 yılda ortalama enflasyon yüzde 70’in üzerinde. AK Parti hükümetleri ile birlikte biz bu yıl hariç genel olarak yüzde 10’un altında tuttuk. Son bir yıl hariç. Dolayısıyla bir başarı var bir kere. Yani enflasyonu yüzde 70’lerden yüzde 10 ve altına indirdik. Son dönemde enflasyon niye yükseldi? İki sebepten dolayı, bir; kur şoku yiyoruz bu kısmen dış kısmen iç kaynaklı bir de petrol fiyatlarındaki artış var bu tamamen dış kaynaklı. Petrol fiyatları bundan bir bir buçuk sene öncesine göre neredeyse ikiye katlandı. Kurda bizim bölücü terör örgütü ile Suriye’deki terörle mücadelede, ABD ile yaşadığımız gerilimler, FETÖ ile mücadele noktasında Avrupa ile yaşadığımız gerilimler ile para politikasının yeterince güçlü tepki vermediğine ilişkin kaygılardan kaynaklı. Merkez Bankası gereken tepkiyi verdi. Orası düzeldi. ABD ile de şimdi biz Münbiç konusunda anlaştık. Zaten terör koridorunu da kırdık.

Dolayısıyla ABD ile ilişkilerin normalleşmeye girmesi ihtimali yükseliyor. Avrupa Birliği ile geçen sene yaşıdığımız gerilimleri geride bıraktık. Onların da kendi seçimleri vardı. Türkiye’yi siyasi malzeme olarak kullandıklarını da biliyoruz. Batı ile ilişkilerde bir genel iyileşme var. Merkez Bankası güçlü bir irade ortaya koydu. Gerekeni yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Petrol fiyatlarını öngörmek zor ama burada da 80 dolar zirve sayılabilir. Bunların etkileri sistemden çıkacak önümüzdeki aylardan itibaren. Enflasyon yılın ikinci yarısından itibaren düşmeye başlayacak.

Türkiye’nin büyüme performansına bakalım. Şimdi basit bir şekilde şimdi Türkiye’nin AK Partili dönemi ile Cumhuriyet dönemimizi basit bir şekilde karşılaştıralım. Cumhuriyetimiz 1923’te kuruldu. 1924 yılı ile 2002 arasındaki ortalama büyüme yıllık yüzde 4,7. AK Parti hükümetleri döneminde yüzde 5,7 büyüdük. Şimdi 1 puan önemsiz gibi gelebilir size, ama 1 puan Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana eğer Türkiye son 15 yılda olduğu gibi 1 puan fazla büyüseydi. Bugün Türkiye ekonomisi 2,6 kat daha büyük olacaktı milli gelir olarak. Türkiye bugün dünyada 7. en büyük ekonomi olacaktı. 2,3 trilyon dolarlık bir milli geliri ile. Dolayısıyla herşeyden önce küresel krize, Ortadoğu’daki kaosa rağmen. Türkiye AK Parti hükümetleri döneminde son 15 yılda ortalama yüzde 5,7 büyümüş, hiçbir geçmişte 15 yıllık dönemde böyle bir büyüme yok. Çok net bir şekilde büyüme performansı güçlü.

Peki Türkiye başka ülkelere göre dünyaya göre nasıl performans göstermiş? Ona bakalım. Bugünkü muhalefetin değişik versiyonlarının iktidarda olduğu 1990’lı yıllarda Türkiye yüzde 3 civarında büyüyor. AK Parti dönemlerinde Türkiye yüzde 6 büyüyor. İki kat hızlı büyüyoruz. Şimdi diyelim ki biz 2002 yılını milat kabul edelim. 2002 yılı eşittir 100 ve reel olarak dünya ekonomisi 100’den 2017’de 178’e çıkmış. Yani yüzde 78 büyümüş.

Bu dönemde bize benzer ülkeler, yani gelişmekte olan ülkeler, Çin, Hindistan hariç 188’in üzerine çıkmış. Avrupa Birliği 100’den 124’e çıkmış. Dünya ekonomisi 100’den 178’e çıkmış. Hepsi yaklaşık olarak yüzde 70-80 civarında. Peki Türkiye ne kadar büyümüş? Reel olarak 2002 eşittir 100 desek. 2017’de Türkiye ekonomisi 231’e çıkmış. Bakın, hem son 15 yılda Cumhuriyet dönemi ortalamamızın çok üzerinde büyümüşüz hem dünya ekonomisine göre çok büyümüşüz. O nedenledir ki kişi başına milli gelir 2000’li yılların başında mesela Avrupa Birliği 100 olsa Türkiye 3’te 1 civarındaydı. 2010 yılında Avrupa Birliği 100 ise 3’te 2 düzeyine çıkmış. Yani Avrupa ile arayı muazzam bir şekilde kapatmış. Dolayısıyla büyüme var.

Peki büyüme betona yatırım yapılarak mı oldu? Bu tabi hakikaten Türkiye ekonomisinin dinamiklerini iyi okuyamadıklarını gösteriyor. Biz hükümet olarak bizim önceliklerimiz ne oldu? Biz dedik ki herşeyin başında eğitim. Önce eğitim ama insanın da kalitesini artırmak için bizim eğitime yatırım yapmamız lazım. Bugün bütçede en büyük yatırımı eğitime yapıyoruz. Peki, 70-80 kişilik sınıflardan 20-30 kişilik sınıflara ki eğitimde kalite için bu önemlidir. Düşmek için ne yapmak lazım? Derslik yapmak lazım.

AK Parti hükümetleri vatandaşlarımızın eğitim kalitesini artırmak için 284 bin derslik yapmış doğru. Bugün hastaneler yapıyoruz vatandaşımızın sağlık hizmetleri için doğru. Bugün vatandaşımızın bir yerden bir yere rahat ulaşması, malların rahat taşınması için demiryollarına, karayollarına, havaalanlarına yatırım yaptık. Türkiye kalkındı bunların hepsi medeniyedin birer bileşenidir. Evet o anlamda söylüyorlarsa doğru söylüyorlar. Ama bugün dünyadan birçok sektörde Türkiye ilk 10-15’te.

Bugün turist sayısı, turizm önemli bir sektördür, yatırım yapmışız, alt yapısına yatırım yapmışız, turizm sektörü 12,9 milyon turist çekerken bu yıl belki 44 milyon turist çekecek. Peki bu büyüme değil mi? Peki otomotiv sektörü 2002 yılında Türkiye’de diyelim ki yaklaşık olarak 91 bin otomobil satılırken geçen sene 723 bin otomobil satıldı. 2002 yılında 7 bin traktör satılırken Türkiye’de bugün 73 bin traktör satılıyor. Türkiye’de beyaz eşya 3 milyon civarında yıllık satılırken bugün 9 milyon satılıyor. Peki, beyaz eşya üretim değil mi? Otomobil üretim değil mi? Turizm, tarım bir sektör değil mi?

Vatandaşlarımız bu dönemde finansmana erişti. Kredi ucuzladı. Biz enflasyonu 1990’lı yıllarda ortalama yüzde 70’den yüzde 10 ve altına düşürünce vatandaşımız finansa erişti konut satın aldı. Eğer bunu eleştiriyorlarsa bu ayrı konu bu vatandaşın tercihi. Bugün Türkiye helikopterini hangi dönemde üretti? CHP döneminde mi? AK Parti döneminde kendi savaş helikopterini üretti şu anda dünyaya ihraç ediyoruz. Peki insansız hava aracı beton mu? Türkiye’nin insansız hava aracı 1970’li, 1980’li, 1990’lı yıllarda mı tasarlandı, üretildi? Hayır AK Parti döneminde üretildi. Türkiye bugün kendi uydusunu üretiyor. Uydu yüksek katma değer değil mi? Türkiye bugün hidroelektrik santrallerinin türbinlerini üretmeye başladı.

Bugün Türkiye birçok sektörde dünyada bazılarında ilk 10’da. Türkiye ekonomisi gelişti, büyüdü. Her alanda gelişme var. Savunma sanayinde bugün Türkiye dışa bağımlılığını yüzde 70’lerin üzerinden yüzde 40’ın altına düşürdü. Enerjide bugün Türkiye dışa bağımlılığını yüzde 65’lerden yüzde 50’nin altına düşürmüş. Ne zaman yapmış bunu? AK Parti hükümetleri döneminde. Onun için özü şu, Türkiye büyüdü. Hiçbir dönemde olmadığı kadar hızlı büyüdü. İddia ediyorum, rakamlar ortada bizim rakamlarımıza inanmıyorlarsa, IMF, Dünya Bankası’nın rakamları ortada baksınlar. Türkiye bu büyümeyi sektörel çeşitlendirmeyle sağladı.

Bir rakam söyleyim basit birşey, bizim 1 milyar dolar ve üzeri ihracat yaptığmıız ürün sayısı 2002 yılında 8 civarı, bugün 33. Onun için düşük teknoloji üretimin mesela bizim ihracatımızdaki payı 2002 yılında yüzde 44’ler civarında. Bugün 3’te 1’in altına inmiş durumda. Dolayısıyla Türkiye gelişiyor her alanda ve büyüme var. Fakat kasıtları şehir hastanelerini yapmayın, havaalanlarını yapmayın, demiryollarına karayollarına bu kadar yatırım yapmayın anlamında ise betondan maksatları buysa bu ayrı bir zihniyet ayrı bir dönemi yansıtıyor. Türkiye insana yatırım yaptı. Bugün bütçede en büyük harcama kalemi eğitimdir. ikinci en büyük harcama kalemi sağlıktır.

Yarı bazı doğru, yarı bazı yanlış bilgilerle kafa karıştırmaya çalışıyorlar. Büyük resme bakalım, Türkiye ülke olarak toplam borcu yani vatandaşın borcu, bankaların borcu, dış borç, iç borç, şirketlerin borcu, devletin borcu hepsinin milli gelire oranı yüzde 142. Peki bize benzer ülkelerde bu oran kaç? Yüzde 211 ortalama. Yani gelişmekte olan ülkelerde toplam borcun milli gelire oranı yüzde 211, Türkiye’de yüzde 142, en az borçlu ülkelerden biriyiz. Gelişmiş ülkelerde zaten borç oranı yüzde 390. Dünyanın ortalama borç oranı yüzde 320 civarı. Dolayısıyla Türkiye yüzde 140 dünya borcunun milli gelire oranla biz yarı düzeyde bile değiliz. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yani hazine, bütün kamu, belediyeler dahil KİT’ler bütün kamunun borcunun genel devlet borcunun milli gelire oranı yüzde 28 bu oran 2002 yılında yüzde 70’in üzerinde. Bu oran bize benzer ülkelerde yüzde 49 geçen sene. Dünya ortalaması yüzde 82. Türkiye yüzde 28, o kadar basit ve net ki. Türkiye dünyanın en borçlu ülkesi diye iddia etmek ya okumasını bilmiyorlar, baksınlar. Çok basit bütün uluslararası finansal kuruluşlar bu raporları yayınlıyorlar. İnternete girin küresel borçluluk oranı diye bakın görürler.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz